| | | | Oysa girişimcilik son dönemin en ilgi çeken konusu… Yarışmalar, kongreler, seminerler, girişimci fikirlerini değerlendirmek isteyen kurumlar “girişimcileri” dört bir yandan sarmış durumda. “Gelin girişim fikirlerinizi değerlendirelim” diye kucak açmışlar sanki.
Peki iş bu kadar basit mi? Yani sizin bir girişim fikriniz var ve üstelik de bu ülkemizde bugüne kadar pek işlenmemiş. Ve hatta yaptığınız araştırmalar geleceğinin de ışıldadığını gösteriyor. Ama ufacık bir “duygusal” sorununuz var, o da sermayenizin olmaması. İşte böyle bir tablo karşısında ne yaparsınız?
İki yoldan birini seçersiniz.
Birinci yol, sermaye aramaktır. Ararsınız da bulabilir misiniz? Orası biraz karışık ve de yürek isteyen bir konu. Ama “girişimci cesurdur, girişimci riski göze alır” tarifine uygunsanız zaten siz bankanın kapısından adımınızı çoktan atmışsınızdır. Ve teminat göstereceğiniz ne varsa ortaya dökülmüş ve işe başlamak için gerekli sermayeyi de temin etmişsinizdir. Ee artık gerisi size kalmış, yolunuz açık olsun…
Ama bu arada, piyasaya yeni girecek bir ürün veya hizmetin kamuoyuna anlatılmasının ne kadar zor olacağını da unutmayın. Ayrıca, sizin piyasaya çıkmanızla birlikte, bu boş alanı değerlendirmek isteyenlerin mantar gibi biteceğini ve onlarla baş etmek için artı sermayelere ihtiyaç duyacağınızı da…
FİKİRLERİNE ORTAK ARAYANLAR
İkinci yol, daha temkinli ve zaten bankadan bile kredi alma ihtimali pek olmayan en değerli şeyi “girişim fikri” olanların izlediği yoldur. Bu tür girişimciler de, “fikirlerine” ortak ararlar…
Ama en çok da bunlar zarar görürler. Çünkü ülkemizin suyundan mıdır, havasından mıdır bilinmez, fikrinize ortak arama döneminde çaldıkları kapılardan karşılarına çıkanlar da “nedense aklın yolu birdir” misali aynı şeyi düşünmüştür ve hatta düşünmekle kalmayıp başlamıştır bile. Ya da girişimciyi dinleyip “yönetimle bir değerlendirme yapalım, biz sizi ararız” derler, ama girişimciyi aramak yerine, o fikri (esinlenmeyle şekillendirerek) kendileri hayata geçirmeyi daha uygun bulurlar. Fikrine ortak arayan girişimci de, telefonunun çalmasını beklerken, fikrinin hayata geçirilmesine seyirci oluverir.
Şimde abarttığımı düşünebilirsiniz ve hatta o kadar da olmaz dediğinizi duyar gibiyim.
Ya bu ülkede fikri mülkiyet hakları yok mu, ya patent yasası yok mu? Var da “son kullanma tarihi” geçmiş cinsten, yenisi de bekliyoruz. Bildiğimiz kadarıyla, Yatırım ortamının iyileştirilmesi kapsamında oluşturulan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu
Patent ve Marka Vekilleri Birliği Yasası, Türkiye İlaç Kurumu Kuruluş Kanun tasarısı, Sektörel Lisanslar ve Telif Hakları Kurumu kanun tasarısı ve diğerleri üzerinde çalışıyordu. Araya seçim girmesi bir şeyleri ertelemiş bile olsa, yasalar çıkacaktır. Tabii yasa çıkması ile her şeyin tozpembe olacağını söylemek mümkün olmuyor biliyorsunuz. Önemli olan uygulama. Hep uygulama safhasında sorun çıkmıyor mu zaten. Bir de hakkımızı mahkeme kapılarında arama inatçısı (inatçısı diyorum, çünkü bir davanın sonuçlanması için yıllarca beklemek gerekiyor) olmamamız da, birçok şey gibi girişimcilikte de “ruhumuzu” törpülüyor.
Bütün bunları niye mi yazdım? Çünkü e-girişimci olarak bu kaygıları yaşıyorum. Çünkü hemen her gün konuştuğum girişimcilerden benzer sorunları dinliyorum. Çünkü, Türkiye’de girişimcilik fikrine sahip olan kişilerin en büyük sorununun “güven” ve ” sermaye yetersizliği” olduğunun unutulmaması gerektiği düşünüyorum. Çünkü, güven” sorununun çözülmemesi ve fikir hakların AB normlarında güvence altına alınması gerçekleşmediği sürece, “gerçek girişimcilerin” yerine, “sahte girişimcilerin” iş dünyasında hakimiyetinin her geçen gün artacağını hatırlatmak istiyorum.
Çünkü son zamanların “star” yarışmalarından sonra en çok konuşulan konusu “girişimcilik” üzerine yapılacak kongre veya yarışmalarda, birilerinin de bu konuya dikkat çekmesini istiyorum. Girişimci fikirlerimizi “güvenle” paylaşabileceğimiz günler dileğiyle.
Bu arada bir not: “TÜSİAD Girişimcilik Kongresi” projesini üstlenen halkla ilişkiler firmasıyla da konuyu paylaşmak istedim ama, bizi bizden daha iyi bilen yabancı konuşmacıları (yok yok onlar Avrupa’da bu işlerin nasıl işlediğini anlatacaklar, yoksa biz yabancı hayranı falan değiliz) planlamakla çok yoğun olduklarından, ne yazik ki, yerli girişimciye vakit ayıramadılar. | |
Ayşe Işınbark: Mor inek ve e-teşebbüs
Bankaların kara tahtaları siliniyor
