|
17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin yol açtığı felaketi unutturmamak amacıyla bugün ve yarın yapılacak panel, forum, miting ve diğer etkinliklerle katılım için çağrıda bulunarak şöyle konuştu: Depremlerde, ulusal, bölgesel ve kentsel planlama anlayışı ile kurumların fiziki, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarının tümüyle nasıl ortadan kaldırıldığını gördük. Doğa olaylarının yeniden yıkımlara dönüşmemesi için, plansızlık ortamında kaçak denetimsiz bir yapılaşmayı teşvik eden uygulamaların yol açtığı ağır yıkımı ve sonuçları yaşamamak için daha dikkatli olmalıyız. TMMOB, Yeşilova ve Erzurum Mahallesi, Körfez ilçe ve Gölcük Şirinköydeki prefabrike konutlar, Gölcük Manisa Mesirevleri, İzmit ve Değirmendere Mehmetçik Çadırkentinde, depremzedelere yönelik olarak çeşitli etkinlikler yapacak. MESLEKTEN OLMAYAN İNŞAATCILAR İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şube Başkanı Serdar Uygur, binlerce insanın ölümüne, yaralanmasına, evsiz ve işsiz kalmasına yol açan Marmara depreminin 1. yıldönümünde, hala inşaatları meslekten olmayan kişilerin yapabildiğini söyledi. Uygur, A.A muhabirine, Marmara depremi sonrasında, 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) çıkarıldığını ve 10 Temmuzdan itibaren yürürlüğe girdiğini anımsatarak, KHK, pilot olarak belirlenen 27 ilde yapıların denetlenmesini öngörüyor. Ayrıca, 2 Eylül 1999da da tip imar yönetmeliğinde değişiklik yapıldı dedi. Depremin acı sonuçlarına rağmen, yapılanların bundan ibaret olduğunu kaydeden Uygur, Yapı denetim şirketleri kuruluyor. Şu anda Türkiyede 40 dolayında şirket kuruldu. Ancak, bu sayının yalnız Gaziantepte, en az 10 olması gerekirken, hiç yok ve kurulma aşamasında 3 şirket bulunuyor diye konuştu. Depreme karşı alınacak önlemlerin uygulanması için öncelikle halkın bilinçlenmesi gerektiğine dikkati çeken Uygur, Ayrıca, inşaatları meslekten olanlar yapmalı. Yaşanan onca acıya rağmen, hala meslekten olmayanlar inşaat yapıyor dedi. DEPREM, ŞOKTAN SONRA UNUTULDU Gaziantep İnşaat Müteahhitleri Derneği (GİMD) Başkanı Ünal Özdil ise depremin 1. yıldönümünde gelinen noktayı, Olayın şokunu yaşarkken söylenen sözlerin hepsi, şok atlatıldıktan sonra, her zaman olduğu gibi unutuldu diye özetledi. Depremin acı tablosu içerisinde söylenen sözlerin söylendiği yerde kaldığını savunan Özdil, sözlerini şöyle sürdürdü: Deprem sonrasında, (yapılacak) denilenler konusunda çok mesafe alındığı söylenemez. Yapı denetimine ilişkin KHK çıkarıldı. KHKnın amaç maddesi çok doğru. Ancak, KHK aceleye getirildiği için, altyapısı hazırlanamadı. KHK, pilot il Gaziantepte de uygulanmıyor. Yapı denetimi konusunda vali yardımcısı başkanlığında yapılması gereken toplantı, bugüne kadar yapılmadı. KHK, mevcut şekli ile konut maliyetlerini yüzde 15-20 oranında artırır. Keşke, maliyet arttığına göre, inşaatlar artı değer yaratabilmiş olsa. Yapı sektöründe sorunlara çözüm bulmanın yolu, öncelikle müteahhitliğin tanımının yapılmasından geçer. Kimlerin müteahhitlik yapabileceğini net bir şekilde ortaya koymak gerekir. Aksi takdirde olumsuzlukların sonu gelmez. Kamu ihalelerine katılanların yüzde 60ı bilinen anlamda müteahhit değil. DERS ALMAK SÖZDE KALDI İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şube Başkanı Cevdet Yüce, Marmara depreminden sonra toplumun diline yerleşen (Depremden ders almalıyız) görüşü sözde kalmış, yöneticiler ve vatandaşlar, bu sözlerin gereklerini yapmamıştır dedi. Yüce, Marmara depreminin 1. yılını değerlendirmek amacıyla düzenlediği basın toplantısında, Marmara ve Düzce depremlerinin, Türkiyede 20. yüzyılda Erzincan depreminden sonra yaşanan en büyük felaketler olduğunu anımsattı. Yüce, depremlerin, gerek yer bilimleri ve deprem mühendisliği, gerek depremlerin toplumsal yaşama etkileri, gerekse yapı