Home page
Haber Menüsü


Ömer Kavur’dan bir ‘kara film’  
  1974’te ‘Yatık Emine’ ile sinema serüvenine başlayan Ömer Kavur, bugünlerde polisiye aksiyon ‘Melekler Evi’ ile yeniden izleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.
Fotoğraf: Ali Öz
Batur Fatih İlhan
NTV-MSNBC
 
   1 Ağustos 2000 —  Haziran’da çekimlerine başlanan Melekler Evi ile yeniden karşımıza çıkmaya hazırlanıyor Ömer Kavur. Senaryosunu Feride Çiçekçioğlu ve Erol Hızarcı ile birlikte yazdıkları filmin başrollerinde Aytaç Arman, Hande Ataizi ve Talat Bulut var. Çekimleri Şanlıurfa, Bitlis, Tatvan, Ahlat ve Van’da gerçekleştirilen Melekler Evi, sinemamız için yeni olan ‘film noir’ havasında bir polisiye-aksiyon. 

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
       Ömer Kavur ile montaj öncesi son filmi ve sinema üzerine konuştuk.
       
       Filminizin çekim mekanlarını saptarken neler etkili oldu?
       İki türlü bir etkileşim oldu gibi geliyor bana; birincisi, mekanları yıllar öncesinden görmüş olmam ve bir başka hikaye için Onat Kutlar’la birlikte seçmiş olmamız. İkincisi, yaptığımız bir başka çalışma için Feride Çiçekoğlu’yla aynı mekanları ziyaret etmiş olmamız bir biçimde bu filmdeki hikayeyi belirleyen mekanlar oldu. Yani hikayenin ihtiyaç duyduğu mekanlardan çok, mekanların ihtiyaç duyduğu bir hikaye şekline dönüştü diyebiliriz. Etkileşim çift taraflı oldu ve belki de biraz bu mekanlardan yola çıkarak hikayenin örgüsünü kurmaya çalıştık. Mekanların daha önce yarattıkları duygu epeyce farklı tabii. Çünkü filmin birinci bölümü diye adlandıracağımız ve yoğunluklu olarak Urfa’da geçen bölüm daha klostrofobik, daha labirentsi, tünelin ucunda görünmeyen o ışığın duygusunu yansıtan, o izlenimi veren karmaşık bir olay örgüsü ile örtüşen bir mekan anlayışı, filmin ikinci bölümünde ise çok daha geniş alanların uzam ve zaman duygusunun yayıldığı, ıssızlığın hakim olduğu bir mekan duygusu söz konusu.
       
       Bu anlamda Onat Kutlar ve Feride Çiçekçioğlu ile daha önce üzerinde çalıştığınız, ancak dilediğiniz gibi sonuçlanmayan proje bu kez tamamlandı diyebilir miyiz?
       
Tabii, neticede filmini çektik. Öyle olması gerektiği için çektik. Yani kendi içinde tamamlanmış bir hikaye olduğunu söylemek mümkün. Kaldı ki bu hikayenin direkt Onat Kutlar ve Feride Çiçekoğlu ile daha önce çalışmış olduğumuz hikayelerle bir akrabalığı olmakla birlikte hiçbir bağlantısı yok. Özgün ve tamamen farklı.
       
       Filmlerinizde derin, kapalı bir anlatımı seçiyorsunuz. Bu biraz da herkesçe anlaşılır olmak gibi bir derdinizin olmayışını mı gösteriyor?
       
Hayır, öyle bir isteğim hiçbir zaman olmadı. Kaldı ki bu filmim için çok daha açık, çok daha anlaşılır bir film olacağı umudunu taşıyorum. Diğer filmlere bakıldığında belki yazarlarından kaynaklanan, belki hikayesinden istenen şey biraz belirsizlikti, üstü kapalılıktı ve gücünü o gizemden alabilmekteydi. Burada ise durum farklı, anlattığımız hikayenin daha açık, daha net bir hikaye olduğuna inanıyorum.
       
       Bu filmde neyi arıyorsunuz?
       
Hem fiziksel, hem psikolojik anlamda bir yolculuktan söz ediliyor, sıkıştırılmış bir zaman kavramı var, dolayısıyla zamanla ilgili bir sorunsal da gündeme geliyor. Ama onun dışında çok fazla psikolojik ya da felsefi anlamda iddiası olan bir film olduğunu söyleyemem. Daha çok harekete bağlı, olayların açılımına ve gelişmesine bağlı bir polisiye örgü içinde yaşanan bir aşk hikayesi olduğu söylenebilir. Böyle bir şeyi öteden beri denemek istiyordum ve bu alanda bir tür kendimi sınamaktı. Sonuçları gördükten sonra bu türde devam edip etmemek için bir karar vereceğim.
'Melekler Evi'

       
       Politik göndermeler var mı filmde?
       
Hayır. Açıkça bu bizim hikayemizin sorunlarından birini oluşturan bir şey değil. Tamamen polisiye bir olayı çıkış noktası olarak alan, yine polisiye bir gelişim içinde entrikalarla bezenmiş bir film anlatmaya çalışıyoruz.
       
       Filminiz çekilirken büyük konukseverliğini ve yardımını gördüğünüz yöre halkına gala sözü vermiştiniz. Bu sözü tutacak mısınız?
       
Kesinlikle, verilmiş olan bir söz bu. O insanlara en azından bir gala borçlu olduğumu biliyorum. Urfa’da filmin galasını yapacağız, mümkünse Ahlat tarafında da bir gala gerçekleştireceğiz. Önemli olan bizim orada insanlarla buluşup bu filmi birlikte izleyebilmemizdir.
       
       Yeni filminizin müzikleri nasıl olacak?
       
Biraz yöreye ait, yörenin sound’unu içeren türden. Bu da, orada bulunan bütün halkların hemen hemen ortak olarak dinledikleri müzik türünü ve dili içeren müzik. O sound’u taşıyan fakat modernize edilmiş bir tür düşünüyorum ama çalışacağım insan konusunda karar vermiş değilim.
       
       Türk sinemasına devlet desteği ve sponsorlar konusuna nasıl bakıyorsunuz?
       
Türk sineması bugün her türlü destek ve yardımdan yoksun bir şekilde işine devam etmeye çalışıyor. Bizim Kültür Bakanlığımızın lütfetmiş olduğu bir 20 milyar liralık kredi var ki, normal banka koşullarında verilen krediden çok farklı değil. Bu miktar en küçük bütçeli bir filmin onda birini oluşturan bir para; demek ki kalan onda dokuzunu da yapımcı bulmak zorunda. Bulabileceği hiçbir merci yok. Bence burada devletin ya da hükümetlerin yapması gereken şey parasal katkı sağlamaktan çok, bir filmin yapımına destek olabilecek kurum ve kuruluşların bunu gerçekleştirebilmeleri için özendirici yasalar çıkarmaktır. Maalesef bu yasa ülkemizde yok. Yani bir kurum ya da kişiye benim filmime sponsorluk eder misin diye sorduğunuz vakit birçok hukuki sorun ortaya çıkıyor. Vergiden muafiyet ya da masraf olarak gösterilme olanağı yok. Bunun dışında Eurimage’in sağladığı katkı var ki bu yüzde sekizi ile 12’si arasında geri ödenmesi öngörülen kredidir, katkı ya da destek değildir. Yani Türkiye’de bir film çekmek, gerçekten çok büyük sıkıntılarla boğuşacağınız anlamını taşıyor.
       
       1974’te Yatık Emine ile başlayan Ömer Kavur sineması, şu an nerede?
       
Ben kendine pek bir hedef koymuş biri değilim. Koymuş olsaydım, ona ulaştım mı, yoksa ıskaladım mı ya da üzerine mi çıktım gibi sorulara cevap verebilirdim herhalde. Ama bunu verebilecek durumda değilim, çünkü işimi severek yapmak ve film çevirebilmek dışında bir hedefim yoktu açıkçası. Şükürler olsun ki bugün 12. filmimi çektim. 26 yıllık bir zaman içinde bu çok fazla bir sayı değil, ama beni yine de mutlu ediyor. Bütün amacım film çekebiliyor olmak.
       
       Gündeminizde film çekmenin dışında neler var?
       
Yabancı firmalara prodüksiyon hizmetleri verip, ortak yapımlara imza atıyorum yapımcı olarak. Şu an televizyona bir şey hazırlıyorum. Perran Kutman’la Ağustos ayında çekilecek olan bir dizinin yapımcılığını üstleniyorum.
'Yusuf ile Kenan'

       
KAVUR FİLMOGRAFİSİ
       1974-Yatık Emine
       1979 -Yusuf ile Kenan
       1981-Ah Güzel İstanbul
       1982-Kırık Bir Aşk Hikayesi
       1982-Göl
       1984-Körebe
       1985-Amansız Yol
       1986-Anayurt Oteli
       1987-Gece Yolculuğu
       1991-Gizli Yüz
       1997-Akrebin Yolculuğu
       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları