|
11 Eylül Diyarbakır 3 Nolu DGMde bugün görülen davada tutuklu 15 sanık da hazır bulundu. Duruşmada hakim, terör örgütü Hizbullahın elebaşı Hüseyin Velioğlunun ölü olarak ele geçirildiği İstanbul Beykoz operasyonunda sağ yakalanan örgütün sözde üst düzey sorumlusu sanık Edip Gümüşe iddianameye karşı bir diyeceği olup olmadığını sordu. |
Edip Gümüş, Diyarbakırda 1988 yılında ticaret hayatına atıldığını ve çocukluğunda, ailesi tarafından verilen islami düşünceyle yetiştirildiğini belirterek, öğrendiği şeyleri yaşamı boyunca etrafına vermeye çalıştığını anlattı. Diyarbakırda 1991 yılında Hüseyin Velioğlu ile tanıştığını ve Velioğlu ile kendi evinde sohbetler yaptığını belirten Gümüş, Velioğlunun kendisine cemaatleşme teklifinde bulunduğunu ve daha sonra onun belirlediği şahıslarla sohbetlere katıldığını kaydetti. Gümüş, Diyarbakırda polisin operasyonları yoğunlaştırması sonucu 1994 yılından sonra sohbetlerin seyrekleşmeye başladığını, 1997 yılında Mardinde Abdulaziz Tunç ile birlikte arşivleme çalışmalarına katıldığını ifade ederek, bu sıralarda bazı şahıslarla sohbetlere katıldığını belirtti. Mardinde 1999 yılında Mardinde düzenlenen operasyondan sonra Mardinden ayrıldığını ve yakalanmadan 2 ay önce İstanbula gittiğini söyleyen Gümüş, Beykoz operasyonundan bir hafta önce oradaki örgüt evine gittiğini bildirdi. Gümüş, şöyle devam etti: Beykozdaki örgüt evinde Velioğlu bana; (Cemal buraya gelecek ve sana bilgisayar konusunda eğitim verecek) dedi. Operasyonun yapıldığı gün ise öğle arası yatmaya gitmiştim. Silah sesleriyle uyandım. Odamdan çıktığımda ilk olarak Velioğlunu yerde buldum. Cemal Tutar, benim (yukarı çıkmamı) istedi; ben de çıktım. Daha sonra, bana getirdiği çantalardaki disketleri imha etmemi istedi. Ben de disketleri imha etmeye çalıştım, daha sonra teslim oldum. İstanbulda 6 gün gözaltında kaldım. Devamlı olarak işkence gördüm. Bunları teferruatıyla anlatmaya gerek yok. VELİOĞLU İLE İRANDA KARŞILAŞTIM Sanık Gümüş, kişisel merakı yüzünden 3 kez İrana gittiğini de belirterek, şunları söyledi: İranın Başkenti Tahranda Hüseyin Velioğlu ile karşılaştım. Daha sonra biribirimizden ayrıldık. Orada başka kimseyle görüşmedim. İrana kişisel merakımdan gittim. Benim örgütün askeri kanadıyla hiçbir ilgim yok. Sadece tebliğ ve arşivlemeyle ilgilendim. İranda askeri ve siyasi eğitim almadım, yetkililerle görüşmedim. EYLEM TALİMATLARINI VELİOĞLU VERİYORDU Hakimin; İddianamede belirtildiğine göre, örgüt militanlarına 29 eylem talimatı vermişsin... Bu konuda ne diyorsun sorusu üzerine sanık Gümüş, karar verme yetkisinin sadece Velioğlunda olduğunu, kendisinin, askeri eylemlere katılmadığını ve talimat vermediğini belirtti. Sanık Gümüş, şöyle devam etti: Benim böyle bir yetkim olmadı. En basit eylem talimatlarını dahi Velioğlu veriyordu. Bunu onunla görüşen itirafçı Abdülaziz Tunç da biliyor. Zaten benimle ilgili bu iddiaları 3 kişi söylemişti. Bunlardan biri itirafçı Abdülaziz Tunçtur. Onu tanırım. Ona hiçbir zaman talimat vermedim. Zaten kendisi doğrudan Velioğlu ile görüşüyordu. Gümüş, bir süre önce öldürüldüğü açıklanan terör örgütü Hizbullahın Menzil Grubu lideri Fidan Güngör ile 1982 yılından önce hiç karşılaşmadığını da söyledi. ÖRGÜTÜN TOPLADIĞI ZEKATLAR Sanık Gümüş, Hizbullahi düşüncenin dünyadaki benzer hareketlerden etkilendiğini ve bundan ders çıkarıldığını da belirterek, ancak; hiçbirisinin devamının olmadığını söyledi. Örgütün gelir elde etmek amacıyla vatandaşlardan zorla zekat topladığı şeklinde iddianamede belirtilen bölümle ilgili olarak da sanık Gümüş, iddianamede zekat konusunda yazılanların yanlış olduğunu ileri sürerek, zekatın islamın şartlarından ve bunun toplum dayanışmasının en güzel örneklerinden biri olduğunu söyledi. Hizbullahın aldığı, topladığı zekatları hiçbir zaman kendi bütçesine katmadığını ileri süren Gümüş, örgütün zekatı kendi üyelerine dahi dağıtmadığını kaydetti. Sanık Gümüş, konuşmasını şöyle sürdürdü: Şimdiye kadar hiçbir insana zekat vermediği gerekçesiyle zarar verilmemiştir. Zarar verilenler, sadece islama engel olmaya çalışanlardır. Günümüzde ve kuran kurslarının yetersiz olması nedeniyle cemaat tarafından adam kazanma düşüncesi olmaksızın mahalle araları veya camilerde kuran okutulmaya, öğretilmeye çalışılmıştır. 1991de Şırnakın İdil ilçesine gittiğini ve burada öldürülen Sabri Karaaslanın cenazesine katıldığını belirten sanık Gümüş, taziyede, terör örgütü PKK ile çatışmayı başlatan bir konuşma yapmadığını, PKK-Hizbullah çatışmasının, bölgede devletin acizliğinden kaynaklandığını iddia etti. ÖZGEÇMİŞ RAPORU Sanık Gümüş, örgütün sair efradı sayılabileceğini, örgütün bazı kişiler hakkında özgeçmiş rapor çalışmalarının bulunduğunu kaydetti. Özgeçmiş raporlarının sosyal içerikli, istihbari çalışma olduğunu da kaydeden sanık Gümüş, haklarında özgeçmiş raporları bulunanların çoğunun bundan bile haberi yoktur. Biat yeminini cemaat üyeleri yapardı dedi. Sanık Gümüş, Batmandan Gaziantepe tankerlerle silah nakli olayıyla ilgili olarak da, bilgisinin bulunmadığını belirtti. Mahkeme heyeti, sanık Gümüşün 8 sayfalık yazılı savunmasını dosyaya koyarak, duruşmayı öğleden sonraya bıraktı. GÜMÜŞ: MAHKEMEDEN GÜVENCE İSTİYORUM Gümüş, terör örgütü Hizbullahın ilk itirafçısı olan Abdülaziz Tunçu tanıdığını ve birlikte örgütsel çalışmalar yaptıklarını söyledi. Duruşmada, Beykoz operasyonunda ölü olarak ele geçirilen örgüt lideri Hüseyin Velioğlunun talimatıyla çoğu kez Tunçla Batmanda görüştüğünü belirten sanık Gümüş, Tunçun örgütsel dokümanları bilgisayarlara kaydettiğini bildirdi. Sanık Gümüş, Tunç, örgütün meşhur sorgucusudur. Velioğludan aldığı talimatlarla sorgulamaları gerçekleştirirdi. Ama bu sorgulamalarda kimin öldüğü, kimin yaşadığı hakkında bilgim yok. Tunç ile ailece tanışıyoruz dedi. SANIK TUTARIN SAVUNMASI Duruşmada, Beykoz operasyonunda sanık Gümüş ile birlikte sağ olarak yakalanan örgütün sözde üst düzey sorumlularından sanık Cemal Tutar da 2 sayfalık yazılı savunmasını mahkeme heyetine verdi. Sanık Tutar, 17 Ocak 2000 tarihindeki Beykoz operasyonunda yakalandıktan sonra İstanbul ve Diyarbakır Emniyet Müdürlüklerinde toplam 180 gün hukuk dışı olarak gözaltında tutulduğunu ileri sürerek, şunları söyledi: Tutuklandıktan sonra cezaevine konmam gerekirken, beni Terörle Mücadele Şubesine götürdüler. Pskilojik olarak çökertilerek, itirafçı olmaya zorlandım. İlk duruşmadan 5 gün önce iddianame elime geçti. Bu nedenle savunma yapmamıştım. Duruşmadan 4 gün sonra da hakim kararıyla tekrar Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünde 20 gün gözaltına alındım, hiç sorgulanmadım. Bu sebeplerden dolayı savunma yapmıyorum. Mahkemeden güvence istiyorum. Polisin keyfi uygulamalarına karşı bu tavrı koyuyorum. Bu koşullar kalktığında savunma yapacağım. Sanık Fuat Balca da savunmasında, iddianamede 1989 yılında örgüte katıldığının belirtildiğini, ancak kendisinin o tarihlerde cezaevinde olduğunu belirterek, Bu tarihte katılmam söz konusu olamaz. 1991 yılında örgüte katıldım. Askeri kanatta görev almadım. Camilerde ders verirdim. Örgütle bağlantım vardır. İddianamedeki 28 öldürme ve yaralama eylemini kabul etmiyorum dedi. Duruşma devam ediyor. | ||||
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||