Konu: Kürtçe
      TV Tartışması 
      Konuk: ANAP Genel Başkan Yardımcısı Salih Yıldırım
      Erdoğan
      Aktaş: İyi
      günler. Kürtçe TV tartışmasını Yakın Plan’a alıyoruz. Avrupa
      Birliği yolunda Türkiye’den değiştirmesi ya da düzeltilmesi istenen
      birçok konu var. İşte bunlardan biri de ana dilde radyo-televizyon yayınının
      serbest olması. Bu konu Türkiye’de zaman zaman gündeme gelmişti. Son
      günlerdeyse tartışma iyice alevlendi. Katılım ortaklığı belgesinde
      de, Türk vatandaşlarının ana dillerinde televizyon ve radyo yayınlarını
      yapmalarını engelleyen yasal düzenlemelerin kaldırılması isteniyor.
      Özellikle Güneydoğu Bölgesi olmak üzere, bölgeler arasındaki
      sosyal, ekonomik ve kültürel farklılıkların giderilmesi için de çaba
      harcanması gerektiği belirtiliyor. Ankara'ya dönüyoruz, konuğumuz
      Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Salih Yıldırım. Sayın Yıldım
      hoşgeldiniz. 
      Salih Yıldırım: Hoşbulduk Sayın Aktaş. 
      Erdoğan
      Aktaş: Efendim
      siz o bölgeyi de, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’yu da çok iyi bilen bir
      politikacısınız. Neler söyleyeceksiniz Kürtçe televizyon ve radyo
      yayını için? 
      Salih Yıldırım: Çok teşekkür ediyorum değerli Aktaş. Bir
      kere ben evvela şunu belirtmek istiyorum, Türk ulusunun asli unsuru olan
      devletin ve milletin bölünmezliği konusundaki duyarlılığı herkes
      kadar olan Kürt yurttaşlarımızın varlığı bir vaka. Bu konuda
      kimsenin birşey söyleyebileceğini zannetmiyorum. Bu insanlarımızın
      kendi duygu düşüncelerini, kendi lisanlarıyla öğrenmek istemeleri,
      bilmek istemeleri, duymak istemeleri onların temel hakları. Bu konuda
      biraz önce sizin de yayınınızda belirttiğiniz bir rakamı da ben düzeltmek
      istiyorum. Bugün bölgede sosyo-ekonomik açıdan, kültürel açıdan
      pek çok sorun, sıkıntılar yaşanıyor. Bunların tümü doğrudur. Bugün
      bölgedeki insanlarımızın okur-yazarlık oranı yüzde 60.4’tür. Bugün
      UNESCO’nun yaptığı bir çalışmada, 7 ile 13 yaş grubu içerisinde
      okuryazar olan kadınların durumu, sayısı yüzde 59, yani okur-yazar
      olmayanların sayısı yüzde 61, okur-yazar olan erkeklerin sayısı da yüzde
      41’dir. Benim seçim bölgem olan Şırnak’ta erkeklerde okur-yazarlık
      oranı yüzde 58, kadınlarda okur-yazarlık oranı yüzde 20’dir. Yani
      yüzde 80 okur-yazar değildir. Bunların yarısı da Türkçe bilmez. Bu
      insanların kendi istemlerini, duymak istediklerini, kendi insanlarıyla
      entegrasyonunu, dünyayla entegrasyonunu sağlayacak bir bilgi edinme
      ihtiyaçları doğaldır, olması gerekendir. Siz devlet olarak, siz
      sorumlular olarak, siz bu ihtiyacı bu istemin gereğini yerine
      getirmezseniz o insanlar bu istemlerini başka kanallarla sağlamaya çalışırlar,
      şimdi sağladıkları gibi. Bugün bölgede çanak antenle yayın izleme
      durumunda kalan insanlarımızın sayısı yüzde 75’in üzerindedir.
      Bunların büyük bir kısmı da bizim için de, ulus için de, kendileri
      için de zararlı olan yayınları dinlemek durumundalar. Şimdi hal böyleyken
      bu insanları geçmişte yaşanan sıkıntılarla karşı karşıya bırakmak
      için bunları bu durumda mı bırakalım? Yoksa kendi doğrularımızı
      onlara anlatarak yanlışlığa düşmelerine engel olmaya mı çalışalım?
      Devlet olmanın sorumluluğu hangisidir? Sorumlu olmanın gereği
      hangisidir? Bunu sağduyu sahibi herkese bırakıyorum. Şimdi Ankara’da
      oturup ülkeni, insanlarını, yurttaşını bilmeden politika üretmeye
      çalışmanın mantığı çok gerilerde kalmıştır. Bölge insanı
      bizim yurttaşımızdır, bizim insanımızdır, temel hak ve hürriyetlere
      sahiptir ve olması gerekeni temin etmek de bizim yükümlülüğümüzdür.
      Bunları görmeden... 
      Erdoğan
      Aktaş: Sayın
      Salih Yıldırım, müsade ederseniz şu soruyu sorabilir miyim, Kürtçe
      radyo ve televizyon yayını talep etmek azınlık hakkı talebi midir? İkisini
      aynı yere mi koyuyorsunuz? 
      Salih Yıldırım: Kürt yurttaşlarımız azınlık değildir.
      Lozan Anlaşmasında azınlıkların tanımı net olarak yapılmıştır.
      Kürt yurttaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti devletinin asli unsurudur ve
      yurttaşıdır. Birinci sınıf vatandaştır, böyle bir kapsamın içerisine
      yakın-uzak girmemektedir. Sadece temel haklarından olan duygularını, düşüncelerini
      ifade etmek ve de bunları anlamaya çalışmak, sadece bu mecrada, bu çerçevede
      değerlendirilmelidir. Bu bakımdan art niyeti olan veyahut da ülke gerçeklerini
      bilmeyen insanların bu konuda bunu değerlendirip politika yapmaya çalışmalarını
      anlamak mümkün değildir. Geçmişte yaşanan sıkıntıları tekrar yaşatmak,
      yapılabilecek yanlışların en büyüğüdür. Bakın....... 
      Erdoğan
      Aktaş: Bu
      arada Ankara’yla bağlantımızda bir problem oldu, arkadaşlarımız
      bunu da halledecektir. Ve ben bu konuyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı
      Ahmet Necdet Sezer’in bu makama oturmadan kısa bir süre önce Anayasa
      Mahkemesi’nin 37’nici kuruluş yıldönümünde yaptığı bir konuşma
      vardı. Oradan size bir pasaj iletmek istiyorum. Konuşmasında aynen şunu
      söylüyordu, yine bu konuyla bağlantılı olarak: “Oysa Avrupa İnsan
      Hakları Sözleşmesinde düşüncelerin açıklanmasında ve yayınlanmasında
      belli bir dilin kullanılmasının yasaklanabileceğine ilişkin sınırlı
      bir kurala yer verilmemiştir” diyerek Kürtçe de mesaj vermişti Ahmet
      Necdet Sezer. Tabi bu konu çok uzun zamandan beri tartışılıyordu. Aslında
      bu nokta gündeme gelmeden önce Kürtçe radyo ve televizyon konusu gündeme
      gelmeden önce Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde yine aynı dilden
      kasetlerin satılması, piyasaya sürülmesi de sorun olmuştu. O dönem
      bunlar tartışıldı. Fakat bir süre sonra satılması da serbest kaldı.
      Bugünlerde tartışılan konunun Kürtçe televizyon ve radyo yayını
      kalmasının esas nedeni, esasen Avrupa Birliği sürecindeki Türkiye’nin
      yapması gereken veya alması gereken önlemler... İşte bütün bunlar
      mecliste konuşulacak, tartışılacak ve özellikle hükümet ortakları,
      koalisyon ortakları da bu konuda konuşacaklar. Tabi çok hassas bir
      konu. Bunun gündeme gelebilmesi için ve bunun meclise gelebilmesi için,
      ortakların anlaşması gerekiyor. Meclise gelecek Anayasa değişikliği
      gerekiyor. Çünkü yine TRT........ 
       
      |