Home page
Haber Menüsü


Nemo: Kayıp Balık (Finding Nemo)
 
‘Nemo: Kayıp Balık’, Kuzey Amerika sinemalarında 2003 yılının gişe hasılat birincisi ve ‘tüm zamanların en çok gişe hasılatı elde eden’ uzun metraj çizgi filmi ...  

 
NTV-MSNBC
23 Ocak 2004 —  ‘Toy Story - Oyuncak Hikayesi’, ‘A Bug’s Life - Bir Böceğin Yaşamı’ ve ‘Monsters, Inc. - Sevimli Canavarlar’ın Oscar ödüllü yaratıcısı Pixar Stüdyolarından su altı dünyasının fantastik ortamında geçen eğlence ve duygu dolu yepyeni bir çizgi film...

   
 
       
    MSNBC News Filmler, Sinemalar, Seanslar
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
       Büyük mercan kayalıklarında hayat tehlikelerle doludur. Özellikle de küçük bir balıksanız tehlikeler daha da fazladır. Küçük oğlu Nemo’yu tehlikelerden korumaya kararlı Baba Balık Marlin, sürekli endişe içindedir. Nemo’nun okula başlamak üzere güvenli sığınağından çıkma zamanı geldiğinde Marlin oğluna gergin bir şekilde eşlik eder. Attığı her adıma müdahale ederek, onun başının etini yer. Ancak babasının sözünü dinlemeyen küçük Nemo, mercan kayalığının uzaklarında gördüğü bir kayığı merak ettiği için oraya doğru yüzer. O anda da Marlin’in çaresiz bakışları altında bir dalgıça yakalanır.


       
       Marlin sevgili oğlunu tekrar bulabilmek için harekete geçerek delicesine yüzmeye başlar. Balık okulunun yanından geçerken mavi renkli bir su yosunu olan Dory’e rastlar. Nemo’nun kaybolduğunu öğrenen Dory yardım teklif eder. Ancak bir problem vardır. Dory’de kısa vadeli bir hafıza kaybı sözkonusudur ve öğrendiği şeyleri o anda unutmaktadır. Böylelikle bu tuhaf ikili imkansızı başarmak için sonu bilinmeyen bir maceraya atılırlar.


       
       PIXAR’IN SON ÇİZGİ HARİKASI:
       ‘NEMO: KAYIP BALIK’

       Pixar’ın yeni çizgi filmi “Finding Nemo”nun bekar babası Marlin’i ele alalım. O sevimli mi sevimli bir palyaço balığı. Seslendirmesini Albert Brooks’un yaptığı Marlin oğluna karşı aşırı korumacı davranan bir baba.
       Aslına bakarsanız Marlin bir balık bile değil. Bilgisayar ortamında yaratılmış bir görüntü o... Kısaca CGI olarak bilinen yöntemle bilgisayar ortamında üretilen bu görüntüye oldukça huysuz sayılabilecek bir ses tonu eşlik ediyor, hepsi o kadar...
       Ancak Marlin’de güvensizlik, kuşku, üzüntü ve iyi yüreklilik gibi insanoğluna özgü niteliklerin hepsi var. İnsana özgü bu zaaflara bir de Pixar’ın ilk dört yapımı olan “Toy Story”, “A Bug’s Life”, “Toy Story 2” ve “Monsters, Inc”in bile kat kat üzerine çıkan seçkin grafik görüntüleri ve ele avuca sığmaz zeka olgusunu ekleyecek olursak “Finding Nemo”nun altın değerindeki standartları ortaya çıkar. Bu dört çizgi filmin dünya hasılatının toplamı 1,73 milyar dolar.
       San Francisco yakınlarındaki Emeryville bölgesinde kurulu bulunan Pixar karargahının dev bir oyun alanı çağrışımı yaptığını söylemek mümkün.


       
       Klasik Disney çizgi filmleri ve Spielberg masallarında olduğu gibi “Finding Nemo”da da ailesinden ayrı düşen bir çocuğun travmatik öyküsü anlatılır. Onlarla arasındaki fark ise, nazlı ve dikbaşlı oğlunu aramak için tehlikelere göğüs germekten çekinmeyen bir babanın endişesinin (ve serüvenlerinin) dramatize edilerek verilmesidir.
       Nemo dünyaya gelmeden önce de Marlin tam bir endişe makinesidir. Baba olacağını öğrendiğinde bile endişeye kapılır. 400 tane minik palyaço balığının babası olacaktır ama “Ya çocuklarım benden hoşlanmazsa...” şeklinde kuruntular hisseder.
       Ancak Avustralya’nın balıkların birbirini her zaman yediği büyük mercan kayalıkları bölgesinde yaşadığını düşünecek olursak bu endişesinde haklıdır.


       
       “Finding Nemo”da anlatılan “denizden çıkmış balık” öyküsünün temeli, Stanton’un Kaliforniya’daki Marine World’ü ziyaret ettiği 1992 yılına dayanır. Filmin öyküsünün ana merkezini oluşturan baba-oğul ilişkisini ise kendi oğlu Ben’e karşı hissettiği korumacı duygulardan aldı. Diş doktorunun muayenehanesindeki akvaryumu oluştururken de kendi çocukluk anılarından yola çıkarak esinlendi.
       Şimdi de Nemo’nun kısa yüzgeçlerine gelelim. Nemo’nun yüzgeçleri kısadır ama onun hızını biraz bile azaltmaz. Stanton bu olguyu “mecazi anlam” olarak düşündüğünü vurgulayarak şöyle açıklıyor:
       “Birçok çocuğun birtakım yetersizliği olduğu bilinen bir gerçektir. Anne-babalarda ise bu yetersizlikleri kendilerinin bir yansıması olarak görme eğilimi vardır. Örneğin çocuklarında okuma veya yürüme zorluğu gibi bazı yetersizlikler varsa anne-babalar bu durumu takıntı haline getirip üzüntü kaynağı yaparlar. Bu filmde hiçbir çocuğun kusursuz olmadığı; aynı şekilde kusursuz bir babanın da olmadığı anlatılıyor.”


       
       Filmin mesajlarından birisi de, anne-babaların herşeyin cevabını mutlaka bildiğinin bir garantisi olmadığıdır. Buna da Marlin’in Crush adlı deniz kaplumbağasına, “Oğlumun tek başına yüzmeye ne zaman hazır olacağını nasıl bileceğim?” şeklinde bir soru yönelttiğinde tanık oluruz. Yaşlı deniz kaplumbağası bilgelere özgü bir edayla şöyle cevap verir: “Bunu asla bilemezsin. Oğlun bunu öğrendiğinde sen de öğrendiğini öğrenmiş olursun.”
       Balıklarının neyi yapıp neyi yapamayacağını görmek isteyen Stanton ve ekibi, öncelikle bir akvaryum kurarak içini palyaço balıkları, mavi su yosunları ve diğer balıklarla doldurma yoluna gitti. Bazı ekip üyeleri de ele alınan konuyu daha yakından incelemek için dalgıçlığa başladı. Ayrıca Irvine’deki Kaliforniya Üniversitesinde görev yapan balık uzmanı Profesör Adam Summers ile anlaşma yapıldı. Adam Summers onlara balıkların yüzme stilleri hakkında geniş bilgiler verdi.
       Summers’ın verdiği bilgiye göre, farklı türdeki balıkların yüzme eylemi sırasında yüzgeçlerinin iki farklı hareketi vardı. Bunlar arasında “Kürekçiler” adı verilen gruptakiler, yüzgeçlerini tıpkı kürek çeker gibi öne ve arkaya hareket ettirirken, diğer gruptakiler ise aşağıya ve yukarıya doğru hareket ettiriyorlardı.
       Yönetmen Andrew Stanton da zaten tesadüf eseri iki baş kahramanını belirlerken bu iki gruptan birer örnek seçmişti. Başroldeki iki kahramandan birisi olan palyaço balığı “kürekçi” grubuna girerken mavi renkli su yosunu ise diğer gruba giriyordu.
       Eğitim sürecinin her aşaması aslında deniz dibindeki yaşam konusunda ne kadar az şey bilindiğini öğrenmekle geçti. Pixar’da görev yapan çizgi film sanatçıları, Stanton tarafından ‘deniz altındaki büyüleyici dünya’ sözleriyle tanımlanan ortamı tam anlamıyla öğrenmek zorunda kaldılar. Örneğin deniz altındaki her nesne bizden uzaklaştığında renk kaybederken, yaklaştığında daha renkli hale geliyordu. Deniz suyunun yapısı içinde hava kabarcıkları, dalgalar, karanlık bölgeler ve çeşit çeşit çerçöp vardı. Bunların hepsinin analiz edilmesi veya tahmin edilmesi gerekiyordu.


       
       “Finding Nemo”nun öyküsünü bir başka açıdan değerlendirirsek, “içimizdeki yetişkini bulma öyküsü” olarak da tanımlayabiliriz. Andrew Stanton yaklaşık 10 yıldan beri senaryo yazarı ve ortak yönetmen sıfatlarıyla John Lasseter’in asistanlığını yapıyordu. Pixar’ın ilk kısa filmlerinin ve CGI yöntemiyle öykü anlatımının ustası olarak bilinen Lassetter’dan öğrendiği herşeyi “Finding Nemo”da uyguladı.
       Ancak ortada bir gerçek daha var ki, “Finding Nemo”nun anafikrini Pixar’daki arkadaşlarına açmadan önce beyninde tam anlamıyla kurgulamıştı. “Kendi egomun bir parçası olduğunu söyleyebilirim” diyor ve devam ediyor: “Bu filmleri burada dört beş kişiyle birlikte yapıyorum. Bir süre sonra o filmlerin hangi bölümünün benim egomun hangi parçasını yansıttığını bilemez hale geliyorum. Kendi hayat yolculuğum açısından bakacak olursam, egomun neresine denk geldiğini bilmeyi çok isterdim.”
       “Finding Nemo”nun bitmiş halinde birçok kişinin yetenekli elinin imzası var. Ancak öykünün yaratıcısı, senaryonun ortak yazarı, yönetmeni ve filmdeki en sevimli yaratığına sesini vermesi gibi sebeplerden dolayı “Finding Nemo”nun gerçek babasının Andrew Stanton olduğunu söylemek doğru olacaktır. Pixar’ın çocuğunun meydana getirdiği bu çocuk ne kadar da güzel olmuş!” [Richard Corliss’in Time’ın 13 Ekim 2003 sayısındaki yazısından derleme]


       
       SUALTININ YARATILMASI
       Filmin gözlemci teknik yönetmeni Oren Jacob’a düşen önemli görevlerden birisi de, karakterlerin hareketlerine gerçekçi şekilde cevap verecek organik mercan kayalığı ve geniş okyanus görüntülerinin yakalanabilmesiydi. Oren Jacob başkanlığında çalışmaya başlayan Pixar’ın teknik elemanları, su altı ortamının en sağlıklı şekilde yaratılması için beş temel unsur belirlediler.
       Bunlar şöyle sıralanıyordu:
       1. Işıklar (okyanus tabanında dans eden ışık kırılmaları);
       2. Partiküllü maddeler (su içinde her zaman görünen parçacıklar);
       3. Dalga ve kabarcıklar (su içinde bitkisel yaşamın sürmesini sağlayan sürekli hareket);
       4. Karanlık bölgeler (ışığın renginin uzak mesafeleri filtre etmesi ve böylelikle uzakların karanlık görünmesi);
       5. Yansımalar ve ışık kırılmaları.
       Bu beş unsurun yanısıra su ve hava kabarcıkları, köpükler, daire şeklinde yayılan dalgalar, su damlacıkları, küçük halkalar gibi unsurlara da dikkat edilerek deniz dibinin karmaşık ortamı sağlandı.
       
       Filmin Künyesi:
       Yönetmen: Andrew Stanton
       Senaryo: Andrew Stanton, Bob Peterson, D.Reynolds
       Görüntü Yönetmeni: Sharon Calahan, Jeremy Lasky
       Kurgu: David Ian Salter
       Müzik: Thomas Newman
       Yapımcı: Graham Walters
       Yapım yılı ve ülkesi: 2003, ABD
       Tür: Animasyon / Serüven
       Dağıtımcı: UIP
       
       Seslendirenler:
       Albert Brooks
       Ellen De Generes
       Alexander Gould
       Willem Dafoe
       Geoffrey Rush
       Eric Bana
       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları