Home page
Haber Menüsü


Untitled Document

Konu: “Hizbullah İtirafcısı Anlatıyor...”
Konuk:
Hizbullah İtirafcısı Abdülaziz Tunç 

Erdoğan Aktaş: İyi akşamlar. Bir yıl önce bugün, Türkiye'deki en kanlı örgütlerden biri olan Hizbullah'a karşı operasyon yapılmış ve bunun ardından, örgüt çözülmeye başlamıştı. Az sonra, örgütün en önemli isimlerinden biri olan ve yaptığı itiraflarla örgütün darbe yemesinde önemli payı olan abdülaziz tunç canlı yayında konuğumuz olacak ve birlikte Hizbullah'ı konuşacağız. Örüt aslında bitmeyen bir tehlike. Güneydoğu'da örgütlenmeye başlamış ve çok sayıda fail-i meçhul cinayete imza atmış bir örgüt. Çok sayıda sempatizanı vardı, hala da var. Ve biliniyor ki, örgütün ortaya çıkarılamamış silah depoları bile var. Ancak operasyonlar da devam ediyor. Önce örgüt için hazırlanan iddanameden de alıntıların bulunduğu haberimizi izleyelim, daha sonra Abdülaziz Tunç ile konuşacağız. 

17 Ocak 2000'de, yani bundan tam bir yıl önce Beykoz'daki bir hücreevine düzenlenen operasyonda Hizbullah'ın lideri konumundaki Hüseyin Velioğlu öldürüldü. Örgütün askeri kanat sorumlusu Edip Gümüş ile arşiv sorumlusu Cemal Tutar da sağ olarak yakalandı. beş saat boyunca devam eden operasyon televizyonlardan canlı olarak yayınlanmıştı. Operasyon sonrası polis örgütün arşivini de çözmüştü. Hizbullahın beyin takımında yer alan kişilerden dini lider Enver Kılıçarslan, şura üyesi Hacı İnan, İstanbul sorumlusu İlyas Kutluman, Ankara sorumlusu Mahmut Demir ve başbakanlıkta görevli hizbullah militanı Abdulsamet Yıldız yakalandı. Ortaya çıkarılan mezarevlerse vahşetin boyutunu gösteriyordu tüm dünyaya. Örgütün celladı olarak bilinen ve tam kırk yedi kişiyi sorguluyarak öldüren Abdulsettar Yıldızbakan da ele geçirilenler arasındaydı. Operasyonlar yurtçapında aralıksız devam etti. Bu sayede yıllardır aydınlatılamayan faili meçhul cinayetlerin çözümü için de ilk adım atılmış oldu. Hizbullaha yönelik yurt çapında şimdiye kadar iki binden fazla operasyon düzenlendi. Yirmi yıllık bir geçmişe sahip olan hizbullah örgütüne yönelik bu operasyonlarda yedi binden fazla kişi gözaltına alındı. Üç binden fazla örgüt üyesi tutuklandı. Diyarbakır DGM'de açılan 24 Mayıs 2000 tarihli ana Hizbullah davasının iddianamesinde  ise örgütle ilgili ilginç tespitlere yer veriliyor. İddianameyi yazansa savcı yılmaz aktaş. İddianameye göre Hizbullah'ın amacı Kürt-İslam devleti kurmak değil. Çünkü örgüt ırk olgusunu kabul etmiyor. Savcı Aktaş'a göre asıl amaç hazreti Muhammed'in Medine dönemini andıran bir kurtarılmış bölge yaratarak tüm Türkiye'yi kapsayacak islam devleti kurmak. Örgütün siyasi ve dini tek lideri Hüseyin Velioğlu'dur ve Hizbullah Cihad aşamasındadır. Örgüt Güneydoğu'da depoladığı vahim nitelikteki silahları 1999 yılı içinde stratejik bölgelere aktarmıştır. Gaziantep'teki örgüt evinde ele geçirilen ve örgütün üst düzey yöneticilerinden Hacı İnan tarafından yazılan mesajda bakın neler deniyor: "İnşallah artık çıkırdığımız bu silahları bir daha yerin altına koymayız. Bunları temizleyip bu alçak devlete karşı birşeyler yapılması gerekir. Ve inşallah bu silahların namluları kafirlerin beynine uzatılacak." Organik yapı içinde yer alan bir militanın örgütten ayrılmasının cezasıysa ölümdür. Ve örgüte katılan için artık özel yaşam yoktur. O herşeyiyle örgüte adanmıştır. Örgüt son dönemde askeri kanat militanlarından resim alma uygulaması başlatmıştır. Bunlarla sahte nüfus cüçdanları yapılmıştır. Klasik terör örgütlerinin aksine hizbullah eylemlerini kabul etmez. Hatta eylemlerinin bazılarına polis bazılarına da PKK süsü verir. Her örgüt mensubu aynı zamanda bir istihbarat elemanıdır. Örgüt mensuplarının mobil telefon sahibi olmaları ise yasaktır. Örgütün eylem önceliklerine gelince. PKK militanları ve sempatizanları ilk sırada yer alıyor. Ardından Kürt sorunuyla ilgili yayın yapanlar, partiler. rakip islamcı gruplar,muhalif ya da devlet yanlısı cami imimları. Şüpheli ajanlar, alköllü içki satanlar ve islami kurallara uygun örtünmeyen kadınlar. Örgütün hedef kitlesiyse 20 yaş altı, eğitimsiz, yoksul ve bekar gençlerdir. Örgütün tamamına yakını köy kökenlidir.

Erdoğan Aktaş: Örgüte karşı operasyonlar hala devam ediyor ve polis örgütün yirmi altı silahlı adamını daha arıyor. Bunlar da yakalandığında operasyonlar tamamlanmış olacak yada tamamına yakın bir sonuç elde edilmiş olacak. Diyarbakır’a dönüyoruz. Örgütün en önemli isimlerden biri olan ve itiraflarıyla Hizbullah’ın çözülmesinde de önemli pay sahibi Abdulaziz Tunç karşımızda. Abdulaziz Bey iyi akşamlar.
Abdülaziz Tunç:
İyi akşamlar Erdoğan Bey.

Erdoğan Aktaş: Abdülaziz Bey iddianamede savcı Hizbullah’ın bir istikbarat örgütü gibi çalıştığını söylüyor. Bu örgüt nasıl yapılandı ve bu gizliliğini nasıl koruyabilmişti?
Abdülaziz Tunç: Doğrudur efendim, aynı o şekilde. İzah ettikleri şeklde bir istihbarat örgütü şeklinde yapısını kurmuştu. Tamamıyla gizliliğe dayanıyordu. Hücresel şekilde bir yapı vardı.

Erdoğan Aktaş: Abdülaziz Bey biliyoruz ki örgüt lideri Hüseyin Velioğlu ile sizin bire bir ilişkiniz vardı, görüşürdünüz. Operasyonda öldürüldükten sonar morgdaki çesedini siz de teşhis ettiniz. Sizin örgüt içindeki konumunuz neydi?
Abdülaziz Tunç:
Sorguculuk.

Erdoğan Aktaş: Bu sorguculuğu biraz açar mısınız? Üstelik sorgu sistemleri çok konuşuluyordu Hizbullah’ın anlatır mısınız nasıl sorgu gerçekleştiriyordunuzt?
Abdülaziz Tunç:
Biz buna PKK çatışması başladıktan sonra bu sorguculuk icab etti. O dönemde yani 91, 92 ve 93’lerde özellikle PKK militanlarının, PKK yandaşları kaçırılıdı. Yakalananlar askeri kanat tarafından kaçırılıp önceden belirlenmiş olan ve içinde sığınak bulunan evlere götürülüyordu. Sığınaklara yerleştirdikten sonra Hüseyin tarafından bana bir not gönderildi işte falan adreste sorgulanacak şahıslar var. Bende o adrese gider orda bu şahısları sorgulardım. Mikro teyp vadı, bende mikro kasetler vardı. Kaçırılmış olan şahsi eğer müsayitse sığınakta, eğer müsayit değilse evin bir odasında bazen onun gözü kapalı, bazen de benim yüzümü püşi ile sarıp kaçırılmış olan şahsın yüzünü açacak şekilde sorgulardım. Tabi önceden o şahsın bilgisi elimizde vardı.

Erdoğan Aktaş: Abdülaziz Bey ne yöntemler uygulardınız bu sorgu sırasında. Çünkü Hizbullah’ın sorgu sırasında? Çünkü Hizbullah’ın sorgu sistemi de konuşuldu, domuz bağından söz edildi, zincire vurulmadan söz edildi.
Abdülaziz Tunç:
Şimdi o dönemde tabi sorguculuk henüz yeniydi, henüz örgüt tarafından, örgüt taragından gelişmiş bir metod değildi, bir iş değildi. Yavaş, yavaş gelişti bu. O dönemde sadece oydu. Yani bir şahsı odada oturtur karşısına geçer onu sorgulardı, diğer arkadaşlar da sorgulardı. Onun dışında bir zorbalık falan yoktu. O dönemde öyleydi. Yalnız 95’den sonra, 95 örgüt için bir dönüm noktasıdır. O dönemden sonra bütün örgütün yapısı, örgütün işleyişi durdu ve yeniden yapılandırıldı. 94’den sonra benden bu sorguculuk benden alındı. Daha sonra Velioğlu öldürüldükten sonra ele geçirilen dökümanlardan ve kasetlerden gördüğüm kadarıyla bu domuz bağı ve yakılan naylonun vücuda dökülmesi, hayaların sıkılması şeklinde işkence yapılarak sorgular yapılmış. Ama benim dönemimde 95 öncesinde kesinlikle böyle bir şey yoktu. Hatta o kadar işkencesiz, zora dayanmayan bir sorgu metodu vardı ki bazı şahıslar elimizden kaçtı. Bulundukları evden kaçıtlılar. Şu anda ismini de verebilirim kaçan şahısların ama gerek yoktur. Böyle bir metod vardı o dönemde.

Erdoğan Aktaş: Peki Abdülaziz Bey bu noktadan sonra siz nasıl bir göreve geldiniz ve neler yaptınız?
Abdülaziz Tunç:
91 ve 94 tarihleri arasında aynı zamanda Batman’dan örgütün dökümanlarını alıp Mardin’e geldim. Hüseyin Velioğlu Mardin’deydi o dönemde. Yani bir nevi kurye görevi yapıyordum. Yarıca Hüseyin Velioğlu’nun eline geçen örgüt dökümanlarını rapor halinde ve raporlar ve asimile içüin yapardım. Bu işler vardı. Tabi biraz önce de dedim 95’de işler durduruldu. 96’da Batman’da göz altına alındım. Göz altına alındığımdan dolayı, bu da örgütün bir metodudur göz altına alınan insanlar bir yıla kadar örgütün içinden uzaklaştırılır. O bana da uygulandı. Daha sonra 97’de işimden örgütün emriyle ayrılmak zorunda kaldım ve Mardin’de bulunan örgütün bilgi işlem merkezine yerleştirildim. Orada üç ilin Diyarbakır, Mardin ve Şırnak illerinin dökümanları gelirdi oraya. Orada bulunduğumuz yerde yedi tane bilgisayar vardı. Bu üç ilin dökümanlarını bilgisayarlara kayıt eder ve tüm bilgileri bir diskete kayıt eder Hüseyin Velioğlu’na gönderirdik. Bir kurye alıp götürürdü.

Erdoğan Aktaş: Peki Abdülaziz Bey örgüt lojistik desteği nasıl sağlıyordu?
Abdülaziz Tunç:
Örgüt elemanlarından aydatlar alınırdı. Ayrıca Ramazan aylarında tüccarlardan, esnaftan zekat toplanırdı. Örgüt taraftarlarının ödediği hiybeler vardı, tehdit yoluyla alınan maddiyat vardı. Bunlardı.

Erdoğan Aktaş: Abdülaziz Bey örgütlerin siyasi partilerle, daha doğrusu Hizbullah’ın siyasi partilerle yada yasal kuruluşlarla, derneklerle bir teması var mıydı? Bu yönde gelişmek, örgütlenmek gibi bir kaygısı var mıydı o dönem?
Abdülaziz Tunç:
Hayır efendim. Hizbullah örgütü tamamen yasaldışına dayanan bir örgütü ve resmiyetle hiç bir ilişkisi yoktu. Siyasi partileri zaten düzenin partileri olarak görüyordu ve onlarla kendi elemanlarına hiç bir zaman ilişkiye girmemelerini söyelerdi, öy vermemeyi söylerdi. Yani hiç bir suretle, hiç bir partiyle ilişkisi yoktu. Yalnız Refah Partisi’nin tabanı örgüte yakın düşünce olarak, düşünsel olarak yakında. Örgütün tabanı ve Refah tabanı bir birine yakındı ve diyalogları da vardı, fikirsel olarak.

Erdoğan Aktaş: Peki bu diyalogu biraz açıklar mısınız? Aynı zamanda bu örütlenmenin metodu olarar mı o partinin tabanıyla bir temas halinde miydiniz? Ve Hüseyin Velioğlu’nun bu konuda bir tavrı var mıydı?
Abdülaziz Tunç:
Kazanım açısından o insanlarlı kazanmak açısından diyalog vardı. Yoksa öyle maddi bir ilişki yoktu. 

Erdoğan Aktaş: Diğer islami örgütlerle ilişkiniz neydi? Örneğin İslami Hareketle.
Abdülaziz Tunç:
Örgütün bir genel stratejisi vardı. O strateji de Türkiye’deki bütün İslamcı örgütlerin tümünü dağıtıp Hizbullah’ın Türkiye’de tek alternatif bir İslami güç haline gelmesiydi. Bunu Güney Doğu’da başarılıdı. Yani Hizbullah’ın bütün örgütler etkisiz hale getirildi ve daha sonra çıkarıldılar Güney Doğu’dan. Daha sonra bu Akdeniz illerinde uygulamaya konuldu. Daha sonra da son yıllarda da batıya yönelim vardı, batıya yönelmişti. Burada da islamcı örgütlere karşı saf dışı etme politikasına, böyle bir harekete geçilmişti. Bu İzzettin Yıldırım’ın cemati ile başladı.

Erdoğan Aktaş: Efendim Hüseyin Velioğlu’nun üzerinden İran tarafından verilen Kudüs Savaşçıları örgütünün kimliği çıkmıştı. Bu örgütümüz Hizbullah İran ile ilişkisi neydi? İran sizi ne şekilde desteklerdi?
Abdülaziz Tunç: 1988’de Hüseyin Velioğlu ve örgütün başka elemanlarıyla İran’a gittik zaten. Gizli olarak çok sıkı ilişkileri vardı. Gittik oraya iki yıla yakın kaldık ve daha sonra geldik. Gerçek manada ilişiki vardı. 

Erdoğan Aktaş: Ne tür destek sağlardı? Örneğin İran’dan maddi destek yada silah desteği gelir miydi örgüte?
Abdülaziz Tunç:
Hayır, hayır öyle bir şey yoktu.

Erdoğan Aktaş: Çanakkale Cezaevinde bulunan Hizbullah üyesi Murat Filiz ki Fidan Güngör’ün kaçırılma olayından yargılanmıştı nitekim hüküm giydi. Eniştesi Yusuf Karakuş’un da aralarında bulunduğu bir ekibin Uğur Mumcu’yu  öldürdüğünü belirtiyor bir notla. Ve bu not Beykoz’daki disketlerde ortaya çıkıyor. Uğur Mumcu cinayeti hakkında ne biliyorsunuz?
Abdülaziz Tunç:
O cinayetler işlendiği zaman Mardin’de ben Hüseyin Velioğlu’nun yanındayım. Televizyonlardan izliyorduk ve eylem olduktan sonra televizyonlardan islami hareketin bu olayları işlediği söylendiği ve Hüseyin Velioğlu da: “Gerçekten bu İslami Hareket bu öylemleri yapabilir mi şeklinde bize konuştu. Yani onların Hizbullah’la bir alakası yoktu, onlar daha sonra İslami Hareket’in üzerine atıldı. Malum olan şeyler neyse odur yani. Hizbullah’ın bir alakası yoktu. Onlar daha sonra İslami hareketin üzerine atıldı.

Erdoğan Aktaş: Bugünkü durumu nedir Hizbullah’ın?
Abdülaziz Tunç:
Bugün kü durumu siz de anlattınız zaten. Hüseyin Velioğlu öldürüldükten sonra benim gözümde örgüt bitmiştir. Hüseyin Velioğluörgütün herşeyiydi. Örgütün zaten binlerce elemanı yakalandı. Şu anda dışarıda olanların da tümü de şüpheli haldedir, örgütün tümü de şüphe halindedir. Örgüt benim özümde bitmiştir yani.

Erdoğan Aktaş: Beykoz operasyonundan sonra İslamcı gazeteler Hizbulkontur tabiri kullandılar. Ne demek Hizbulkontur. Siz Hizbulkontur’dan ne anlıyorsunuz?
Abdülaziz Tunç:
Bu terim 92 ve 93 yıllarında PKK yandaşı basın tarafından atıldı zaten. Onun anlamı devletle bağlantılı olan bir örgüt anlamındadır. Bunun PKK kullandı, şu anda islamcı basının bunu ben yadırgıyorum. İslamcı basının Hizbullah’a her ne şekilde bakarsa baksın bu bizim deymimizle cematin markislerin kullandığı birşeyi kullanmamaları gerekirdi diyorum. Şu anda insanlar bana hangi gözle bakarlarsa baksınlar ben onları saygıyla selamlıyorum. Yalnız marksislerin bu şeylerini kullanmamaları gerekir diye düşünüyorum. Yani madem ki bir davayı temsil ediyorsunuz kendi kavramlarınızı kullanın, neden başkalarının kavramlarını kullanıyorsunuz?

Erdoğan Aktaş: Size şunu da sormak istiyorum. Beykoz operasonu bir dönem noktası olduğunu söylediniz, Hüseyin Velioğlu’nun da öldürülmesini söylediniz. Bu noktadan sonra örgütteki liderlik savaşı, yada liderlik kavgası, yarışı ne şekilde devam etti?
Abdülaziz Tunç:
Hüseyin Velioğlu gittikten sonra örgütün başına şu anda bir kaç şahıs vardır. Olması gerekir diye düşünüyorum. Bunların tek bir Hüseyin veli oğlu gibi örgütü tek şahıs olarak yöneteceklerini sanmıyorum. O bir kaç kişi örgütü beraber yani bir istişare kurumu şeklinde örgütü idare edecekler, idare edebilecekleri kadar tabi.

Erdoğan Aktaş: Bir şura heyetini falan mı oluştuğunu düşünüyorsunuz? Bu konuda elinizde bilgi var mı?
Abdülaziz Tunç: Sanıyorum öyle bir şey olacak. Çünkü o bir kaç şahsın şeyi yok. O öyle örgütün tümünü kendi ellerinde bulunduracak güçleri yokş öyle karizmatik yapıları yok, kabiliyetleri yok.

Erdoğan Aktaş: Siz Hüseyin Velioğlu ile Mardin’de birlikte olduğunuzu söylediniz bir tarihten sonra. Ve uzun süre yan yanaydanız. Hüzeyin Velioğlu mu veriyordu eylem emirlerini çünkü o bölgede bir çok gazeteci öldürüldü. Bu gazeteciler neden öldürüldü? Aynı zamanda yerel politikacılar da öldürülmüştü. Bunlara karşı neden eylem düzenlendi?
Abdülaziz Tunç:
Örgütte tek otorite, tek karar merchi Sayın Velioğlu’ydi. Bu konuda çok müthiş bir karizması vardı. Ve altaki insanlarda, ona en yakın insanlarda hiç bir zaman söz geçiremez, geçiremediler, itiraz edemediler. O dönemde PKK yandaşı olan basın yoluyla Hizbullah’a karşı. Tabi onların. Onlara karşı bir çalışma başlattılar, kendi Hizbullah’a büyük zarar veriyordu. Hüzeyin onlara karşı yapılan, söylemiş olduğunuz şeyleri yapılmasını emretti ve onlar oldu tabi.

Erdoğan Aktaş: İşkenceyle öldürülmesi konusunda da ve bulunan hücre evlerinin bulunduğu bahçelere gömülmesi konusunda yine Velioğlu’nun emri mi vardı?
Abdülaziz Tunç: Evet, kesinlikle. Her şey, her karar Hüseyin Velioğlu’ndan dı. En ufak, en ayrıntılı şeylere dahi karışırdı ve mutlaka kendisi geldikten sonra uygulamaya koyardı.

Erdoğan Aktaş: Bugün örgütün yine sempatizanları olduğu biliniyor. Tabi bir yıl öncesinde olduğu gibi olmasada yine örgüt var, Hizbullah var ve örgütün yirmi altı silahlı adamının arandığını söylüyor Polis. Sizin örgüte bir mesajınız var mı?
Abdülaziz Tunç:
Şunu söylemek istiyorum. Örgüt zaten biraz önce de dedim bitmiştir. Bu iş geldi ve geçti buna öyle desinler. Gelip devlete teslim olmalarını, kendilerini devlete af ettirmelerini istiyorum kendilerinden ve kafalarındanki devlet imajı kesinlikle yanlıştır. Bunu devlete geldikten sonra ancak anlayabilirler. Devlete gelen insanlar da bunu anlamıştır. Yani üst düzey olarak isimlendirilen insanlar da bunu burda yaşadı ve gördüler. Örgüt içerisindeki devlet imajı kesinlikle yanlıştır, herkes gelip devlete teslim olsun, yani gelip o bataktan kendilerini kurtarsınlar. Bu iş bitmiştir artık. Ayrıca hizmet ettikleri şey de sandıkları gibi Allah’ın rızası değildir. İslami bir kurum değildir, tamamıyla mafyaya dönüşmüştür. 95’den sonra tamamıyla mafyatik bir örgüte dönüşmüştür. Alt tabiki bunu bilmiyor, baştakiler bunu biliyor. Alt tabaka kendilerini kurtarıp mutaka kurtarıp gelsinler, bunlar onlar için iyidir, çoluk çocukları için de iyidir, aileleri içindir. Bunu kendilerine söylemek istiyorum.

Erdoğan Aktaş: Bu dakikadan itibaren bu örgütü biliyorsunuz hareket tarzını ve reflekslerini de çok iyi biliyorsunuz. Bir eylem yapabilir mi? Yada ne türden bir eylem hazırlığı olabilir Hizbullah’ın şu anki durumunda?
Abdülaziz Tunç:
Örgütün yapacağı yemiş olduğu darbeler karşısında kendisini toparlamaktır. Kendisini toparladığı zaman da fırsat bulursa mutlaka darbe indirir. Ama fırsat bulursa. Çünkü hala dışarıda bir çok yakalanmamış askeri kanatta tecrübeli elemanlar var. Yani bunlar eylem yapabilir. Ama ortam bunlara uygunsa ve devlet ve Hizbullah’ın dışındakiler mesela DHKP-C. Bunlar devletle çatışma halinde olduğu sürece Hizbullah’a yarıyor bu. Hizbullah kendisini toparlar bu ortamdan yararlanır. Hatta PKK ile çatışma döneminde de devletle PKK’nın yoğun çatışmalarını isterdik, hep öyle temenni ederdik. Keşke PKK ile devlet hep çatışsada biz kendi örgütlenmemizi, cematimizi gelitirelim. Bu ortamlar Hizbullah’a yarar.

Erdoğan Aktaş: Peki Abdülaziz Bey Avrupa’da kendisine taban bulabilir mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Abdülaziz Tunç:
Doğrudur Hizbullah’ın Avrupa yapılanması 90’lardan önceye dayanıyor. Ben Hüseyin’le beraberken Avrupa’dan cemate katılmış olan bir iki cemat vardı ve onlarla söyleşi yapılmıştı o kasetler getirildi ve Hüseyin’le beraber dinledik. Sanıyorum 93’dü. O tarihlerde. Vardı orda yapılanma ve bu olaylar nedeniyle, şimdi bu olayları Avrupa’da oradaki saf müslümanlara, dindar müslümanlara laiklerle müslümanların çatışmaı olarak anlatacaklar. Halbuki öyle bir şey yoktur ve orada eleman kazanmaya çalışacaklar. Orada samimi müslümanlardan bu oyuna gelmemelirini söylemek isterim. Burada öyle bir şey yoktur. Yani Türkiye’de laik müslüman çatışması yoktur.

Erdoğan Aktaş: Abdülaziz Tunç çok teşekkür ederiz yayınımıza katıldığınız için.
Abdülaziz Tunç: Ben teşekkürediyorum.

Erdoğan Aktaş: Hizbullah itirafçısı Abdülaziz Tunç’la operasyonlardan bir yıl sonra Hizbullah’ın Hizbullah mantığını ve cinayetleri konuştuk ve Yakın Plan’a aldık. İyi akşamlar.

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları