|
Life Dergisi, fazla gecikmeden yazarın fotoğrafını çekmek istiyor. Redaktör telefon edip bir fotoğrafçı göndermek istediğini bildiriyor. Samuel Beckettin yanıtı kısa ve kesin: İsveçte bir Türk var. Ondan isteyin. Pariste cıvıl cıvıl bir dünyanın ortasında kendine evine kapamış, herkesten uzak kalmaya çalışan Beckett bu kısa cevaptan sonra telefonu kapattı. |
||||
Lütfi Özkök |
Stockholmdeki Türk, Life Dergisinden de diğerlerinden de çok önce davranmıştı. Bu Türk, Lütfi Özköktü. 1960 Kopenhagdaki uluslararası yazarlar toplantısında profesyonel portre fotoğrafçılığında hamle yapan Özkök, Samuel Beckettin de peşine düşmüş, 1961 Mart ayında Parise iner inmez doğruca Beckettin yayınevine gitmişti: Alman işgali sırasında gizlice kurulduğu sırada Geceyarısı Yayınevi adını alan yayınevinde editör Jerome yazı yazmaktaydı. Biraz sohbetten sonra Beckettin portrelerini çekmek istediğimi söyledim. Maalesef Mösyö dedi. Adresi ve telefonu gizlidir, kimseye veremeyiz. Bu sıra iki yıl önce portresini çektiğim romancı Alain Robbe-Grillet, içeri girdi. Ona sordum, o da güldü. Ama gene de bir mektup yaz yayınevinden gitsin dedi. Masaya oturup, kısaca kendimi tanıttım. İsveçteki çevirmeninden ve Artur Lunkvistten selam getirdiğimi, beni kabul ederse mutlu olacağımı yazdım. Yayınevi mektubu gönderdi. SFENKS HEYKELİ GİBİ Cevap iki gün sonra özel ulakla geldi. Beckett, Montparnasseteki Boulevard St. Jacques 38 numaradaki evinde cumartesi günü saat 15:00da Lütfiyi beklediğini bildiriyordu. Lütfi Özkök, kameralarını hazırladı, içindeki filmleri kontrol etti. Hazırlığını tamamlayınca Beckettin kapısına dayandı: Kapıyı güler yüzle açtı. İnce, uzun boyuyla, sanki yaprakları kımıldamayan bir kavak ağacı gibiydi. Gözleri insanı delip geçiyordu. İsveçli çevirmeninden, yayıncısından, Artur Lundkvistten selamları ilettikten sonra edebiyat sohbetine geçtik. Şair olduğumu söyledim. Çok ilgilendi. Şiir üzerine uzun uzun konuştuk. Derken çantamdan kamerayı çıkarınca yüzü birden değişti, paniğe kapıldı. Başını mutfağa çevirip seslendi: Suzanne, Suzanne ! Suzanne mutfak kapısında belirdi: Sayın Bayım, fotoğraf meraklıları huzurunda değilsiniz. Babamın Tunusta fotoğraf stüdyosu vardı. Beni tabureye oturtur zorla fotoğraflarımı çekerdi. O zamandan beri fotoğrafımın çekilmesinden nefret ederim. Sam da hoşlanmıyor. Şaşkına dönmüştüm. Özür dilerim dedim. Şaşkın hareketlerle kamerayı çantaya yerleştirmeye çalışırken alnımda, ensemde, boncuk boncuk terler birikti. Suratım ağlamaklı bir hal almış olmalı ki Beckett, Sakin olun Lütfi Bey, birer çay içelim ondan sonra gidersiniz. dedi. Belki de havayı değiştirmek için Beckett, çay için Lütfi Özkökü mutfağa davet etti. Mutfakta karşılıklı oturup çaylarını yudumlarlarken Lütfi bir girişim daha yaptı: Mösyö Beckett, ben gazete fotoğrafçısı değilim. Sadece yazar fotoğrafları çekiyorum. Söz veriyorum, kopyaları size göndereceğim. Beğenmezseniz bastırmam. Sizin fotoğraflarınız sağda solda görüyorum, hepsi eski. Bunların basılmasını durduramıyorsunuz. GODOTYU BEKLERKEN Beckett, sessizce dinledi. Söz nasılsa Godotdan açıldı ve Lütfi devam etti: Godotyu Beklerken, sahneye konuşundan üç gün sonra durduruldu. Polis, gelmeyen Godotnun, beklenmekte olan komünizm olduğunu iddia etmişti. Bu olan Beckettin çok hoşuna gitti. Gülümserken buzların çözülmekte olduğunu hissettim. Yanılmamışım. Biraz sonra Ortalık kararmaya başladı dedi. İstersen ben hazırım. Çalışma odasına döndük. Duvardan duvara uzanan bir pencere vardı. İçerisi bu pencere sayesinde yeterince aydınlıktı. Beckett bir ara pencereden bakarken Sante Hapishanesi dedi. Hani şu Genetnin de yattığı. Ben ise elim ayağım dolaşmış, ne yapacağımı şaşırmıştım. O da beni izliyordu. Halimi biraz izledikten sonra Brassi de buraya geldiğinde lambaları yere devirmişti, kaygılanma dedi. Rahatlamıştım. Sonra uysal bir kedi gibi istediğimi yaptı. Sağa bak, sola bak, sigara yak... İşte Samuel Beckettin sfenks gibi fotoğrafları böyle çekildi. Ayrılırlarken de Lütfiye Godotyu Beklerkeni imzalayarak takdim etti. Tekrar görüşmekten zevk duyacağını belirterek hem evinin hem yazlığının telefon rehberinde olmayan numaralarını yazdığı kağıdı da kitabın arasına koydu. Lütfi, Stockholme döndükten iki hafta sonra Dagens Nyheterden bir telefon geldi. Beckettle buluştuğunu duymuşlar. Fotoğraflar ertesi günü gazetede yayınlandı. Lütfi gazete kupürüyle, Pariste çektiği fotoğraflardan birer kopyayı, bir mektupla birlikte Beckette postaladı. Beckettten hemen cevap geldi. Teşekkür ediyordu. Kısa mektuplaşmalar, Pariste buluşmalar, telefonla konuşmalar devam etti: 1988de telefon ettiğimde sağlığından şikayetçi olmuştu. Kısa bir süre sonra ziyaretine gitmek istedim ama evinde değildi. Kübalı sanatçı Wifredo Lamın İsveçli eşine haber bırakmış, Maalesef iyi değilim, dostumu kabul edemiyorum diye. Galiba sağlığı bayağı bozuktu ve o haliyle görünmek istemiyordu. Mektup yazdım. 13 Mayıs 1989da cevap geldi. 6 ay sonra da bir fani olarak göçtü gitti. Geride miras olarak insanlığa dev eserler bıraktı. Bana da bu ortak mirasın yanı sıra çelik kasamda sakladığım otuz dört özel mektup kaldı. FOTOĞRAFI PUL OLDU Lütfi Özkökün Beckett fotoğrafları zamanla büyük ün yaptı. Macintosh, Özkökün Beckett kolleksiyonundan seçtiği tek kareye on bin dolar ödedi. Özkökün Beckett kolleksiyonu, uluslararası Beckett sempozyumlarının demirbaş köşesi haline geldi. Son olarak, İrlanda ve İsveç posta idareleri ortak projesi olarak çıkarılan Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış 4 İrlandalı yazarların portrelerinden oluşan pul serisinde Beckettin fotoğrafı Lütfi Özkökün kolleksiyonundan seçildi. |
|||
Dörtlü pul serisi 1 Ekimde tedavüle çıktı. Nobel ödüllü İrlandalı yazarların portrelerine dörtlü pul serisinde ödül aldıkları yıllara göre şu sıralamaya göre yer verildi: William Butler Yeats (1923), George Bernard Shaw (1925), Samuel Beckett (1969) ve Seamus Heaney (1995). Sadece yazar ve şairlerin portrelerini çeken Lütfi Özkökün arşivinde 1500 dolayında edebiyatçının fotoğrafı bulunuyor. 1951-2001 arasında Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış yazarlardan 32sinin portresiyle Lütfi Özkök, kırılması mümkün olmayan bir rekorun da sahibi. Portreleri dünyanın belli başlı bütün büyük kentlerinde sergilenmiş olan Lütfi Özkökün Nobel portreleri yakında Dünya Yayınları tarafından kitap olarak yayımlanacak. İSVEÇ KÜLTÜR ÖDÜLÜ Pariste öğrenciliği sırasında tanıştığı Anne Marie ile tanışarak 1950de İsveçe yerleşen Lütfi Özkök, şair olduğundan kısa süre içinde edebiyat dünyasına girmiş ve bir süre sonra da Türkiyedeki edebiyat dergilerine gönderdiği şiir çevirileri için şairlerin portrelerini amatör bir ruhla çekmiş, zamanla çektiği fotoğrafların beğenilmesi üzerine profesyonel olarak çalışmaya başlamıştı. 1960tan sonra edebiyatçı portreleriyle ün yapan Lütfi Özkök, ilk sergisini 1964te açtı. Fotoğrafını çekmek isteyen Life dergisine, Stockholmde bir Türk var ondan isteyin diyen Samuel Beckettin sözleri medya dünyasında büyük yankı yaratmış; Lütfi Özkök, dünya medyasının yazar portreleri için aradığı birinci isim haline gelmişti. Fotoğrafları, şiir çevirileri ve kendi şiir çalışmalarıyla çok sayıda ödül kazanan Lütfi Özköke, 2002de İsveç devletinin 1785ten bu yana verdiği en kıymetli ödül sayılan İllis quorum meruere labores (Çalışmalarıyla hak edenlere verilir) ödülü verilmişti. 81 yaşındaki ünlü sanatçı aktif fotoğrafçılığı bıraktı ancak arşivindeki portreler hâlâ gazete ve dergilerde kullanılmakta. | ||||
38. Rotterdam Film Festivali başladı | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||