|
![]()
![]() | ![]() ![]() | ![]() | ![]() | |||||||||||||||||||||||
|
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
Yılbaşından beri, düşen enflasyonun da etkisi ile süren faizlerdeki düşüş trendinin nihayet hisse senetleri piyasasına da yansıması ayrıca sevindirici bir durum. Gerçi yıllık yüzde 75lik getirisinin, yüzde 60ını son 3 ayda kaydeden borsadan yatırımcıların ne kadar faydalanabildiği merak konusu, ama fırsatların bittiğini söylemek için daha çok erken. Klasik döviz yatırımcıları için ise 2003 pek de parlak geçmedi. Türk Lirasının güçlenmesi yetmezmiş gibi, Euro karşısında da gitgide zayıflayan dolar, her türlü kriz ve kaos beklentisine rağmen yatırımcısının yüzünü bir türlü güldüremedi. Euroya yatırım yapanlar ise Liraya karşı ancak yatırımlarını koruyabilmiş oldu. Uzun lafın kısası, 2 yıllık kriz ortamından sonra 2003 Liranın yılı oldu. Ekonominin toparlanacağına, enflasyonun hedefler doğrultusunda düşeceğine, şirketlerin performanslarının artacağına inanıp yatırım yapanlar kazançlı çıktı. TAMAM MI, DEVAM MI? Bakalım bu tablo 2004de de sürecek mi ? Öncelikle şunu söyleyelim, 2004 Türkiye için pek çok konuda bir tamam mı devam mı ? yılı olacak. Öyle ya, şimdiye kadar birçok kez IMF ile masaya oturup, ortaya konulan programı çok çok iki yıl uygulayabilen, tam hedeflere ulaşma aşamasında şu ya da bu şekilde tökezleyip tekrar çukura yuvarlanan bir ülkede yaşıyoruz. İstikrar programının bu yıl da kararlılıkla sürdürülüp, yıl sonunda konulan hedeflere bir kez daha ulaşılması bu açıdan büyük önem taşıyor. Bu, sadece yıllardır yerleşmiş bulunan enflasyon psikolojisini kırmakla kalmayacak, artık gerçek anlamda ekonomik istikrara ulaştığımızın, ve bu yolda emin adımlarla yürüyebileceğimizin en büyük kanıtı olacaktır. Ülkemizin dünya üzerindeki mevcut ve gelecekteki konumu açısından bakıldığında ise 2004 yılı tam bir kırılma noktası olacaktır. 2004 yılı sonunda ABnin vereceği karar ya ülkemizin bu gruba dahil olma sürecini başlatacak, ya da bizi farklı alternatifleri inceleme ve değerlendirme noktasına getirecektir. Doğrusunu isterseniz bugünden AB beklentisine girmenin bir anlamı yok. Sorun sadece raporlarda yazıldığı gibi insan hakları, Kıbrıs vb. konulardan öte, ülkemizin ekonomisi. Birliğin esas kuruluş amacının ekonomik bir güç haline gelmek olduğu, geçmişte yeni üyelerin ekonomilerini birliğin seviyesine çıkartabilmek için ne kadar emek ve para sarf edildiği bazen unutuluyor. Bu yüzden 8-10 milyonluk karnı tok, sırtı pek bir İskandinav ülkesi ile yıllardır ekonomik krizlerle boğuşan, gelir dağılımı bozuk 70 milyonluk Türkiyeyi alım kararı pek kıyaslanabilecek bir durum değil. Bu yüzden, birliğin olmazsa olmaz diye öne sürdüğü bütün siyasi şartlar yerine getirilse bile (ki Kıbrıs konusu son seçimlerle bir kez daha çözümsüzlüğe bürünmüş gibi görünmekte), mevcut ekonomik durumumuz yıl sonunda AB trenine atlamamızı engelleyen bir pranga olabilir. Yine de 2004te piyasalarda en büyük beklentiyi şüphesiz bu üyelik konusu oluşturacaktır. İç siyasette ise, 2004ün en önemli olayı kuşkusuz Mart ayında gerçekleştirilecek olan yerel seçimler olacaktır. Her ne kadar yerel seçimlerde, seçmen gözünde adaylar bazen partilerin önüne geçse de, bu seçimler TBMMndeki 2 partinin 1.5 senelik performanslarının değerlendirilmesi açısından iyi bir gösterge niteliği taşıyacak. Mevcut şartlarda bu seçimlerden iktidarın daha da güçlenerek çıkması beklenmekte. Böyle bir durum hükümete icraatlarında daha da büyük cesaret verecek, arkasındaki seçmen desteği ile daha radikal ve uzun vadeli adımlar atma gücü ve imkanı sağlayacaktır. Yılın ilk 3 ayında bu resimde herhangi bir değişiklik olmaması durumunda, seçimler konusunda esas dikkat edilmesi gereken popülist politikaların uygulanıp, uygulanmadığı olmalıdır. Çünkü seçim yatırımı olarak alınacak bu aksiyonların faturası ekonomideki hassas dengeyi bozmaya ve hedeflerden ciddi şekilde sapmaya kadar gidebilir. ZAYIF DOLAR KONUSU Gerek enflasyon, gerekse ihracat gelirleri konusunda 2003te yelkenlerimizi şişiren zayıf dolar rüzgarının 2004te tersine dönüp, dönmeyeceği ise ayrı bir merak konusu. Uygulanan program dahilinde anormal bir zıplama olmasını gerektirecek bir durum yok. Ama tabii burası Türkiye, sürprizler ülkesi. Krizi, kaosu severiz. Bütün bu senaryoların ışığında, piyasalardaki iyimserliğin önümüzdeki yılın ilk çeyreği, hatta belki ilk yarısında da sürmesini beklemek yanlış olmaz. Enflasyondaki düşüş paralelinde faizlerdeki düşüş trendinin de sürmesi beklenmeli. Önemli olan Hazinenin bu trendden vadeyi uzatarak, borçlarını daha düşük faizle öteleyerek yararlanabilmesi. Öte yandan borsanın hala cazip bir yatırım fırsatı olduğunu düşünüyoruz. Bunu düşündüren sadece endeksin 1.3 cent gibi tarihi ortalamalarının çok altında bir noktada olması değil, aynı zamanda son dönemdeki performansın sadece finansal sektördeki hisselerin yüksek getirisinden kaynaklanması. Krizden kendilerini toparlayarak, bilançolarını küçültürken bir taraftan da temizleyerek çıkan sanayii şirketlerinin performanslarının da önümüzdeki aylarda artmasını bekliyoruz. Reel faizin düştüğü, alternatif enstrümanların da getirilerinin sınırlı kaldığı bir ortamda sermayenin hisse senetlerine kayması kaçınılmaz olacaktır. Tabii bireysel yatırımcılara her zamanki gibi tavsiyemiz bunu yatırım fonları vasıtası ile, daha bilinçli ve güvenli bir şekilde gerçekleştirme yoluna gitmeleri. Krizleri, sorunları, savaşları geride bırakıp 2004te daha aydınlık bir yıl geçirebilmeniz dileği ile, MUTLU YILLAR !!! | ||||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |