Home page

Haber Menüsü


Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın.
 
Samsun’da havalar çok kötüymüş
 
Önemli uyarı... “Olaylarda Beşiktaş’ın da suçu vardı” sözünü duymak bile sizi rahatsız ediyorsa ya da kurgu-bilim romanlarını sevmiyorsanız, fazlasıyla uzun olan bu yazıya hiç başlamayın. Peki öyleyse, şimdi bir an gözlerinizi kapayın ve...
 
İstanbul
 
27 Ocak 2004—  Evet, sayın seyirciler; haftanın en önemli maçında Samsunspor, lider Beşiktaş’ı ağırlıyor; bu aynı zamanda ligin ikinci yarısının da açılış maçı... Bildiğiniz gibi Samsunspor Teknik Direktörü Erdoğan Arıca, maçtan önce yaptığı açıklamada Federasyon’a yüklenerek, “Samsun’da havalar çok kötüydü, bu nedenle futbolcularımı hazırlayamadım” demiş ve maçın ertelenmesi gerektiğini savunmuştu. Hayır sayın seyirciler; bu sözlere Samsunspor camiasından bir tepki gelmedi. Beşiktaş camiasının ne düşündüğünü, basın mensupları Beşiktaş’ı önemsemediği için bilmiyoruz.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Maç oldukça sert başladı sayın seyirciler... Tribünden bakıldığında iyi bir mücadele olacağı hissediliyor. Ve evet, konuk Beşiktaş 17. dakikada 1-0 öne geçiyor...
       Golden sonra evsahibi Samsunspor oyunu biraz sertleştirmeye başladı. 13. dakikada Kenan, 18. dakikada Kirita, 23. dakikada Şenol ve 24. dakikada Adnan sarı kart gördüler. Kırmızı kart “geliyorum” diyor adeta...
       Ve evet, rakibinin bileğine basan Şenol, ilk sarı karttan 2, takımının beraberlik golünden 4 dakika sonra, bir kart daha görerek kırmızı kartla oyundan atılıyor. Bu kart, favori olarak sahaya çıkan evsahibi Samsunspor’u sakinleştirmiyor, evsahibi ekip oyunu daha da sertleştiriyor.
       41. dakikada Celil ve 44. dakikada Cesar da kırmızı kartla oyun dışında kalarak, takımlarını 8 kişi bırakıyorlar. Tribünlerde bir huzursuzluk yaşanıyor; kırmızı kartlar için hakeme mi, yoksa futbolculara mı kızmaları gerektiğini bilmeyen Samsunsporlu taraftarlar, sahaya “buztopları” atmaya başlıyorlar. Samsunspor Başkanı daha sonra yaptığı açıklamada bunun bir sevgi gösterisi olduğunu söylüyor; bilmeyenler için kısa bir açıklama yapıyor Başkan, “Samsun’da herkes çocuklarıyla kartopu oynar, ben de zaman zaman kızımla kartopu oynuyorum” diyor.
       
İKİNCİ YARI NE OLUR?
       İkinci yarı için tahmin yapmak kolay değil. Ama herkesin ortak düşüncesi ikinci yarının evsahibi Samsunspor için zorlu geçeceği yönünde...
       Erdoğan Arıca’nın ne yapacağını merak ediyor herkes. “8 kişi ile defans yapıp, oyunu soğutursa, Beşiktaş’ı durdurabilir” diyor bazıları, “Zaten yapılması gereken de bu, çünkü 11’e 8 futbol oynamak kolay değil; 4’lü defans, önüne defans ağırlıklı 2 orta saha ve belki orta sahaya yakın bir forvet.”
       Ve yanılıyorlar. Çünkü Arıca farklı bir yol izliyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi, aynı kadroyla, hatta herzamankinden daha açık bir futbolu tercih ediyor. Beşiktaşlılar önce şaşkınlaşıyor, daha sonra karşılarında savunma yapmayan bir takım olduğunu anlayıp çok kolay goller buluyorlar.
       
PEKİ AMA HANGİ KART HATALI?
       Maç sonrası Samsunsporlu yöneticiler zehir zemberek açıklamalar yapıyor. “Hangi kart hatalıydı” sorusunu soran olmadığı için, “Çaykur Rizespor maçı ertelenmemeliydi; Federasyon, Çaykur Rizespor’u koruyor” diyorlar; “Çünkü bizim en yakın rakibimiz o” diye devam ediyorlar, aradaki puan farkı açılmasın diye oyun oynandığını iddia ediyorlar. Hatırlayanlar olacaktır, Samsunsporlu yöneticiler geçen yıl şampiyonluk için Orduspor’la kapışıyorlardı ve onlara göre Federasyon, geçen yıl Orduspor’u koruyordu.
       
VE ROLLER DEĞİŞİYOR...
       Tamam, kabul ediyorum, olaylar böyle olmadı. Kırmızı kartları gören futbolcular Beşiktaş forması giyiyordu. Zehir zemberek açıklamalar Beşiktaşlı yöneticiler tarafından yapıldı. 5 kırmızı kartta Beşiktaş tarafının hiçbir hatası olmadığını savunan ve olaylara kızdığı için “Türkiye’ye terketmeyi düşündüğünü” söyleyen kişi de, benim her zaman savunduğum, saygı duyduğum kişi, yani Beşiktaş teknik direktörüydü.
       Tamam kabul ediyorum; olaylar böyle olmamalıydı; bir teknik direktör “Kar yağdı, futbolcularımı hazırlayamadım” sözünü bırakın söylemeyi, kafasından bile geçermemeliydi; bir futbolsever, destekledikleri takımda bile olsa “bilerek kırmızı kart gören bir futbolcuya tepki göstermeliydi; bir başkan “Taraftarlarımız yine de sağduyulu davranmıştır” cümlesindeki ‘yine de’ göndermesine (yine de, yani “tahrik vardı, çocuklar kızdı, insan kızınca bu tip şeyler yapar, hoşgörülü olmak gerekir, zaten bunları herkes yapıyor, neden garipsiyorsunuz ki”) ihtiyaç duymamalıydı...
       
OLAYLAR NASIL GELİŞTİ?
       Ama ne yazık ki bunlar yaşandı... Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili yaşananların bir komplo olduğunu savunurken; Beşiktaş eski yöneticisi İbrahim Altınsay, NTV televizyonunda, hakemler hakkında ağzına geleni söyleyerek; Federasyon Yönetim Kurulu üyesi Bayram Yağcı ise çeşitli televizyonlarda Beşiktaş sözcüsü gibi konuşarak ‘komplo’ iddialarını desteklediler. Lucescu’nun maç sonrası demeçleri ise bana göre “haddini aşan” sözlerdi.
       Bunlar yaşandı çünkü Serdar Bilgili’nin demecindeki ‘sağduyu’ kelimesine takılmıyor kimse; halbuki 4 yaşında bir çocuğun mantığıyla düşünseler, yani cümleleri kimin sarfettiğine bakmadan önce ne söylendiğine baksalar, “Sağduyu mu, hani” diye sorarlar belki de... “Sağduyu mu, hani” diye soracak bir çocuk çıkana kadar, belki de bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir.
       

       (Yazı planlanandan uzun oldu; Tarantino filmini ikiye bölüyor, ben niye yazıyı ikiye bölmeyeyim, diye düşündüm; işte yazının aynı gün yazılan ikinci bölümü)
       
SAMSUN’DA HAVALAR ÇOK KÖTÜYMÜŞ - 2. BÖLÜM
       Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili yaşananların bir komplo olduğunu savunurken; Federasyon Yönetim Kurulu üyesi Bayram Yağcı ise çeşitli televizyonlarda Beşiktaş sözcüsü gibi konuşarak ‘komplo’ iddialarını desteklediler. Lucescu’nun maç sonrası demeçleri ise bana göre “haddini aşan” sözlerdi.
       Ama bunu söyleyen sadece onlar değildi. Daha önceki yorumlarında pek çok ilginçlik yapan; örneğin Beşiktaş-Fenerbahçe maçında FB’li Tuncay’ın BJK kalecisi Cordoba’ya yaptığı hareket için “Sarı kart bile olmaz, Cordoba topa zamanında vursaydı tekmeden kurtulurdu” diyen Sayın Erman Toroğlu da aynı şekilde düşünüyor.
       Şansal Büyüka maçı soruyor; o Federasyon’a saldırıyor, “Maçlar ertelenseydi” diyor. Neden mi? Zorlu hava şartları varmış, sahada top oynamak zormuş, maça gitmek daha da zormuş, örneğin Fenerbahçeli ve İstanbulsporlu futbolcular bir gün önce maça gitmiş, geri dönmek zorunda kalmış, bu futbolcunun tüm psikolojisini bozarmış. Şansal Büyüka frenlemeye çalışıyor, ama Sayın Toroğlu durmuyor.
       (Bu bölümü sadece Erman Toroğlu’nun düşüncesine hak verenler okusun lütfen: Belki İstanbul’dan öyle görünmüyor ama bu ülkede kış ayları bazı şehirlerde zorlu geçer. Futbol takımları zaman zaman buzlu sahada maç yapmak zorunda kalır. Deplasman yolculukları tahmin edilenden daha uzun sürer. Ve emin olun deplasmana giderken zorluk çekenler, İstanbulsporlu ya da Fenerbahçeliler kadar şanslı olmaz, maç oynanmadığı için evlerine dönmez, otobüste mahsur kalır, otelerinde vakit geçirmek zorunda kalırlar.
       Ben yıllarca bu tip yerlerde maç oynanmaması gerektiğini savundum, mesela Diyarbakırspor’un bu ligde işi ne; orada kış ayları zorlu geçer; üstüne üstlük 3 büyükler Diyarbakır deplasmanına giderken hep sıkıntı çekmiştir. Bir de Ankara’dan şikayetçiyim. Orada da saha hep buz kaplı oluyor; bu hafta olduğu gibi Çaykur Rizespor oynarken hadi neyse de, büyük takımlar orada puan kaybederse ne olur... Dekoder satılmaz, maçlar izlenmez, işsiz kalırız...)
       
YA DİĞERLERİ...
       Erman Toroğlu ve Şansal Büyüka’nın Maraton’unu bir kenara bırakalım ve örnek verdiğimiz diğer 3 isme, olayların kendi açımızdan kısa özetine geçelim:
       1) Sayın Serdar Bilgili’nin basın toplantısı yapması yasaklanmalı... Çünkü basın toplantısı planlı bir olaydır. Olaylar soğuduktan, kurumlar olaylara soğukkanlı bir bakış açısı geliştirdikten sonra yapılır. Böylesine avantajlı bir olayda bile, Serdar Bilgili gibi herkesin saygı duyduğu biri böylesine tutarsız açıklamalar yapıyor ve adeta “Herkes rüşvet veriyor, ben rüşvet verdiğimde niçin kızıyorsunuz” demeye getiriyorsa, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir.
       
2) Beşiktaş’ın (ve diğer takımların) kadrolu, profesyonel, tutarlı bir basın sözcüsü bulunmalı... Çünkü daha önce de yazdığımız gibi, kulüp yöneticileri konuştukça, olaylar daha da kötüye gidiyor. Örneğin yine herkesin saygı duyduğu (eski yönetici) İbrahim Altınsay hakemlik müessesesine demediğini bırakmıyor; örnek verirken de “İngiltere’de olsa bu kadar kart çıkmazdı” diyor. İngiltere dediğimiz ülkede, milli takımın en önemli oyuncusunu, milli takımın çok önemli bir maçından önce, doping kontrolüne bir gün geç gittiği için milli takımdan çıkartılıyor. Manchester United-Arsenal (ki bunlar ülkenin en önemli 2 takımı) maçında Arsenalli futbolcular Van Nistelrooy’un üstüne yürüdüğü, onu tartakladığı için ceza görüyor. İbrahim Altınsay gibi dünya futbolunu çok iyi bilen biri bile tribüne oynayıp, İngiltere’den örnek veriyorsa, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir.
       
3) Federasyon Yönetim Kurulu üyesi Bayram Yağcı, televizyonlarda Federasyon’da bulunma nedenini Beşiktaş’ın haklarını korumak olarak özetledi. Federasyon Yönetim Kurulu üyelerinden biri, herhangi bir takımı bu kadar açık savunabiliyorsa, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir.
       
4) Mircea Lucescu, Türkiye’de önemli şeyler yapmış bir teknik adam. Takım tutmayan pek çok kişiye ‘teknik direktör tutma’ şansını veren, Beşiktaş ve Galatasaray’ın başında yaptıklarıyla beğeni toplayan bir teknik direktör. Ama sanki, zaman zaman anlamsız çıkışlar yapıp, bu büyülü ortamı bozmaya çalışıyormuş gibi geliyor... Bence birileri Lucescu’ya sormalı: “Herkes sizden nefret etsin mi istiyorsunuz?” Beşiktaş teknik direktörü neden “Ben olsam Çaykur Rize maçını oynamazdım” deme ihtiyacı duysun ki... Bir teknik direktör nasıl olur da “Havalar kötüydü, takımı istediğim gibi hazırlayamadım, maç ertenmeli” demecini vermeye cesaret edebilir. Ben bunu ilk duyduğumda “Çeviri hatası vardır herhalde, kimse böyle bir şey söylemez” yorumunu yaptım; ama iki gün sonra “Bize komplo yapılıyor, ben istifa ederim, Türkiye’den de ayrılmayı düşünüyorum” diyor. O bile böyle konuşuyorsa, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir.
       5) Samsunspor Başkanı İsmail Uyanık maç sonrası şaşkındı. Örneğin “Beşiktaşlı futbolculara yakıştıramadım, kasti tekme attılar, oyunu gereksiz gerdiler ve yaşananları hakettiler” demedi. “Nasıl olur da Beşiktaş gibi bir takım 5 kırmızı kart yer, hem de bizimle oynarken” diye düşünüyordu herhalde; zaten hakem hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, önce kırmızı kartları gören Samsunspor’muş gibi söze başladı, sonra sevinemediğini söyledi, sonra toparlayıp kendi futbolcularını kutladı. Eğer Anadolu takımları haklı oldukları bir durumda bile fikirlerini açık açık söyleyemeyecekse, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir.
       6) Her hafta, ağır çekimlerde bile ortak bir karara varamadıkları pozisyonlar nedeniyle hakemleri yerden yere vuran basın mensuplarının, Beşiktaş’ı eleştirirken sanki kristal bir bebekten bahsediyormuşcasına dikkatli olmalarını anlayamıyorum. “Beşiktaş 8 puan öndeymiş, zaten diğer takımlardan çok daha iyiymiş, her durumda şampiyon olacak güçteşmiş, miş, miş, miş”. Yani Beşiktaş’la Fenerbahçe arasındaki 2 puan fark olsa, kasti tekmeleri, isteyerek kırmızı kart görmeye çalışan futbolcuları hoşgörmemiz, bu yaşananlara daha mı farklı yaklaşmamız gerekiyordu. Burada ‘isteyerek’ kırmızı kart gördüğünü söyleyen profesyonel futbolculardan sözediyoruz. Ligin sonlarına doğru, zirvede olmasa bile, birbirlerinden 1-2 puanla ayrılan düşme hattındaki takımların bunları yapma hakları olduğunu savunacaksak, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir.
       7) Lucescu basın toplantısında “komplo var” dediğinde, Beşiktaşlı futbolcuların tamamen suçsuç olduğunu söyleyerek Samsunsporlu futbolcular da dahil olmak üzere herkesi suçladığında, tek bir basın mensubu bile “Hangi kart hatalı?” diye sormadı. Haberle değil, kısır polimiklerle beslenmeye alışmış basın mensupları gazetecilik reflekslerini kaybetmişti belki de. Lucescu’nun yanıt vermediği ilk soru neydi biliyor musunuz? “Sizce bu komplo Lucescu’ya karşı mı, Beşiktaş’a karşı mı yapıldı?”. Evet, gelecekten ümidimizi keselim...
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları