|
|
Belge gerçekten de, Türkiyenin eğitim sisteminden enerji rejimine, maliye politikalarındaki şeffaflık eksikliğinden çocuk işçi çalıştırılmasına dek çok çeşitli alanlarına eleştirel bir bakış içermekteyken, basınımızda belgenin hemen sadece Kıbrıs ve biraz da azınlıklar kapsamında sunulmuş olması aslında anılan tüm sorunların çözümü konusunda neden geç ve yetersiz kalındığı konusunda da önemli ipuçları veriyor. KIBRISA SADECE 2 SAYFA Oysa Kıbrıs ve azınlıklar konuları 82 sayfalık belgenin sadece iki sayfalık bölümünde ele alınıyor. Kalan 80 sayfaya baktığımızda Türkiyenin sosyal, politik ve ekonomik yaşamına ilişkin kapsamlı bir raporla, ilginç saptamalarla, ölçülü bir eleştiriyle ve yapılması gerekenler doğrultusunda önerilerle karşılaşıyoruz. HER TÜRK OKUMALI Bu nedenle, ülkesinin geleceğiyle ilgilenen her sorumlu Türk vatandaşının belgenin tümünü okumasını şiddetle öneriyorum. Raporun, sosyal ve politik hayata ilişkin bölümleri hakkındaki değerlendirmelerimi kendime saklayarak, bu yazımda raporda Türk ekonomisindeki son gelişmelerle ilgili değerlendirmeler konusunu irdelemeye çalışacağım. Raporun Türkiye ekonomisi konusundaki ana fikri, son yıllardaki gelişmelerin ve özellikle enflasyonla mücadele programının takdiri hak ettiği, ancak AB ile uyum sürecinde daha yapılması gereken çok şey olduğu yönünde. KAMUNUN AĞIRLIĞINA DİKKAT Raporda Türkiye ekonomisi konusunda en sık dile getirilen sorun, son dönemdeki özelleştirme uygulamalarına rağmen, kamunun ekonomi üzerindeki ağırlığının hala çok fazla olması ve bunun da serbest piyasa mekanizmasının tam olarak uygulanabilmesini olanaksız kılması. Örneğin, gümrük birliğine girilmiş olması dolayısıyla serbest rekabete en açık sektör olan sanayi sektöründe bile kamu, milli gelirin yüzde 8i kadar bir paya sahip ve bu kamu kurumlarında 400,000 kişi çalışıyor. Kamunun, hizmet sektöründeki payı çok daha yüksek. Tüketici fiyat endeksinin yaklaşık yüzde 25i de kamunun kontrolünde olan fiyatlardan oluşuyor. REKABET GÜCÜ YÜKSEK Evet, özellikle sanayi kesiminin uluslararası rekabet gücü hayli yüksek, ama bu sektörde bile önemli sorunlar var. Örneğin, enflasyonla mücadele programı sayesinde son dönemde enflasyonda ve faizlerde yaşanan hızlı düşüşe rağmen, Türk sanayicisi hala orta ve uzun vadeli plan yapamıyor. İstihdam yönünden, imalat sanayinin yüzde 65i KOBİlerden oluşuyor. Bu işletmelerin krizler karşısındaki dayanıklılığı ve esnekliği bilinse de bir dizi sorunları olduğu da gerçek. Araştırma-geliştirme, pazarlama, teknoloji yaratımı ve verimlilik yetersizlikleri ve bu yetersizlikleri giderecek finansal güce sahip olamamaları bu sorunların başlıcaları. KAYIT DIŞI KAYDA GİRMELİ Uygulanmakta olan programın bu firmaların borçlanabilme ve dolayısıyla yatırım yapabilme olanaklarını artırdığı bir gerçek ama enflasyonla mücadele programı çerçevesinde yapılmakta olan reform çalışmaları, özelde imalat sanayiinin genelde de Türkiye ekonomisinin başlıca sorunlarından biri olan kayıt dışı ekonominin kayda girmesi gibi bir amaç da taşımıyor. RAPORDA 3 ÖNKOŞUL VAR Rapora göre, ekonomik ve parasal birlik için üç önkoşul var: Merkez Bankasının kamu sektörünü doğrudan fonlamasının önlenmesi, kamu kesiminin mali kurumlara ayrıcalıklı bir biçimde erişiminin önlenmesi ve Merkez Bankasının bağımsız olması. Bu önkoşullardan sadece birincisi gerçekleşmiş durumda Türkiyede. Kamu bankalarının hazine kağıdı alarak bütçenin finansmanına destek vermesi ikinci önkoşulun, Merkez Bankasının para politikasını bağımsız bir biçimde belirleyemiyor olması da üçüncü önkoşulun gerçekleşmesini engelliyor rapora göre. İSTATİSTİKTE AB STANDARDINI YAKALAMAK Raporda dile getirilen başlıca eleştirilerden biri de istatistik verilerin AB standardına ulaşamamış olması. Örneğin, her ne kadar son dönemde bütçe performansına büyük bir iyileşme görülüyor olsa da bütçe verilerinin hazırlanış ve sunuş biçimleri AB kriterlerine hiç uygun değil. Bütçenin dışında kalan fonların büyüklüğü milli gelirin yüzde 1ini buluyor. Ayrıca, maliye politikalarının sorumluluğunun birkaç kurum ve bakanlık arasında pay edilmiş olması sonucu bütçeyi sahiplenecek tek bir kurum da yok. İVEDİLİK VE SEBATLA YAPILACAKLAR Bu sorunlar 82 sayfalık raporda dile getirilen onlarca eleştiriden sadece birkaçı. Raporu okurken iki gerçeği net olarak gördüm. Birincisi, ABye katılmak istiyorsak, yapmamız hem de ivedilikle ve sebatla yapmamız gereken çok şey var. İkinci ve bence çok daha önemli gerçek ise, raporda belirtilen reformları ABye katılmak için değil, Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunların çözebilmek için yapmamız gerektiği. Ayrıca, bu reformları gerçekleştirir, ekonomimizi düze çıkartırsak, ABye zaten istediğimiz an girebilecek bir güce ve yeterliliğe ulaşmış oluruz. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||