|
Ama petrol yükselince ne vatandaşın dışında ağlayan var ne de sorgulayan... Bizim devlet bürokrasisi politikacının dümen suyuna girip, Ne yapalım dünyada fiyat arttı, böyle oldu diyor. Benzin zammı yapılıyor. *** Şimdi siz bana, Devlet ne yapsın diye soracaksınız. Ben de diyeceğim ki; -Bizim bürokrasi, İngilizce bilmiyor mu? -Bizim bürokratlar, IMFci Mister Karlodan daha az mı zeki? -Bizim bürokratlar, Dünya Bankacı Çıbırdan daha az mı tecrubeli?... *** 30 yıl önce dünya borç literatüründe devrim yapan önerileri sunan, 70 cente muhtaçken IMFye rest çekme becerisini gösteren bürokrasiyi unuttuk mu?... Bizim bürokrasinin akıl hocalığına güvenip 30 yıl önce Latin ülkeleri borçların üstüne yatmaya kalkmadı mı?... Demek ki bu iş akıl işi değil. Demek ki bu iş aynı olaya farklı bakma ve dersini çalışma işi... *** Şimdi yine ilk cümleye dönelim. İnsanın hafızası hele hele Türk toplumunun hafızası son derece zayıftır. Çabuk unuturuz. Onun için bir daha yazalım... Dolar yükseliyor, bizim ithalatçı ağlıyor... Euro düşüyor, bizim ihracatçı ağlıyor... Pamuk fırlıyor, bizim tekstilci ağlıyor... Ağlıyorlar çünkü, onlar kendi risklerini yönetmeyi bilmiyorlar. Çünkü onlar kaderci... *** Peki petrol yükselince ne oluyor? Peki dünyada kurlar tırmanınca ne oluyor? Peki buğday yükselince ne oluyor? Bu pekileri çoğaltmak mümkün... Ama yanıt çok kısa... Amerikan bürokratı hemen petrole, faize, kura ve buğday fiyatına karşı önlem alıyor. Aynen bir şirket müdürü ya da patronu gibi Amerikan Hazinesinin riskini dağıtmaya başlıyor. Aynı sorunu gören bizim yerli bürokrat da hemen önlem alıyor. Malın fiyatı zamlanıyor. Bizim bürokrat fiyatlarla sörf yapıp riski dağıtacağına Kaderimse çekeriz diyerek vatandaşın sırtına biniveriyor. KADERDE ÜZÜLMEK Mİ VAR? Bence yok. Neden diyeceksiniz. Araştırdım, soruşturdum. İşi pirinden öğrendim. Ateşhan abime sordum. Abi bu durumda zam kader mi dedim. Ateşhan abi hayır evladım dedi. ve de anlattı... *** Örneğin buğday... Bizim hükümetin IMFye sözü varmış. Demiş ki; -Ben çiftçime Chicago (Şikago) borsasındaki fiyatın Mersin tesliminin üzerine yüzde 35 koyar parasını öderim. Daha fazlasını veremem. Sevgili okurlar; Chicago Borsasında fiyat şu anda ton başına 104 dolar. Üzerine diğer ekleri de koyunca ortaya çıkıyor 145-150 dolar fiyat. Çiftçi ise 200 dolar istiyor. Bu hesaba göre de çiftçi kaybediyor. Ama kazın ayağı öyle değil. Bugün çiftçisine kemer sıkıyoruz diyerek 150 dolar vermeye hazırlanan bürokrasi kendisini Şikagolu Corçun ellerine teslim ediyor. Şikagolu Corç, Dünyada kuraklık olabilir, olacak ya da var dese, fiyatlar birden geçen yıl Temmuz-Ağustos aylarındaki gibi yükselecek. O zaman da bizim bürokrat, yerli veya yabancı çiftçiye ton başına 50, 60 belki de 100 dolar fazla ödeyecek. Bizim bürokratın bu soruna karşı da yanıtı hazır olacak. Ben ne yapayım, dünyada fiyat arttı diyecek. Hepimizi Allaha havale edecek... MERKEZİ KERAMET... Buğdayı anladınız. TMOdan çıkın taksiye atlayın ilk soldan dönüp doğru gidin. Ulus Meydanına gelince durun. Kafanızı sola çevirin. Kocaman bir binanın kapısındaki küçük yazıyı okuyun. Orada TCMB yazıyor. Bu yazıyı hafızanıza yerleştirin ve teksiciye Çek Eskişehir yoluna deyin. Trafiğe göre 10-15 dakika sonra göreceksiniz. Başbakanımız Sayın Ecevitin, Ankaradaki dev kamu binalarından utanıyorum sözünü hatırlatacak bir dik bina var. Oradaki yazıyı da okuyun. Hazine yazıyor... İşte şimdi iki kelime de aklınızda. İkisini de gördünüz. Peki gördünüz de ne oldu? Hiçbirşey... *** Ama sizin görmediğiniz; o kapılar ardında Türkiyenin üstüne ince ince yağan karlar var... Nasıl mı? Sordum soruşturdum... Habire dış borç ödüyoruz. Aldığımızdan fazla borç ödüyoruz. Ama habire borcumuz artıyor. Bu bir kader mi? Son cümleyi yine Ateşhan abi koydu... Hayır dedi... Değerli okurlar; Bizim Türkiyenin borcu son 6 yılda artış gösterdi. Biz aldığımızdan daha fazla ödedik. Ama borcumuz azalmadı hatta arttı... Peki neden? Neden Allahım düşmüyor borç yekunu... *** Anladım ki, bizim bürokrasi parite riskine karşı önlem almıyor. Oysa dünyadaki finansçılar riski hedge ediyorlar... Nasıl mı? Türkiye gidiyor, Japonyadan borç alıyor. Ben diyeyim 100, siz deyin 200 milyar yen. Yen, Japon para birimi oluyor. Türkiye vadesi gelince borcunu ödeyecek. Problem yok gibi görünüyor. Ama Yen denen meret iskele babası gibi yerinde durmuyor ki. Bir iniyor bir çıkıyor... Yen yükselince, biz daha fazla dolar bozup, aynı miktardaki borcu ödüyoruz. Yen düşerse de daha az dolar bozdurup aynı miktardaki borcu ödüyoruz... Yani işimiz Bay Samurayın becerisine kalmış... *** Yani bay Samuray, Japonyayı kaba tabirle kötü yönetirse, Yen düşecek, biz bayram edeceğiz. Ya da Bay Samuray, son 2 yılda olduğu gibi Japonyaya çeki düzen verirse, Yen yükselecek ve kazık beynimizden çıkacak... Kaderimiz Samurayın elinde... Oysa bizim bürokrat da Batılı meslekdaşı gibi, batılı müdür ya da patronlar gibi riskini dağıtacak önlemleri alsa, kontratları yapsa işimiz Allaha havale olmayacak. TO BE OR NOT TO BE... Bu başlığı bende derin izler bıraktığı için attım. Türkçenin arasına İngilizce jargon moda ya... Ben de yaptım. Çünkü canım yandı. Çünkü çöl ortasında klimalı çadırda nargile tüttüren bedevi, Allahın petrolünü elini öpene satıyor... Petrolün varili geçen yıl 9 dolardı. 1 varil petrol bu yıl 30 doları bile aştı. Şimdilerde 23-25 dolar. Bizim bürokrasi IMFnin zoruyla bu yıl için hesabını azami 20 dolardan yaptı. Yani fiyatların yükseleceğini bildi... Peki bildi de ne oldu? Petrolü daha ucuz fiyattan mı aldık? Yoksa petroldeki artışa karşılık halk mı korundu? *** Taksici ağlıyor. Kamyoncu ağlıyor. Domates, biber, elbise ağlıyor. Mutfakta yemek pişiren Ayşe teyzem ağlıyor... Yani anamız ağlıyor... Ateşhan abiye sordum. Abi kaderde üzülmek mi var yine dedim. Bana, Hayır dedi. 6 aydır Kanal Eyi izleseydin, yeterdi dedi. Kanal Ede geçen Eylül, Ekim, Aralık aylarında anlatmışız. Bu petrol yükselecek, herkes kendi riskini vadeli piyasalarda hedge etsin demişiz. Ama galiba kimse duymamış. *** Olsun duymasın. Ama bizim bürokrasinin tahmini tuttu ya... Bravo diyeceğim ama içim el vermiyor. Çünkü tutan tahminin ne bana ne anama ne babama ne komşuma ne mutfağa ne taksiye ne dolmuşa, ne domatese ne bibere faydası dokundu. Ben yine de düşündüm. Peki dedim, Tahmini tutturan devlet önlem almaz mı? Riskini piyasa kontratı yapıp dağıtmaz mı? Riskini dağıtıp da petrole daha az döviz ödeyerek vatandaşın sırtındaki zam yükünü azaltmaz mı? Sonunda anladım ki; Iııııııııııhhhhh *** Türkiye, bu enflasyonu yenerse galiba gerçek kahramanın adı ŞANS olacak. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||