Home page
Haber Menüsü


Marquis de Sade
Marquis de Sade
Hazzın aykırı adı: Marquis de Sade
18’inci yüzyılda yaşayan, ancak tartışmaları günümüzde dahi devam eden Sade hayatı boyunca, haz almak uğruna acı çektirmenin, insan doğasının bir parçası olduğunu savundu
NTV-MSNBC
    12 Aralık —  Geçtiğimiz hafta ABD’de gösterime giren “Quills” filmi, son zamanlarda adı unutulan bir 18’inci yüzyıl düşünürünü yeniden gündeme getirdi: Count Donatien Alphonse Francois de Sade, kısaca Marquis de Sade. 2 Haziran 1740’ta Paris’te, aristokrat olarak dünyaya geldi. 1814’te yine Paris’te, bu kez hayatının son 10 yılını geçirdiği akıl hastanesinde öldü. Hakkında iki film çekildi. “sadizm” kelimesi, onun adından gelir...  

   
 
       
    MSNBC News Sade, "Quills"de hayat buluyor
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
120 Days of Sodom

"120 Days of Sodom", Marquis de Sade'ın en önemli eserlerinden biridir
       Yukarıdaki yazılar dikkatinizi yeterince çekmediyse, 27 yılını hapiste geçiren bu adamın hayatını biraz dinleyin:
       10 yaşına kadar Paris dışında yaşayan amcasının yanında büyüyen Sade, eve döndüğünde bir Katolik okuluna yazdırılır. Aşırı disiplinli bir okul olan Lycee Louis le Grand’de çocuklar kırbaçla cezalandırılır. Mezun olduktan sonra orduya katılan Sade Yedi Yıl Savaşları’nda görev alır. Savaş bittiğinde ailesi tarafından evlendirilen Marki’nin sıradan bir aristokrat olmadığını Fransa çok çabuk anlar.
       Sade’ın en büyük eğlencesi büyük seks partileri düzenlemek ve burada sınır tanımayan zevklerini tatmin etmektir. Aslında insanlar bunsan rahatsız olur ama Marki’nin tutuklanması için bir gerekçe bulunması gerekir: Sade, onlara bir neden göstermekte gecikmez. Sade’ın seks partilerinde kutsal olarak bilinen şeylere hakaret ettiği ortaya çıkar. Hemen tutuklanıp hapse atılır ve bir ay sonra serbest bırakılır. Ancak yeniden hapse girmesi için çok beklemesi gerekmez.
       Sade, 1768’de bir fahişeye kötü davranmak suçundan yeniden mahkum olur. Kısa sürede otoriteleri ikna edip dışarı çıkmayı başarır. Ancak bir sonraki seks partisinde uyarıcı verdiği fahişelerden ikisi hasta olunca yine mahkum edilir. Bir süre kaçıp İtalya’da saklanırsa da yakalanır ve Fransa’ya geri döner. 1774’te yeniden tutuklanarak Bastille Hapishanesi’ne getirilir ve burada yazı yazmaya başlar. 1789 Fransız Devrimi’yle başa geçen hükümeti, kendisinin aristokrasi kurbanı olduğuna inandıran Sade, hapisten çıkmayı başarır, ancak 1798’de yazdığı “Crimes of Passion” kitabının yayınlanmasından sonra, deli olduğu öne sürülerek, Paris dışında bir akıl hastanesine gönderilir. Hayatının son 10 yılını burada geçiren Marquis de Sade, 2 Aralık 1814’te 74 yaşında ölür.
       
SAPIKINLIĞA VARAN BİR FELSEFE
       
“Erdem ahlaksızlıktır, ahlaksızlık ise erdem”... Marquis de Sade’nin felsefesinin temeli, işte bu cümlede yatıyor.

       Marquis de Sade’nin hem yaşadığı çağda, hem de günümüzde bu kadar tartışılmasına, tepki görmesine neden olan düşünceleri neler? Neden bu Fransız aristokratı, toplumdaki en ayrıcalıklı konumunu terk edip yıllarca hapiste yatmayı tercih etti?
       “Erdem ahlaksızlıktır, ahlaksızlık ise erdem”... Marquis de Sade’nin felsefesinin temeli, işte bu cümlede yatıyor.
       İnsanı insan yapan en önemli özelliklerden biri, esiri olduğu sivil toplumun zincirlerinden kurtulmayı başarabilmesidir. Toplum, doğası gereği kolay yıkılmayan, varlığını uzun süre sürdüren sosyal yapılar kurar. Bu yapılar, nesilden nesle devam eder ve değişime karşı direnir. Ancak bu, Sade’ye göre, doğaya aykırıdır. Çünkü doğa, yapısı gereği yıkıcıdır ve Sade’ın sapkınlık ve haz arasında kurduğu ilişki, işte buradan gelir.
Sade, “Akşam haberlerinde mutlu ve neşeli haberler verilseydi, kimse izlemezdi” der. Ona göre, insan başkalarının acısını yaşadığı zaman mutlu olur

       İnsan ruhunu gerçekten heyecanlandıran şey nedir? Sade’a göre cevap “çatışma ve kargaşa”dır. Ancak bu durumda insan, doğanın yıkıcılığı ile karşı karşıya kalır ve kendisinin varoluşçu özelliği ile tanışır. Sade, insanın acı ile yanıltıldığını söyler. Örneğin “Akşam haberlerinde mutlu ve neşeli haberler verilseydi, kimse izlemezdi” der Sade. Ona göre, insan başkalarının acısını yaşadığı zaman mutlu olur ve bu da insan doğasının bir parçasıdır.
       Bu fikirlerden yola çıkarak kendine özgü bir ahlak psikolojisi oluşturan Sade, sonunda sapkınlık etiğine dek varıyor. Sade şöyle sorguluyor: Neden birey yanlış yapar? “Çünkü o yanlıştır”. Sapkınlık kendisinin bir sonucu, bunun altında yatan gerçeği anlamaya çalışmak ise lüzumsuzdur. Aslında bu yeni bir felsefe değil, Judeo-Hıristiyan kültürünün bir yansımasıdır: “Tanrı’yı Tanrı için izle”. Neden iyi şeyler yapmalıyız? Çünkü onlar iyidir. Ancak Sade için bu ahlaksızdır, erdem değil.
       
YASAK ESERLER
       
Sade, “120 Days of Sodom”da, kendilerini sosyal hayatın zincirlerinden kurtarmış ve karmaşadan uzaklaşmış bir grup insanı anlatır.

       Marquis de Sade, hapishanede kaldığı yıllar boyunca pek çok kitap yazmış, bu eserlerde felsefesini yansıttığı sapkınlık ve cinayet sahnelerini bolca anlatmıştır. Önemli eserleri arasında, masum bir kıza uygulanan işkenceleri çok açık bir dille anlattığı “Justine: The Misfortunes of Virtue” sayılabilir. Bu kitabın devamı niteliği taşıyan “Juliette: The Prosperities of Vice”da ise, Sade “Erdem ahlaksızlıktır, ahlaksızlık ise erdem” teorisini, daha açık bir şekilde anlatır.
       Marki’nin en önemli eseri ise kuşkusuz “120 Days of Sodom”dur. Bin sayfanın üzerindeki bu kitapta, Marquis de Sade kendilerini sosyal hayatın zincirlerinden kurtarmış ve Sade’a göre karmaşa dünyasından uzaklaşmış bir grup insanı anlatır. Kendilerini ıssız bir kaleye kapatan bu insanlar, erdemlerini sonuna kadar yaşarlar. Kitabın konusu kısaca şöyle özetlenebilir:
       Dört zengin adam, kendilerini tatmin etmek için bir oyun düzenler. Yanlarına hikayenin anlatıcılarını, oda hizmetçilerini, uşaklarını, aptal ama cinsel yönden güçlü erkekler ve aristokrat ailelerin çocuklarını alan adamlar, ıssız bir kalede bir oyun oynamaya başlarlar. Her gün belirli bir programda, yanlarında getirdikleri insanlara birbirlerine işkence yaptırtan, gittikçe sapkınlığın dozunu artıran ve hatta cinayet işleten dört adam, 120 gün sonunda yeniden sosyal hayata geri döner.
       Sade bu kitabı yazarken çok sıkıcı bir dil kullanmış; böylece kitabı okumanın verdiği acıyla, kitapta anlatılan acıya paralellik kazandırmış. Hikayede yer alan dört zengin adamın bu oyunları izlemesi, Sade’ın acıyı seyretmenin en büyük keyif olduğu teziyle bağdaşır.
       
BELKİ DE DELİYDİ...
       
Belki de de Sade’ın söyledikleri üzerinde biraz düşünmek gerekiyor.

       Yaşadığı dönemde çok tartışılan, günümüzde de etkisini sürdüren Marquis de Sade, belki gerçekten deliydi, belki de fikirleri uğruna yıllarca hapis yatmaktan kaçmayacak bir filozof. Doğru ya da yanlış, Marki’nin insanlara gösterdiği çok önemli bir şey var: Günlük hayatta gösterdiğimiz davranışların altında yatan gerçekleri sorgulamak gerektiği ve herkesin içinde aslında “sapkın” bir yan bulunduğu. Belki de de Sade’ın söyledikleri üzerinde biraz düşünmek gerekiyor.
       
       California State Üniveristesi’nde Felsefe Profesörlüğü yapan John LaCorte’un, “Marquis de Sade and the Aesthetics of Suffering” adlı makalesinden yararlanılmıştır.
       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları