Home page
Haber Menüsü


Cesaretin Var mı Aşka?
(Jeux d’enfants)
 
‘Cesaretin Var mı Aşka?’, Amelie’nin büyülü dünyasından fırlamış, görkemli bir aşk hikayesi. Hikayenin kahramanları, Julien ve Sophie birbirleri için yaratılmış iki küçük çocuk.  
   
 
 
   
NTV-MSNBC
 
    26 Mart 2004 —  Julien’in annesi kanser, ölmek üzere. Sophie ise göçmenliğin zorluğu ile başa çıkmaya çalışıyor. Sophie ve Julien cesaret üzerine kurulu bir oyunla, arkadaş olmak üzereler.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
       Oyunun kuralı çok basit; sırasıyla her biri, ötekine cesaret gerektiren zorlu görevler veriyor. Bu görevler arasında sınava sütyenle gitmek de var, okulun en sert çocuğunu tokatlamak da. Julien ve Sophie bu kışkırtıcı oyunu zamanla hayatın ta kendisi haline getiriyorlar.


        Aradan geçen zaman, ikilinin arasına giren insanlar, kızgınlıklar ve hayal kırıklıkları hepsi oyunun aşılması gereken engellerine dönüşüyor. Julien ve Sophie’nin aralarında hayalgücünün sınırlarını zorlayan bir aşk yaratan bu oyun, maalesef aynı zamanada ikilinin birbirlerine kavuşmalarını da engelliyor.
       Şimdi bu iki genç aşığın önündeki son ve en zorlu görev, aşklarını yaratan bu yıkıcı oyunla başa çıkarak bir arada olmayı öğrenmek ...


       
YÖNETMEN SAMUEL’LE FİLM ÜZERİNE
* Kariyerinize grafiker olarak başladınız. Yönetmenliğe geçmenize ne sebep oldu?
       
Ben kendimi hiç bir zaman grafiker olarak görmedim. Liseden mezun olduktan sonra, sinema üzerine eğitim aldım. Çizimim iyi olduğu için grafikerliğe başladım ama bu para kazanmak için yaptığım bir işti. Pizza dağıtmaktan ya da bir caféde garsonluk yapmaktan çok da farklı değildi. Her zaman sinemayla uğraşmak istedim. Yani buraya şans eseri gelmedim. Kendimi bildim bileli, çocukken bile hep hikayeler anlatmak isterdim. Bu yüzden senaryolar ve öyküler yazmaya başladım. Ayrıca film yaparak, grafikten uzaklaştığımı da düşünmüyorum. Özellikle de “Jeux d’Enfants” gibi grafik bir evrene sahip olan bir film yaptıktan sonra… Dekorların ve geri kalan her şeyin çizimlerini ben yaptım ayrıca bütün storyboardları da ben çizdim.
       
* Filme finansman bulmak çok zor oldu mu?
       İlk kısa filmlerimi yaparken, bu konuda çok daha fazla zorlanmıştım. Sonra benim kadar coşkulu bir insan olan yapımcım Christophe Rossignon ile tanıştım ve o da öyküyü okur okumaz sevdi. Onunla tanışmadan önce ona bir özet göndermiştim ve o da benden senaryonun tamamını istedi. Daha sonra arayıp benimle tanışmak istedi. Daha ilk buluşmamızda hemen hemen her şey kesinleşmişti. Pek çok ortak noktamız vardı ve ayrılırken onu uzun zamandır tanıdığıma dair bir his ile doluydum.
       
* Neden bu kadar romantik bir aşk hikayesini anlatmayı tercih ettiniz?
       Hikayenin tamamı aklıma, bir akşamüstü bir animasyon üzerinde çalışırken geldi. Karakterleri ve önemli sahneleri yerine oturtmuştum. Aşktan, oyunlardan, ve sonsuz bir çocukluk sürecinden bahsetmek istediğimi biliyordum. Ayrıca şiirsel ve karamsar bir şey olsun istiyordum. Senaryoyu tamamlamadan önce öyküyle iki sene kadar uğraştım. Öykü aklıma birden geldi ve hemen yazmaya başladım. Çünkü öykü bana gelmeden önce içerlerde biryerlerde olgunlaşmıştı. İlk versiyonu yazmak için bir ay harcadım ve ardından 25 farklı versiyon daha yazdım. Bütün bunlar iki yılımı aldı.
       
* Filmin bütün senaryosunu bir akşamüstünde düşündüğünüzü söylüyorsunuz, peki ama bu hikayeyi tetikleyen unsur neydi?
       Beni tetikleyen ne oldu bilmiyorum. Bir aşk hikayesi olması gerektiği açıktı çünkü, o dönemde benim ihtiyacım olan şey buydu. O zaman neden bu aşk hikayesi aynı zamanda hem bu kadar karışık hem de romantik diyebilirsiniz. Ben hiç bir zaman sıradan öykülere film yapmayı istemedim. Hep olağanüstü, sıradışı şeyler anlatmak istedim. İki hedefim vardı; birincisi karakterlerinin kaderlerinin içine hapsolduğu bir trajediyi bir komediye uyarlamaktı, ikinci ise her sahnenin kendi başına bir film olduğu bir film yapmaktı.
       
* Nelerden etkilendiniz?
       Senaryonun yazım aşamasında, aynı şeyi yapma isteği duymadan sinematografik referanslar kullandım. Trainspotting ve Fight Club’ın hızlı temposunu ve küstahlığını sağlamak istedim. Ayrıca Marry Poppins’deki gibi bir peri masalı hissi uyandırmak istedim. Bütün bunları bir aşk masalının hizmetine sunmak istedim.
       
* Sizi başroller için Guillaume Canet ve Marion Cotillard’ı seçmeye iten şey ne oldu?
       Benim hayal kurmamı sağlayacak ve filmin kahramanlarıyla etkileşime geçebilecek iki oyuncuya ihityacım vardı. Guillaume’ın çok hareketli, dokunaklı bir performans sergileyeceğinden ve aynı zamanda da kendi akıcılığını ve canlılığını da beraberinde getireceğinden emindim. Ayrıca daha önce hiç bir romantik filmde rol almamıştı. Ona senaryoyu gönderdiğim zaman hemen kabul etti. Marion için ise işler farklıydı. Sophie rölü için büyük bir seçme düzenledik. Marion gördüğüm ilk ya da ikinci kişiydi. Daha sonra diğer aktrislerle de görüştük ama aklımda sadece Marion vardı. Guillaume ile birlikte deneme çekimleri yaptık ve bu rolü oynayabilecek tek aktrisin o olduğundan tamamen emin olduk.
       
* Peki, Julien ve Sophie’nin çocukluklarını oynayacak çocuk oyuncuları nasıl seçtiniz?
       Çocuklar filmin üçte birlik bir bölümünde yer alıyorlar bu yüzden hareketli, dokunaklı ve anı zamanda eğlenceli olmaları şarttı. Oyuncu seçimi, filmin çekiminden bir sene önce başladı ve tam bir maceraydı. Bu iş için kurduğum bir ekip vardı. Bu ekip, çocuk dergilerine, spor klüplerine, okullara ve daha bir çok yere bu konuyla ilgili ilanlar dağıttı. 3000 - 4000 arası başvuru oldu. Düzenlediğimiz çalışma gruplarında ve çekimlerde yaklaşık 250 çocukla tanıştım ve bu sürecin sonunda bu çocukların da sadece otuzda biri son aşamaya gelebildi. Daha sonra aralarından iki tanesini seçmek üzere bu sayıyı altıya indirdim. Joséphine Lebas-Joly beni çok etkiledi, kendi yaşına göre bir profesyoneldi. Thibault Verhaeghe’nin hiç tecrübesi yoktu ama doğal bir yeteneği vardı. Çok tatlı, dinamik ve etkileyici bir çocuktu.
       
* Karakterlerinizin çocuk kalma isteklerinizi nasıl açıklıyorsunuz?
       Onların Amerikalılar’ın deyişiyle Peter Pan sendromundan muzdarip olduklarını düşünmüyorum. Sonsuza kadar çocuk kalmıyorlar. Hayata atılıyorlar. Çocukluklarında geçen son sahneyle filmin son sahneleri arasında anlatılanlar, aşkın dolambaçlı yolları. Çocukluklarında yaşadıkları şeyle yetişkinken yaşadıkları şeyler aynı.
       
* Bize çok romantik bir aşkın görüntüsünü sapkınlık ve yok edici bir oyunla birlikte sunuyorsunuz…
       Sembolik anlatıma sahip bir film yaptım. Aşık olduklarını kabul etmemek için sürekli engeller bulan iki insana dair bir romantik komedi. Hikayeleri aşkla ölümün içiçe geçtiği türden büyük bir sonla noktalanıyor. Bu olgunluk ve aşka dair temel bir arayış. Julien ve Sophie’nin hedefleri her zaman mutlu ve birlikte olmak, ölürken bile. Sonuç olarak, aşklarını sonsuz ve sıradışı bir şekilde yaşamayı başarıyorlar.
       
* “Jeux d’Enfants” görsel evreni çok güçlü bir film. Estetik olarak neleri öne çıkarttınız?
       Bu görsel zenginlik senaryoda zaten vardı: efektler, uçan kamera, renklerin kullanımı. İstediğim dekorları çizdim ve daha sonra bunlar dekorasyon bölümü tarafından gerçeğe dönüştürüldü. Yaptığım storyboard, film çekimi boyunca bizim kılavuzumuz oldu. “Jeux d’Enfants” grafik açıdan çok başarılı bir film. Karakterlerin çocukluğu için daha yapay, kitch ve kendimi çocukluğumdan hatırladıklarıma benzer renkler kullandım. Sonra, şehir ailevi bir boyuttan, insanüstü bir boyuta geçiyor. Ama daha saf, ve temiz, hatta Zen’e kaçan bir tarafı veya tasarımı da kullandım. Böyle bir görsel zenginlik içinde karakterlerimin duygularını vurgulayabilmek de çok önemliydi.
       
* Dekorasyonlar çok önemliler değil mi, hem zamanın ötesinde hem de evrenseller…
       Evet. Ben bir masal anlatmak istedim. Bu yüzden de değişik ve sürrealist bir boyuta ihtiyacım vardı. Filmin büyük bölümünü Brüksel ve Liege arasında çektim. Filmi başka herhangi bir yerde çekebileceğimi hiç sanmıyorum. Keşfettiğim ilk dekor, Julien’in ayrıksı çocukluğuna dairdi. Oraya vardığım zaman Burton ve Tati’nin aradığım yönlerini orada görmüştüm.
       
       
GENÇ OYUNCU GUILLAUME CANET
       “Beach - Kumsal” filminde tanıdığımız Guillaume Canet Fransa’nın en bilinen genç oyuncularından birisi. Canet 2002 yılında “Mon Idole” ile birlikte yönetmenlik koltuğunda da kamera önünde olduğu kadar başarılı olabileceğini kanıtladı. Genç oyuncu ve yönetmen “Jeux D’enfant - Cesaretin Var mı Aşka” ile ilgili soruları cevaplıyor.
       
* “Cesaretin Var mı Aşka?” filminde rol almayı kabul etmenizin sebepleri neydi?
       Öncelikle yönetmenin kendisi: Yann Samuel. Yann yaptığımız ilk görüşmede, filmdeki karakteri beni düşünerek yazdığını söyledi. Sanırım bu her oyuncunun başını döndürecek cinsten bir cümle. Senaryodaki o büyüleyici naiflik, beni projeye hem çok yaklaştıran, hem de uzaklaştıran bir unsur oldu. Yann’ın sinemasının görsel yanı beni çok etkiledi. Aynı zamanda hem şiirsel hem de büyüleyici atmosferi var “Jeux D’enfants”ın.
       
* Julien karakterine sizi bağlayan neydi?
       Sanırım karakterin geçirdiği evrim. Julien karakteri benim yeteneğimi sınamama olanak sağlayacak derecede karmaşıktı. Julien filmin başından sonuna olgunlaşan, değişen ve çokça da hata yapan bir karakter. Bu tür rolleri oynamak hep çok eğlenceli olmuştur. Julien karakteri hayatının büyük kısmını sevgiyi arayarak geçirmişti, işte bu yüzden Julien’e karşı bir yakınlık duydum.
       
* Bu role nasıl hazırlandınız?
       Tüm diğer rollerime hazırlandığım gibi, bu role de içgüdülerimi kullanarak hazırlandım. Yann’la karakterin dinamikleri üzerine çalıştık. Julien 30 yaşındayken bile 15 yaşındaymış gibi davranan bir karakter olmalıydı.
       
* Marion Cotillard’la çalışmak nasıl bir duyguydu?
       Son derece keyif aldık. Marion’la rollerimize karşı tutumumuz çok benzerdi. O da, ben de Yann’dan karakterlerimizle ilgili daha fazla bilgi bekliyorduk. Role hazırlanırken birbirimize çok yardımcı olduk. Sonuçta tüm bu çalışma, performansımıza yansıdı.
       
* Hem bir oyuncu, hem de bir izleyici olarak siz de Julien’le Sophie’nin birlikte olmasını mı istiyordunuz?
       Onların beraber olmamak için bu kadar uğraşmalarını görmek ister istemez sinir bozucu bir duruma dönüşüyor zamanla. Ama sanırım her ikisini de bu kadar zor kılan esas şey, aşkın büyüsünü korumaya çalışma çabası, sıradanlığa yenik düşmeme çabası. Bu ikisinin oyunu, bir nevi Romeo ve Juliet hikayesi.
       
* Julien’le Sophie’nin yetişkinler arasına karışmama konusundaki inadı hakkında ne düşünüyorsunuz?
       Bence Yann Samuel’de tam olarak böyle biri. Bir türlü büyüdüğünü kabul etmeyen koca bir çocuk...
       
* Film sizi çocukluğunuza yakınlaştırdı mı?
       Evet. Julien’in çocukluğunu canlandıracak çocuk oyuncuyu ararken, benim çocukluk fotoğraflarımı kullandık. O fotoğrafların üzerinden geçmek ilginçti. Julien’in ilk gençlik yıllarını oynadığım dönemde ise kendi delikanlılık zamanlarımı anımsadım.


       
AKTRİS MARION COTILLARD
       Taxi serisinden hatırlayabileceğiniz Marion Cotillard, Fransa’da oyunculuğu ile ün salmış bir ailenin en küçük ferdi. Yetenekli aktrisi yakın zamanda ülkemizde de gösterilecek olan Tim Burton filmi “Big Fish”de de izleme şansı bulacağız.
       
* Sizi Sophie rolüne çeken şey neydi?
       Les Jolies Choses’den sonra romantik bir komedide rol almak istiyordum. Pek çok senaryo okudum ama hiçbirisi kafamdaki projeye yakın bir şey değildi. Bir gün ansızın “Jeux D’enfants”ı keşfettim. Kendime ‘işte beklediğin film bu’ dediğimi anımsıyorum. Hikayeye de, kafayı sıyırmış karakterlere de aşık oldum. Hayat boyu süren bu delilik durumu çok hoşuma gitti.
       
* Sophie karakterini canlandırırken neyi temel aldınız?
       Hep Sophie gibi birisini canlandırmak istemiştim. Son derece sıradışı ama yine de normal birisi Sophie. Daha önce canlandırdığım karakterler gibi korkunç trajik bir geçmişi yok, uyuşturucu kullanmıyor.... Hayatla barışık, enerjik bir karakter. Role hazırlanırken Guillaume ile beraber uzun süre çalıştık, aramızda derin bir dostluk gelişti. Sette bu kadar güldüğüm başka bir film daha hatırlamıyorum.
       
* Sophie’nin çocukluğunu oynayan küçük oyuncuyu izlerken neler hissettiniz?
       Sophie’nin çocukluğunu oynayacak çocuk oyuncuların fotoğraflarını bana getirdiklerinde küçük dilimi yutacaktım. İçlerinden bir kısmının resimleri bana inanılmaz derecede benziyordu. Josephine’le benim aramdaysa böyle keskin bir benzerlik yoktu. Esas benzerlik Josephine’in mimiklerinde, vücut dilinde gizliydi. Josephine’e ve tabiki Julien’in çocukluğunu canlandıran Thibault’a teşekkür etmeliyiz. İşleri bizim için o kadar kolaylaştırdılar ki, onların bıraktığı yerde yürümek ‘kırmızı halı’ üstünde yürümeye benziyordu.
       
* Özel efekt gerektiren pek çok sahne çekmeniz gerekti. Bu sahneler sizi zorladı mı?
       Evet gerçekten bazı sahneleri çekmek çok zahmetliydi. Özellikle de gecelerce yapay bir yağmurun altında ıslanmak ve üzerinize sıvı beton dökülürken oynamaya çalışmak yer yer hepimizi çok zorladı.
       
* Film sizi kendi çocuk tarafınızla yüzleşmeye zorladı mı?
       Kesinlikle evet. Ben kendi çocuk tarafımdan aslında hiçbir zaman çok kopmadım ama bu film beni o kısmımla daha derin bir ilişki kurmaya zorladı. Benim de Julien ve Sophie gibi delişmen bir karakterim var ama ben asla onlar kadar radikal olmadım.
       
* Julien ve Sophie’nin büyümeme inatlarını neye bağlıyorsunuz?
       Her ikisi de çocuk kalmak konusunda kendilerinden eminler, bununla ilgili bir sorunları yok. Ailelerinin ya da okullarının onlara sürdüğü yaşam modelleri onlar için yeterli değil. Onlar da kendi dünyalarını yaratıp onun haricindekileri istedikleri gibi algılamayı seçiyorlar.
       
* Yann Samuel’in “Aşkın takıntılı ve yıkıcı bir oyun olduğu” yönündeki tespitine katılıyor musunuz?
       Hayır. Bence Sophie ve Julien kendilerini sıradan bir hayatın içine hapsedecek bir yaşamdan kaçınmaya çalışıyorlar. Böyle bir hayatın kendilerini yıkması yerine onlar hayatın kendisini yıkmayı tercih ediyorlar.
       
       Filmin Künyesi
       Yönetmen: Yann Samuell
       Senaryo: Yann Samuell,Jacky Cukier
       Görüntü Yönetmeni: Antoine Roch
       Kurgu: Andrea Sedlackova
       Yapımcı: Christophe Rossignon
       Yapım yılı ve ülkesi: 2003, Fransa
       Tür: Romantik-Komedi
       Süre: 93 dk.
       Dağıtımcı: Bir Film
       
       Oyuncular:
       Guillaume Canet (Julien)
       Marion Cotillard (Sophie)
       Thibault Verhaeghe (8 yaş. Julien)
       Josephine Lebas-Joly (8 yaş. Sophie)
       
       Resmi web sitesi:
       www.ideefixe.com/cesaretinvarmi/
       
       
       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları