Home page
Haber Menüsü


Ne parlak fikir!
Röportaj: Yekta Özözer (Eğitmen - Danışman)
    2 Nisan 2005—  Son yazdığı kitabı “Ne Parlak Fikir!” ile hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da yaratıcı olmanın gerekliğini vurgulayan ve yaratıcı düşünme tekniklerini hem kitabında hem de verdiği eğitimlerde anlatan Yekta Özözer’le keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Uzun seneler bankacılık ve mali işler sektöründe çalıştıktan sonra yaratıcı düşünme teknikleri konulu eğitimler verme fikri nasıl oluştu? Kariyerinizdeki bu geçiş sürecinin nasıl gerçekleştiğini bizimle paylaşır mısınız?
       Yekta Özözer: Şu anda 40 yaşındayım ve 20 yaşımdan beri yaratıcı düşünme konusuyla ilgileniyorum. Aslında, benim tek özelliğim her şeye fazlasıyla ilgi duymam. Önceleri, üniversite yıllarımda, hem yaratıcı düşünme, hem de problem çözme, çatışma yönetimi ve müzakere becerileri konularına ilgi duydum. Bu ilgim hala da devam ediyor ve bu konularda eğitimler veriyorum.
       Öncelikle yurt dışından kitaplar getirerek bilgimi arttırdım. Sonra çalışma hayatına başlayınca, çalıştığım firmalarda öğrendiğim teknikleri uygulamaya ve yavaş yavaş başarılı sonuçlar almaya başladım. Derken hafta sonlarında bildiklerimi, öğrendiklerimi çalışma arkadaşlarıma, ekibime aktarmaya başladım. Bilgi ve deneyimlerimi aktardıkça, başka kişilere bu şekilde yararlı olmanın beni çok mutlu ettiğini görüyordum. Böylece, kalıcı bir iz bırakmak için hem bir kitap yazdım, hem de verdiğim eğitimleri biraz daha ciddi hale getirdim. Kitap, ben Aria’da çalışırken üç ay içerisinde ve gece 23.00-03.00 saatleri arasında yazıldı. Bir süre sonra eğitimlerime çok talep gelmeye başlayınca, tamamen eğitim sektörüne geçme kararı aldım. Özetle, yavaş yavaş bir geçiş oldu. Hobimden para kazanan nadir şanslı kişilerden birisiyim; verdiğim eğitimleri ve çalışmalarımı zevk alarak yaptığım için sürenin nasıl geçtiğini fark etmiyorum.
       
       Yaratıcı düşünme teknikleri kapsamında ne tür teknikleri kullanıyorsunuz? Bu teknikleri oluştururken hangi kaynaklardan faydalanıyorsunuz?
       Yekta Özözer:
Yaratıcı düşünme tekniklerinde kullandığım iki tür kaynağım var:
* Yabancı ülkelerde, özellikle de beş ülkede; ABD, Almanya, İsrail, Rusya ve Japonya’da başarılı olmuş teknikleri inceliyorum. Ancak, bunları mutlaka bizim kültürümüze ve insanımıza uyarlıyorum. Örneğin, Yazılı Yaratıcı Düşünme Grup Teknikleri ki ağırlıklı olarak Japonya’da kullanılmaktadır, aynı kurallarla ülkemizde uygulanırsa iyi sonuç vermiyor. Bizim insanımız Japonlara göre özellikle iletişimi daha fazla seviyor. Bu nedenle, bu metotları uygularken Sözel Etkileşim’e de olanak tanıyorum. Ya da, Parçala Behçet diye tamamen bizim kültürümüze uygun bir metotlar topluluğu oluşturdum.
* Kendi geliştirdiğim ve dünyada ilk olan birçok yöntem var. Behçet’in Kübü, Shakira gibi. Bunlar bizim firmalarımızda uygulandığında son derece başarılı sonuçlar verdiler ve sevilerek kullanılıyorlar.
       Her iki tür altındaki tekniklerin ortak özelliği bize özgü olmaları. Bizim yapımızı ve insanımıza hitap etmeyen teknikleri Batı’dan alıp sunmanın zaten kendisinde bir yaratıcılık sorunu bulunduğunu ve bunu yapmanın insanımıza saygısızlık olduğunu düşünüyorum.
       
       Yaratıcı düşünme tekniklerinin iş dünyasında yeterince kullanıldığını düşünüyor musunuz? Yaratıcı düşüncenin kurum kültürünün bir parçası olması, hangi faktörlere bağlıdır?
       Yekta Özözer: Hayır, kesinlikle yeterince kullanılmıyor. Kullanılsaydı, örneğin basit ürünlerde bile dizaynı İspanya’ya, İtalya’ya bırakmaz, kendi hammaddemizden yapılan mamülleri ithal etmek için milyarlarca dolar ödemezdik.
       Türk insanı bireysel, kısa vadeli çıkarını kollamakta çok yaratıcı. Yani, gerçekten yaratıcılık yeteneği çeşitli toplumsal nedenlerle gelişmiş durumda. Ancak, hem vizyon darlığından, hem de doğru yönlendirilmediğinden dolayı bunu firmalar içerisinde katma değer yaratacak şekilde değerlendiremiyor.
       Yaratıcı düşünmenin kurum kültürünün bir parçası olması ağırlıklı olarak yönetim anlayışına bağlı. Kurum kültürünü yaratıcı kılabilmek için:
       
1. Firmanın stratejisinde yaratıcı düşünmeye gerçekten de önem verilmesi, yani esas artının sadece kol gücü veya sermaye gücüne dayanmaması,
       2. Üst yönetimin yaratıcı düşünmenin ne olduğunu bilmesi ve perspektifini bu doğrultuda geliştirebilmesi,
       3. Firmanın çalışanlarının inisiyatif almasını, hatta bazı konularda hata bile yapabilmesini tolere edebilmesi,
       4. Firmada çok sesliliğe ve açık iletişime izin verilmesi,
       5. Fikirlerin geliştirilme aşamasında eleştirel düşünmeden önce fikirlerin birbirlerini tetikleyebileceği bir ortam yaratılması, bu süreçte mantıklı ve eleştirel düşünmeyi sürecin sonlarında, yani “seçme” aşamasında uygulaması,
       6. Seçilen fikirleri uygulamaya geçirilmesinde ise fikirlerin verimlilik ve fayda-sonuç analizlerinin de gerçekçi şekilde yapılması ve son derece disiplinli bir şekilde projelendirilebilmesi, projelerin sıkıca takip edilmesi gerekiyor.
       
       Bu konuda yayımlamış olduğunuz “Ne Parlak Fikir! Yaratıcı Düşünme Yöntemleri” adlı kitabınız ile seslendiğiniz okuyucu kitlesi kimlerdir?
       Yekta Özözer: Asıl hedef kitlem lise ve üniversite mezunu beyaz yakalılar. Öte yandan, kitabı bilerek yumuşak ve eğlenceli bir uslupla yazdım. Okuyanlar, arkadaki derin bilgilerin sıkmayacak şekilde aktarılmış olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle de diğer kitleler de anlayarak ve severek okuyor.
       Kitapta ayrıca, çocuklarda yaratıcılığı geliştirmek için anne-baba ve öğretmenlere yönelik “Yaratıcı Olacak Çocuk” diye bir bölüm de var.
       
       Kitapta bahsettiğiniz teknikler özellikle hangi alanlarda kullanılabilir? Herkes her tekniği uygulayabilir mi?
       Yekta Özözer: Hem iş hayatının her yönünde, yani satış, pazarlama, üretim, mali işler, lojistik ve ar-ge bölümlerinde, hem de özel hayatımızda uygulanabilir. Yaratıcı düşünme İsviçre çakısı gibi, ne zaman zorda kalsan bir yönüyle işe yarıyor. Tekniklerin tümünü bilmenin genel olarak düşünme sistemimizi geliştirmek açısından çok yararı var, zaten ne zaman ne ile karşılaşabileceğimizi bilemiyoruz. Ancak, hedefe yönelik uygulama gerektiğinde seçim yapmakta yarar var. Örneğin, üretim ve mali işler alanlarında sistemi geliştirmek ve problemi teşhis ederek çözüm üretmek yönlü teknikler daha fazla işe yararken, pazarlama ve ürün geliştirme uygulamalarında çok daha fazla sayıda ve radikal yönde alternatif üretmeye yarayan teknikler tercih edilmeli.
       Yaratıcı düşünme tekniklerini; işe alım, performans değerlendirme, eğitim, kariyer yönetimi gibi farklı insan kaynakları süreçlerinde nasıl kullanabiliriz?
       IK yöneticilerinin yaratıcı düşünmeyi öğrenmesi firma için radikal denebilecek ve iyi yönde olabilecek değişiklikler yaratabilir.
       Yaratıcı düşünme:
* Bahsettiğiniz tüm bu süreçlerin iyileştirilmesinde kullanılabilir.
* Bu süreçlerde firma çalışanlarının (veya dışarıdan gelen adayların) motivasyonunu ve ilgisini arttıracak ek metotlar geliştirmemize yardımcı olur.
* Firmalarımızın gerçekten de ihtiyaç duyduğu yenilikçi ve girişimci iş kültürünü yaratmamıza katkısı olur.
       Yani, “aspirin” gibidir. Hem sorununuzu, ağrınızı giderir, hem de firma içinde akışkanlık sağlar. Yönetim biliminin henüz açıklayamadığı birçok başka yararı da vardır.
       
       Bu teknikleri günlük hayatında uygulamak isteyenlere tavsiyeleriniz…
       


       Yekta Özözer: Kitapta “Günlük Pratik Uygulamalar” diye herkese yönelik pratik önerilerin olduğu bir bölüm var. Bu yöntemleri kullanırken:
* Cesur olun. Cesur insanlar düşünme yetilerini daha kolay geliştirebiliyorlar. Belki dahi olmazsınız, ama bu konunun üzerine giderseniz daha yaratıcı düşünebileceğinizin garantisini verebilirim.
* Meraklı olun. Bilimsel merakı olan insanlar yaratıcı düşünebilmek için gerekli olan bilgi birikimine de sahip oluyorlar. Dedikodu ve magazini takip etme isteği de tamamen yanlış yönlendirilmiş bu merak yeteneğinin aslında var olduğunu gösteriyor; bazı meraklı kişilerin sadece istikameti bilimselliğe doğru çevirmesi yeterli. Kendinize bu yöntemleri kullanma ve yaratıcı bir sonuç üretme konusunda tercihan haftalık hedefler koyun. Hafta hem sizi disipline edecek kadar dar ama sıkmayacak ve işleriniz arasında zorlamayacak kadar da geniş bir zaman aralığı. Her hafta örneğin 10 tane işe yarar fikir üretirseniz, bu fikirler kullanılmayacak bile olsa, ileride karşılaştığınız konularda yaratıcı fikir üretebilmeniz için size birer patika oluştururlar.
* Çevrenizde değişik geçmişleri, yaşları, ilgi alanları olan insanlar olursa iyi olur. Farklı görüş açıları insanı zenginleştiriyor. Bir de arkadaşlarınız arasında bu teknikleri kullanan olursa onlar da sizi olumlu yönde teşvik ediyorlar.
       
       Eklemek istedikleriniz…
       Yekta Özözer: Türk insanının yaratma potansiyeli yüksek. Ama krizler aklımızı başımıza getirmedikçe katma değer üretmemekte ısrar ediyoruz. Hâlbuki yaratıcı düşünmeyi uygulasak, işin kar kısmı bizde kalacak, gereksiz yere ve bile bile emeğimiz boşa gitmeyecek.


       
       Öte yandan, yaratıcı düşünebilmek aslında hiç de zor değil. Niçin insan beyninin yaratıcı düşünmediğini bilmek ve onu aşabilmek için ne yapmamız gerektiğini öğrenip biraz uygulamak gerekiyor. Sonrasını beynimiz zaten kendiliğinden yapıyor.
       Ayrıca, bu süreç çok zevkli… İnsan hayata çok farklı bir perspektiften bakıyor, zaten yapmakta olduğunuz yolculuğunuz çok daha keyifli, yararlı ve eğlenceli geçiyor. Bundan sonraki yaşamınızı yaratıcı düşünmeyi öğrenerek radikal bir şekilde değiştirmeniz mümkün. Sadece bunun için bile bu konuyu öğrenmeye, denemeye değer.
       
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları