Konu: Şenkal
Atasagun’un Açıklamaları
Konuklar: ANAP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan, DYP Grup Başkanvekili
Turhan Güven, FP Genel Başkan Yardımcısı Veysel Candan
Erdoğan
Aktaş: İyi günler. MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, devletin Kürtçe
televizyon yayını yapmasında fayda gördüğünü ve Öcalan'ın idam
edilmemesi gerektiğini söyledi. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın başındaki
ismin açıklamalarını Yakın Plan’a alıyoruz. MİT Müsteşarı Şenkal
Atasagun ve Yardımcısı Mikdat Alpay, Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Star
Gazetelirinin Ankara temsilcileri ile önceki gece biraraya geldi.
Atasagun, PKK çizgisindeki Medya TV'nin Güneydoğu'da rahatlıkla
izlendiğine ve örgüte propoganda imkanı sağladığına dikkat çekti.
Yardımcısı Mikdat Alpay da devletin anadili Kürtçe olanlara Türkiye'nin
doğrularını anlatabilmek için
Kürtçeyi kullanması gerektiğini savundu. Atasagun, Türkiye'nin çıkarı
için Abdullah Öcalan'ın idamına karşı çıktıklarını ve bu görüşlerini
hükümete bildirdiklerini de ifade etti. İrtica konusuna da değinen
Atasagun, dindar kitleyle şeriatçıları birbirine karıştırmamak
gerektiğini vurguladı. Atasagun "Türkiye'de yüzde 5 ile 8 arasında
şeriatçı var. Ama başarı şansları yüzde sıfır" diye konuştu.
Atasagun'un açıklamalarını değerlendiren Başbakan Bülent Ecevit, MİT'in
büyük bir açıklık içinde çalıştığını belirtti. Ecevit, ''o
bakımdan açıklamaları anlayışla karşılamak ve değerlendirmek
gerekiyor'' dedi. Başbakan Ecevit, Başbakanlık Merkez Binası'na gelişinde,
bir gazeteci, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un, bugün bazı
gazetelerde yer alan açıklamalarını hatırlatarak, değerlendirmesini
sordu. Ecevit, ''MİT, büyük bir açıklık içinde çalışıyor. Bu, Türkiye'de
önemli bir aşamadır. O bakımdan MİT Müsteşarı ve çalışma arkadaşlarının
açıklamalarını anlayışla karşılamak gerekir ve değerlendirmek
gerekir " dedi. Ecevit,
MİT Müsteşarı Atasagun'un, Abdullah Öcalan ile ilgili sözlerinin anımsatılması
üzerine ise herhangi bir değerlendirme yapmadı ve ''artık bu kadar
yeter'' dedi. Peki bu konuşmalar ve açıklamalar nasıl değerlendiriliyor?
Partilerin temsilcileriyle bu konuyu Yakın Plan’a alacağız. Önce
ANAP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan telefon hattımızda. Sayın Aslan,
çok önemli bir kurumun başındaki isim bu konuda yorumlarda bulundu, açıklamalar
yaptı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz efendim bu açıklamaları?
Beyhan Aslan: Efendim iyi yayınlar diliyorum. Tabi bugün sabah
gezetelerden MİT Müsteşarımızın görüşlerini öğrendik. Şimdi
ben MİT Müsteşarımızın görüşlerini genelde müsbet değerlendiriyorum.
Kürtçe TV konusunda iki aydan bu yana, Genel Başkanımızın arzettiği
gerekçeyi MİT Müsteşarı da aynen arzetmiştir. Burada bölücü TV
vardır ve uydulardan her türlü bölücü yayınları Güneydoğu halkımız
izlemektedir. Halbuki oradaki halkımızdan Türkçe bilmeyen çok sayıda
vatandaşımız vardı. Türkçe bilmeyen insanları, ülkenin birliğini,
bütünlüğünü, üniter devlet yapısını, demokrasiye, demokrasinin
vazgeçilmez niteliklerini, birliği beraberliği, kardeşliği anlatacak
bir yayın söz konusudur. Yayını yapmak önemli değil, o yayının
anlamlanması söz konusudur. Bu yayının anlaşılabilmesi için, Kürtçe
TV konusunda, Kürtçe yayın yapacak bir TV konusundaki görüşlerimizi
MİT Müsteşarımız da söylemiştir, biz bundan mutluluk duyduk.
Erdoğan
Aktaş: Efendim
bu arada bu ropörtajda öne çıkan bir konu da Abdulah Öcalan’ın
idamı ki Türkiye’de son zamanlarda özellikle katılım ortaklığı
belgesi ve Avrupa Birliği sürecinde bu konu çok tartışıldı. Siz ne
düşünüyorsunuz, bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Beyhan Aslan: Efendim tabi aslında bir duygusallık var, bir gönül
var, biz duygusallıkla meseleye baktığımız zaman her Türk vatandaşı
Apo’nun idam edilmesini ister ama ülkenin menfaatleri açısından olayı
değerlendirmek gerektiğini müsteşarımız da açıklıyor. Biz de
olaya aynı açıdan bakıyoruz. Ama bu konuda tabi şuanda benim beyanda
bulunmam belki de şey olur partim açısından. Ancak MİT Müsteşarının
beyanlarına bu konuda katılıyorum. Ama duygusal bazda olayı değerlendirdiğim
zaman tabi olay başka türlü düşünülüyor. Ama olayı Türkiye’nin
menfaatleri açısından düşünmek, değerlendirmek lazım, bunu da böyle
değerlendiriyorum.
Erdoğan
Aktaş: Sayın
Aslan çok teşekkür ederiz efendim yayınımıza katıldığınız için.
Beyhan Aslan: Sağolun efendim.
Erdoğan
Aktaş: Turhan
Güven, DYP Grup Başkanvekili de telefon hattımızda. Sayın Güven, siz
nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yaklaşımlara yorumunuz nedir efendim?
Turhan Güven: Şimdi efendim evvela bir kamu görevlisi olan Sayın
Atasagun’un böyle bir beyan için izin alıp almadığı konusunu ben
araştırırım. Çünkü 657 sayılı devlet memurları kanunuyla, Devlet
İstihbarat Hizmetleri ve
Milli İstihbarat Teşkilatı kanunu, yani 2937 sayılı kanuna göre, doğrudan
Başbakan’a bağlı olan bir kurumdur MİT. Sayın Müsteşar, Başbakan’a
bağlı olduğuna göre, acaba ki Başbakan’ın haberi olmadığı anlaşılıyor
biraz evvel ki sizin yayınınızdan, hiç izin almadan gazetecileri çağırmak
suretiyle basına bilgi vermesi, bence bir görevi ihmal olayını ortaya
çıkartır.
Erdoğan
Aktaş: Ama
bağlı olduğu kurum, yani Başbakan yaptığı açıklamada da bağımsızlığını
da dile getirmedi....
Turhan Güven: Tabi Başbakan’dan izin almadan veya yazılı bir
onay olmadan basına bilgi vermek, bence 657 sayılı kanunun 15’inci
maddesine muhalefet teşkil eder. Bu bakımdan buna dikkat etmek lazımdı,
bir. Eğer yazılı bir onayı varsa Sayın Başbakan’ın, bunu beyan
etmesi alzımdı, yani ben izin verdim, Sayın Müsteşar bu konuda istediği
şekilde beyanda bulunabilir basına, diyebilirdi. Fakat biraz evvel ki
yayından anlıyorum ki Sayın Başbakan bundan bihaberdir. Bu ortaya şunu
çıkartır: Bir; hükümet boşluğu vardır, hükümetin otoritesi
yoktur, siyasi otorite boşluğu vardır. Yani bir kamu görevlisi, rahatlıkla
hükümetin yapacağı bir açıklamayı yapabilme kudretine ve önemine
haiz bir durum arzediyor. Bence bu yanlıştır. Burda siyasi otorite bu açıklamaları
yapmalıdır. Daha doğrusu verdiği talimatların yerine getirilip
getirilmediğini, hükümet, siyasi otorite devamlı izlemeliydi. Bu bakımdan
Sayın Atasagun’un bu noktadaki beyanını ben yadırgadığımı ifade
etmek isterim. Ama bir onay varsa, Başbakan onayının olmadığını
ifade etti, o yüzden buna dikkat etmek lazım, bir.. İkincisi de
Apo’yu soracaksınız herhalde. Yani biz astırmadık demek, o da yanlış
bir beyandır. Çünkü, biz zannediyorduk ki hükümet 3 ortak geldi,
birleşti, 3 genel başkan ve başvuru üzerine bu işi gerileme durumunda
oldular. Biliyorsunuz bu tür şeylerin meclistir takdire yetkisine haiz
olan yer. Yani Büyük Millet Meclisinin haiz olduğu bir yetkiyi bir kamu
görevlisinin biz bunu yaptırmadık demesi de yadırgayıcı bir olaydır.
Bu nedenle ben bu açıklamayı talihsiz bir açıklama olarak gördüğümü
ifade etmek isterim. Çünkü bir kamu görevlisi olarak Sayın Şenkal
Atasagun’un bu beyanı, aslında hükümet adına yapılması gereken
bir beyan idi diye yorumluyorum ben.
Erdoğan
Aktaş: Sayın
Güven, çok teşekkür ederiz efendim bilgilerinizi bizimle paylaştığınız
için.
Turhan Güven: Ben teşekkür ederim efendim, iyi günler
diliyorum.
Erdoğan
Aktaş: Ve
FP Genel Başkan Yardımcısı Veysel Candan da telefon hattımızda. Sayın
Candan siz nasıl yorumladınız MİT Müsteşarı’nın yaptığı açıklamaları?
Veysel Candan: Tabi Sayın Güven’in de ifade ettiği gibi öncelikle
acaba hükümetle, hükümetin bilgisi dahilinde midir bu açıklama, doğrusu
merak konusu. Ancak kısaca ifade edeyim, Müsteşar’ın söylediklerinin
bir bölümü doğru. Katıldığım noktaları ifade edeyim. Ülkenin bölünmez
bütünlüğü çerçevesinde konu ele alınmalı, bu doğrudur. PKK’nin
tehdit oluşturmaya devam ettiği, 4 bin 500 dışarda, 500 içerde silahlı
gücü var diyor, bir tespittir. Bölge insanına zamanında istenildiği
şekilde ulaşılamadığını söylüyor, bu da doğrudur. Ayrıca komşu
ülkelerden veya yurt dışından bazı yerlerden Medya TV ve benzeri yayınlarla
o bölge insanının düşüncelerinin zorlandığı veya kötü kullanıldığı
ifade edilmektedir. Bunlara katılmamak mümkün değli. Bunlar doğru
tespitlerdir. Şimdi esas katılmadığım noktaları ifade edeyim. Diyor
ki Apo’yu kullanıyoruz. Bu ifade çok yanlış, fevkalade yanlış. Kürtçe’yi
de kullanalım, konuya bu şekilde yaklaşım da fevkalade yanlış olduğu
kanaatindeyim. Şimdi bir ifadesinde de öncelikle MİT bazı istihbari
bilgileri alırken ülkenin bölünmez bütünlüğünü esas alması
gerekirken yine açıklamanın sonuç bölümünde, diyor ki “Türkiye’de
işte yüzde 5-8 civarında şeriatçılar var, bunlar istismar ediyorlar,
bir de mütedeyyin Müslümanlar var”. Bu aslında Müslümanları kendi
aralarında bölmektir. Şeriat kelimesine baktığınız zaman lugatte,
İslam kelimesiyle özdür. Yani camideki insanlar Müslümandır, eğer
gittikleri yolun adını lugatten söylersen aslı Şeriattır. Bir kamu görevlisinin
böylece Müslümanları küçük düşürücü veya bölücü açıklama
yapması fevkalade zararlıdır. Yine aynı metnin bir bölümünde, Sayın
Fetullah Gülen’le ilgili olarak “seyrettim, ağlayan, sümük çeken
bir adam”. Yani bir kamu görevlisinin böyle aşağılayıcı ifadeler,
bir din adamı hakkında böyle sözler söylemesi hem zararlı ve hem
tehlikelidir. İnsanlar konuşurken çok daha dikkatli olması gerekir. Şimdi
biz konuya nasıl bakıyoruz FP olarak, bunu ifade edeyim. Öncelikle bu bölgelerimizde
şunu ayırmamız lazım; yani PKK bir terör örgütüdür, Kürt sorunu
gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Kaldı ki PKK’liler bölgedeki
Kürt vatandaşlarımızı öldürmektedir, katletmektedir. Dolayısıyla
PKK olayını tamamen Kürt vatandaşlarımızla doğrudan ilgilendirmek
yanlıştır. İki; O bölge insanına mutlaka iyi yaklaşmamız lazım.
Yani bölge insanına sıcak yaklaşmamız lazım. Eğer civar yerlerden,
komşu ülkelerden Kürtçe yayın yapılarak insanlarımız orda birtakım
şey ediliyorsa, bunların tedbirleri alınmalıdır. Eğer mevzuatta değişiklik
yapılacaksa yapılmalıdır. Esas olan burda Kürtçe, Türkçe, İngilizce
yayın yapmak değil. Yayınların içeriği çok mühimdir. Yani biz o
insanlara nasıl yaklaşacağımızı, ülkenin bölünmez bütünlüğü,
vatanseverliği konusunda insanlara derdimizi nasıl anlatacağımızdır.
Bugüne kadar devleti yönetenlerin böyle bir ciddi sıkıntısıs olmamıştır
ta ki PKK terör örgütü ortaya çıkıncaya kadar. Bana göre sorun,
hem sosyolojik hem de ekonomiktir. Konuya bu açıdan yaklaşmamız lazım.
Sayın Müsteşarın bu tür açıklamalarında özellikle toplumun bir bölümünü
aşağılayıcı, dini lider vasfında birisi hakkında söylediklerini doğrusu
endişeyle takip ettik...
Erdoğan
Aktaş: Sayın
Candan çok teşekkür ederiz yayınımıza katıldığınız için.
Veysel Candan: Ben teşekkür ederim, iyi günler, sağolun.
|