Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 15:53 TS 26 Ağu., 2000
NTVMSNBC'nin sorularını yanıtlayan Umut Çocukların Derneği Başkanı Yusuf Kulca ile Doç Dr. Bengi Semerci sorunun ailelerden kaynaklandığını söyledi.
NTVMSNBC'ye özel
Başkan Kulca: Asıl suçlu aileler
Umut Çocukları Derneği Başkanı Yusuf Kulca, Leyla’nın dondurucuya kapatılması olayında da ailenin suistimali olduğunu ve kesinlikle cezalandırılmaları gerektiğini söyledi. Psikiyatrist Bengi Semerci de önce ailelerin eğitilmesi gerektiğini söyledi.
Hasan Ünlü - İstanbul
NTV-MSNBC
    26 Ağustos—  Beylikdüzü McDonald’s’da derin dondurucuya kapatılan 10 yaşındaki Leyla Alkış’la gündeme gelen sokak çocuklarında ailelerin suçlu olduğu ortaya çıktı. Küçük Leyla’nın babasının maddi durumunun kötü olmadığı halde çocuğunu bile bile sokağa gönderdiği için hakkında soruşturma açılması bekleniyor. Umut Çocukları Derneği Başkanı Yusuf Kulca, devletin bu konuya son 3-4 yıldır sahip çıktığını ancak gerek vatandaşların, gerekse ailelerin bu konuda daha duyarlı olmalarını istedi.  

   
 
       
    MSNBC News Dünyada 100 milyon çocuk sokaklarda!
MSNBC News Leyla'nın babasına ceza göründü
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
“Lütfen sokak satıcılarından, çocuklardan özellikle bu tür alışverişlerinizi kesin, para vermeyin. Sizin farkında olmadan verdiğiniz fazla paralar bu çocukların sokakta daha fazla kalmasına ve hatta sayılarının çoğalmasına sebep oluyor şeklinde bir uyarı bu bence.”
YUSUF KULCA
Umut Çocukları Derneği Başkanı
       AB’ye girmek için ciddi hazırlıklar içinde olan Türkiye, yıllardır kanayan bir yarayı sarmak için kenetlendi. Beylikdüzü McDonald’s’da derin dondurucuya kapatılan 10 yaşındaki Leyla Alkış’la başlayan sokak çocuklarına bakış masaya yatırıldı ve çözüm arayışları ciddi ciddi tartışılmaya başladı. Uzunca bir süredir sokak çocuklarının sorunlarına çözüm arayan Dernek Başkanı Yusuf Kulca devletin bu konuda yıllardır ciddi bir çaba içinde olduğunu ancak sorumsuz aileler yüzünden sorunun boyutlarının büyüdüğünü söyledi.
       Türkiye’de sokakta çalıştırılan tüm çocukların ailelerinin olduğu biliniyor. Özellikle Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin iki yıl önce sokakta çalıştırılan çocukları istismar eden aileleri mahkemeye vermesiyle başlayan süreçte, devlet ciddi girişimlerde bulundu. Halen bu davalar İstanbul, Ankara ve diğer illerde devam etmekte. 10’un üzerinde aileye dava açıldı ancak mahkemeler takipsizlikle sonuçlandı.
       Mevcut yasaların ailelerin cezalandırılmasını öngördüğünü söyleyen Dernek Başkanı Kulca, “Şu anda mevcut yasalar ailelerin cezalandırılmasını öngörüyor zaten. Tekrar bir yasanın olması gerekmiyor. Bunu kullanarak devlet, biraz gözdağı vermek, bu çocuklara kendi ailelerin sahip çıkmasını sağlamak amacıyla bunu yapmaya başladı.
Yıllardır sokak çocukları için büyük savaş veren Yusuf Kulca vatandaşlardan çocuklara yardım diye para vermemelerini istedi.
       Valilik kararnamesi de buna bir örnek. 3 ila 6 ay hapis öngörüyor ama bu hapis cezası en son düşünülen çare. Basın ve medyanın da burada suçu var. Basın ve medya yıllardır sokak çocuklarıyla ilgili yaptıkları haberlerin çoğunda sokaktaki çalıştırılan çocuklarla ilgili görüntüler verdiler. Yani camları silmeye çalışan, mendil satan, tartı aletinin başında olan veya sabit yerlerde dilenen çocukları da sokak çocuğu gibi verince halkın kafası karıştı burada. Bu iki kavram birbirine karıştırıldı. Hangisi sokak çocukları. Sokakta aileler tarafından istismar edilen çocuklar. Ben istismar edilen ve sokakta çalıştırılan çocukların hepsinin birer ailesi olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum” dedi.
       
“PARA VERİNCE SOKAKTA KALIYORLAR”
       Valiliklere gönderilen genelgede çocuklara para verilmemesinin gerektiğini söyleyen Kulca, bu genelgeyle verilen mesajı da şöyle özetledi:
       “Lütfen sokak satıcılarından, çocuklardan özellikle bu tür alışverişlerinizi kesin ve para vermeyin. Aslında sizin farkında olmadan verdiğiniz fazla paralar, bu çocukların sokakta daha fazla kalmasına ve hatta sayılarının çoğalmasına sebep oluyor şeklinde bir uyarıdır. Ben bu işin içinde yıllarca olan bir kişi olarak şunu söyleyebilirim. Sokakta çalıştırılan çocuklar, sokakta aile denetimlerinden uzak yaşıyorlar, sokakta olumsuz modellerle karşı karşıya kalıyorlar, hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu bilmeden yaşıyorlar. Bunlar geç saatlere kadar İstanbul sokaklarında her türlü tehlikelere açık bir şekildeler. Sokakta başına her şey gelebilir; öldürülebilir, tecavüze uğrayabilir, kaçırılabilir, istismar edilebilir.
       
“YETİŞKİN MODELİ ÇİZİYORLAR”
       Böyle olmasa bile, bu çocukların sokaktaki özgür ortamından dolayı rahatlıkla sigara alışkanlığına başladılar. 7 yıldır bunu gözlemliyoruz. Çok rahatlar, davranışları değişiyor. Çocuk değiller artık, daha yetişkin bir modeli çiziyor. Onun dışında sokakta yaşarken, sokağın özgür ortamından dolayı aileleriyle problemleri olan bir çok çocuğun, yakın bir süre içinde de sokakta yaşayan çocuk haline geldiğini söyleyebilirim. Tiner bağımlısı olduğunu söyleyebilirim. Aileler bunun gerçekten farkındalar ama iş işten geçiyor. O bakımdan bu genelgenin desteklenmesi gerekiyor.”
       Kesinlikle aileler birinci derecede sorumlu olduğunu söyleyen Kulca, bu çocuğu doğuran, onun geleceğini de sağlamakla yükümlü olduğunu söyledi.
       
ÇOCUK BAŞINA 30 MİLYON
       Devlet geçtiğimiz aylarda sorunun sağlıklı çözümü için yayınladığı bir genelgeyle nakdi yardım yönetmeliğini de devreye soktu. İki yıldır sokakta çalıştırılan çocuklar konusunda ilgili bakanlıklar ciddi çalışmalar yapıyor. Halen devlet fakirlik nedeniyle çocuklarını sokakta çalıştırılan ailelere çocuk başına 30 milyon lira veriyor. Genelgede paranın yanında çocuğun bütün masraflarını, eğitim masraflarını karşılayacağını belirtiliyor. Ayrıca bu aileleri yeşil kart kapsamına alındığı biliniyor. Yetkililer tüm bu çalışmalara rağmen ailelerin bu durumu istismar ettiği ve çocuklarını sokaklara gönderdiği orataya çıktı.
       
GENELGEYE GÖRE
       Başkan Yusuf Kulca, çocukları gerçek anlamda sevmeyen ve onun yüksek yararını düşünmeyen ailelerin de cezalandırılmasında çok önemli bir etken olduğunu belirtti. McDonalds’daki olayla birlikte kararlılık olduğunu söyleyen Kulca genelgenin en önemli mesajını ise şöyle aktardı:
       “Bu genelge bütün İstanbullular sorumludur diyor. Bu çocukların yararına başta ilçe belediye başkanları ve büyükşehir belediye başkanı, belediyeler kanununda kendisine verilmiş olan yetkileri kullanmak zorundalar. Üniversitelerin, psikiyatri, psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı yetiştirilen öğrenciler 4., 5., ve 6. sınıf öğrencileri gelip bu alanda staj yapmaları gerekiyor. Yüksek lisans, doktora yapmaları, burada biraz daha uzmanlaşmaları gerekiyor. Araştırmaların sayısının çoğalması gerekiyor. İşadamlarına, politikacılara, aydın insanlara ve sanatçılara da çok görev düşüyor. Bu genelgede onların da çok büyük sorumlulukları var. Halka çok büyük sorumluluk düşüyor. Diyorlar ki halka da, (Lütfen artık bu tür yardımlarınızı sivil örgütlerle, denetim kuruluşlarıyla birlikte yapın.) Basın ve medyaya da görev düşüyor. Lütfen sokak çocuklarıyla ilgili, sokakta çalıştırılan çocuklarla ilgili olumsuz şeyleri gündemde tutmak yerine olumlu tarafları ve bu çalışmaları destekleyen haberlerin daha büyütülerek verilmesinin bu işin çözümünde çok büyük bir katkı olacağını düşünüyorum.
       
”SAYILARINI BİLMİYORUZ”
       Sokak çocuklarının sayısını tam olarak bilmediklerini söyleyen Kulca, 3 ila 4 bin arasında olduğunu tahmin ettiklerini belirtti. İstanbul eski Valisi Kutlu Aktaş zamanında başlatılan sokak çocuklarına sahip çıkalması projesinin, şimdiki Vali Erol Çakır tarafından sürdürüldüğüne dikkat çeken Kulca, çocukların sokakta kötü alışkanlıklardan kurtulmaları için vatandaşın ihbar da bulunmasını istedi.
       McDonalds’ın önemli bir işlevi olduğunu söyleyen Kulca, şirketi iki kişiyi görevden uzaklaştırmakla bu işi çözdüğünü düşünmesinin yanlış olduğunu söyledi. Kulca diğer hamburgeciler, lokantacılar ve esnafın da bu çocuklara kötü davrandığını söyledi.
       Herkesin bu çocukları istismar ettiğini söyleyen Kulca sözlerini şöyle sürdürdü:
       “Bu çocuklar zaten birçok kişiler ve kurumlar tarafından istismar ediliyordur. Bunun vurgulanması lazım. Mc Donalds bir örnekti zaten. Bu çocuklar aşağı yukarı bir şekilde yaşıyorlardı. Ama araba camlarını silmeye çalışırken arabayı kullanan kişi tarafından istismar ediliyordu, gelin arabalarının önünü kesmeye çalışırken, üzerine üzerine araba süren bir çok insan görüyoruz. Herkes istismar ediyordu bir şekilde. Bence bu çocuklar istismar ederek, korkutarak, şiddete başvurarak veya uzaklaştırarak bu işin çözülebileceğini düşünüyorlarsa devam etsinler. Ama bunun böyle olmayacağını çok iyi bilmeleri gerekiyor. Bu çocuklar şu anda küçükler. Bir tokatla uzaklaştırılabilirsiniz ama yaşları gittikçe büyüyor. Ve ileride bu şiddetin karşılığını da şiddet olarak verecekler. Bu şiddetin bir bedeli vardır ve bu bedeli topluma ödeteceklerdir. O bakımdan bu bedelin ödenmemesi için burada herkese büyük görev düşüyor. O yüzden de istismar son verilip kucak açılmalı. Cemil Paşa’nın çok güzel bir lafı var: (Çocuğu çocuktan daha aciz bir insan döver) Çocuktan çok daha aciz insanlar varsa çocuklarını dövmeye devam etsinler. Ama ben inanmıyorum ki çocuktan daha aciz bir insan olsunlar.”
       
“ŞİDDET, ŞİDDETLE ÖĞRENİLİR”
Balıklı Rum Hastanesi psikiyatristlerinde Doç Dr. Bengi Semerci, devletin önce aileleri eğitmesi gerektiğini söyledi.
Bengi Semerci        Balıklı Rum Hastanesi Psikiyastristlerinden Doç Dr. Z. Bengin Semerci çocukların sokakta birşeyler satmaya başladıktan çocukluklarını yitirdiklerini ve birer yetişkin gibi hareket ettiklerini söyledi.
       Çocukların sokakta satış yaparken büyük şiddet olaylarına da maruz kaldığını söyleyen Semerci, şunları söyledi:
       “Çocuk gündeme bir kızın buzdolabına kapatılmasıyla geldi ama gösterdikleri alan çok geniş bir alan, o çocuğun olduğu alan. Buzdolabına kapatıldığı için bulunabildi. Çünkü McDonalds gibi bir kurum, herkesin gözü önündeydi. Ama herhangi birisi o çocuğu çalılıkların arkasına çekebilirdi ve cinsel bir tacizde bulunabilirdi. Bu durumda ne bulunanı bulabilirdiniz ne de o çocuğun ondan sonra yaşayacaklarını düzeltebilirdiniz.
       
“KİBARCA SÖYLEYİNCE”
       Bu bir güvensizliktir. Bulunduğunuz yere güvensizlik, insan ilişkilerine güvensizlik, bütün yaşamı boyunca böyle gider. Şiddet de şiddetle öğrenilir. Sizi birileri şiddet gösterdiği zaman siz de gücünüz oranında ona şiddet gösterirsiniz. Dikkat ediyorsanız, çocuklar kovalandığı zaman, cam silmek için arabanızı durduruyordur. Biraz kibarca söylediğiniz gitmiyorlar. Herkes biraz ters söylüyor. Belki o anda gücü yetmediği için size bir şey yapmıyor ama orada size aynı kötülükte bir lafla bir süre sonra karşılık vermeye başlıyor. Ve gücü yettiği zaman bu çocuklar, herkesin halk arasında bilinen deyimiyle, psipokat ya da antisosyal kişilik sorunları dediğimiz daha bilimsel.”
       Çocukların şiddeti gösterenlere karşı, dünyada kendilerine sağlam bir yer edinmek için şiddetle karşılık vermeye başlayacağını söyleyen Semerci, bunun da bütün bir toplumun şiddetin içinde yoğrulması anlamına geldiğini belirtti. Psikiyatrist Semerci, “Size biri bağırırsa siz de ona bağırırsınız, ve her bağırana bağırarak karşılık vermek, istediğine küfrederek karşılık vermek, içene içerek karşılık vermek, sonra her olayda bıçak çekme, silah çekme gibi bir gelecek sizi bekler” dedi.
       
”ÖNCE AİLELER EĞİTİLMELİ”
       Semerci, 10 yaşındaki Leyla Alkış’la başlayan tartışmalarla birlikte ailelerin de eğitilmesi gerektiğini söyledi. Ülkemizde bu çocukların sokak çocuğu olmadığını, çalıştırılan çocuklar yada çocuk işçiler olarak adlandırılmasını söyleyen Semerci, sokak çocuklarından anne babası olmayıp, evi olmayıp sokaklarda yaşayan çocukların kastedildiğini ifade etti. Semerci, ailelerin eğitimi konusunda ise şunları söyledi:
       “Bu çocuklar bir aileleri olan ve emekleri ailelerince sömürülen çocuklar. Bu çocuklar para kazandıklarını farkettiklerinde, aileler de bu çocukların bir getirileri olduğunu farkettiklerinde bu işin boyutu daha da artıyor. O zaman okuldan alınıyor, direkt çalıştırılmaya yollanıyor. Bir kere devletin görevi bu aileleri denetlemek, aileleri eğitmek. Tabii ki o ailelere bir sosyal güvence sağlamak. Eğitimin boyutu da her anlamda, bakabileceğiniz kadar çocuk sahibi olmaktan başlıyor. gecekondu bölgelerinin yaygınlaşmasını, köyde kente göçün engellenmesi.
       
“EHLİYET KURSUNA GÖNDERDİKLERİMİZ”
İstanbul eski Valisi Kutlu Aktaş zamanında başlatılan sokak çocuklarına sahip çıkalması projesinin, şimdiki Vali Erol Çakır tarafından sürdürüldüğüne dikkat çeken Kulca, çocukların sokakta kötü alışkanlıklardan kurtulmaları için vatandaşın ihbar da bulunmasını istedi.

       Bunlar böyle gündeme geldiği zaman cımbızla çekilen konular. Sorun aslında hep birbirine eklenen şeyler. Bunların bir basamağını düzeltmediğiniz zaman o cımbızla ulaştığınız yeri düzeltip tekrar oraya koyamazsınız. En baştan sosyal konumuyla giden bir şey bu. Bir boyutu da ben hep söylerim. Saçma sapan basit arabaları kullanmak için biz insanları kursa gönderiyoruz. Sınava sokuyoruz, sonra bir belge veriyoruz. Sonra diyoruz ki; belgen olmadığı takdirde bu arabayı kullanamazsın ve yanlış yaparsan da bu belgeni elinden alırım, ya da sana ceza veririm. Her ne kadar uyguluyoruz o ayrı tartışılır. Böyle bir kuralımız var.”
       Anne baba olmanın araba sürmekten çok daha zor ve çok daha ciddi bir iş olduğunu söyleyen Semerci, ailelerin anne- baba olmaya karar verdikleri zaman eğer üretkenlikleri varsa kimsenin onlara engel olamadığını söyledi. Böyle olunca da anne-baba olmaya hazır olmayan, nasıl olunacağını bilmeyen bir sürü ebeveynin ortalıkta dolaştığını söyleyen Balıklı Rum Hastanesi Psikiyatristi Bengi Semerci, evlat sahibi olmak anne-baba olmayı öğrenmekle başlayan bir şey. El yordamıyla öğrenilecek bir şey değil, içgüdü filan hiç değil.
       
TİNERCİ ÇOCUKLARIN DURUMU
       Tiner bağımlılığının Türkiye’de biraz fazla gündeme geldiğini ileri süren Semerci, tinerin Türkiye’de o kadar da bağımlılık gösteren bir şey olmadığnı söyledi.
       Tineri tek başına ele almamak gerektiğini söyleyen Psikiyatrist Semerci şunları söyledi:
       “Madde bağımlılığı ve onun peşinde gelen damardan ve ağızdan alınan madde bağımlılıkları
       herkesin sandığının aksine Türkiye’de bu bir trend izlemekte. Artıyor. Herkesin sandığı gibi sadece sokak çocuklarında ve orada burada olan bir şey değil. Her sosyo-ekonomik düzeyde ve her yerde. Belki tinerci çocuklar geçen seneki olay nedeniyle gündeme geldiler ama bir kere ailelerin baştan bağımlılık bir risktir. Hele bazı aileler için çok büyük risktir. Nedir bu riskler: Bir, eğer ailede bir bağımlılık öyküsü varsa, bu çok önemli. Bağımlılık biraz genetik yönü olan bir şey. İlla tiner bağımlığı olanın çocuğu da tiner bağımlısı olacak anlamında değil ama ne bileyim alkol bağımlılığı olabilir, başka bir bağımlılık olabilir.
       
ÇOCUKLARIN DIŞ DÜNYADAN KORUNMASI
       Bağımlılığın genetik bir risk olduğunu söyleyen Semerci, aile ortamındaki düzen, çocuğun aile içinde korunması, saklanması, desteklenmesi, çocuğa verilen önem, çocuğun dış dünyaya, buradan gelecek bütün tehlikelere karşı korunmasının da büyük önem taşıdığına işaret etti.
       
       
       
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları