|
Maç oldukça sert başladı sayın seyirciler... Tribünden bakıldığında iyi bir mücadele olacağı hissediliyor. Ve evet, konuk Beşiktaş 17. dakikada 1-0 öne geçiyor... Golden sonra evsahibi Samsunspor oyunu biraz sertleştirmeye başladı. 13. dakikada Kenan, 18. dakikada Kirita, 23. dakikada Şenol ve 24. dakikada Adnan sarı kart gördüler. Kırmızı kart geliyorum diyor adeta... Ve evet, rakibinin bileğine basan Şenol, ilk sarı karttan 2, takımının beraberlik golünden 4 dakika sonra, bir kart daha görerek kırmızı kartla oyundan atılıyor. Bu kart, favori olarak sahaya çıkan evsahibi Samsunsporu sakinleştirmiyor, evsahibi ekip oyunu daha da sertleştiriyor. 41. dakikada Celil ve 44. dakikada Cesar da kırmızı kartla oyun dışında kalarak, takımlarını 8 kişi bırakıyorlar. Tribünlerde bir huzursuzluk yaşanıyor; kırmızı kartlar için hakeme mi, yoksa futbolculara mı kızmaları gerektiğini bilmeyen Samsunsporlu taraftarlar, sahaya buztopları atmaya başlıyorlar. Samsunspor Başkanı daha sonra yaptığı açıklamada bunun bir sevgi gösterisi olduğunu söylüyor; bilmeyenler için kısa bir açıklama yapıyor Başkan, Samsunda herkes çocuklarıyla kartopu oynar, ben de zaman zaman kızımla kartopu oynuyorum diyor. İKİNCİ YARI NE OLUR? İkinci yarı için tahmin yapmak kolay değil. Ama herkesin ortak düşüncesi ikinci yarının evsahibi Samsunspor için zorlu geçeceği yönünde... Erdoğan Arıcanın ne yapacağını merak ediyor herkes. 8 kişi ile defans yapıp, oyunu soğutursa, Beşiktaşı durdurabilir diyor bazıları, Zaten yapılması gereken de bu, çünkü 11e 8 futbol oynamak kolay değil; 4lü defans, önüne defans ağırlıklı 2 orta saha ve belki orta sahaya yakın bir forvet. Ve yanılıyorlar. Çünkü Arıca farklı bir yol izliyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi, aynı kadroyla, hatta herzamankinden daha açık bir futbolu tercih ediyor. Beşiktaşlılar önce şaşkınlaşıyor, daha sonra karşılarında savunma yapmayan bir takım olduğunu anlayıp çok kolay goller buluyorlar. PEKİ AMA HANGİ KART HATALI? Maç sonrası Samsunsporlu yöneticiler zehir zemberek açıklamalar yapıyor. Hangi kart hatalıydı sorusunu soran olmadığı için, Çaykur Rizespor maçı ertelenmemeliydi; Federasyon, Çaykur Rizesporu koruyor diyorlar; Çünkü bizim en yakın rakibimiz o diye devam ediyorlar, aradaki puan farkı açılmasın diye oyun oynandığını iddia ediyorlar. Hatırlayanlar olacaktır, Samsunsporlu yöneticiler geçen yıl şampiyonluk için Ordusporla kapışıyorlardı ve onlara göre Federasyon, geçen yıl Ordusporu koruyordu. VE ROLLER DEĞİŞİYOR... Tamam, kabul ediyorum, olaylar böyle olmadı. Kırmızı kartları gören futbolcular Beşiktaş forması giyiyordu. Zehir zemberek açıklamalar Beşiktaşlı yöneticiler tarafından yapıldı. 5 kırmızı kartta Beşiktaş tarafının hiçbir hatası olmadığını savunan ve olaylara kızdığı için Türkiyeye terketmeyi düşündüğünü söyleyen kişi de, benim her zaman savunduğum, saygı duyduğum kişi, yani Beşiktaş teknik direktörüydü. Tamam kabul ediyorum; olaylar böyle olmamalıydı; bir teknik direktör Kar yağdı, futbolcularımı hazırlayamadım sözünü bırakın söylemeyi, kafasından bile geçermemeliydi; bir futbolsever, destekledikleri takımda bile olsa bilerek kırmızı kart gören bir futbolcuya tepki göstermeliydi; bir başkan Taraftarlarımız yine de sağduyulu davranmıştır cümlesindeki yine de göndermesine (yine de, yani tahrik vardı, çocuklar kızdı, insan kızınca bu tip şeyler yapar, hoşgörülü olmak gerekir, zaten bunları herkes yapıyor, neden garipsiyorsunuz ki) ihtiyaç duymamalıydı... OLAYLAR NASIL GELİŞTİ? Ama ne yazık ki bunlar yaşandı... Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili yaşananların bir komplo olduğunu savunurken; Beşiktaş eski yöneticisi İbrahim Altınsay, NTV televizyonunda, hakemler hakkında ağzına geleni söyleyerek; Federasyon Yönetim Kurulu üyesi Bayram Yağcı ise çeşitli televizyonlarda Beşiktaş sözcüsü gibi konuşarak komplo iddialarını desteklediler. Lucescunun maç sonrası demeçleri ise bana göre haddini aşan sözlerdi. Bunlar yaşandı çünkü Serdar Bilgilinin demecindeki sağduyu kelimesine takılmıyor kimse; halbuki 4 yaşında bir çocuğun mantığıyla düşünseler, yani cümleleri kimin sarfettiğine bakmadan önce ne söylendiğine baksalar, Sağduyu mu, hani diye sorarlar belki de... Sağduyu mu, hani diye soracak bir çocuk çıkana kadar, belki de bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir. (Yazı planlanandan uzun oldu; Tarantino filmini ikiye bölüyor, ben niye yazıyı ikiye bölmeyeyim, diye düşündüm; işte yazının aynı gün yazılan ikinci bölümü) SAMSUNDA HAVALAR ÇOK KÖTÜYMÜŞ - 2. BÖLÜM Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili yaşananların bir komplo olduğunu savunurken; Federasyon Yönetim Kurulu üyesi Bayram Yağcı ise çeşitli televizyonlarda Beşiktaş sözcüsü gibi konuşarak komplo iddialarını desteklediler. Lucescunun maç sonrası demeçleri ise bana göre haddini aşan sözlerdi. Ama bunu söyleyen sadece onlar değildi. Daha önceki yorumlarında pek çok ilginçlik yapan; örneğin Beşiktaş-Fenerbahçe maçında FBli Tuncayın BJK kalecisi Cordobaya yaptığı hareket için Sarı kart bile olmaz, Cordoba topa zamanında vursaydı tekmeden kurtulurdu diyen Sayın Erman Toroğlu da aynı şekilde düşünüyor. Şansal Büyüka maçı soruyor; o Federasyona saldırıyor, Maçlar ertelenseydi diyor. Neden mi? Zorlu hava şartları varmış, sahada top oynamak zormuş, maça gitmek daha da zormuş, örneğin Fenerbahçeli ve İstanbulsporlu futbolcular bir gün önce maça gitmiş, geri dönmek zorunda kalmış, bu futbolcunun tüm psikolojisini bozarmış. Şansal Büyüka frenlemeye çalışıyor, ama Sayın Toroğlu durmuyor. (Bu bölümü sadece Erman Toroğlunun düşüncesine hak verenler okusun lütfen: Belki İstanbuldan öyle görünmüyor ama bu ülkede kış ayları bazı şehirlerde zorlu geçer. Futbol takımları zaman zaman buzlu sahada maç yapmak zorunda kalır. Deplasman yolculukları tahmin edilenden daha uzun sürer. Ve emin olun deplasmana giderken zorluk çekenler, İstanbulsporlu ya da Fenerbahçeliler kadar şanslı olmaz, maç oynanmadığı için evlerine dönmez, otobüste mahsur kalır, otelerinde vakit geçirmek zorunda kalırlar. Ben yıllarca bu tip yerlerde maç oynanmaması gerektiğini savundum, mesela Diyarbakırsporun bu ligde işi ne; orada kış ayları zorlu geçer; üstüne üstlük 3 büyükler Diyarbakır deplasmanına giderken hep sıkıntı çekmiştir. Bir de Ankaradan şikayetçiyim. Orada da saha hep buz kaplı oluyor; bu hafta olduğu gibi Çaykur Rizespor oynarken hadi neyse de, büyük takımlar orada puan kaybederse ne olur... Dekoder satılmaz, maçlar izlenmez, işsiz kalırız...) YA DİĞERLERİ... Erman Toroğlu ve Şansal Büyükanın Maratonunu bir kenara bırakalım ve örnek verdiğimiz diğer 3 isme, olayların kendi açımızdan kısa özetine geçelim: 1) Sayın Serdar Bilgilinin basın toplantısı yapması yasaklanmalı... Çünkü basın toplantısı planlı bir olaydır. Olaylar soğuduktan, kurumlar olaylara soğukkanlı bir bakış açısı geliştirdikten sonra yapılır. Böylesine avantajlı bir olayda bile, Serdar Bilgili gibi herkesin saygı duyduğu biri böylesine tutarsız açıklamalar yapıyor ve adeta Herkes rüşvet veriyor, ben rüşvet verdiğimde niçin kızıyorsunuz demeye getiriyorsa, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir. 2) Beşiktaşın (ve diğer takımların) kadrolu, profesyonel, tutarlı bir basın sözcüsü bulunmalı... Çünkü daha önce de yazdığımız gibi, kulüp yöneticileri konuştukça, olaylar daha da kötüye gidiyor. Örneğin yine herkesin saygı duyduğu (eski yönetici) İbrahim Altınsay hakemlik müessesesine demediğini bırakmıyor; örnek verirken de İngilterede olsa bu kadar kart çıkmazdı diyor. İngiltere dediğimiz ülkede, milli takımın en önemli oyuncusunu, milli takımın çok önemli bir maçından önce, doping kontrolüne bir gün geç gittiği için milli takımdan çıkartılıyor. Manchester United-Arsenal (ki bunlar ülkenin en önemli 2 takımı) maçında Arsenalli futbolcular Van Nistelrooyun üstüne yürüdüğü, onu tartakladığı için ceza görüyor. İbrahim Altınsay gibi dünya futbolunu çok iyi bilen biri bile tribüne oynayıp, İngiltereden örnek veriyorsa, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir. 3) Federasyon Yönetim Kurulu üyesi Bayram Yağcı, televizyonlarda Federasyonda bulunma nedenini Beşiktaşın haklarını korumak olarak özetledi. Federasyon Yönetim Kurulu üyelerinden biri, herhangi bir takımı bu kadar açık savunabiliyorsa, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir. 4) Mircea Lucescu, Türkiyede önemli şeyler yapmış bir teknik adam. Takım tutmayan pek çok kişiye teknik direktör tutma şansını veren, Beşiktaş ve Galatasarayın başında yaptıklarıyla beğeni toplayan bir teknik direktör. Ama sanki, zaman zaman anlamsız çıkışlar yapıp, bu büyülü ortamı bozmaya çalışıyormuş gibi geliyor... Bence birileri Lucescuya sormalı: Herkes sizden nefret etsin mi istiyorsunuz? Beşiktaş teknik direktörü neden Ben olsam Çaykur Rize maçını oynamazdım deme ihtiyacı duysun ki... Bir teknik direktör nasıl olur da Havalar kötüydü, takımı istediğim gibi hazırlayamadım, maç ertenmeli demecini vermeye cesaret edebilir. Ben bunu ilk duyduğumda Çeviri hatası vardır herhalde, kimse böyle bir şey söylemez yorumunu yaptım; ama iki gün sonra Bize komplo yapılıyor, ben istifa ederim, Türkiyeden de ayrılmayı düşünüyorum diyor. O bile böyle konuşuyorsa, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir. 5) Samsunspor Başkanı İsmail Uyanık maç sonrası şaşkındı. Örneğin Beşiktaşlı futbolculara yakıştıramadım, kasti tekme attılar, oyunu gereksiz gerdiler ve yaşananları hakettiler demedi. Nasıl olur da Beşiktaş gibi bir takım 5 kırmızı kart yer, hem de bizimle oynarken diye düşünüyordu herhalde; zaten hakem hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, önce kırmızı kartları gören Samsunspormuş gibi söze başladı, sonra sevinemediğini söyledi, sonra toparlayıp kendi futbolcularını kutladı. Eğer Anadolu takımları haklı oldukları bir durumda bile fikirlerini açık açık söyleyemeyecekse, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir. 6) Her hafta, ağır çekimlerde bile ortak bir karara varamadıkları pozisyonlar nedeniyle hakemleri yerden yere vuran basın mensuplarının, Beşiktaşı eleştirirken sanki kristal bir bebekten bahsediyormuşcasına dikkatli olmalarını anlayamıyorum. Beşiktaş 8 puan öndeymiş, zaten diğer takımlardan çok daha iyiymiş, her durumda şampiyon olacak güçteşmiş, miş, miş, miş. Yani Beşiktaşla Fenerbahçe arasındaki 2 puan fark olsa, kasti tekmeleri, isteyerek kırmızı kart görmeye çalışan futbolcuları hoşgörmemiz, bu yaşananlara daha mı farklı yaklaşmamız gerekiyordu. Burada isteyerek kırmızı kart gördüğünü söyleyen profesyonel futbolculardan sözediyoruz. Ligin sonlarına doğru, zirvede olmasa bile, birbirlerinden 1-2 puanla ayrılan düşme hattındaki takımların bunları yapma hakları olduğunu savunacaksak, bizim gelecekten ümidimizi kesmemiz gerekir. 7) Lucescu basın toplantısında komplo var dediğinde, Beşiktaşlı futbolcuların tamamen suçsuç olduğunu söyleyerek Samsunsporlu futbolcular da dahil olmak üzere herkesi suçladığında, tek bir basın mensubu bile Hangi kart hatalı? diye sormadı. Haberle değil, kısır polimiklerle beslenmeye alışmış basın mensupları gazetecilik reflekslerini kaybetmişti belki de. Lucescunun yanıt vermediği ilk soru neydi biliyor musunuz? Sizce bu komplo Lucescuya karşı mı, Beşiktaşa karşı mı yapıldı?. Evet, gelecekten ümidimizi keselim... | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||