|
Hocalarımız hemen eklerlerdi. Medeniyetin yolu sanayileşmeden geçer. Ancak ikisini birleştirip, Hem tarımımızı geliştirelim hem de sanayimizi diye kimse söylemezdi. O yıllardan bu yıllara döndüğıümüzde, Türkiye sanayileşme yolunda epey mesafe katetti. Hem de kesintiye uğrayan demokrasisine, terörüne, Kıbrıs çıkarmasına ve ekonomik krizlerine rağmen. Bu güzel, demek ki bir yerinden medeniyeti yakaladık! TARIMDA GERİDE KALDIK Ancak güzel olmayan bir şey var; Artık övüneceğimiz hikayelerimize konu olan tarımımız yok oluyor. Türkiye neredeyse kendi kendine yetemez bir duruma geldi. Avrupanın tarımı gelişti, Amerikanın, Kanadanın da... Asya ülkeleri hatta Güney Amerika ülkeleri bile dünya tarımında söz sahibi oldu. IMF ve Dünya Bankası ile yaptığımız son anlaşma sonrasında tarımda geri kalmamızın nedenleri ortaya çıktı. Onlar da olmasa tarımımızın gerileme nedenlerini bir kenara bırakın, gerilediğinin bile farkına varmayacağız. NEŞTERİ VURMAMAKTA DİRENİYORUZ Tarımdaki temel sıkıntı ortada: Üretim planlamasının olmaması, dünya piyasalarının takip edilmemesi, teşvik yöntemlerinin bilinmemesi ve hepsinden önemlisi de oy ambarı gibi görülen çitfçiye ürünü alma garantisi verilmesine karşılık bir türlü modern tarım tekniklerinin öğretilmemesi. Sorun bugüne kadar geldi, dağ gibi önümüzde ve maalesef neşteri yine biz vuramadık, vurmamakta da direniyoruz. Şimdi neşter zamanı Ancak neşteri, bizim hastalığa tüm gücümüzle direnmemize rağmen IMF ve Dünya Bankası vurdu. Neşter vuruldu, yarayı açtık, hastalığı tesbit ettik. Tedavi yöntemi de belli. Ancak halen yarayı kazıyıp hastayı ayağa kaldırmıyoruz. Tek yaptığımız doğrudan gelir konusunda pilot bölgelerde uygulama başlatmak. Ya diğerleri. Diğerleri yok. KANUN EVLERE ŞENLİK Tarımı planlasın diye bir üst kurul oluşturuluyor. Ancak çitfçi kesimi temsilcilerinin Kanal Ede geçtiğimiz hafta yaptığı tartışmalara bakınca, kanunun evlere şenlik olduğu ortada. Bakanlarımız, bürokratlarımız bir anlaşmanın altına imza attılar ve yöntem belirlendi. Tarım planlaması, serbest piyasa koşulları ve tarım borsaları Ama bunlardan önce yapılması gereken birşey var. O da devlet bütçesini son derece yakından ilgilendiren hububat destekleme alım fiyat politikası . Yerli ve yabancı yatırımcılar, Dünya Bankasının IMFnin kredi derecelendirme kuruluşları, programdan sonra ilk kez belirlenecek hububat fiyatlarına bir güven unsuru olarak bakıyorlar. PEKİ KİM HAKLI? HERKES Altına imza atılan söz, Şikago Borsasında oluşan kışlık kırmızı buğdayın en fazla yüzde 35 üzerinde bir fiyat verilecek şeklinde. Kırmızı buğday 100 dolar seviyesinde yüzde 10 aşağı yüzde 10 yukarı olabiliyor. Yüzde 35 fazlası 135 dolar eder, 5 puan fark verilirse 140 dolar eder, 5 puan da tolerans tanıyalım -ki böyle bir kural anlaşmada yok- o zaman, 145 taş çatlasa 150 dolar eder. Çiftçi ise ton başına ise 200 dolar istiyor. Dünya Bankası Fazlası olmaz diyor. IMF, Daha fazla verilmesi bugüne kadar ki fedakarlıkları boşa çıkarırdiyor. Tarım Bakanı Türkiyeyi IMF yönetmiyor diyor. Çitfçi 200 dolardan aşağı olmaz diyor. Vatandaş Enflasyon düşsün diyor. Peki kim haklı? Herkes haklı, bir tek haksız var: Bugüne kadar çiftçiye hep balık verip balık tutmayı öğretmeyenler ve hala bundan ısrar eden kafalar... Bakalım bu kez çiftçiye balık tutmayı öğretebilecek miyiz? | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||