|
|
Ancak bu noktadan sonra programın kazasız belasız sürebilmesi için, Türkiye daha önceki seneler hiç de iyi sınav vermediği konularda bu kez adeta mükemmelliyeti yakalamak durumunda. Herkesin dilinde olan ilk risk konusu özelleştirmeler. Geçen haftaki haberler, gerçi kimse için pek sürpriz niteliği taşımıyordu ama ana başlıklar halinde piyasa oyuncularının önüne çıktıklarında da faizleri yukarı attılar. Türk Hava Yollarının iki kuvvetli alıcı adayından Swissair talebinden vazgeçmiş, Air Franceın muhtemel başvurusunun ise iki ülke arasındaki gerginlikten olumsuz etkilenebileceğinden korkulmuştu. TELEKOM CEPHESİ DE PARLAK DEĞİL Türk Telekom cephesinde de haberler pek iç açıcı değil. Gerçi Bakan Öksüz ve üst düzey bürokratları satılamayacak, manşetlerini yalanlamakla meşguller ama hukuksal engel ve itirazlar henüz ortadan kaldırılmış değil. Daha da önemlisi bu pürüzler ortadan kaldırılsa bile, mevcut satış şartları ve Telekom sektörünün geçen yıl küresel piyasalarda aldığı yaralar düşünüldüğünde, bu özelleştirmenin başarı ile gerçekleştirilebildiğine dair süpheler artıyor. British Telecomun randevu talebimizi geri çevirmesi de, bu tür süpheleri olsa olsa arttırmış olacak. Gerçi Türkiye piyasalarıyla ilgilenen yabancı yatırımcılar icin, bulunan talep ya da fiyattan önemlisi bu kez bu özelleştirmeyi gerçekleştirmeye gerçekten niyetimiz olup, olmadığını anlamak olacak. Bu açıdan, British Telecom ya da bir başka firmanın ilgisinin olup, olmadığından da önemli konu bizim ileri sürdüğümüz şartlara ne kadar sadık kalıp, ne kadar savunacağımızdır. Özelleştirmelerde kararlı olduğumuza yabancı piyasa oyuncularını bu kez ikna edebilirsek, istediğimiz talepleri bulmakta zorlansak bile cazip seviyelerden dıs borç bulmamız çok daha kolaylaşacaktır. GELELİM FAZİLET DAVASINA Fazilet Partisinin kapatılma davasının tekrar ivme kazanması da piyasaları tedirgin etmiyor değil. Ancak geçen haftanın merakla beklenen Anayasa Mahkemesi kararları en azından Partinin bir başka partinin devamı olmaktan kapatılma olasılığını azaltmış oldu. Ki bu da Parti kapatılsa bile, bir seçim atmosferine sürüklenme olasılığımızı düşürüyor. İlk reaksiyon olarak, piyasalar davanın beklenenden çabuk bitebileceği endişesiyle satış yapmayı seçtiler. Ancak dava çabuk sonuçlansa bile, bir seçim yaşama olasılığımızın azalması onları orta vadede daha rahatlatacaktır. Belki bu makro riskler, tablo ve istatistiklerden daha önemlisi ise, reel sektörün içinde bulundugu ağır zorluklardır: Klişe ötesi bozulmuş moraller, ödenemeyen krediler, düşük yurt içi ve yurt dışı talep, dolar bazında artan maliyetler YAVAŞLAMA OLUMLU OLACAK Liste uzayıp, gidiyor. Türkiyeye sıcak para harici yatırıma dönük yabancı sermaye girişi olmasını senelerdir hayal ederken, Bulgaristan gibi ülkelerde açılan fabrikalar yoluyla işadamlarımızın dısarıya yabancı sermaye aktarımı yapmasıyla yüz yüzeyiz. Ekonomideki yavaşlamanın olumlu yansımaları da olmayacak değil. Ocak enflasyon rakamları bu tip iyi haberlere bir örnekti belki ama Subat-Nisan verileri daha da önemli olacak. Liranın değerlenmesini kontrol altında tutabilmek için, önümüzdeki aydan itibaren aylık enflasyon oranlarının yüzde 1.5in bir hayli altında kalmasında yarar var. Ekonomik duraksamanın cari açık problemimizi de kendiliğinden bir başağrısı olmaktan çıkaracağını hatırlatmakta da fayda var. Yukarıdaki makro dengelere baktığımızda piyasaların erken bir iyimserlik havasına girmesinin pek gerçekçi olmayacağını görüyoruz. Özelleştirmedeki olası aksaklıklar ve reel ekonomideki büyük sorunlar (bu yazıda bankaların sıkıntılarına değinmedim bile) hala programın yumuşak karnı olmayı sürdürüyor. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||