| | |
|
|
|
Huzur Ahmet Hamdi Tanpınar, Yapı Kredi Yayınları, 442 sayfa
|
|
1948 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildikten sonra, 1949da ilk kez kitaplaşan Huzur, şüphesiz edebiyatımızın en iyi aşk romanıdır ama söz konusu aşkı derinlikli kılan, her okuyanı Nuran gibi bir kadın aramaya sevkeden, o aşkın üzerinde serpildiği anlamlar manzumesidir. Mekân olarak İstanbulun, arka plan olarak Klasik Türk Müziğinin, çatışma olarak Doğu - Batı sorunsalının, bir fikir adamı olarak Yahya Kemalin ve en sinematografik karakter olarak Suatın romanın nirengi noktalarını oluşturması şaşırtıcı değildir bu nedenle.
|
|
|
Mekân olarak İstanbul, arka plan olarak Klasik Türk Müziği, çatışma olarak Doğu - Batı sorunsalı, bir fikir adamı olarak Yahya Kemal ve en sinematografik karakter olarak Suat romanın nirengi noktalarını oluşturur.
|
|
1973 yılında Selahattin Hilavla Hilmi Yavuz arasında yaşanan ve gerek edebiyat, gerekse düşünce tarihimiz açısından son derece besleyici olan tartışma dışta tutulacak olursa, Ahmet Hamdi Tanpınarın şair, romancı, denemeci, düşünce adamı ve edebiyat tarihçisi; Huzurun da Türk edebiyatının en geniş ufuklu ve en sancılı romanı olarak yeterince değerlendirildiği söylenemez. Bu ihmalin irdelenmesi bile mevcut fikrî kapasitesizliğimiz ve Tanpınarın ifadesiyle, hayat yollarındaki devamsızlığımız konusunda sağlam ipuçları ortaya koyabilir. 1980 sonrasında yaşanan zihinsel canlanma ortamında ise Enis Baturdan Orhan Pamuka, Selim İleriden Adalet Ağaoğluna, Beşir Ayvazoğlundan Ahmet Oktaya, Oğuz Ataydan Rauf Mutluay ve Oktay Akbala değişik ilgi alanlarında gezinen isimler, Tanpınar ve Huzur üzerinde ısrarla duracak ve şairin yeniden keşfinde önemli bir rol üstleneceklerdir.
Peki nedir Huzur? Tanpınarın kelimeleriyle söylersek, Bu, dünyanın en basit, âdeta bir cebir muadelesini hatırlatacak kadar basit bir aşk hikâyesidir. Basittir, çünkü saftır, her yeni tecrübe gibi şahsîdir, her yeni tecrübe gibi ilktir. Mümtaz, bindiği bir Ada vapurunda Nurana rastlamış ve Tehlikeli denecek derecede zengin, her ihtimale gebe, her mânasında velûd bir kadınlık hayatı(nın), bakımsız bir tarla gibi sırf kendisini işleyecek erkeğin yokluğundan yarı hülyâ, yarı verimsizliğin bütün sebeplerini kendisinde gören bir aşağılık duygusu içinde akıp gittiğini farketmiştir. Bu tesbitin arkası kendiliğinden gelecek ve zalim bir çocukluğun ara sokaklarından geçerek kendisini İhsanın (Yahya Kemal) kollarına atan Mümtaz, fikrî zeminini sağlamlaştırmış bir insan olarak duygusal arka planını inşa etmeye soyunacaktır: O madem ki artık benim için herşeydir, o halde bütün kâinatımla ona taşınmalıyım.
|
|
|
Yahya Kemal olduğundan kimsenin şüphe duymadığı İhsanın tecrübeleri ışığında aktarılan çatışmalar, günümüzde de devam eden düalizme çarpıcı yorumlar getirir.
|
|
Romanda, geçiş dönemi toplumlarının temel problematiği olan Doğu - Batı çatışması, sözü edilen aşkı hem besleyip hem de örseleyen temel eksendir. Yahya Kemal olduğundan kimsenin şüphe duymadığı İhsanın tecrübeleri ışığında aktarılan çatışmalar, günümüzde de devam eden düalizme çarpıcı yorumlar getirir. İhsanda sembolleşen vuzûh, Mümtaz, Nuran ve bilhassa Suat bahis konusu olduğunda, yerini derin yadırgayışlara, hatta giderek hayatı alt-üst eden savruluşlara bırakır. Suatın, kendisi dahil herkesten intikam alırcasına tasarladığı intiharı ise hem açmazın boyut değiştirmesi, hem de final açısından Dostoyevski veya Kafka kahramanlarına taş çıkartacak ölçüde çarpıcıdır.
Narmanlı Yurdunda geçirdiği uykusuz gecelerde yorganı başına çekip Tarih-i Cevdet okuyan Tanpınar, iç âlem medeniyeti adını verdiği bir aidiyetten çekip çıkardığı kahramanlarını, Batının kapılarında terketmek yanlısı değildir hiç kuşkusuz. Ancak, elinde sihirli bir formül de yoktur. Bu nedenle, değişerek devam etmek, devam ederek değişmek diye özetlediği ve hâlâ kıyılarında emeklediğimiz bir zihinsel devrimi rehber edinir kendisine.
Ünlü eleştirmen Fethi Nacinin yıllar sonra, Canım doğru dürüst roman okumak istediği zaman açıp Tanpınarı okuyorum. Huzur, Türkçede yazılmış en iyi aşk romanıdır. demesinde şaşılacak bir şey yoktur bu nedenle...
| |
|