Home page
Haber Menüsü


 
Güneş yeniden yükseliyor - 3
 
Türkiye’ye daha fazla Japon yatırımının çekilmesi sayesinde hem yabancı sermaye girişi hem de ihracat artışı açısından olumlu gelişmeler yaşanabilir.
 
Altay Atlı
NTV-MSNBC
 
12 Nisan 2004—  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu yazının yayınlandığı tarih itibariyle resmi bir ziyaret için Japonya’da bulunuyor. Söz konusu ziyaret çerçevesinde Başbakan Erdoğan’ın Japon İmparatoru Akihito ve Başbakan Junichiro Koizumi yapacağı üst düzey temasların yanısıra iki ülke iş adamlarını bir araya getiren faaliyetler de gerçekleştiriliyor. Bu, Japonya’ya 1995 yılında Tansu Çiller’in ziyaretinden beri Başbakan seviyesinde yapılan ilk ziyaret. Geçtiğimiz Aralık ayında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün de bu ülkeye bir ziyaret gerçekleştirmiş olduğunu düşünürsek, devletin Doğu’da yeniden yükselen bu güneşe gereken ilgiyi gösterdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

   
 
       
   
MSNBC News Altay Atlı: Güneş yeniden yükseliyor -2
MSNBC News Altay Atlı: Güneş yeniden yükseliyor
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinden birkaç gün önce ajansların geçmiş olduğu haber de oldukça dikkat çekici ve bir o kadar da sevindirici. Buna göre Ertuğrul Firkateyni batığı üzerinde Türk ve Japon bilim adamlarının ortak bir projesiyle görüntüleme ve tespit çalışmaları yapılacak. Böylelikle 115 yıllık sırlar gün ışığına çıkacak ve firkateynin hazin öyküsü elde edilecek verilere dayanılarak bir kez daha anlatılacak.
       Şu anda Türk-Japon ilişkileri ve dostluğu dendiğinde birçok kişinin aklına ilk gelen isim İlhan Mansız olsa da, bu ilişkilerin temelinin Ertuğrul Firkateyni ile atılmış olduğunu unutmamak gerekir.
       Ertuğrul, 1889 yılında 2. Abdülhamid tarafından Japon İmparatoru’na verilecek olan nişanı götürmekle görevlendirilmiş, 11 aylık bir yolculuktan sonra 1890’ın Haziran ayında Yokohama Limanı’na varmış ve burada iki ay kalmıştı. Ertuğrul Firkateyni, Türkiye’ye dönüş yolculuğunun üçüncü günü Oşima Adası yakınlarında fırtınaya yakalanarak battı. 587 denizci şehit oldu. Oşima’da şehitlerimiz için yaptırılan anıt önünde her yıl düzenli olarak anma törenleri yapılıyor. Ertuğrul trajedisi ile buruk bir şekilde de olsa iki ülke arasındaki dostluğun temeli atılmış oldu.
       İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler, Ertuğrul Firkateyni’nden uzun yıllar sonra, 1980’li yıllarda filizlenmeye başladı. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın girişimleriyle iki ülke ekonomisi arasında ilişkilerin geliştirilmesi doğrultusunda önemli adımlar atıldı. Türk iş adamları Japonya’ya gitti, Japonlar Türkiye’ye geldiler ve ortaklıklar kuruldu. Özal’dan sonra Japonya oldukça ihmal edildiyse de şu andaki hükümetin yaklaşımı olumlu bir tablo çiziyor.
       
TÜRKİYE’DEKİ JAPON SERMAYESİ
       Toyota, Honda, Isuzu, Bridgestone, Mitsui, Sumimoto ve Marubeni, hepimizin yakından tanıdığı Japon firmaları. Bunlar, Türkiye’de yatırım yapmış olan Japon sanayi devlerinden sadece birkaçı. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre Türkiye’de 62 adet Japon ortaklı firma bulunuyor. Sermayelerinin toplamı 392.5 trilyon TL olan bu firmalardaki toplam Japon sermayesi ise 337.3 trilyon TL. Türkiye’deki yabancı sermayenin ülkelere göre dağılında Japonya sekizinci sırada bulunuyor.
       Japon sermayesi, 1987’den sonra Türkiye’ye gelmeye başladı, ancak 1990’ların ikinci yarısından itibaren hızı kesildi. Bunun sebebi Japon ekonomisinin içinde bulunduğu durgunlukla beraber Türkiye’nin de yatırım ortamı açısından Japon firmalarının beklentilerine uygun şartları sunamaması olarak özetlenebilir. Japon Dış Ticaret Organizasyonu JETRO’nun Türkiye’de faal gösteren Japon şirketleri arasında yapmış olduğu araştırmanın sonuçlarına göre, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık, yapısal reformların yetersizliği, bürokratik engeller, mevzuatın ve prosedürlerin karmaşık yapısı, yeterli derecede şeffaflığın mevcut olmayışı ve altyapı eksikliği, Japon sermayesinin Türkiye’ye gelmesini zorlaştıran faktörlerin başlıcaları.
       Türkiye’deki Japon sermayesinin en önemli özelliği, yatırımlarını yaparken Japon firmalarının amaçlarının iç pazarda pay edinmek ya da ucuz maliyetten faydalanmaktan çok bölge ülkelerine ihracatı artırmak ve Türkiye’den bölgesel bir üretim üssü olarak faydalanmak olduğudur. Bu durum özellikle otomotiv sektöründeki firmalar için geçerli. Türkiye’de üretilen araçlar, Avrupa Birliği’ne, Doğu Avrupa’ya ve Ortadoğu’ya ihraç ediliyor.
       Türkiye’ye daha fazla Japon yatırımının çekilmesi sayesinde hem yabancı sermaye girişi hem de ihracat artışı açısından olumlu gelişmeler yaşanabilir. Şu anda Türkiye’deki Japon yatırımı oldukça yetersiz olsa da, Türk ekonomisindeki olumlu gelişmeler nedeniyle orta ve uzun vadede bir artış yaşanması mümkündür. Daha sağlıklı bir ekonomi ve daha iyi bir yatırım ortamı sayesinde Türkiye, Avrupa ile Asya arasındaki stratejik konumu, genç ve dinamik nüfusu ve AB ile olan Gümrük Birliği gibi avantajlarını da daha etkili kullanabilecek ve daha fazla Japon yatırımı çekebilecektir.
       
İŞBİRLİĞİ İMKANLARI
       Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ziyaretinde dile getirildiği ve Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinde de yüksek ihtimalle gündeme getirileceği gibi iki ülke arasında ekonomik işbirliği anlamında en büyük potansiyeli arz eden sektör, bilişim teknolojileri (BT) sektörüdür. Japonya, halihazırda BT alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi ve bu alanda yeni atılımlar yapmayı planlıyor.
       Türkiye ise iyi eğitim almış genç bir nüfusa sahip ve aynı zamanda da Avrupa pazarlarına açılan bir kapı durumunda. Her iki ülkenin sahip olduğu ve birbirlerini tamamlayıcı özelliğe sahip olan avantajların değerlendirilmesi ve bir güçbirlği oluşturulması durumunda Türkiye, Japonya’ya öncelikle yazılım alanında destek sağlayabilir ve bir Ar-Ge üssü olarak çalışabilir. Bu sayede Japonya ihtiyaç duyduğu insan gücü kaynağına ulaştığı gibi Avrupa’nın BT pazarlarına da rahatlıkla girebilecektir. Türkiye açısından ise özellikle Japon kaynaklı finansman ve know-how büyük bir getiri sağlayacaktır. Ayrıca BT alanında eğitim almış, ancak iş imkanları kısıtlı olduğu için atıl durumda bekleyen veya başka sektörlere geçmek zorunluluğunu hisseden binlerce Türk gencinin de önü açılmış olacaktır.
       İşbirliğine gidilmesinde fayda görülen diğer bir alan da turizm. Ülkemizin her köşesinde, yılın her mevsiminde Japon turistlere rastlamak mümkün. Ancak, eldeki istatistikler Türkiye’ye gelen Japon turist sayısının mevcut potansiyeli yansıtmadığını gösteriyor.
       Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre 2002 yılında Türkiye’yi 94,514 Japon turist ziyaret etmişken bu rakam 2003’de 67,812’ye inmiş. Bunun sebebi de tabii ki Irak Savaşı. Ancak, savaşın etkisi gözardı edilse bile Japonya’dan her yıl 17 milyon kişinin turizm amaçlı olarak yurtdışına çıkış yaptığı düşünülürse bu rakamlar gerçekten de oldukça düşük. Türkiye’yi daha fazla Japon turistin ziyaret etmesini sağlamak için tanıtımın daha iyi yapılmasıyla birlikte turizm tesislerinin Japon standartlarına uygun şekilde hizmet vermesini sağlamak da gerekiyor. Bu alanda da Japon firmalarıyla işbirliği yapılabilir ve ortak projeler geliştirilerek Japon turistinin beklentilerine uygun tesisler ve hizmetler geliştirilebilir.
       Bu alanda sevindirici bir gelişme de İstanbul’da geçen yılın Kasım ayında meydana gelen terör olaylarından sonra Japon Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’ye ziyaret konusunda getirmiş olduğu resmi uyarının 2 Nisan 2004 tarihiyle kaldırılması oldu.
       
ÜÇÜNCÜ ÜLKELERDE İŞBİRLİĞİ
       Türk ve Japon firmalarının sahip oldukları ve birbirlerini tamamlayan özelliklerin kullanılmasıyla üçüncü ülkelerde ortak projeler geliştirilebilir. Bu işbirliği için en uygun ülkeler ise Rusya Federasyonu da dahil olmak üzere eski Sovyet Cumhuriyetleri olarak görülüyor. Türk firmalarının ve özellikle de inşaat firmalarının bu bölgede uzun yıllara dayanan tecrübeleri var.
       Bölgeyi çok iyi tanıyor ve buralarda büyük projeler gerçekleştiriyorlar. Japon firmaları ise Türk firmalarında olmayan finansman kaynaklarına ve teknolojiye sahipler. Bu özelliklerin bir araya getirilmesi durumunda büyük işlere imza atılabilir. Halihazırda gerçekleştirilmiş olan ortak projeler var ama sayısı yetersiz.
       Dışişleri Bakanı Gül’ün, Japonya ziyareti kapsamında Japon meslekdaşı Yoriko Kawaguchi ile yapmış olduğu görüşmede gündeme getirilen bir konu da Irak’ta işbirliği idi. Japonya, Irak’ın imarı için toplam 5 milyar dolara yakın bir kaynak ayırmış durumda. Gül ile Kawaguchi’nin görüşmesinde ağırlıklı olarak inşaat sektörü üzerinde duruldu ama Türkiye’nin Irak’la komşu olduğu düşünülürse Türk firmalarının Irak’ta iş yapacak olan Japon firmalarına tedarikçi olması da öngörülebilir.
       Ancak, Irak’ta işbirliği yapabilmek için öncelikle Irak’daki şiddetin sona ermesi gerekiyor. Bilindiği gibi, geçtiğimiz hafta Irak’ta çalışan üç Japon vatandaşı Irak’ta rehin alındı ve bu kişilerin boyunlarına bıçak dayanmış haldeki görüntüleri tüm dünya televizyonlarına yansıdı.
       Irak’ta durum gittikçe kötüye gidiyor. Japon Hükümeti, toplam sayısı 1,000’i bulan askerlerini geri çekmeyeceğini açıkladı, halk ise tepkili. Durum böyle iken “Irak’ta beraber iş yapalım” demenin ne kadar yerinde olduğu tartışılır. Bir ülkede iş yapabilmek için öncelikle o işi yapacak kişilerin can güvenliklerinin temin edilmesi gerekiyor. Irak’ta bu şu anda mümkün değil. Ancak uzun vadede Irak’ın imarı kapsamında ortak projeler geliştirilebilir.
       
TİCARETİMİZ İTHALAT AĞIRLIKLI
       DİE verilerine göre Türkiye, 2003 yılında Japonya’ya 156.2 milyon dolarlık ihracat yapmış, bu ülkeden yapılan ithalat ise 1.9 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Türkiye aleyhine muazzam bir açık söz konusu ve bu açık gittikçe de büyüyor. 15 yıl öncesine göre Türkiye’nin Japonya’ya ihracatı yüzde 25 azalırken, ithalatı ise yüzde 245 oranında artmış. İhracatımızın bu derecede düşük seviyede kalmasının en büyük sebebi Japonya’nın ithalatında çok yüksek ve uluslararası normların üzerinde bazı standartlar araması.
       Türk üreticisi bu normlara ulaşıp Japon pazarına girmeyi başaramıyor. Bununla beraber Çin ve Güneydoğu Asya ülkeleri gibi Japon yatırımlarının oldukça yüksek olduğu ülkelerden Japonya’ya yapılan ihracat var ve bu ihracatın rekabet gücü karşısında durabilmek mümkün olamıyor. Tabii coğrafi uzaklık ve dolayısıyla yüksek nakliyat giderleri ile Japon tüketicisinin tercih farklılıklarını da olumsuz faktörler olarak göz önünde bulundurmak lazım. Durum ümitsiz değil; Japon tüketicisine istedikleri standartlarda ürünler sunarak, Japon ortaklarla çalışarak ve üretimi Çin’de ya da benzer avantajlara sahip bölgedeki başka bir ülkede yaparak Japonya’ya ihracatı artırmak mümkün. Ama yine de ihracatımızın, ithalatımızı yakalaması yakın gelecekte olası gözükmüyor.
       Sonuç olarak, Türkiye’nin Japonya olan ticari ve ekonomik ilişkilerinin yeterli seviyede olmadığını söyleyebiliriz. Yeniden yükselen güneş, Türkiye’ye tam olarak ışık vermiyor.
        Ancak, son dönemlerde yapılan resmi ziyaretler ve bu ziyaretlerin geniş iş adamları heyetleriyle beraber gerçekleştirilmesi, ilişkilerin canlandırılması ve geliştirilmesi yolunda çok önemli adımlar. Gerek hükümetin, gerekse özel sektörün hatırından hiçbir zaman çıkartmaması gereken bir gerçek var ki o da Japonya’nın dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olduğu.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları