|
Oysa bu övüncü yaşayanları kara kara düşündüren bazı çok önemli sorun ve sıkıntılar da var. Bankacıların eline kelepçe vurulunca, işadamlarını korku sarıyor, ekonomi olumsuz etkileniyor. Kelepçe vurulmayınca da fırsatını bulan kaçıyor. Gümrüklerde operasyon yapılıyor, temizlik gerçekleştiriliyor, ama bu kez de ihracat darbe alıyor. Türkiye kara para suçlamasından kurtulmak istiyor, o zaman da ülkeden döviz çıkışı yaşanıyor. Yani, aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali. VİYANAYA KADAR TIR KUYRUĞU OLUR Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, siyasetin dürüstlüğü ile öne çıkan isimlerinden biri. Bu göreve geldikten sonra gümrüklerde pek çok operasyona damga vuruldu. Yüzmilyonlarca dolarlık yolsuzluklar ve hırsızlıklar ortaya çıktı. Balina, bufalo, fırtına, paraşüt operasyonları ard arda sıralandı. Keçeciler bundan memnun, ama büyük sıkıntı içinde. Sıkıntılarını ANAPın son yapılan Başkanlık Divanı toplantısında da dile getirdi. Ben de kendisinden bu konuda teyit aldım. Sıkıntısını şöyle dile getirmiş: Bütün operasyonlar başarı ile gidiyor. Ortaya çıkan suçların tamamı Devlet Güvenlik Mahkemesinin görev alanına giriyor. Böyle olunca neredeyse her çıkış yapan TIRı kontrol etmek zorundasınız. Bu ülkenin gümrük kapılarından 1 milyon TIR çıkıyor. Hepsine baksak, kuyruklar Viyanaya kadar uzar. Bakmasak, suç işlemiş oluruz. Zaten memur da bakmamaya cesaret edemez, etmiyor. Ödleri kopuyor. ALMANYA UYARDI Çıkan TIRların hemen hemen tamamı ihracat ürünü taşıyor. Bütün titiz arama yapılınca ihracat yükü taşıyan bir TIRın gümrükten çıkışı 15 günü bulabiliyor. O zaman da ihracatçı zor durumda kalıyor; çünkü malını istediği tarihte teslim edemiyor. Çok büyük yakınmalar gelmeye başladı. Yakınmaların çoğu da, en çok ihracat yaptığımız Almanyadan. Mallar zamanında teslim edilmiyor, pazarınıza gelmekten vazgeçeriz diyorlar. İhracatçı da haklı olarak bundan yakınıyor. Keçeciler, eskiden kuşku duyulan veya ihbar bulunulan TIRların arandığını, bugün ise hemen hemen tüm TIRları denetleme başladıklarını aktararak, Ortada bir çaresizlik var. Ne yapacağımızı şaşırdık. Hem suç işlememeye; hırsızlık, uğursuzluk yapanı ortaya çıkarmaya, temizle kirliyi ayırmaya; hem de ihracata engel olmamaya çalışıyoruz. Ama, bu gidiş ihracata darbe olur diye dert yakındı. MERKEZ BANKASI SORUNU Ankarada buna benzer bir sorun da Merkez Bankasının piyasadan döviz alması ile ilgili yaşanıyor. Bu konu koalisyon partilerinin liderlerine de aktarıldı. Sorun ve yanlış bulunan konu şu: Türkiye, dışarda genel olarak Libor+2 veya 3le borçlanıyor. Bunun anlamı riskli ülke demek. Örneğin Yunanistan riskli ülke olarak görülmediği için, Libor+sıfırla borçlanır. Dışarda Libor +2-3le borçlanan Türkiyenin Merkez Bankası, kendine yatan döviz mevduatına yüzde 5 risk primi veriyor. Bunun maliyeti de yüzde 3 olarak hesaplanınca, toplam yüzde 15lere yaklaşan bir faiz sözkonusu. Merkez Bankasının bu politikası nedeniyle özel bankalar, bunun üzerine çıkmak zorunda kalıyor. Çünkü Merkez Bankası bir taban oluşturmuş oluyor. Böyle bir borçlanma politikasının iki boyutu var: Birincisi, içerdeki bankalar dövizi kendi kasasında tutacağına, Merkez Bankasına veriyor. İkincisi ve en önemlisi de, bu durum yurtdışında Türkiyenin riskinin yüksek olduğu şeklinde yorumlanıyor. Bu görüşü savunanlar eleştirilerini iyi niyet ölçüsünde yaptıklarını savunarak, böylesi konularda bir orta yolun neden bulunamadığını soruyorlar. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||