|
14 Temmuz 2004 Bu saydıklarımız Irakta bugünlerde saldırılardan korunmanın en basit yöntemleri. Çünkü, gerilla taktiği ile savaşan direnişçilerin kullandığı en yaygın yöntem ABD konvoylarını roketle, yol kenarlarına yerleştirdikleri bombalarla imha etmek. GMC ciplere gelince; bu araçlar artık sadece ABDli ajanlar, korumalar ve contractor yani müteahhit denilen, literatüre Irak savaşıyla giren paralı askerler ve türevleri tarafından kullanılıyor. Herkesin korktuğu bu müteahhitlerin hemen hepsi üçgen vücutlu, tam donanımlı, gazeteci yelekli ve siyah gözlüklü. |
Irakta olmak başlı başına tehlike taşıyor. Iraklıların günlük hayatı pamuk ipliğine bağlı, ne zaman ve nerede bir patlama, bir saldırı olacağı bilinmiyor. İntihar saldıranları sadece hedefe değil civarına da zarar veriyor. Amerikalılara atılan roket ya da havan topu mermilerinin hedeften sapmayacağının, yol kenarlarına yerleştirilen bombaların siz geçerken patlamayacağının garantisi yok. Felluce yolunda ilerlerken biz de bu, temel kuralları unutmuyoruz tabii ki. Gerçi Felluceye yönelik saldırı sonrası yapılan anlaşma gereği ne şehir dışında ne de içinde ABD askeri var. Kontrol tamamen Felluce Tugayı ve direnişçilere bırakılmış. Fellucenin iç ve dış korumasını Saddam Hüseyinin komutanları ile gönüllülerden oluşan Felluce Tugayı sağlıyor. Neredeyse yarısı eski Irak ordusunun haki üniformasını giyiyor. ESKİ BİR TUĞGENERAL Kentin dışında konuşlanan, her gün eğitimlerine devam eden bu birliğe ulaştığımızda birlik komutanlarından Tuğgeneral Hamid Ferhan Hamus karşılıyor bizi. Üzerinde Saddam Hüseyin ordusunun üniforması, omzundaysa artık tarih olan kırmızı kurmay şeritli, üç yıldızlı ve kartallı tuğgeneral rütbesini taşıyor. Bütün subaylar benzer kıyafet içinde. Askerlerine yanaşık düzen eğitim veriyorlar. Oysa yeni Irak ordusunun kıyafeti daha Amerikanvari. Taşıdıkları kıyafetin artık bir anlamı olup olmadığını soruyoruz. Bu kıyafeti hala gururla taşıyoruz. Biz Felluceye geldikten sonra yüzlerce tebrik aldık. İnsanlar bize güveniyor. Amerikalıların kente girememelerinin garantisi biziz. Üstelik askerlerimiz hepsi Felluceli gönüllülerden oluşuyor. Tugayın yapısına dokunmazlarsa yeni Irak ordusuna katılabiliriz. Ancak, yine buradan sorumlu olmak kaydıyla, diyor Tuğgeneral Hamus. Koca ülkenin ortasında hayali bir birlik gibi Felluce Tugayı. TÜRKLER DE GELMESİN Felluce en çok korkulan ve uzak durulan kentlerin başında geliyor. Özellikle Amerikalıların öldürüldüğü, Türk işçiler dahil birçok kişinin rehin alındığı Felluce, işgalcilerin korkulu rüyası, Iraktaki Sünni direnişinin merkezi. İlk bakışta orta Irakın sıradan kentlerinden biri; düzen sağlanmış, trafik polisleri görev başında, ana yollar nisbeten temiz, herkes işinde gücünde. Ama bir yabancı olarak gerginliği hissedebiliyorsunuz. Tüm gözler üzerinizde olmasa da siz öyle hissediyorsunuz. Ancak bizi, yaptığımız gazetecilik hatası ele veriyor: Bir yerde uzun süre kalmayacaksın. Çünkü belli bir zaman süresinin üstünde şehirde dolaşınca tespit edilmeniz kolaylaşıyor. Bizi bir süre alıkoyan Vahabi sakalı, silahlı gençler, Felluceyi tüm yabancılara kapattıklarını, çünkü bazı gazetecilerin çekilen görüntüleri Amerikalılara verdiğini iddia ediyor. Gerilmiyor değiliz. Türklere karşı olmadıklarını ancak Türklerin de gelmesini istemediklerini söylüyorlar. Tavırlarından kötü bir şey olmayacağını anlıyoruz. 1.5 saatlik pazarlık ardından bölge şeyhinin izniyle serbest bırakılıyoruz. Kasetimize geri verilmek üzere el konuluyor ama bunun gerçekleşmeyeceğini biliyoruz. Irakın ortasındaki Özerk Felluce Cumhuriyetinden hızla ayrılıyoruz. DİRENİŞÇİLER KİM? Irakta, güneydeki Şii lider Mukteda El Sadrın Mehdi ordusunu bir yana koyarsak Sünni direnişinin gücünden hiçbir kaybetmeden devam ettiğini söyleyebiliriz. Peki Sünniler arasındaki direnişi kimler yürütüyor? Birinci gruptakileri Irakın yerli unsurları; eski Irak ordusunun subayları, istihbarat elemanları ve Baas Partisi üyeleri oluşturuyor. ABDlilerin uygulamalarından dolayı (yakınları akrabaları öldürülenler, evleri basılanlar, hakarete uğrayanlar, Ebu Garibden geçenler ve yakınları) direnişe yoğun katılımların olduğu söyleniyor. Kendilerini ulusal ve dini isimlerle adlandıran bu gruplara katılanların hemen hepsi mücahit olarak görülüyor. Bir yılda aralarındaki iletişim ağını genişleten bu gruplar, gerilla yöntemleri konusunda eğitimliler. Eski askerlerden oluşan bu gruplar uzaktan kumandalı bomba patlatma, yollara mayın yerleştirme, konvoyları pusuya düşürme konusunda deneyimliler. Ve orta Irakta halk desteğine sahipler; Felluce, Ramadi, Bakuba gibi kentlerde kolayca kaybolabiliyor, halkın arasına karışabiliyorlar. Özellikle, yeni Irak ordusu ve polisi arasında istihbarat ağı kurdukları da iddia ediliyor. Ellerinde savaş döneminden kalan ve daha uzun süre yetecek kadar silah ve cephane olduğu söyleniyor. İntihar saldırıları ise bu grupların yöntemi değil. Kültürel olarak da bu tür saldırılara yabancılar. Direnişçiler, her zaman El Kaide türevi örgütler ve Musab El Zarkavinin organize ettiği iddia edilen saldıranlar ile aralarına mesafe koymaya çalışsa da ne kadar samimi oldukları tartışılır. Ancak sadece faal militanlar değil, işgale karşı olan sıradan insanlar bile işgalin yarattığı koşullardan dolayı bazı vahşi eylemlere sıcak bakabiliyor. Saldırılar da hemen herkes görev alabiliyor. Musul yakınlarında çölün ortasındaki bir ABD konvoyuna düzenlenen bombalı saldırı sonrası etrafta kimsesinin bulunamaması ve bomba düzeneğini küçük bir çobanın çalıştırdığı göz önüne alınırsa bunu anlamak daha kolaylaşır. Ancak bu grupların açmazları söz konusu. Dirençlerinin ne zamana kadar süreceği, gruplar arasındaki perspektif farklılığı ve saldırıların işgal süresi ile sınırlı kalıp kalmayacağı, direnişin yönünü de belirleyecek gibi görünüyor. Çünkü baskınlar ve operasyonlarla direnişi kırmayı başaramayan, üstelik sivillere zarar vererek tepki toplayan işgal güçleri ve Irak yönetiminin şu anda en önemli hedefi istihbarat ağını güçlendirip, bu grupları içeriden çökertmek. Nitekim, eski Baasçı, CIA çalışanı Başbakan İyad Allavinin, eski istihbarat elemanlarını yeniden göreve çağırdığı yönünde haberler söz konusu. YABANCI SAVAŞÇILAR İkinci grubu ise yabancı savaşçılar ya da Arap savaşçılar olarak adlandırılan El Kaide türevi örgütler oluşturuyor. Her ne kadar tüm eylemleri Zarkavinin organize ettiği tartışmalı olsa da ya da ABDnin bir Zarkavi miti yarattığı iddia edilse de, bu grupların benzer yöntemleri uyguladıkları kuşkusuz. İntihar saldırıları ön önemli silahları. Bu saldırılarda masum sivilleri de öldüren Vahabi anlayışına yakın gruplara Iraklıların da katılmaya başladığı söyleniyor. Özellikle yabancı işçilerin kaçırılıp katledilmesi bu grupların son zamanlarda en çok kullandıkları en kolay propaganda şekli. Sorulan soru ise, bu yöntemin daha ne kadar süreceği. Çünkü bir süre sonra bunun da sıradanlaşacağı ve etkisizleşeceği söyleniyor. Ayrıca bir süre sonra, Iraklı gruplarla Vahabi gruplar arasında ciddi çelişkiler yaşanabileceği söyleniyor. Köktenci İslami anlayışları nedeniyle Iraklı gruplarla karşı karşıya gelmeleri söz konusu. Çünkü, Vahabi gruplar için işgale karşı olmak sadece bir araç. Irakta direniş ve terörün böylesi bir boyuta ulaşmasında, kuşkusuz ABDlilerin payı büyük. Bağdatın ortasındaki en büyük askeri üssün tepesinde asılı duran dev gözetleme balonu ile belli bölgeler her metre karesine kadar kameralarla denetlenmesine, yüksek teknoloji ürünü radarlı helikopterlerle gece gündüz Bağdat taranmasına rağmen, henüz yerdeki insan unsuru ile başa çıkabilmiş değiller. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||