|
|
26 Kasım— Avrupa Birliği’nin Türkiye ile 9 milyar Euro’luk ticaret fazlası vardır. AB bu ticaret fazlasını sıfır maliyetle yakalamıştır. |
Geçen hafta 13 aday ülke Ekonomik Sosyal Konsey’lerinin katıldığı genişleme konferansı ardından bu değerlendirmeyi yapan İstanbul Sanayi Odası Başkanı Hüsamettin Kavi, bir türlü gündemden düşmeyen siyasi sorunlar yüzünden esasın gözden kaçtığını vurguluyor. 12 Mİ, 13 MÜ? Toplantıya TOBB, Türk-İş, DİSK, TESK, TİSK ve Hak İş’i temsilen on kişilik bir ekiple katılan Kavi, ortaklığın temel ilke ve gereklerinin hem ekonomik hem sosyal boyutunu iki gün boyunca tartıştıklarını anlatıyor. Genişleme sürecinde ekonomik kriterler konulu rapor hakkında Kavi “cidden endişelendik” diyor ve şu bilgileri veriyor: 1998 rakamları ile, ABD’den sonra 12 (Evet, iyi okudunuz 13 değil 12!) aday ülkeyi AB’nin ikinci büyük ticari ortağı olarak tanımlayan rapor, AB’nin Türkiye’ye dönük 9 milyar Euro’luk ticaret fazlasını toplam ticaret fazlası rakamına dahil etmemiş. “Nasıl olur da Türkiye ile ticaret fazlasını hesaba katmazsınız” sorusu ise yanıtsız. 2000-2005 yılları arasında 12 aday ülke için 70 milyarlık bir yardım bütçesi ayıran AB için dolayısıyla yıllık 25 milyar Euro’luk ticaret fazlasının maliyeti ortalama 14 milyar Euro. Halbuki Türkiye’ye 2001 bütçesinden 170 milyon ECU’luk yardım ayıran AB için Gümrük Birliği’nden bu yana ticaret fazlasının maliyeti sıfıra yakındır. AB PROGRAMLARI KATILMA MALİYETİ Brüksel’deki toplantıda kaygılarını dile getiren Hüsamettin Kavi: “Türkiye’nin bu durumu ne kadar sürdürebileceğini sorgulamak gerekiyor” diyor. Kavi, AB’nin kendi ifadesi ile diğer 12 aday ülkeye 2000-2005 dönemi için yapılacak yardımı yetersiz bulurken, Türkiye’nin Gümrük Birliği çerçevesinde kendisine ayrılan fonları alamadığı gibi, bu fonların zaman aşımına uğradığına dikkat çekiyor. “Yardımlar konusunda AB objektif kriterler belirlemeli, eşitçilik ilkesini bozmamalı ve saydam bir sistem kurmalı. Ayrıca yapılan yardımları değerlendirmek üzere bir performans kriterini de getirmelidir” diyor. AB’nin işleyişi nedeniyle Yunanistan ve Avrupa Parlamentosu tarafından engellenen mali protokolun artık kadük olduğuna, KOBİ’lerin rekabet gücünü artıracak olan Ar-Ge programına katılabilmesi için ise Türkiye’den 300 milyon Ecu’lük katkı istendiğine dikkat çeken Hüsamettin Bey, Türkiye bunu ödemeyince, herhangi bir fasıldan aktarma yapmak için herhangi bir gayreti göremediğini belirtiyor. ZAMANIN AB’YE MALİYETİ YOK Bugünkü koşulları altında zamanın AB için hiç bir maliyeti olmadığını belirten Kavi: “AB’yi maliyet unsuruna ortak etmedikçe bu sorunları çözmemiz olası değil” diyor. Kavi’ye göre, çözüm üretemeyen Türkiye’nin kendi sorunlarına gömülmüş olması sonucu, AB’nin gündemde tuttuğu siyasi sorunlar ülkede tedirginlik yaşanmasına ve esas olan mali yardımlar konusundaki sorunların ikinci plana itilmesine yol açmaktadır. Adaylık konumunun genel bir değerlendirmesini de yapan Hüsamettin Bey, Çin ile ticari görüşmeler yürüten AB’nin aday ülkelerin görüşünü almaya düşünüp düşünmediğini anlamaya çalıştığını, bu konudaki kaygılarını da toplantı sırasında dile getirdiğini söylüyor. Çevre ülkelerden 1 milyon kadar kaçak işçiyi barındıran Türkiye’nin, AB’ye dönük göç tehdidini oluşturmak şöyle dursun, aslında tampon bölge işlevini üstlendiğini savunan Kavi, bu konuda tecrübe sahibi AB’yi destek vermeye davet ediyor. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||