Home page
Haber Menüsü


Türkiye’nin en derin keşfi: EGMA Düdeni  
Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (BÜMAK), Anamur’un kuzeyinde, Taşeli Platosu’ndaki EGMA Düdeni’nde yaptığı keşifte -1429 metreye kadar indi.  
   
 
 
   
 
    1 Ekim 2004 —  17 kişilik ekibin Türkiye’deki mağaralar arasında ulaşılan en derin noktaya indiği keşfin öyküsü Ekim’de National Geographic Türkiye’de...  

   
 
       
    Internet Sites www.nationalgeographic.com.tr
MSNBC News National Geographic KIDS Türkiye'de
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
Yazar: Yaman Özakın

       Sırtımdaki çanta 30 kilo ve önümde tırmanmam gereken 1,5 metrelik bir geçit var. Herhangi bir mağarada bu yüksekliğe kolaylıkla tırmanabilirim. Ancak EGMA Düdeni’ndeyim ve mağaranın derinliklerine doğru yaptığımız bu keşifte, bir insanın ancak sığabileceği genişlikteki dar geçitler sabrımızı sınıyor.
Fotoğraf: Metin Albukrek

       
       Arkamdan gelen Sencer çantamı alıyor ve bir süre sonra yeniden yüklendiğimiz çantalarla mağaranın dar geçitlerinde ilerliyoruz. -1300 metreye ulaşmak için buna benzer iniş ve çıkışlarla dolu 600 metre daha yol alacağız..
       
       Bu kez, üç yıl önce yarım kalan keşfi tamamlamaya kararlıyız; ulaşılabilecek son noktaya kadar gideceğiz. Bizi bu derinliklere iten en önemli neden, mağaranın en derin noktasına ulaşma arzusunun yanında ve belki onun da ötesinde, 2001 keşfi sırasında yaşamını yitiren arkadaşımız Mehmet Ali Özel’e ulaşabilmek!
       
       O yıl aniden yağmaya başlayan doluyla birlikte mağaraya giren sel suları Mehmet Ali’yi bizden ayırmıştı. Yaşadığımız şok büyüktü. Mağaracılıkla beraber yaşamımıza da ara vermiş gibiydik. Ve bizler, onu sürdürmenin yolunun bu mağaranın derinliklerinden geçtiğinin bilincindeydik.
       
       2004 ilkbaharında Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (BÜMAK) olarak yeniden mağaraya girmeye karar verdik. Ancak Türkiye geneline yapılan çağrıya rağmen, mağarayı tanıyan üç deneyimli mağaracı ve bir grup hevesli genç üye ile birlikte sadece dokuz kişiden oluşan bir ekip toplayabildik. Bu sayı EGMA Düdeni için komikti! Aradığımız destek Bulgaristan Mağaracılık Federasyonu’ndan geldi. Federasyon en deneyimli sekiz mağaracıyı, istediğimiz tarihlerde Türkiye’ye yolluyordu. Artık mağaranın derinliklerini keşfe hazırdık…
Malzeme Çadırı : Mağarada kullanılan malzemeler, güneş ışığının ve yağmurun etkisinden korunmaları amacıyla malzeme çadırında tutuluyor.

       
       18 Temmuz 2004. Üç yıldır uykularımı kaçıran mağaranın ağzında daracık girişe bakıyorum. Sanki daha dün çıkmış ve yarım kalan bir şeyleri halletmek için yeniden giriyor gibiyim...
       
       Başarımız birçok bilinmeyene bağlı. İçeride bulacağımız malzemenin durumu iyi olmazsa tüm mağarayı yeni malzemelerle döşememiz gerekecek. (Bunu 2001’de, 25 kişilik ekibimizle ancak 15 günde yapabilmiştik.) Bu yıl dokuz Türk, sekiz Bulgar olmak üzere 17 kişiyiz. Ve bu ekipten sadece üç kişi -ben, Memo (Mehmet) ve Sencer- daha önce bu mağaranın derinliklerine inmişti. Altı ay önce ameliyat olan Sencer’in omzundaki titanyum çivilerin performansını nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz. Bulgar ekipten ise sadece iki kişinin derin mağara deneyimi var.
       
       Daracık girişten süzülüyorum. Teo (Theodor) ve Sencer hemen arkamda. Teo, 15 yıllık mağara deneyimine sahip. Sencer ise kulübün halen aktif dikey mağaracılık yapan en eski üyesi. O, bir “mağara canlısı” gibi dışarıya hiç özlem duymaksızın, mağarada istediği kadar kalabilir...

       
       Artık girişteki sürünme parkurunu geçtik; geçitlerin iyice daraldığı sulu bölümdeyiz. Dibi göl olan bir metre yükseklikteki tünellerden çantaları elden ele geçirerek ilerliyoruz. 20 dakika sonra, üç yıl önce öylece bıraktığımız ilk “döşeme”nin -inişe yardımcı olan iplerle oluşturulmuş düzenek- olduğu uzun inişteyiz. Malzemelerdeki aşınma çok değil, ama en küçük bir riske dahi tahammülümüz yok. Tüm karabinleri, karabinleri dübellere bağlamaya yarayan alüminyum kulakları ve ipi değiştiriyoruz. Aşağı doğru devam ettikçe diğer inişlerdeki malzemenin daha iyi durumda olduğunu fark ediyoruz. Her nasılsa, mağaranın nemli ortamında daha hızlı işleyen yıpranma süreci henüz metal malzemeye zarar vermemiş. Girişten -212 metreye kadar ip döşüyor ve malzeme çantalarımızı burada bırakıp dönüşe geçiyoruz. 17.20’de girdiğimiz mağaradan, sabaha karşı 02.30’da çıkıyoruz. Artık kafamızdaki soru işaretleri azaldı, umutlarımızsa arttı...
       
       19 Temmuz 2004. Biz dışarıda dinlenirken Memo, Lev ve küçük Nikolay mağaraya girdi. Kampın durumunu bildirmek üzere zaman kaybetmeden dışarı çıktıklarında, -418 metreye ulaştıklarını öğrendik. Moralimiz iyice düzeldi. Memo, “Her şey 2001’de bıraktığımız haliyle duruyor...” diyor. “Kemiklerim ağrıyor ama yıldızları tekrar görmek her şeye bedel!”
       
       Üçüncü gün. Kampta düzen kuruldu. Kamp ile mağara ağzı arasına döşediğimiz 1,5 km’lik telefon kablosu sayesinde artık sorunsuzca iletişim sağlayabiliyoruz. Akşama doğru Teo ve Şesu (Tzvetan) ile -418 kampından -672 kampına kadar döşeme yapmak ve kamp kurmak için mağaraya girdik. İlk daralları geçtikten sonra Bulgar ekibinin başı Şesu’ya, mağaranın zorluğu hakkındaki görüşünü sordum. “Daha zorlarını gördüm” dedi. (Daha sonra, EGMA Düdeni’nin 25 yıllık mağaracılık hayatında gördüğü en zor mağara olduğunu itiraf edecekti.)
Çiçek Bahçesi Kampı : -418 metredeki "Çiçek Bahçesi" kampı, yorgun mağaracılar için bir dinlenme noktasıydı. Gece-gündüz ayrımının olmadığı mağarada, çalışma veriminin arttırılması için, uyku saatleri vücut döngüsüne göre planlandı.

       
       Üç saatlik inişin ardından -418 kampına ulaştık ve -672 kampına doğru ip döşemeye devam eden Teo’nun yanına indik. Mağara içindeki dar geçitlere -daral- ulaştığımızda dışarıda sabah oluyordu. Birimiz döşeme yaparken diğerleri çantaların üzerine oturup beşer dakika kestirecek. -672 metredeki “Bir Başka Hayat” kampına ulaştığımızda saatler 09.00’u gösteriyor. Çok yorgunuz ama iyi iş çıkardık…
       Makalenin tamamını National Geographic dergisinin sayfalarında bulabilirsiniz.


       
EKİM’DE NATIONAL GEOGRAPHIC’TE
* Hawaii Yanardağları Ulusal Parkı
       Kraterlerden akan kızgın lavlar, yeraltından fışkıran buhar, yaşamın sona erdiği cüruf ovaları... Hawaii Yanardağları Ulusal Parkı’nın değişken coğrafyasında yokoluş, aynı zamanda, yeryüzünün hiç bitmeyen doğuş sürecinin bir parçası ve her şey, yanardağ tanrıçası Pele’nin eseri. Bu coğrafyanın tinselliği öylesine güçlü ki, sadece bölge halkı değil, Ulusal Park’a gelen ziyaretçiler de yeraltının gücüne kayıtsız kalamıyor.
* Akdeniz Fatihleri: Fenikeliler
       İlk yaşam izlerini 5000 yıl öncesinde, Levant’ta, bıraktılar. İzleyen süreçte kültürlerini deniz ticareti yoluyla Batı’ya taşıdılar. Akdeniz’e açıldılar ve hatta daha da ötelere gittiler. Ve ardından tarihin derinliklerinde kayboldular. Bir dönemlerin gizemli deniz tüccarları Fenikeliler kimdi? Genetik uzmanlarının yaptığı DNA araştırmaları ve yeni arkeolojik bulgular, bu sorunun yanıtını arıyor.
* Dünyanın Koruyucuları: Kolombiya Yerlileri
       Kendilerine Büyük Biraderler diyor; dağlarının dünyanın kalbi olduğuna inanıyorlar. Kutsal yasadan habersiz ve cahillik nedeniyle yeryüzünü tehdit eden bizlere ise Küçük Kardeşler diyorlar. İnançlarına göre onlar, gezegenin gerçek koruyucuları; dağları zarar görürse Dünya da zarar görecek.
* Kutup Tilkileri
       Kutup tilkileri, Kuzey Amerika tilkileri arasında en cana yakın ve en güvenilir olanları. Uçsuz bucaksız alanları arşınlayan bu Kutup gezgini, zorlu koşullara uyum sağlıyor.
* İran’ın Sürüngenleri
       30 yıl süren araştırma projesi, yeni keşfedilenlerin yanı sıra zoologların türünün sona erdiğine inandığı bir engereğin de varlığını hâlen sürdürdüğünü ortaya çıkardı.
* Posta Kodu: Sınırdaki Hayatlar
       Doğu’nun kadersizliğiyle kıyaslanmayacak bir gelişmişlik düzeyine sahip turizm altyapısı ve hareketli sınır ticaretinin ardında, rafları boş bakkalları, sadece çay içilen kahvehaneleri, iflas ederek kapanmış işyerleri ile Ağrı’nın İran sınırından önceki son ilçesi Doğubayazıt...
       
Sınırdaki hayatlar: Doğubayazıt

       Ayrıca National Geographic Türkiye, dergiyle birlikte tüm okurlara kent serisi başlığı altında hazırlanan İstanbul Kültür Haritaları dizisinin üçüncüsü olan “İstanbul Boğazı Kültür Haritası”nı hediye ediyor.
       
 
       
    TOP5 Kriz, kadınları bu sefer daha çok vurdu  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları