Home page
Haber Menüsü


Untitled Document

Konu: Katılım Ortaklığı Belgesi ve Kıbrıs
Konuk: Bahçeşehir Üniversitesi İşletim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Eser Karakaş

Erdoğan Aktaş: İyi günler. Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğini Kıbrıs koşuluna bağlanmasını kesinlikle kabul etmemeye kararlı. Avrupa Birliği ilişkilerinde Kıbrıs sorununu Yakın Plan’a alıyoruz. Katılım ortaklığı belgesinin kısa vadeli siyasi kriterler bölümünde Kıbrıs sorunu şöyle yer almıştı: Siyasi diyalog çerçevesinde BM Genel Sekreteri’ni Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması sürecinin başarılı bir sonuca ulaştırılması yönündeki çabaların kuvvetle desteklenmesi. İşte bu ibare, Türkiye’nin hiç beklemediği bir durumdu ve herkesin de canını fazlasıyla sıktı. Peki bu müzakerelerin başlamasına bir engel mi Avrupa Birliği yolunda? Bu ibarenin ne anlamı var? Nasıl yorumlamak gerekir? Peki bu ibareler, özellikle Katılım Ortaklığı Belgesindeki Kıbrıs konusunda geçen ibareleri nasıl yorumlamak gerekiyor? Konuğumuz, Bahçeşehir Üniversitesi İşletim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Eser Karakaş. Hocam çok tartışıldı, hala konuşuluyor bu konu. Kıbrıs konusunda, Katılım Ortaklığı Belgesinde yer aldığı şekli siz nasıl yorumluyorsunuz?
Eser Karakaş: Şimdi bu bir talihsizlik aslında yani bu belgede Kıbrıs konusunun yer alması ama bir anlamda da gerçekçi. Şimdi Yunanistan, Avrupa Birliği’nin 20 yıllık üyesi, 1980’de girdiler. Biz de bir ara girmeyi düşünüyoruz, ne zaman belli değil. Eğe tam üye olursak, çok doğaldır ki Avrupa Birliği iki üyesi arasında böyle bir sınır anlaşmazlığını, ya da işte Kıbrıs gibi bir sorunu içinde barındırmak istemiyor, içine sokmak istemiyor. Bu çok açık. Dolayısıyla Türkiye tam üye olmadan Kıbrıs sorununun bir şekilde çözülmesini istiyor ki bunu da anlayışla karşılamak gerekiyor. Ve metinde yer alan ifadede, BM Genel Sekreteri’nin girişimleriyle, o girişimler doğrultusunda Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiği söyleniyor ki bunun da çok abartılacak bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Ama meselenin başka bir konusu var, bu katılım ortaklığı belgesinde 100 küsür, 112, 113 tane madde var. Yani Türkiye’nin yapmakla yükümlü olduğu bir anlamda tam üyeliğe giderken, yani bir Avrupa Birliği kulübüne üye olurken, bu kulübün Türkiye’ye getirmiş olduğu koşullar var. Türkiye her nedense son 2-3 gündür sadece Kıbrıs meselesini tartışıyor. Diğer koşulları hiçbir zaman gündeme getirmiyor. Halbuki bu Kıbrıs meselesi gibi birazcık daha çetrefilli meseleyi bir kenara bırakırsak, Avrupa Birliği’nin Türkiye’den istemiş olduğu, bu yaklaşık 110’u aşkın koşulun tümünün altına bence sağduyulu herkesin imza atması gerekir. Bunu altını çizerek söylüyorum. Bunların hepsinin, bu maddelerin hepsi Türkiye’nin geleceği içindir, Türkiye’nin yararı içindir. Bir tek sağduyulu kişinin şu maddelerden herhangi birisi Türkiye’ye uzun dönemde zarar verir diyemez. Bu çok açıktır. Kıbrıs meselesini de bu bağlamda görmek lazım. Bu konuda artık yavaş yavaş bazı insanların da birşeyler söylemesi gerekiyor. Eğer, çok net bir şekilde altını çizerek söylüyorum, eğer Kıbrıs meselesi bir biçimde 26 yıldır çözülmeyen Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği tam üyeliğine engel olacaksa, ben Kıbrıs’ta BM Genel Sekreteri’nin önerdiği doğrultuda bir çözüme girilmesinin Türkiye’nin yararına olacağını düşünüyorum. Çünkü burda bir artık iki önemli konuyu bir araya getirmiş oluyoruz. Bir tanesi Türkiye’nin geleceğidir, hepimizin geleceğidir, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğidir. Bir tanesi de Kıbrıs meselesidir. Bu da Türkiye için önemli olabilir. Ama bir şekilde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği Kıbrıs meselesi için kesinlikle tehlikeye atılmamalıdır diye düşünüyorum. Bunu çok altını açıkça çizerek söylüyorum. Bunun dışında diğer maddeler Türkiye’nin yıllardır yapmakla mükellef olduğu, Avrupa Birliği üyeliği için değil, çağdaşlık açısından...

Erdoğan Aktaş: Orada sözünüzü keseceğim, sanırım Türkiye’de de özellikle bazı politikacılarda şöylesi bir sakınca görüyorlar, sizin kadar net düşünmemekte, ya da bu meseleye bu şekilde yaklaşmamakta. Çünkü söz konusu olan Kıbrıs olduktan sonra kıta sahanlığı meselesi var, Ege sorunu var, işte hava sahanlığı meselesi... Nereden bakarsanız bakın, Yunanistanla bu konu sorun olacak. Sanırım 26 yıldır çözülemeyen sorun diye tanımladığınız problem, sadece bu bakış açısıyla da pek çözülecek gibi görünmüyor.
Eser Karakaş: Şimdi ben meseleye şöyle bakmakta yarar görüyorum, Türkiye’de aslında herkes Avrupa Birliği’ne tam üyelikten yana gibi durmakla birlikte aslında Türkiye’de çok güçlü ama gizli bir muhalefet var. Çünkü Avrupa Birliği’ne girmek, Türkiye’nin bugün bütün ilişkilerini değiştirecek bir yapılanmaya götürecek Türkiye’yi. Dolayısıyla Türkiye’de bugün kendini çok fazla ön plana çıkarmayan, ama çok güçlü Avrupa Birliği’ye karşı bir hareket var Türkiye’de. Bu hareket de şuanda kıta sahanlığı, Ege sorunu, Kıbrıs sorunu gibi şeyleri sürekli bir şekilde ön plana çıkararak, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne bu şuanda Katılım Ortaklığı Belgesi aşamasına gelmiş ilişkilerimizi bir şekilde durdurmak, geriletmek, erteletmek istiyorlar. Bunu çok iyi görmek lazım. Dolayısıyla her zaman söylediğim şeyi burda tekrar tekrarlamak istiyorum. Esas sorun, Türkiye’nin Ankara’yla Brüksel arasındaki kavga değildir. Esas kavga Türkiye’nin içinde yaşanmaktadır. Türkiye’nin içinde Avrupa Birliği tam üyeliğine karşı ciddi bir muhalefet vardır. Meselenin çok net konması lazımdır. Mesela biz programa girmeden önce Sayın Başbakan’a bir soru soruldu, MGK’yla ilgili bir soru soruldu. Dedi ki; hükümete, siyasi otoriteye bir dayatma getirmeyiz diyor MGK. Ama Anayasa’yı açıyorsunuz, Anayasa, yani artık üzerinde tartışılması mümkün olmayan bir belgede, MGK Kararları, hükümeti bildirilir yazıyor. Şimdi “bildirilir”in ne demek olduğunu Türkçe’de herhalde herkes bilir. Şimdi meseleleri çok fazla çarpıtmaya gerek yoktur. Her şeyi çok net bir şekilde görmek lazımdır. Tekrar ediyorum, burdaki 110’u aşkın madde, hepsi çağdaş, daha refah, daha demokratik, daha mutlu bir Türkiye için. Çünkü Türkiye’nin geldiği yere de bakmak lazımdır. Bakın Yunanistan 20 senedir Avrupa Birliği’nin tam üyesidir, Türkiye’nin ne zaman olacağı belli değildir. Yazın BM’nin yayınlamış olduğu bir insani gelişmişlik endeksi Türkiye’yi 174 ülke arasında 85’inci sıraya koymuştur. Yunanistan 25’inci sıradadır bu insani gelişmişlik düzeyinde... Türkiye, Kıbrıs sorununu, kıta sahanlığını, Ege sorununu sürekli ön planda tutuyor. Ama bu süreç içinde de Yunanistan’ın tam 60 basamak gerisinde kaldığını da galiba pek fazla saklamaya çalışıyor.

Erdoğan Aktaş: Hocam, özellikle Kıbrıs konusuyla ilgili şöyle bir durum var; kısa vadeli hedeflerde Türkiye, Kıbrıs sorununu çözmek durumunda ki bu sonuç bölümüne konulan ve çok esnek gibi duran fakat aynen bu şekilde yorumlanan madde. İşin ilginci, Yunanistan’da çerçeve yöneldi ve Katılım Ortaklığı Belgesi’nin birlikte oylanmasından yana. Şimdi burada çok farklı bir politik taktikler uygulanıyor. Eğer birlikte oylanırsa Yunanistan’ın vetosu Türkiye’nin müzakerelere başlamasını engelleyecek durumda. Dolayısıyla siz meseleyi, birçok insan meseleyi bu kadar net ya da kimileri farklı düşünerek ortaya koyuyor ama Yunanistan’ın bir vetosu dahi, bu sorunu, Kıbrıs sorunu çözülmeden eğer Türkiye’nin karşısına engel olarak çıkarıyorsa bir de meseleye sanıyorum uluslararası diplomasi açısından da bakmak lazım.
Eser Karakaş: Bir de tersten düşünsek, yani biz bugün Avrupa’nın tam üyesi olsaydık ve Yunanistan olmasaydı ve böyle bir sorun olsaydı biz veto hakkımızı kullanmaz mıydık? Bizim yine kendi içimize dönüp, niye Yunanistan 20 sene önce üye olmuşken biz niye olamadık? Bunu tartışmamız gerekiyor. Tekrar ediyorum, esas sorun Türkiye’nin içindeki tartışmadır. 20 sene önce Yunanistan tam üye olmuştur Avrupa Birliği’ne. Aynı tarihlerde biz de olabilirdik, olmadık. Ve olmamamızın temel şeyleri de bugün hala Türkiye’yi yöneten insanlardır. 9’uncu Cumhurbaşkanımızdır ve mevcut Başbakanımızdır. Türkiye’nin Avrupa Birliği ilişkilerini donduran kişiler bunlardır. Yani dolayısıyla Yunanistan’a bu hakkı biz kendi ellerimizle verdik malesef. Dolayısıyla Yunanistan’ın kullanması kadar da doğal bir şey yoktur. Bunu aşmak için elimizden gelen herşeyi yapmalıyız tabi. Avrupa Birliği’nden bir miktar yardım istemeliyiz, Yunanistan üzerine baskı yapılmasını istemeliyiz. Ama şunu da unutmamalıyız ki bu veto hakkını Yunanistan’a biz kendi elimizle verdik. Bunu da Türkiye’nin tartışması gerekiyor. Dediğim gibi Yunanistan’ın da bu hakkını kullanması çok doğaldır. Biz hala şeyi tartışıyoruz, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşüne kim izin verdi, nasıl izin verdi? Bunlar Türkiye’de tartışılmıyor. Bizim elimizden o koz nasıl gitti? Bunlar hep yakın tarihte, çok yakın tarihte, geçtiğimiz 20 yıl içinde yaşanmış şeylerdir ve bunlar tartışılmıyor Türkiye’de. Yunanistan biliyorsunuz 74’te NATO’nun askeri kanadından çıktı. Ama bugün NATO’nun askeri kanadındadır. Kim veto hakkını kullanmadı? Türkiye bunları tartışmadan Avrupa Birliği sorunlarına net bir şekilde çözüm bulması mümkün değildir.

Erdoğan Aktaş: Hocam, az önce siz insan geliş endeksinde 174 ülke içinde 85’inci olduğumuzu söylediniz.
Eser Karakaş: Yunanistan 25’incidir.

Erdoğan Aktaş: Şimdi şöylesi bir düşünce var, Türkiye’de sağcısı, solcusu, islamcısı, komünisti, değişik görüşlere sahip olan bir çok insan diyor ki, Avrupa Birliği’ne girdikten sonra işte ben dini özgürlüğümü, dil özgürlüğümü ya da bir çok konuyu rahatlıkla ifade edebileceğim ya da bu konuda rahatlayacağım diye düşünüyor. Bu kadar kolay mı? Biz şimdi Avrupa Birliği’ne girdiğimiz zaman 85’inci sıradan işte 7’ye mi yükseleceğiz?
Eser Karakaş: 7’ye yükselemeyiz belki kolay kolay ama bakın bu ifadenin Türkiye’de ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor. Demek ki Türkiye’deki bütün siyasi görüşler, bugün bir deli gömleği giymişlerse ve ben Avrupa Birliği’ne üye olarak bunları aşabilirim diye ümit ediyorsa, burda Türkiye için ciddi bir sorun var demektir. Herkes kendi üzerindeki baskıdan kurtulmak için bugün bir Avrupa Birliği üyeliğini hayal olarak görmektedir, ona bir ümit olarak bakmaktadır. Bu bile kendi içimizde bizim utancımız diye düşünüyorum. Yani her türlü hareket, liberallerden dincilere işte başka bütün siyasi hareketlere, hepsi daha rahat özgürce kendilerini ifade etmek koşulu olarak eğer Avrupa Birliği üyeliğini görüyorlarsa burda da Türkiye için çok ciddi bir sorun var demektir. Ama tekrar ediyorum, başında söylemiş olduğum şeyi bir kez daha burda vurgulamak istiyorum, Türkiye’nin böyle bir homojen, bütün olarak Avrupa Birliği’ne üye olmak istediği kanısı yanlıştır. Türkiye içinde Avrupa Birliği üyeliğine ciddi ama bügün sesini yükseltmeyen, ama çok ciddi bir şekilde eylemde bulunan bir hareket bir grup vardır. Bütün sorun Türkiye’de bunlarla mücadele etmektir.

Erdoğan Aktaş: Tekrar başa dönüp programımın başlık konusuna dönecek olursak, 2001 yılına kadar Türkiye bu konuda BM Genel Sekreterliği’yle birlikte Kıbrıs konusunda önemli adımlar atılmadığı takdirde hayaller de suya mı düşecek o zaman?
Eser Karakaş: Yani Kıbrıs konusu benim uzmanlık alanım değil tabi, ama yani Türkiye 26 yıldır bu sorunu çözmedi ve 26 yıldır, yani Yunanistan da tabi katkıda bulunmadı çok fazla ama Türkiye’nin de galiba bu çözüm üstünde çok ciddi bir sorumluluk payı var. Umarım Kıbrıs sorunuda bu bahaneyle, bu vesiyleyle bir yıl içinde çözülür ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik yolunda bir engel olmaktan çıkar. Türkiye’nin 20 yıllık geleceği için Avrupa Birliği üyeliği Türkiye’nin en önemli meselesidir.

Erdoğan Aktaş: Hocam çok teşekkür ederim katıldığınız için.
Eser Karakaş: Ben teşekkür ederim.

 

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları