Home page
Haber Menüsü


Japonya yüksek gelir düzeyi yanında, tüketicilerin lüks tüketime yoğunlaşmasıyla dikkat çekiyor. LVMH, Gucci gibi firmalar dünya genelinde en yüksek cirolarını Japonya'dan yapıyor.
Güneş yeniden yükseliyor
Japon ekonomisi 13 yıldır karanlığın içerisinde. Ancak son veriler, güneşin tekrar yükselmeye başladığını gösteriyor.
Altay Atlı
NTV-MSNBC
    29 Mart 2004—  Japonlar kendi ülkelerine “Nippon” derler. Bu isim “Yükselen Güneşin Ülkesi” anlamına geliyor ve beyaz zemin üzerine kırmızı bir daireden oluşan Japon bayrağı da güneşi simgeliyor. Bu bayrak ve “Yükselen Güneş” kavramı belki de en güzel şekilde Japon ekonomisini simgeliyor.  

   
 
       
   
MSNBC News Altay Atlı: Dev uyandı, dünyayı sallıyor - 3
MSNBC News Murat Başboğa: Kültür ihracında sıra Japonya'da

MSNBC News Japonya'da üretim yüzde 3.4 arttı
MSNBC News IMF Japonya büyüme tahminini % 3'e yükseltti
MSNBC News Japonya büyümede sürpriz yaptı: % 7.1
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


       Ülkenin tarihini incelediğimizde Japon ekonomisinin dönem dönem büyük çöküşlere uğradığını, ancak bu çöküşlerden sonra güneşin tekrar yükselerek Japonya’nın tekrar bir “ekonomik güç” haline geldiğini görüyoruz.
       Her ülkenin ekonomisi inişler çıkışlar yaşar, ancak Japonya’da inişlerin de çıkışların da boyutu büyük olmuştur.
       Japon ekonomisinin yükselişi anlatılırken genellikle konuya 2. Dünya Savaşı sonrasından başlanır ve ülkenin kısa bir süre içerisinde nasıl kalkınarak dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldiği izah edilir. Ne var ki, Japon ekonomisini tam olarak anlayabilmek için daha gerilere gitmek gerekiyor.
       30 ve daha üstü yaşlarda olanlar 1980’lerin başlarında tüm Türkiye’yi tek kanallı televizyonlarımızın başına çivilemiş olan “Şogun” dizisini hatırlayacaklardır. Richard Chamberlain’in oynadığı “Anjin-san”, gerçek bir tarihi karakteri canlandırıyordu. 1600 yılında William Adams adındaki bir İngiliz denizcisi, içinde bulunduğu Hollanda gemisi Japonya açıklarında kaza geçirince mecburen bu ülkeye yerleşmiş ve kısa zamanda Şogun Tokugava İeyasu’nun sağ kolu olarak “samuray” ünvanını kazanmıştı. O dönemlerde Japonya, Batı ile tanışıyor, kapılarını İngiliz, Portekiz, Hollandalı ve İspanyol tüccarlara açıyordu.
       1634 yılında Japonya, dış dünyaya tüm kapılarını kapattı. Ülkede faaliyet gösteren tüccarların ve misyonerlerin ajan oldukları ve Avrupalıların istilası için hazırlık yaptıkları düşüncesiyle tüm yabancılar ülkeden sınırdışı edildiler ve kapılar yaklaşık 250 yıl boyunca kapalı kaldı. Bu dönemde Japon ekonomisi, tarıma dayalı olmakla birlikte ülkedeki hayat standartları ve teknoloji Batı’nın hiç de gerisinde değildi.
       Ne var ki, kapalı kapılar, 19. yüzyılda Sanayi Devrimi’nin Japonya’ya girmesine mani oldular. Bu dönemde Batı ülkeleri teknolojik açıdan Japonya’yı geride bıraksalar da, Japonya yine de dünyanın büyük güçlerinden birisi konumundaydı.
       Dünyanın en büyük şehirlerinden üç tanesi Japonya’da bulunuyor ve sadece Edo’da (bugünkü Tokyo) bir milyonun üzerinde nüfus yaşıyordu. Eğitim, kültür ve sanat açısından da Japonya dünyanın önde gelen ülkelerinden birisiydi.
       
ZORLA DA OLSA BATIYA AÇILMA
       Japonya, Sanayi Devrimi’ni yaşayamasa da ekonomik gelişimini sürdürdü. Bunun sonucu da Şogun’un açmadığı kapıların Çin’de olduğu gibi Batılılar tarafından zor kullanarak açılması oldu. 1853 yılının 8 Temmuz günü ABD Donanması’ndan Komodor Matthew Perry, dört savaş gemisiyle Edo Limanı’na demirledi ve toplarını şehre doğrultarak Japon pazarının Batı ile ticarete açılmasını talep etti.
       Perry’nin ziyaretini takip eden beş yıl içerisinde Japonya, başta ABD olmak üzere birçok ülkeyle diplomatik ilişkiler kurdu ve ticaret anlaşmaları imzaladı.
       Batı ile etkileşim, Japonya’da birçok dengeyi değiştirdi. 1868 yılında başlayan “Meiji Restorasyonu” sürecinde şogunluk kaldırılarak tekrar imparatorluk sistemine geçildi; Batı’nın hukuk sitemi ve kurumları benimsendi ve hepsinden de önemlisi feodal sistem kaldırıldı. Bu dönemde gerçekleştirilen reformların ekonomiye yansımasını, tarihsel istatistiklerde de görebiliriz. Japon GSYİH’si Restorasyon’dan önceki 50 yıl içerisinde sağlamış olduğu büyümeyi, Restorasyon’dan sonra 10 yıl içerisinde tekrarladı.
       1820 ile 1870 arasında yılda ortalama yüzde 0.41 oranında büyüyen Japon ekonomisi, 1870’den sonra 1. Dünya Savaşına kadar olan dönemde, bu dönemin önemli bir kısmını Rusya ve Çin’le savaşarak geçirmesine rağmen, yüzde 2.44’lük bir ortalama büyüme oranı tutturdu.
       Japonya, 1. Dünya Savaşı’ndan galip çıkan devletler arasındaydı. Ancak savaş sonrası yıllarda tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik buhran, Japonya’yı da vurdu. Güneşin tekrar yükselmesi uzun sürmedi. 1930 yılında yüzde 8 oranında küçülen Japon ekonomisi, ilerleyen yıllarda hızla toparlanmaya başladı ve 2. Dünya Savaşı’nın başladığı 1939 yılında 1. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1918 yılına göre 2.2 katı büyüklüğe ulaşmıştı. Bu dönemdeki büyümenin en önemli sebebi, Japonya’da askeri liderlerin yönetimde ağırlıklarını artırmaları ve Japonya’nın agresif ve genişlemeci bir tutuma girerek (Japonya, 1931’de Mançurya’yı ve 1937’de Çin’i işgal etti; 1936’da Nazi Almanyası ile bir pakt oluşturdu) ekonomisini de savaş hazırlığı sürecine sokmasıdır.
       2. Dünya Savaşı’nın Japonya için faturası, 3 milyon ölü, atom bombası ile yerle bir edilmiş iki şehir ve yüzde 50’ye yakın bir ekonomik küçülme oldu. Ülke, sanayi üretim kapasitesini ve altyapısı büyük ölçüde yitirmişti.
       Savaş sonrasında Japon ekonomisi süratli bir toparlanma sürecine girdi. 1952 yılına kadar Müttefiklerin yönetiminde kalan ve daha sonra hükümranlığını yeniden kazanan Japonya’nın kısa bir süre içerisinde savaşın yıkıntılarından dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden birisini yaratması, güneşin tekrar yükselmesi oldukça göz alıcıdır. Bu süreci dört bölümde inceleyebiliriz.
       1945-1953 dönemi, yaraların sarıldığı dönemdi. 1953 yılında Japon ekonomisi, savaş öncesindeki büyüklüğüne ulaştı. Bu dönemde sanayinin itici gücü, Kore Savaşı nedeniyle ABD’nin Silahlı Kuvvetleri tarafından verilen büyük ölçekli siparişler oldu. Bir yandan halkın acil ihtiyaçları giderilmeye çalışılırken, diğer yandan da modern bir ekonomik yapının temelleri atılmaya başlandı. Hükümetin uyguladığı ABD destekli mali ve parasal politikalar sayesinde ekonomi istikrarlı bir çizgiye oturdu ve yatırımların yapılabilmesi için gerekli zemin sağlanmış oldu.
       
JAPON MUCİZESİ
       1953’ten sonraki yirmi yıllık dönem ise “Japon Mucizesi” olarak adlandırılan hızlı büyüme dönemidir. Ortalama yıllık büyümenin yüzde 9.29 olduğu bu dönemde devlet, özel sektörle el ele vererek ihracata dayalı bir büyüme stratejisi benimsedi. Devlet imalat sanayii lehine kaynak tahsis etmek amacıyla piyasalara müdahale ediyor ve halkın tasarruf etmesini teşvik eden uygulamalar sayesinde de sanayi için ihtiyaç duyulan finansman kaynakları ucuz bir şekilde temin ediliyordu.
       Bu dönemde sanayi politikaları “Bebek endüstri” (infant industry) teorisi temel alınarak şekillendirildi. Buna göre Japonya’nın rekabet avantajına sahip olduğu sektörler belirlenerek, bu sektörlerin gelişip büyümelerini temin etmek amacıyla korumacı önlemler uygulandı. Bu önlemler daha çok tarife ve kota kısıtlamaları şeklindeydi. Bebek endüstri teorisi uyarınca söz konusu sektörler geliştikçe korumacı önlemler de azaltıldı. Örneğin otomotiv sektöründe 1960 yılında yüzde 40 olan tarife oranı, 1978 yılına kadar kademeli olarak sıfıra indirildi.
Tokyo, dünyanın nüfus yoğunluğu en yüksek kentlerinden biri olurken; evine ulaşmak isteyenlerin trafiği metrolarda yoğunluğa neden oluyor.
       Japonya’nın Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, bu süreç içerisinde bir nevi “orkestra şefi” rolünü oynadı. Firmaların rekabet güçlerini artırmak amacıyla aynı alanda faal olan firmaların birleşmesi teşvik edildi.
        Bununla beraber, “keiretsu” olarak anılan ve bir banka etrafında değişik sektörlerde faaliyet gösteren şirketleri bir araya getiren bizdeki holding benzeri oluşumlar da sanayinin gelişmesinde büyük rol oynadı. Bugün bu sistem Japonya’da ve birçok Doğu Asya ülkesinde sıkıntılar yaratmaktaysa da o dönemde aynı grup içerisindeki bir şirketin diğer bir şirketi finanse edebilmesi oldukça faydalı oldu.
       1973-1990 arasındaki dönem ise Japon ekonomisindeki hızlı büyümenin yavaşladığı dönemdir. Bir önceki dönemde Japonya, süratle yukarıya tırmanmıştı, bu dönemde ise yukarıdaki yerini sağlamlaştırdı. Japonya, artık sanayileşmiş bir ülkeydi. Japon malları tüm dünyada büyük talep görüyor ve ticaret fazlası da gittikçe artıyordu. Bu dönemin belirleyici olayları 1973 ve 1979 yıllarındaki petrol krizleri oldu. Enerji ihtiyacı için tamamen ithalata bağımlı olan Japonya, petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle fazla enerji girdisi gerektiren ağır sanayi dallarından çok yüksek teknoloji ürünlerinin imalatına yöneldi.
       
BALON EKONOMİSİ
       Bu dönemin diğer önemli bir özelliği de Yen’in sürekli olarak değer kazanmasıydı. 1949 ile 1971 yılları arasında 1 Dolar = 360 Yen olarak sabitlenmiş olan kur, daha sonra serbest bırakıldı.
       1980’li yıllara gelindiğinde ABD’nin ticaret açığı iyice büyümüştü ve ABD doların değerini düşürmek ve ticaret açığını azaltmak istiyordu. Bu amaçla 1985 yılında ABD, Fransa, Almanya, İngiltere ve Japonya arasında imzalanan Plaza Anlaşması ile Japonya, iç piyasasını yabancı mal ve hizmetlere açmayı, para politikalarını gevşetmeyi, mali politikaları bütçe açığını azaltmayı hedefleyecek şekilde belirlemeyi, Yen’in Japon ekonomisinin gerçek gücünü yansıtacak şekilde finans piyasalarının serbestleştirilmesini ve kredi piyasalarını büyüterek iç talebin artırılmasını kabul etti. Bu önlemlerin sonucunda Yen’in değeri 1988 yılında 1 dolar = 128 Yen’e kadar yükseldi. Krediler artırıldı, ancak bu krediler daha çok spekülatif amaçlı yatırımlara verildi.


       Hisse senedi ve gayri menkul piyasasında fiyatlar suni bir şekilde ve büyük bir süratle artmaya başlamış ve Japon ekonomisinde bir “balon” (bubble) oluşmuştu.
       Bu balon, 1990 yılında patladı ve Japon ekonomisi 2000’li yıllara kadar uzanan bir durgunluk dönemine girdi. Bu dönem, Japon ekonomisinin “kayıp yılları” olarak nitelendiriliyor. Nitekim, 1990’dan beri Japon GSYİH’sinin yıllık ortalama büyümesi yüzde 1’in üzerine çıkamadı. Alınan krediler ödenemeyince şirket iflasları arttı, 1990’da yüzde 2 olan işsizlik oranı 2003 yılında yüzde 5.5’e yükseldi.
       Japon ekonomisinin uzun süre durgunluk yaşamasının başlıca sebebi, ekonominin motoru olması gereken iç talebin bir türlü canlanamamasıdır. Hızlı büyümünde döneminde sanayinin finasnamnı için ihtiyaç duyulan tasarruflar, şu anda olumsuz bir etki yaratıyor. Halk, tüketim yerine tasarrufu tercih ediyor ve bu nedenle ekonominin motoru, benzinsiz kalıyor. Tüketim yerine tasarrufun tercih edilmesi de halkın duyduğu güvensizlik. İşsizliğin arttığı, bankacılık sisteminin içinde bulunduğu durumun düzeltilemediği, iç borçların oranının GSYİH’nin 140’ına ulaştığı bir ülkede bu güvensizliğin sebebini anlamak zor değil.
       Japon ekonomisi 13 yıldır karanlığın içerisinde. Ancak son veriler, güneşin tekrar yükselmeye başladığını gösteriyor. 2003 yılının son çeyreğinde Japon ekonomisi, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6.4’lük bir büyüme kaydetti. Bu oran, ABD için yüzde 4.1, İngiltere için yüzde 3.8, Euro bölgesi için ise sadece yüzde 1.2.
       Japon ekonomisinin bugünkü durumunu gelecek haftaki yazımızda inceleyeceğiz. Ancak bir noktayı unutmamak gerekiyor. Japonya bir ilktir.
Japonya Başbakanı Junichiro Koizumi, yaptığı reformlara karşılık ekonomiyi yeterince canlandıramadı.
       Modern dünyada, kalkınmış bir ülke olabilmek için, zengin bir ülke olabilmek için Avrupalı ya da Amerikalı olmak gerekmediğini ispatlayan ilk ülkedir. Asya’da daha sonra gelişen Kore, Singapur, Hong Kong gibi ekonomiler, Japonya’nın izinden gitmişlerdir. Şu anda Çin’in yaptığı da budur.
       Bu nedenle küreselleşen dünyanın değişen ekonomik dengelerinde Çin’e ya da başka herhangi bir bölgeye bakarak, Japonya’yı “kaybolan yılları” nedeniyle denklemin dışında tutmak fevkalade yanlış bir yaklaşım olacaktır.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları