|
Bakiyev'in başbakanlığına onay AGİT'ten Kırgızistan'a heyet Kırgızistan'da yeni dönem |
|||
Sovyetler Birliğinin yıkılmasıyla birlikte adı Frunzeden Bişkeke çevrilen Kırgız başkenti, yeşillik, hoş bir şehir olarak aklımda kaldı. Frunze, Orta Asyayı fetheden Rus generalinin adıydı. Nüfusun çok büyük çoğunluğunu oluşturan Kırgızlarla Türkçe dilinde temas etme çabam pek başarılı olamayınca, ben de kolaylık için Rusçaya döndüm. Bir defasında Türk büyükelçiliğine gitmek için bindiğim takside istikameti bildirdikten sonra sohbet olsun diye şoföre Rusça Kırgızcada sefaret nasıl denir? diye sordum. Adam, elçilik deyince utançtan başımı önüme eğdim. Görünüş olarak bana hiç benzemeyen bu çekik gözlü Kırgız ile aslında aynı kökten geliyordum, konuştuğumuz dillerin kökü aynıydı. Buna karşılık Türk cumhuriyetleri fikrine başından hiç aklım yatmamıştı. Hatta Türk cumhuriyetleri zirvesinin resmi dili neden Rusça diye sorduğumda, Demirel tarafindan terslenmiştim. Sonuçta, Sovyetler Birliğinin yıkılmasına hiç hazır olmayan Türkiyenin, Orta Asyaya siyasi ve ekonomik rehberlik sağlayabilecek olanaklarının bulunmadığı açıkça ortaya çıkınca da, bu Türk cumhuriyetleri kavramı da, fiilen göçüp gitti. Kırgızistan, anahatlarıyla Rusya ile Çin arasına sıkışmış (bu yüzden de fiilen ordusu bulunmayan) 5 milyon nüfuslu dağlık bir ülke. Tacikistan dışındaki Orta Asya cumhuriyetlerinde bulunan zengin doğal kaynakların hiçbirine de sahip değil. ABD açısından, sadece Afganistan ve Çine yakınlığından dolayı stratejik önemi var. Ülkede hem Rus, hem de Amerikan üsleri (Afganistandan dolayı) bulunuyor. DEVRİMLER DİZİSİ Şimdi Kirgizistanda Devlet Başkanı Askar Akayev devrildi, yerinde henüz kaos var. Bu ülkede olanlar, son günlerde konuşulduğu gibi Gürcistan ve Ukraynada meydana gelenlerin devamı. Bu ülkelerdeki ortak yapı da, dizboyu yoksulluk, yolsuz ve despot (ve aslında zayıf) yönetimler, hileli seçimler ve halkın ayaklanmasıyla şekillendi. Gürcistan ve Ukraynadaki kansız rejim değişiklikleri, Kırgızistanda ise kargaşa olarak devam ediyor. En çok konuşulanların başında da, bu ülkelerdeki radikal değişikliklerde Amerikanın ne rol oynadığı sorusu geliyor. ABDnin Gürcistandaki rejim değişikliginde bariz rolü oldu. Washington, Ukraynada iktidara gelen muhalefete de açık destek verdi. Kırgızistanda ise böyle bir açık rol görünmüyor. Ancak, Başkan George W. Bushun, ikinci dönemine başlarken iki ay önce dünyaya yaptığı demokrasi ve özgürlük çağrısını hatırlayalım. Bush, Baskı altında yaşayan halklar kendi hakları için ayağa kalkarsa, biz yanlarında olacağız diyordu. Bu çerçevede, Kırgızistanda iktidara gelen eski muhalefet, bir ölçüde istikrarı sağlar ve demokratik bir yöne saparsa Washingtonın desteğini alacak. Bu çerçevede, Bush Yönetimine yakınlığıyla tanınan The Wall Street Journal gazetesinin yorumunda, Kırgızistan, Bushun önderliğindeki demokrasi ve özgürlük yürüyüşünde yerini aldı deniliyor. Hakkını vermek gerekirse Bush, bu ilke çerçevesinde kısa zamanda önemli ilerlemeler sağladı. Afganistan ve Filistin seçimlerinin başarısı, Iraktaki seçimden sonra şiddet olaylarında önemli bir ölçüde azalma sağlanması, Lübnanda meydana gelen gelişmeler, Suriyenin köşeye sıkışması ve üç eski Sovyet cumhuriyetindeki rejim değişiklikleri, bunun açık göstergeleri. Bush yönetimi, bu gelişmeler çerçevesinde bütün dünyada demokrasi ve özgürlük kampanyasını daha da ilerletmeye hazırlanıyor. Kısa vadede hedefte, mesela Mısırda çok adaylı devlet başkanlığı seçimi var. Daha uzun vadede Washington, İran halkına nüfuz etmeye çalışacak. Biraz da şaka katalım. Bush Yönetimine derin ilham veren ve neo-con olarak bilinen yeni muhafazakarların aslında Troçkist kökenli oldukları söylenir. Troçkinin öğretisinde de devrim kavramı, sürekli ve her yerde olmalıydı. Buna sürekli devrim deniliyordu. Şimdi de, dünyanın birçok ülkesinde yaşanan sosyalist nitelik taşımayan devrimler, Troçkinin neo-con torunlarına selam gönderiyor. RUS-TÜRK YAKINLAŞMASI MI? Bu gelişmelerden en olumsuz etkilenenlerin başında Rusyanın yönetimi var. ABD, zaten İranın nükleer programını teknolojik olarak destekleyen Moskovaya deli oluyor. Başkan Bush, son Avrupa gezisinde görüştüğü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putini, açıkça demokrasiyi geri götürmekle suçladı. Eski Sovyet cumhuriyetlerindeki rejim değişiklikleri, arka bahçelerindeki kaleleri birer birer yıkılmaya başlayan Putini korkutuyor. Washingtondaki Stratejik ve Uluslararası Etüdler Merkezi (CSIS) adlı düşünce kuruluşunun uzmanı Bülent Ali Rızaya göre Putin, kendisini köşeye sıkışmış hissediyor ve ABDnin, imkan olsa, kendisinin başka bir yönetimle değiştirildiğini görmek istediğini düşünüyor. Washingtondaki uzmanların başka saptamaları da var. Amerikan başkentinden bakıldığında Türkiyenin de gelişmelerden rahatsızlık duyduğu ve ortak kaygıların, Türkiye ile Rusyayı birbirine yakınlaştırdığı düşünülüyor. Eski Başkan Bill Clinton döneminin parlak diplomatı Richard Holbrooke, Moskovanın, yalnızlığını hafifletmek için Türkiyeyi de yanına çekmek istediğini belirtiyor ve Bush Yönetimine bu konuda gözünü açmasını tavsiye ediyor. Amerikan Senatosunun Dış İlişkiler Komitesinde 8 Martta Karadeniz bölgesine ilişkin önemli bir toplantı yapıldı ve bu oturumda konuşan uzmanlar da, Türk-Rus yakınlaşmasına dikkati çekti. Bu uzmanlara göre Türkiye, Kuzey Irakta Iraklı Kürtlerin elde ettiği ilerlemelerden ve bağımsızlık yönünde heveslenmelerinden doğrudan Amerikan politikalarını sorumlu tutuyor. Terör örgütü PKKya dokunulmaması da, Türkiyedeki kızgınlığı artırıyor. Bush Yönetimine yakınlığıyla bilinen The Nixon Center düşünce kuruluşunun uluslararası ve güvenlik programlarının direktörü Zeyno Baran, oturumdaki konuşmasında, Bugün Türkiyede laik ordu, İslamcılar, solcular ve milliyetçiler, aralarında başka konularda sık sık çatışsalar bile, Amerikan politikalarına karşı çıkmada birleştiler dedi. Baran, Hala 19uncu ve 20nci yüzyıllara ait strateji yaklaşımlarından muzdarip olan ve Bushun demokratik değişim ve özgürlüğün ilerletilmesi vizyonunu paylaşmayan Türkiye ve Rusya gibi eski imparatorlukların psikolojik takıntılarını ABD ihmal etmemeli. Türkiye ve Rusya, hala kaybettikleri toprakların acısını çekiyor ve kendi çıkarlarına düşman bir Batı tarafından çevrelenmekten korkuyor. İki ülke de, küresel politikada azalan etkilerinden dolayı, yaşadıkları güvensizlik duygusuyla Avrasyada stratejik yönden vazgeçilmez oldukları hissi arasında gidip geliyor diye konuştu. Baran, bu yüzden Türkiyenin de, Rusya gibi eski Sovyet cumhuriyetlerinde meydana gelen rejim değişikliklerinden rahatsızlık duyduğunu anlattı. Bir başka uzman, Demokratik Geçiş Projesi adlı düşünce kuruluşunun başkanı Bruce Jackson da, Türkiye ile Rusyanın bölgelerinde koordine bir politika izleyebileceği yönündeki haberlerin kaygıya yol açtığını kaydederek, Türkiye, hem kendisi hem de Türk-Amerikan ilişkileri açınsından tehlikeli bir döneme girdi. Buna özel bir dikkat gösterilmesi gerek dedi. ZIT POLİTİKALAR Bu uzmanların açıkça dile getirdiklerini, Washington Yönetiminin de paylaştığına ilişkin güçlü işaretler görüyorum. Bu ortamda, Türk-Amerikan ilişkilerinin mevcut durumundan dolayı medyayı ve Türkiyedeki Amerikan veya Bush karşıtlığını suçlayan görüşlerin, gerçeği yansıtmaya yetmediğini düşünüyorum. Ben, ilişkilerin aslında Irak savaşının hazırlıklarından beri temelinde kötü olduğu, çünkü iki ülkenin temel politikalarının aralarındaki ittifak bağlantısının tarihinde hiç bu kadar birbirinden uzaklaşmadığı görüşünü taşıyorum. Türkiyede birçok etkili çevre, ABD yüzünden tarihin en kötü Kürt sorunuyla karşılaşıldığını (Iraktan kaynaklansa bile) düşünüyor, Washington da Türkiyeyi işe yaramaz, hatta Amerikaya ihanet eden problem makinasi bir ülke olarak görüyor. Bu temel zıtlık devam ettiği sürece, ilişkilerin düzelebilmesine ihtimal veremiyorum. Eski Sovyet cumhuriyetlerindeki rejim değişikliklerine geri dönersek, Amerikan Kongresinde bazı Cumhuriyetçilerin, acaba Rusyada da aynısı olur mu diyerek heveslendiklerini duyuyorum. Bence şu ortamda hiç zamanlı ve tavsiye edilir bir görüş değil. Ne kadar zayıflasa da, Rusyanın hala dünyanın ikinci büyük nükleer gücü olduğunu gözönüne aldığınızda, vahim bir kargaşa ortamında bu silahların kimlerin eline geçebileceğini, bu ülkedeki etkili Amerikan aleyhtarı çevrelerin, Amerikanın düşmanlarıyla işbirliği yapabileceğini düşünebiliyor musunuz? | |||||||||
İsrail hücum botu Gazze kıyısını vurdu | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||