Home page
Haber Menüsü


Medyanın Zorbalığı
Neredeyse dünyanın her yerinde medyanın kullanım alanlarının dışına çıkması sorun haline geliyor. Ignacio Ramonet’in kitabı da sanki bizim için yazılmış...
M. Salih Polat
NTV-MSNBC
    18 Eylül—  Gündüzlerimizi, gecelerimizi, ilişkilerimizi, ilişkisizliğimizi, ne yiyeceğimizi, ne zaman ne giyeceğimizi, nasıl sevişeceğimizi, dünyaya nasıl bakacağımızı, mehtaba nasıl çıkacağımızı, hangi şarkıyı sevip hangisinden nefret edeceğimizi... adına medya dediğimiz o büyük güç belirliyor.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
Medyanın Zorbalığı / Ignacio Ramonet / Çeviren: Aykut Derman / Om Yayınevi, 168 sayfa

       Toplumsal bilinç düzeyinin gelişmemiş olduğu ve ideoloji bezirganlarının piyasada çok rahat at koşturduğu ülkelerde, bu belirleme sanıldığından çok daha etkili ve kaygı verici oluyor. Demokrasi ile olan ilişkisi daha sağlıklı toplumlarda ise zihinsel süzgeçler, medyanın kullanım alanlarının dışına taşmasına meydan vermiyor çoğu kez. Buna rağmen, medya giderek bir tehlike, bir karabasan, bir kabus haline dönüşüyor. Beyninizin içindeki kameralara dönüp bakarsanız zaman zaman, “zorbalığın” boyutlarını daha rahat farkedebilirsiniz.
       
“EŞKİYA DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLMAZ...”
       “Artık görkemli cenaze törenleri yapılmıyor, dolayısıyla ne dünyanın başına gelen, ne de kendi başımıza gelen kötü olaylara gerektiği gibi gözyaşı dökmesini biliyoruz. Prensesin ölümü, içimizde gereğinden çok biriktirdiğimiz her türlü gözyaşını dökmemize vesile oldu. Dünya ülkelerinin çoğunda insanlar prensesin ardından gözyaşı döktü, ne var ki onun söyledikleri ya da düşündükleri hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Aslında bunun önemi de yoktu. Onun ölümü, her insanı etkileyebilecek bir acıydı ve bizlerin içimizde sakladığmız büyük sıkıntıdan kurtulmamızı sağladı.”
       Prenses Diana’nın trajik ölümünden sonra bu yorumu yapan Fransız sosyolog Françoise Gaillard, aktaran ise “Medyanın Zorbalığı” isimli kitabıyla içinde yaşadığımız olgulara hayli sert ve anlamlı sorular yönelten Le Monde Diplomatique’nin yayın yönetmeni ve Paris Denis-Diderot Üniversitesi’nde İletişim kuramı profesörlüğü yapan Ignacio Ramonet. Söz konusu kitabında, “haber alma ve verme hürriyeti”nin temel aracı olan gazete ve televizyon gibi kurumların, bu hürriyeti kullanım biçim ve amaçlarıyla tam tersi bir fonksiyon sergilediklerini söyleyen Ramonet, bu durumun Prenses Diana’nın ölümüyle bir kez daha somutlaştığını anlatıyor. Kennedy’nin öldürülmesinin de, Papa’ya yapılan suikastin de Diana’nın ölümü kadar yankı uyandırmadığını kaydeden Ramonet, birinin bir devletin, diğerinin ise kilisenin başı olduğunu hatırlatarak durumun tuhaflığına dikkat çekiyor.
       
PAPARAZZİLER VE MAGAZİNCİLER
       
       “Diana’ya gelince, bu özelliklerden hiçbirine sahip değildi. Trajik biçimde ölmeden önce özellikle paparazzilerin avıydı, hani şu, meslekleri sinema oyuncularını ve ünlü kişileri özel yaşamlarında yakalamak olan, görevleri, özel olanı, özellikle de bu ‘özel olan’ın özel olarak kalması gerektiği varsayılıyorsa, gözler önüne sermek olan fotoğrafçılar. Paparazziler Diana’nın ölümüne neden olmakla suçlandı ve bir bakıma kötü niyetle davranan, ‘hırsız var!’ diye bağıran hırsız örneği, yaratılmış sansasyona en azından ötekiler ölçüsünde katılan çok sayıda medya, bu suçlamayı fırsat bilerek söz konusu ‘görüntü avcıları’nın başına çöktü.”
       Medya, sadace paparazzileri değil, kendisini de suç ortağı gibi hissettiğinden olsa gerek, kenara çekilerek, getirdikleri her bir fotoğraf için milyonlarca doları gözden çıkarttığı paparazzileri attı okkanın altına. Böylece kitlelerin doğrudan medyaya yönelen öfkesinden kurtulacak, bu işi yaparken de tiraj ve reyting alarak ekenomik kâr hanesini kabartacaktı. Nitekim öyle de oldu. Başta İngiltere olmak üzere, hemen bütün dünyarda gazete tirajlarında ve reytinglerde büyük artışlar kaydedildi. Ancak, reytingler ve tirajlar artarken, sürekli olarak azalan bir şey vardı ve giderek daha fazla dikkat çekiyordu üstelik: İtibar!
       İtibar kaybı, belirli bir sorgulamayı da getirdi beraberinde. Ancak, sorgulamayı medyanın gündemine alanlar, genellikle medya dışından gelen veya medyayla ilgisi teorik bilgilerden ibaret olan kesimlerdi. Medyanın kendisi uzunca bir süre uzak durmaya çalıştı buna. Haber oluştururken haber olmak yargılandı bir miktar belki ama doğrusu bu ya, gönüllerde de o kadar derin boşluklar bırakmadı.
       
HABER, MUHABİR, MUHBİR
       
       “Medyanın, özellikle de haber medyasının nasıl işlediği sorusunu kendi kendimize sormazsak, basının içinde bulunduğu sorunları anlayamayız. Farklı medyayı artık, gazetecilik okullarında ve üniversitelerin haber ya da iletişim ‘bilimleri’ bölümlerinde geleneksel olarak yapıldığı gibi, basın, radyo ve televizyon olarak ayıramıyoruz. Bunlar bundan böyle birbirine bağlanmış durumda; medya medyayı yineliyor, birbirini taklit ediyor, bir bütün halinde işlev görüyor.”
       Şüphesiz bu işlevin en önemli yanını, iktidar aygıtlarıyla olan ilişki oluşturuyor. Modern toplumda, dikey iktidar modellerinden yatay iktidar modellerine geçildiği için, medyayı arkasına alan bir iktidarın veya iktidarı arkasına alan bir medyanın önünde durmak neredeyse imkânsız hale geliyor. Bu ise medyayı kendiliğinden tehlikeli bir güç haline getiriyor. Özellikle, tekelleşme, ideolojik kamplaşma ve çeşitli çıkar ilişkileri, medyayı rahatlıkla bir manipülasyon aracına dönüştürüyor.
       Zaten Batılı ülkelerde birbiri peşisıra medyayı sorgulayan kitapların yayımlanması, medyaya yönelik tartışmaların gündemin ilk sıralarına yerleşmesi de bunun somut bir göstergesi. Fransız basını özelinde medyanın genel sorunlarına ilişkin nitelikli analizler yapan Ignacio Ramonet, şunları da sanki Türkiye için söylüyor gibi:
       “...Medya grupları arasındaki amansız rekabet, medyanın, az ya da çok ikiyüzlü davranarak yurttaşlara karşı üstlendikleri görevi bir yana bırakmaya itiyor. Geçerli olan, ekonomik verimlilik, kâr. Yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin geliştiği bir dönemde, medya birbiriyle savaş halinde. Oysa sayısal devrimin, televizyon görüntülerinin kalitesini, telefonun kolaylıklarını, bilgisyayarın belleğini ve gazete sayfalarının kullanışlılığını bir araya getiren yeni bir medyanın doğmasına yol açabileceği düşünülüyor (...) Aynı medya grubu içinde bulunan kuruluşlar arasında gizli anlaşmalar ve göz yummalar çoğalıyor. Ağ içi suç ortaklıkları, gerçekleri ortaya çıkarma görevine ağır basıyor. Üstelik tüm bu yeni teknolojilerin, gazetecilerin çalışma koşullarını dönüştürmekte, geriye götürmekte olduğu gözleniyor (...) Basın işte bu nedenle, yalnızca bu nedenle, egemenliği altına girdiği basite indirgeme tutumunun rahat kıyılarını terk edip, oturmuş demokrasilerimizde daha etkin davranabilmek için, olup biteni anlama özlemi içinde olan okurlar ile buluşabilmelidir.”
       Biz de sabır ve merakla bekliyoruz o günleri...
       
       
       
       
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları