|
|
Aslında, Aralık 1999da, Merkez Bankası Gazi Erçel programı açılarken, bankaları uyarmış, programın özündeki katılığa dikkat çekmiş, bu nedenle Merkez Bankası olarak bankalara destek vermenin olanaksızlığını vurgulamıştı. Enflasyonu dizginlemek için bu yöntemi seçmiş başka ülkelerde de likidite krizlerine yol açmış yapısal düzenleme programları, ruhları icabı Merkez Bankalarına likidite krizleri anında sisteme para verebilme olanağını engellemektedir. Bu tür programların genellikle iki evre izlediği görülür. Geçen yıl yaşadığımız gibi, ülke parası değerlenir, krediler hızla büyür, cari açık dış kaynaklarla finanse edilir. İkinci aşamada da, finansmanın kesilmesi ya da ödemeler dengesinin bozulması sonucu, milli gelirde önemli gerilme yaşanır, durgunluk ve bazen de bankacılık krizi yaşanır. PROGRAMIN ÖZÜNDEKİ ZORLUK Döviz çıpalı istikrar programları, enflasyonu dizginlemek için bu yöntemi seçmiş olan başka ülkelerde de likidite krizlerine yol açmıştır. Bu veri, uygulanan istikrar programı bağlamında mali sektörü krizinin ne ölçüde kaçınılmaz olduğu sorusunu gündeme getirdi. Latin Amerika ülkeleri bu evreleri belirgin bir şekilde yaşarken, Avrupada sağlanan güçlü dış finansman olanakları Yunanistan, İrlanda ve Portekizdeki programların başarılı olmasını sağlamıştır. Türkiyenin Avrupa Birliği sürecinde yaşadığı her gecikme, yakınlaşmanın yarattığı güven unsurunu zayıflatmakta ve Türkiyeyi şiddetli bir krize daha açık bir konuma getirmektedir. Ulusal Program konusunda bir türlü uzlaşma sağlayamayan liderlerimizin ise bu unsuru göz ardı ettikleri izlenimi giderek güçlendirmektedir. TÜRKİYE VERGİLENDİRME ŞAMPİYONU Yabancı sermaye için yarışan ülkeler arasında açık bir farkla en yüksek vergilendirme politikasını uygulayan Türkiyede, bu politikanın etkisi oldukça olumsuz. Bankacılık sektörü açısından, 1999 yılı vergi düzenlemeleri, zaten karlılık oranları enflasyon tarafından sıfırlanan sektörde özkaynak güçlendirilmesi için olumsuz bir ortam yaratmıştır. Ankaranın vergi tabanını yaymak yerinde vergileri artırma yolunu sürekli tercih etmesi, yerli ve yabancı sermayenin başka diyarları aramasına yol açtı, ülke rekabet gücünü de zayıflattı. Türkiye, yıl sonu mali sarsıntıyı yandan durmaksızın tartışırken, olası tekrarının önünde çekilmesi gereken setleri gözden geçiriliyor. Bu arada, enflasyon hızının döviz sepetinin artış seviyesine inmesindeki gecikme, Türkiye uygulamasında önemli bir risk unsuru olduğu gibi, programın sürdürülebilirliğini tehdit edecek nitelikte bir gecikme olarak yorumlanıyor. Fırsat karların bittiği şu dönem, risk yönetimi bankacılık sektörünün en güncel sorunlarından biri. Bir çok bankacı bu sorunu dile getiriyor, çoğu da iyileşmelerin hemen devreye giremeyeceğine dikkat çekiyor. Aktif vadelerinin uzaması, aktif-pasif vade uyumsuzluklarının belirginleşmesi, gelişmiş yöntemlerle eldeki portföyün belli senaryolarda ne derece risk taşıdığının ölçülmesi konuşulan yöntemler arasında. Koruma amaçlı (hedging) türev piyasalarının geliştirilmesi, denetim mekanizmalarının etkin çalışması ve risk yönetimi ile ilgili gerekli mevzuat uygulamaları böylece gündeme gelmiş durumda. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||