denetim sisteminin yetersizliğinin sorgulanması açısından, ülke tarihinde ilk olma özelliğine sahip olduğunu belirtti. YAPILAR DEPREME DAYANIKSIZ Cevdet Yüce, şunları söyledi: Türkiyedeki yapı stoğunun büyük bölümünün depreme dayanıksız olduğu, ürkütücü bir biçimde ortaya çıkmıştır. İlimizde yaşanan depremin şiddeti ve boyutları, Marmara ve Düzce depremleri ile karşılaştırılamayacak kadar küçüktür. Bu yüzden depremi az hasarlı veya hasarlı atlatan yapıların depreme dayanıklı yapılar olduğunu söylemek, kendimizi kandırmaktan öteye gitmez. Depremden sonra toplumun diline yerleşen (Depremle yaşamaya alışmalıyız), (Depremden ders almalıyız) sözde kalmış, yöneticiler ve vatandaşlar, bu sözlerin gereklerini yapmamışlardır. Cevdet Yüce, depreme karşı hazırlıklı olmanın, deprem güvenliğine sahip yapıların inşa edilmesiyle sağlanabileceğini, bu nedenle Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye herkesin sahip çıkması gerektiğini söyledi. YASALAR YERLİ YERİNE OTURMADI Türkiye Mimarlar Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) İzmir Şubesi, depremle ilgili yasaların henüz yerli yerine oturmadığını öne sürdü. 17 Ağustos Depreminin yıldönümü dolasıyla yapılan yazılı açıklamada, Ege Bölgesi ve özellikle İzmirde bu konuda yapılanların yetersiz olduğu ve söylemde kaldığı belirtildi. Çarpık ve bilime aykırı yapılaşmanın tehlikelerinin sürekli vurgulanmasına karşın bu konuda yeterli kontrol ve önlem alma başarısının sağlanamadığı kaydedilen açıklamada şöyle denildi: Depremden çok zarar gören ülkemizde depremle ilgili yasalar henüz yerli yerine oturmamıştır. Ege bölgesinde yer gerilmesi dağılımının daha detaylı incelenmesi için kalıcı deprem istasyonlarının ve erken uyarı sistemlerinin kurulması kaçınılmazdır. Projelerin meslek odalarınca denetimi yasalarda yer almalıdır. YATIRIM SORUMLULARI SORGULANMALI Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi Başkanı Baki Günaydın, Kuzey Anadolu Fay Zonu boyunca sanayileşme, liman hizmetleri, petrokimya ve ticari yatırım kararlarını verenlerin sorgulanması gerektiğiri bildirdi. Günaydın, Konya Gazeteciler Cemiyetinde düzenlediği basın toplantısında, MTA tarafından 1942 yılında hazırlanan Türkiye Jeoloji Haritası, 1946da oluşturulan Türkiye Tektonik Haritası ve Bayındırlık Bakanlığı tarafından 1948 yılında yayınlanan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasının bilinmesine rağmen, İstanbul-İzmit-Sakarya hattında yatırım yapılmasını hata olarak değerlendirdi. Bu kararın alınmasında etkili olan anlayışın mutlaka sorgulanması gereğine işaret eden Günaydın, şunları kaydetti: Verilen bu yanlış karar doğrultusunda bölgeye akan yoğun nüfusun, denetimsiz yapılaşmayı da beraberinde getirdiği ortadadır. Deprem riski yüksek olduğu bilinen bu ve benzeri bölgelerde, gerekli jeolojik-jeoteknik incelemeleri, araştırmaları yaptırmaksızın imar izni veren, planlayan ve planları onaylayan yetkililer, mutlaka cezalandırılmalı, yaptırımların tepkileri yatıştırıcı, sorumluları aklayıcı olmaması temel ölçü olmalıdır. Türkiye topraklarının yüzde 95inin, nüfusunun yüzde 98inin deprem riski altında olduğunu yineleyen Günaydın, bu bakımdan Marmaranın yanında, diğer bölgelerin de gündeme alınması gerektiğini söyledi. ŞEFFAFLIK VE KATILIM Günaydın, öncelik deprem bölgesinde olmak kaydıyla, bütün yerleşmelerin nazım ve imar uygulama planlarının derhal durdurulması, planlamada ise şeffaflık ve katılım ilkesinin benimsenmesi gerektiğini ifade etti. Nazım ve imar uygulama planlarının, üniversitelerle, ilgili mesleki kuruluşların katılımıyla oluşturulacak Bilimsel Danışma Kurulları tarafından her yönüyle irdelenmesi gereğine dikkati çeken Günaydın, şehircilik ilkeleri çerçevesinde hukuka ve kurallara aykırı olanların iptal edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||