|
|
Ekonomi çevrelerinde bir süredir 2000 yılında belirli ekonomik reformlardaki gecikmeleri dengelemek ve IMFe iddialı olduğumuzu gösterebilmek için hayli iddialı bir 2001 Yılı Bütçesi hazırlandığı yorumları yapılmakta. 2001 yılı bütçe hedeflerinde gerek harcamalar kaleminin, gerekse de gelir kaleminin iddialı olması, gerçekleştirilmesi zorluğunu da bir anlamda gündeme getiriyor. Bu nedenle, ekonomi yönetiminin işi sıkı tutmasını doğal karşılamak lazım. Ancak, iş sıkı tutulurken, vergi gelirlerinde ödünsüz bir programın izlenmesi ihtiyacı, beraberinde yeni düzenlemeleri ve yanlış anlamaları da gündeme getiriyor. KELLE VERGİSİ EDEBİYATI Nitekim, geçinme endeksi anlamında 400 milyon liralık kazancın üzerinden vergi alınması haberi gündeme geldiğinde, her 400 milyon liranın üzerinde gelir elde eden her kesime kelle vergisi geliyormuş şeklinde algılandığından, derhal bir kelle vergisi edebiyatı da kendini gösterdi. Vergi uzmanlarının bu konuyla ilgili çalışmaların serbest meslek erbabı vergi mükelleflerini ilgilendirdiğini açıklamalarından sonra, bir kelle vergisinin getirlmediği anlaşıldı. Ancak, bu arada sık sık değiştirilen vergi sisteminin yarattığı sakıncalar da kendini belli ediyor. Çünkü, haber konusu uygulama 2 yıl önce kaldırılan bir uygulamanın esasen serbest meslek kesimine yeniden getirilmesi olarak nitelendirilebilir. IMF DAHA 1997DE UYARMIŞTI Türkiye dezenflasyon programı uyguladığı bir dönemde vergi gelirleri ile ilgili sıkıntılar yaşıyor. Vergi gelirlerinin her bir lirasına ihtiyaç duyulan bir sürece girdik. Bu konuyla ilgili IMFin net uyarıları vardı. Ancak, Türkiyenin her saniye değişen gündeminde arkadaş sen dalga mı geçiyorsun; IMFin hangi uyarısını takip edelim diyorsanız; kısaca hatırlatalım. 1997 Temmuzunda Anasol-D Hükümeti Refahyoldan iktidarı devraldığında, IMF ile - sonradan Yakın İzleme Anlaşması olarak adlandırılacak- bir anlaşmanın olabilirliği üzerinde hemen çalışmaya başlanmıştı. Nitekim, bu çalışmalar esnasında IMF Türkiyenin bir vergi reformu üzerinde çalıştığını öğrenmiş ve enflasyonla mücadele programının hemen öncesinde ve programla ile eş zamanlı olarak bir vergi reformunun hayata geçirilmemesinin daha yararlı olacağını; çünkü, vergi gelirlerinde reform nedeniyle ortaya çıkacak bir azalmaya dezenflasyon programının katlanamayacağını vurgulamıştı. Ama, anlaşılan IMFin bu uyarıları, OECD nezdindeki Mali Eylem Grubunun Türkiyeyi kara paranın aklanması ile mücadele konusundaki uyarıları kadar ağır basmadı ki, o zaman Maliye Bakanı olan Zekeriya Temizel başkanlığında Maliye Bakanlığı bürokratları hem adaleti sağlayacak, hem de bugüne kadar yeterince vergilendirilmemiş alanları daha etkin vergilendirmeyi hedefleyen bir vergi reformunu hazırladılar ve Bakan Temizelin ödünsüz mücadelesi ile yasa Meclisten geçti. Ancak, IMFin uyarıları bir ölçüde doğru çıktı ve 1999 sonbaharında Vergi Reformunun vergi gelirlerinde beklenen azalmaya neden olduğu görüldü. Bu noktada, 17 Ağustos Depreminin de etkisi dikkate alınarak, hatta bir ölçüde 17 Ağustos Depremi de vesile edilerek, ek vergi önlemleri ile Vergi Reformunun yarattığı vergi geliri kayıbı bir hayli telafi edildi. Hatta, bu özel deprem vergileri ile 2000 yılında vergi gelirleri hedefin dahi üstüne çıktı. Bu arada da, Vergi Reformu ile gündeme gelen nereden buldun ve mali milat uygulamaları ise ertelendi. Oysa, bu önlemler ile sabit gelirli kesimin üzerindeki vergi yükü hafifletilirken, vergilendirilmemiş alanların vergilendirilmesi ile denge sağlanacaktı. Reformun saç ayakları askıya alınınca denge doğal olarak sağlanamadı. İŞ DÜNYASI BİNDİĞİ DALI MI KESTİ? Ekonomi çevreleri geçen haftadan bu yana, işadamlarının bir ara nereden buldun ve mali milata karşı çıkmış olmalarının aslında ek vergiler ile, yani bumerang gibi kendilerine geri döndüğü yorumunu yapıyor. Yani, vergi gelirlerinin arttırılmasına yönelik önlemlerin bir kısmına karşı çıkılması ve bu nedenle vergi gelirlerinde oluşan gedik yeni ek önlemler ile iş dünyasına geri döndü. Bu çerçevede, IMFin teklifi Vergi Reformunun dezenflasyon programının sonuna bırakılması, yani 2003 yılında her boyutu ile yürürlüğe girmesi idi. Oysa, Vergi Reformu vergi gelirlerinde çok doğal bir azalma yaratınca ek önlemler, iş dünyasının iddialarına göre fabrika kapatamaya kadar varacak ek vergi yükü getirdi. Ekonomi çevrelerinin genel değerlendirmesi, vergi gelirlerini arttırmak için ek vergi getirirken aslında paradoksal bir etki yaratıldığı. Yani, ek vergilerden bunalan iş dünyası kepenk kapattıkça, esasen vergi mükellefi sayısı azalıyor. Bu noktada, zor bir dengenin oluşturulmaya çalışıldığı 2001 yılında dezenflasyon programının işsizliğe ve iflaslara neden olacağı ihtimali dikkate alındığında, mükellef sayısındaki azalma daha da artacak. Bu durum, yeni ek vergileri gündeme getirirse, önü alınamaz bir kısır döngü oluşacak. Bakalım, 2001 yılının bu hassas dengeleri nasıl aşılacak? | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||