| | | | 1858 yılında telgraf bulunduğu zaman, “Artık ülkeler arasında eski kin ve önyargıların varlığını sürdürmesi olanaksızdır” nitelendirmesini yapan sosyal bilimciler, şimdilerde de bulunan yeni teknolojiler ardından böylesi nitelendirmelerde bulunuyorlar. Örneğin, biyoteknoloji alanında getirilen yeniliklerin kıtlıkla boğuşan ülkelere çözüm olacağı öngörülürken; gen haritasının çıkarılmasının kanser veya AIDS gibi hastalıkların tedavi edilmesinde büyük aşamalar getireceği öngörülüyor.
Bütün bunların arasında ise en yüksek iyimserliğin ‘internet’ konusunda olduğunu yazan The Economist, ‘siberguru’ olarak nitelendirdiği uzmanların, internetin savaşları önleyeceği, kirliliği azaltacağı ve her türlü ayrımcılık ve eşitsizliğin azaltılması konusunda çözüm olacağı sözlerine yer veriyor. “İnternetin, insanların heyecanlandıracak denli genç olmasına karşılık, böylesi öngörülerin doğruluğunu test etmek için yeterli süre geçti” denilen yazıda; Massachusets Teknoloji Enstitüsü’nden Nicholas Negroponte’nin “Gelecek kuşaklar internet sayesinde milliyetçilik nedir bilmeyecek” sözlerini aktarıyor.
Aynı bölümden Michael Dertouzos ise, dijital iletişimin ‘bilgisayar destekli barışın’ sağlanmasına yardımcı olacağını söylerken; “Milletler arasında etnik kimliklerden ötürü parçalanmalar olmayacak” öngörüsünü taşıyor. Dertouzos, gelişmiş teknolojilerin ülkelerin birbirini daha iyi anlamasına yardımcı olacağını da öngörüyor.
İnternetin iletişim olanaklarını geliştirmesine karşılık, The Economist internetin yapamayacaklarının başında enerji tüketimini azaltmak ve çevre kirliliğinin önlenmesini koyuyor. Washington merkezli Enerji ve İklim Çözümleri Merkezi (CECS) verilerine göre, Amerikan ekonomisinin ortalama yüzde 9 oranında büyüme gösterdiği 1997-1998 döneminde, enerji talebinde neredeyse bir değişiklik gerçekleşmezken; CECS “compact diskler elektronlara dönüştürülebileceği gibi, kamyonlarla fiber optik kabloların yer değiştirmesi mümkün” değerlendirmesini yapıyor. Bir gazete ilanında bahsedildiği gibi, “Online alışveriş yap - çevreyi koru” gibi iddialı sözlere karşın; bunun gerçekleşmesi için insanların gerçek hayattaki faaliyetlerinin yerini tam olarak alması gerekiyor.
Gazete, dergileri internetten okumak bunların basılı şekilde dağıtılmasından çok daha az çaba gerektirmesine karşılık, bilgisayarların insanların günlük hayatındaki yerini daha da güçlendirmesi gerekiyor.
ELEKTRİK TÜKETİMİ ARTIYOR
Giderek daha fazla büro ve evden internet bağlantısı yapılması, milyonlarca bilgisayar, yazıcı, server ve diğer araçların çalıştırılması ciddi olarak enerji tüketimini arttırıcı etkiler yapacak. Kişisel bilgisayarlar günlük hayattaki yerlerini sağlamlaştırma aşamasında herzaman açık bırakılıyor. Bu aşamada yapılan bir hesaplamaya göre ABD’nin elektrik tüketiminin yüzde 8’i internet bağlantılı bilgisayarlardan kaynaklanıyor. İnternet ortamının ayakta kalması için pek çok serverin ağa bağlanarak, adeta ‘server tarlaları’ oluşturması elektrik şebekesine aşırı yük getirirken, Silikon Vadisi’nde kimi zaman geçici elektrik kesintilerine dahi neden oluyor.
ABD Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre yıllık geliri 75 bin doların üzerindeki ailelerin internet bağlantısına sahip olma oranı, fakir ailelerin yaklaşık 20 katına ulaşıyor. ABD Başkanı Bill Clinton, zengin ve yoksul arasındaki ‘dijital bölünmüşlük’ün giderilmesi aşamasında, dünyanın her yerinde internet erişiminin gelir eşitsizliğini azaltacağını öngörürken; bilgisayar fiyatlarının düşmesinden öte (neredeyse bir televizyondan az daha yüksek bir fiyata almak mümkün) bu bölünmüşlüğü arttıran neden gelir düzeyi düşük olanların interneti etkin şekilde kullanacak bilgiden yoksun olması. Dolayısıyla gelir düzeyi düşük olanların internete bağlanmasının, gelirlerine olumlu şekilde yansıyacağını düşünmek çok zor. Bunun yerine dünya genelinde okur yazarlık oranının yükseltilmesi, herkese internet bağlantısı sağlanmasından çok daha anlamlı olacak görünüyor. | |
