| | | | Son 30 yıldır yüksek enflasyona sahip olan Türkiye, enflasyonla mücadele programı çerçevesinde 2003 yılında TÜFE’de yüzde 18.4’e ulaştı ve 2004 yılı hedefini yüzde 12 olarak belirledi.
KALICI ENFLASYON DÜŞÜŞÜ 2005’TE
Türkiye’de enflasyonun düşmesine karşın hala yüksek olduğunu belirten Serdengeçti, Nisan ve Mayıs aylarında tek haneli enflasyon rakamları görülebileceğini, ancak kalıcı bir şekilde tek haneli enflasyon rakamlarının 2005’de olacağını söyledi.
“Merkez Bankası’nın döviz kurunu düşük tutmak gibi bir politikası yoktur” diyen Serdengeçti, Banka’nın piyasadan 2003 yılının ikinci yarısında 10 milyar dolar, 2004 yılının başından bu yana da yaklaşık 2 milyar dolar döviz alırken, yaklaşık 14 aydır piyasaya döviz satmadığını kaydetti.
Kur rejimi seçiminin hükümette yapıldığını, döviz kuru politikası uygulamasının ise Merkez Bankası’na ait olduğunu anımsatan Serdengeçti, kur konusunda hükümeti sıkıştırmanın anlamı olmadığını kaydetti ve “Merkez Bankası’nın döviz kurunu düşük tutmak gibi bir politikası yoktur. Kur, istikrar programı, ödemeler dengesi bekleyişleri, ekonominin temel göstergeleri ile bir ölçüde de piyasa oyuncularının davranışlarına göre belirlenir” dedi.
Merkez Bankası’nın kurda aşırı oynaklık olması halinde müdahale ettiğini yineleyen Serdengeçti, bankanın son 14 aydır Hazine hariç döviz satışı yapmadığını, geçen yıl 10 milyar dolar, 2004’te de bugüne kadar 2 milyar dolarlık bir alımının söz konusu olduğunu söyledi.
Serdengeçti, liranın geçen yıl nisan ayından bu yana değer kazanmasının bir sonuç olduğuna da işaret etti.
Dalgalı kur rejiminde kur riskine karşı ekonomi birimlerinin yabancı para varlıkları ve yükümlülüklerini olması gerektiği gibi dengeleyerek korunabileceklerini ve vadeli işlemler piyasasının kullanılması gerektiğini bir kez daha ifade eden Serdengeçti, cari işlemler dengesini kontrol altına tutacak olanın da sıkı maliye politikaları olduğunu söyledi. Cari işlemler açığı geçen yılın Ocak-Kasım döneminde 4.2 milyar dolardı.
CARİ DENGEDE KOŞULLAR DEĞİŞTİ
Cari işlemler riski konusunda sık sık soruların gündeme geldiğini ancak geçmişe göre koşulların değiştiğini kaydeden Serdengeçti, açık pozisyonun geçmişle kıyaslanmayacak kadar düşük olduğunu, kısa vadeli sermayenin teşvik edilmediğini ve TL’nin de suni olarak değerli tutulmadığını vurguladı.
İthalat ve ihracat konularına da değinen Serdengeçti, yapısal olarak bakıldığında ihracat çeşitlilik endeksi açısından Türkiye’nin büyük bir avantaja sahip olduğunu, ithalatta da, tüketim mallarında bir patlama olmadığını, ara malı ithalatının ağırlıklı olduğunu, yatırımların başlamasıyla birlikte sermaye malı ithalatının başlayacağını ve ithalat konusunda bir endişeleri olmadığını anlattı.
ETKİN BİR VERGİ REFORMU GEREKLİ
Tabana yayılmış etkin bir vergi reformunun gerekli olduğunu vurgulayan Serdengeçti, bankacılık reformu tamamlanmadan ve kredi verme yeterliliği gelişmeden sürdürülebilir yüksek büyüme hızlarına ulaşmanın mümkün olmadığına işaret etti.
Türkiye’de ciddi bir yabancı sermaye düşmanlığı olduğunu da ifade eden Serdengeçti, mevcut yurtiçi tasarruflarla istenilen ivmeye ulaşılamayacağını, bu nedenle başkalarının tasarruflarını Türkiye’ye çekmelerinin gerekli olduğunu yineledi.
Serdengeçti, bankacılık reformunun reel sektör için de önemli olduğunu vurgulayarak, “Bu kapsamda yapısal reformlar büyük önem taşıyor. Aldığı onca darbeye rağmen BDDK’nın bağımsızlığının güçlendirilmesi gerekir. Hukuksal düzenlemelerin buna göre yapılması gerekir. Düzenleme ve denetim sorumluluğu kuvvetlendirilmeli ve tabii ki BDDK’da olmalı” dedi.
Serdengeçti, kamu bankalarının satışı, özel bankaların yeniden sermayelendirilme sürecinin devamı ve risk yönetimi gibi konuların önemini de vurguladı. | |
Şubat ayı enflasyon tahmini % 1.5
Bankaların kara tahtaları siliniyor
