|
|
Sıkışık likidite, 2001 bütçesinin iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri, reform programındaki gözle görülür yavaşlama, dünya borsalarındaki tedirginlik, FPnin kapatılma davasıyla ilgili belirsizlik ve endeks üzerinde ağırlığı yüksek olan hisselerde (bankalar vs.) artış potansiyelinin sınırlı olması, endeksi yatay bir trend içinde tutmaya yetecek. Garanti Yatırımın yılsonu endeks hedefi 2.3 ABD Centi ve bu sadece yüzde 20lik bir artış potansiyeli öngörüyor. Ancak seçici olarak yapılan alımlar yatırımcılara çok daha yüksek getiri sağlamaya aday. Aşağıda bu nedenler üzerinde daha detaylı olarak duracağım: Likidite: Yılın son çeyreği olması nedeniyle likidite sıkışık kalmaya devam edecek. Ekim ortasından itibaren başlayan vergi çıkışları, artan gelir vergisi ödemeleri, yıl sonuna doğru yaşanacak olan bilanço makyajları ve pozisyon kapatmalar, uzun bayram/yılbaşı tatiliyle birleşince likidite ihtiyacı piyasaları sıkışık tutacak. Buna karşın, uluslararası borçlanma piyasalarında görülen dalgalanmalar yurtdışından borçlanma maliyetini arttırdı. PİYASA TÜRK EUROBONDUNA DOYDU Özellikle Türk Telekom özelleştirmesinin gecikmesi ve bunun yerine Hazinenin yeni bono ihracı yapacağı beklentisi, Eurobond spreadlerinin hızla artmasına neden oldu ve şu anda işlem gören Eurobondların ortalama yıllık getirisi yüzde 11in altından yüzde 12-12.5a kadar yükseldi. Ayrıca, Hazinenin yılın ilk yarısında yaptığı yüklü ihraçlardan sonra piyasalar, Türk Eurobondlarına doymuş gözüküyor. Bu nedenle Hazinenin geçenlerde yaptığı Samurai bono piyasasında yaptığı ihraç (yaklaşık 460 milyon USD) dışında çok fazla ihraç yapmasını beklemiyoruz. Bu arada, artış hızı azalsa da giderek artan cari açık nedeniyle, yurtiçinde FX ihtiyacının yüksek kalmaya devam etmesi nedeniyle de likiditenin sıkışık kalacağını beklemek yerinde bir kabul olur. Yüksek fonlama maliyeti, bono faizlerinin de -ki olası- düşüşleri sınırlı tutacak. 2001 bütçesi: Bütçe genel olarak hükümetin enflasyonu düşürmek konusundaki kararlılığını gösteriyor. Faiz giderlerinde yaşanacak hızlı düşüşün (2000 yılında GSMHnin yüzde 16.5inden 2001de yüzde 11ine), yerini sınırlı ölçüde faiz dışı giderlerde artışa bıraksa da, toplam giderlerde GSMHnin yüzde 37sinden yüzde 31.5ine bir düşüş yaşanacak. VERGİ ARTIRICI PAKET BEKLENİYOR Burada giderler kadar bütçe gelirleri de önem taşıyor. Vergi gelirlerinin GSMHye oranı kabaca aynı kalacak (yüzde 21). Ancak, deprem vergilerinin bu sene sonunda sona erecek olması nedeniyle, hükümet bunlardan bazılarını enflasyon programının sonuna kadar uzatmaya karar verdi. Ancak, bu yine de önümüzdeki yıl için öngörülen vergi geliri hedefini yakalamak için yeterli olmayacak. Bu nedenle hükümetin vergi arttırıcı bir paketi devreye alması bekleniyor. Bu şekilde iki hedefe hizmet edilmiş olacak. Birincisi vergi gelirleri artacak. İkincisi de iç talep dizginlenerek, cari açığın azaltılması sağlanacak. Yüzde 4.5lik GSMH büyümesi de genel olarak ihracatın performansını arttırarak sağlanacak. Bu da 2001de iç talebin bu seneki gücünü kaybedeceği ve şirketlerin satışlarındaki artışın 2000e göre çok daha yavaş olacağını gösteriyor. Reform Programı: Yetki yasasının iptali ile hükümet elindeki önemli bir gücü kaybetmiş oldu. Bu enflasyon programında yeralan reformların meclise gitmeden KHKlar ile kanunlaştırmaktı. Ancak bu yasanın iptaliyle, bugüne kadar bu şekilde yasalaşmış olan 17 KHKnın da iptali gündeme geldi. Bunlar arasında Vakıfbankın özelleştirilmesini sağlayan Anayasa değişikliği de var. SIRADA DİĞER KAMU BANKALARI VAR Bundan daha da önemli olan, diğer kamu bankalarının özerkleştirilmesi ve sonrasında da özelleştirilmesini sağlayacak olan yasanın bir an önce Meclisten geçirilmesi gerekecek. Daha önce Cumhurbaşkanı Sezer tarafından geri çevrilen yasa için hükümet şimdi meclisi gerçekten çalıştırmak zorunda kalacak. Geçmiş tecrübelerimiz bize bunun hiç de kolay olmadığını söylüyor. Bu nedenle, bu yasaların Meclisten geçirilmesinde yaşanacak gecikmeler bizim için sürpriz olmayacak. Dünya Bankasının 750 milyon USD tutarındaki mali sektör yapılandırma kredisi de büyük ölçüde az önce değindiğim yasanın meclisten en geç Kasımın ilk yarısında geçirilmesine bağlı. Özelleştirme: Türk Telekomun özelleştirilmesi tam bir açmaz içinde. Son olarak stratejik ortağa satılacak payın yüzde 34e çıkarılması ve yönetimde oldukça etkin bir rol verilmesi kararına rağmen piyasalar henüz Telekomun özelleştirilmesi konusunda tam olarak ikna olmuş değil. İdeal olarak yüzde 51lik hissenin özelleştirilmesi ve kontrolün stratejik ortağa geçmesi gereikyor. Bu da Anayasa değişikliğini gerektiriyor ve bu değişiklikleri gerçekleştirmenin ne kadar zor ve zahmetli olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak bu bile Telekomun özelleştirmesini garantilemez. Dünyadaki trendler ve değerlemeler ne yazık ki Türk Telekom gibi sabit hat operatörlerinin aleyhine çalışıyor. TELEKOMU SATMAK KOLAY DEĞİL GSM operatörlerinin bugünkü değerlerinin bile sorgulandığı bir ortamda sorunlu bir sabit hat operatörünü satmak çok kolay olmayacak. FPnin kapatılma davası: Bu davayla ilgili belirsizlik devam ediyor. FPnin kapatılmayacağı doğrultusunda düşünenlerin sayısı giderek artıyor. Ancak bu temel olarak önümüzde bir belirsizlik. Küçük de olsa böyle bir olasılık var ve daha da küçük bir olasılık, en az 22 FPlinin milletvekilliklerinin düşmesi ve ara seçimlerin gündeme gelmesi. Ara seçimlerin mecliste ve özellikle koalisyon içinde dengeleri değiştirmesi kesin gibi. Bu da arkasından neler getirir kestirmek oldukça zor. Ancak az önce de belirttiğim gibi bütün bu olasılıklar oldukça zayıf. Dünya borsaları: Ortadoğu krizi, artan petrol fiyatları ve telekom/teknoloji şirketlerinin düşük kar açıklaması dünya borsalarını oldukça hareketlendirdi. Genel olarak dünya borsaları bir düşüş trendi içerisinde. BÜYÜME, GELİŞEN PİYASALARI VURUYOR Gelişmiş ülke borsaları telekom/teknoloji sektörlerindeki düşük karlar nedeniyle sıkıntı yaşarken, gelişmekte olan ülkelerin borsaları ise global büyümenin 2001de yavaşlayacağı endişeleriyle yabancı fonların satışlarına maruz kalarak düşmeye devam ediyor. Global büyümenin yavaşlaması en çok gelişmekte olan ülke borsalarını etkiliyor. Çünkü bu ülkelerdeki en büyük şirketler genellikle emtia (commodity) üreten şirketler ve büyümenin yavaşlaması emtia fiyatlarının düşmesine neden oluyor. Türkiyede gelişmekte olan bir piyasa olduğu düşünülürse yabancı yatırımcıların İMKB ağırlıklarını arttırmakta acele etmeyeceklerini kabul etmek yanlış olmaz: Dolayısıyla global ortam Türkiye gibi ülkeler için çok ılımlı değil. İMKBnin bu nedenle kendi dinamikleriyle hareket etmesi gerekecek. İÇ DİNAMİKLER OLUMLU DEĞİL Borsanın iç dinamikleri: Ne yazık ki iç dinamikler açısından da resim çok olumlu gözükmüyor. Bankaların İMKB-100 endeksindeki ağırlığı hala oldukça yüksek (yaklaşık yüzde 33). Öte yandan bankaların 2000de olduğu gibi 2001de de net kar büyümesi yakalayamayacağını düşünürsek, bankaların hisse fiyatlarının artış potansiyelinin oldukça sınırlı olduğu sonucu ortaya çıkar. Endüstride ise endekste ağırlığı yüksek olan Turkcell (yüzde 6.0), Tüpraş (yüzde 6) ve Erdemir (yüzde 3.3) gibi şirketlerin de artış potansiyelinin sınırlı olması genel olarak endeksin artış potansiyelini sınırlıyor. Her zaman söylediğim gibi borsada seçici olmak hiç bu kadar önemli olmamıştı. Artış potansiyeli yüksek hisse senetleri elbette var. Ancak, bunların endeksteki ağırlıkları oldukça sınırlı. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||