Konu:
Gecekondu sorununa çözüm önerisi
Konuklar: Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Türk Belediyeler
Birliği Genel Başkanı ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak,
Mimarlar Odası Gen. Bşk. Yücel Gürsel
Erdoğan
Aktaş: Türkiye'de hergün ortalama 8 bin kişi doğup büyüdüğü topraklardan
büyükşehirlere göçüyor.... Böyle giderse 5 yıl içinde nüfusun yüzde 80'ine
yakın kısmı şehirlerde yaşayacak.... Hatta önlem alınmazsa büyükşehirlerde
gecekondulaşmanın oranı yüzde 50'lere varacak.... Bugüne dek tam 12 kez
af çıkarılan gecekondular için bu kez çözüm yolu getiren bir öneri var
gündemde... Maliye bakanlığı gecekonduların yıkılmasını istiyor.. Yıkılan
gecekonduların yerine çağdaş kentler yapalım, gecekondu sahiplerine birer
daire verelim.. Fazlasını da satıp gelirimizi artıralım" diyor..
Gecekondu sorununa getirilen çözüm önerisini Yakın Plan'a alıyoruz...
Ama önce Türkiye'de gecekondululaşmanın rakamları ve maliyenin çözüm önerisinini
detaylarına bakalım...
"Devlet Planlama
Teşkilatı'na göre İstanbul'da 750, Ankara'da 350, İzmir'de 200, Anadolu'da
ise 500 binden fazla gecekondu bulunuyor... Yani Türkiye'de yaklaşık 2
milyon gecekondu var... Ve Türkiye'deki şehir nüfusunun 10 milyonu gecekondularda
yaşıyor... Gecekonduların yüzde 50'sinden fazlası hazine arazileri üzerinde
kurulu... Yani gecekondular devletin gelirler kalemi için büyük bir sorun...
Ama geceokndular barındırdıkları 10 milyon kişiden fazla nüfus için de
bir başka sorun.. Yapılan araştırmalarda suç oranının en yüksek olduğu
yerler ve sağlık sorunlarının en çok yaşandığı bölgeler gecekondu bölgeleri...
1970'lerden itibaren artan köyden kente göçü önlem için çok tartışıldı,
ancak her gün ortalama 8 bin kişi yani, 2 bin ailenin büyükşehire göçüne
çözüm bulunamadı. Maliye bakanlığı şimdi ise şimdi yeni bir arayış içinde...
Hazırlanan proje ile gecekondululaşma sorununun 4 aşamada çözülmesi hedefleniyor...
Öneriye göre; önce gecekondu sahaları belli bir programa göre boşaltılacak...
Bu arada gecekonduculara, 1 - 2 yıl süreyle kira yardımı yapılacak ...Boşalan
gecekondu bölgelerine hemen bir imar planı çizilecek ve özel sektör ya
da toplu konut idaresi bu bölgelere yeni çağdaş konutlar inşa edecek...
Yapılan bu yeni çağdaş konutlardan birer daire gecekonduculara, bedelsiz
olarak verilecek... Yüzde 51'i tek katlı olan gecekonduların yerine yapılacak
çok katlı konutlarda geri kalan dairelerden elde edilecek gelir de hazinenin
kasasına girecek... Bu yolla hem hazine arazisi üzerinde kurulu bu gecekonduların
halkı daha sağlıklı altyapıya, depreme karşı dayanıklı evlerine ve çağdaş
sitelerde oturma ayrıcalığına ulaşacak. Hem de hazine yıllardır çivi bile
çakamadığı bu bölgelerde oluşturulacak yeni kentler sayesinde gelir elde
edecek..."
Erdoğan Aktaş:
Esasen gecekondularla ilgili yapılan bu çalışma, kamu taşınmaz malları
ile ilgili yapılan yasal düzenlemenin bir parçası... Tabi yıllardır gecekondu
gibi önemli bir sorunla boğuşulduğu için, bu konu ister istemez ön plana
çıkıyor... Gecekondu sorununa getirilen çözüm önerisini Mimarlar Odası
Genel Başkanı Yücel Gürsel ve stüdyomuzdaki konuğumuz Kadıköy Belediye
Başkanı Selami Öztürk ile konuşacağız... Ancak önce telefon hattımızdaki
Türk Belediyeler Birliği Genel Başkanı ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı
Aytaç Durak ta telefonla yayınımıza katılacak. Önce stüdyomuzdaki konuğumuz
Selami Öztürk'e dönüyorum. Sayın Başkan, sanıyorum Kadıköy'de de bir gecekondu
çok önemli bir sorundu. Ve siz de kısmen benzer bir metotla bu sorunu
çözmeye çalıştınız. Neler yaptınız, nasıl yaptınız?
Selami Öztürk:
Kadıköy'ün Ankara asfaltının üst bölümleri, hemen hemen 8-10 mahallemiz,
bundan 30-40 yıl önce gelen göç sonucu olarak gecekondulaşmıştı. Bir kere
geldikten sonra kesinlikle gecekondu yapılmasına izin vermedik. İlk prensip
o oldu zaten. Ama ondan sonra da gecekondu olan bölgelerde, bilhassa yeşil
alan dışında kalanları, başka yerlere taşımaya başladık. Başka yerlerde
olanlara da bir daire vermek kaydıyla... Buna vatandaşlar, aslında çok
direnç gösterdiler. Ama sorunun barınma sorunu olduğunu, barınma sorununun
ancak bir daireyle çözülebileceğine dair ikna metoduyla, birçok yerde
sorunu çözdük. Hatta, Kadıköy'ün en merkezi yerinde Paris mahallesi diye
bir yer vardı. Yüzlerce gecekondu vardı. Orayı kaldırıp, tamamen yeşil
alan yaptık. Oradan aldığımız vatandaşlarımıza, şu anda yapılmakta olan
toplu konut bölgesinde birer daire verildi. Noter çekimlerini de yaptık.
Şimdi üç veya dört ay sonra dairelerini teslim alacaklar. Bunun gibi kent
içerisinde birçok yerde olan gecekonduları kaldırdık. Ama birçoğunu da
yerinde çözdük. Kent planlamasında, zaten konut bölgesinde sorun yok.
Ama okul bölgesi, yol ve yeşil alansa, muhakkak oralarını kaldırmak, kent
planını da bozmamak gerekiyor. Bu yönde çalışmalarımız devam ediyor. Ama
bugün Maliye Bakanlığının yeni bir açıklaması oldu. Aslına bakarsanız
bu açıklama, daha önce çıkarılmış bulunan imar af yasalarında zaten var.
Yani, yeni bir uygulama değil. Ama mantığında birazcık bana terslik geldi.
Yani, hazineye para aktarımı gibi gözüküyor olay, bir yönüyle de...Halbuki
bundan kaçınmak lazım. Öncelikle gecekondu yapımını önleyecek tedbiri
almak lazım. Gecekondu yapana bir kere kesinlikle ceza gelmeli, hem de
hapis cezası gelmeli. Gecekondu yaptırana ceza veriyorsa, gecekondu yapana
vermiyorsunuz. Öncelikle gecekondu yapımı kesinlikle önlenmeli. Ondan
sonra da mevcut gecekondular kent yaşamına uygun hale getirilmeli.
Erdoğan Aktaş:
Müsaade ederseniz, Aytaç Durak'a dönelim. Sayın Başkan, ilginç bir
yöntem bu. Bir süredir de uygulanmaya çalışılıyor. Tek tek belediyeler,
yerel anlamda bunu uygulamaya çalıştı.Kimisi başardı. Bildiğimiz kadarıyla
Adana'da da gecekondu sorunu var. Peki, sizce bu yasa ne kadar işler?
Aytaç Durak: Bu,
bugüne kadar hükümetlerin en iyi yaklaşımı. Ben, bu mesleğin uzun yıllar
içinden gelen biriyim. En iyi yaklaşımı. Zira daha önceki tasarımlar vardı.
Gecekonduları sattığım zaman şu kadar milyar dolar gelir elde ederiz deniliyordu,
15 milyar dolar gibi... Adam evinde oturuyor, niye satsın ki... Parası
dahi olsa zaten vermez mi? Parası da yok. Ama bu çözümdür. Zira, bu, uzun
yıllar önce Hong Kong'da, yani 45-50 yıl önce İngilizler bunu başarmışlar.
Dama dama yapmışlar. Birinci damayı istimlak etmişler, parasını vermişler,
adamlar nereye giderse gitsin, diye. Şimdi bizimkiler kira parası vereceğiz,
diyorlar, o da olabilir. Ama o zaman da modern binaları yaptıktan sonra,
altyapılı, düzenli, öbür damaya gidiyorlar. Örneğin birer modül daha yürüyerek
o modeli alıyorlar buraya taşıyorlar. Orayı yapıyorlar. Üçüncü modüle
geçerek, ikiye taşıyorlar. Bu, Seul'de de yıllar önce uygulanan, halen
de uygulanmaya devam eden bir sistem. Hiçbir sorun olmadı, bildiğim kadarıyla.
Erdoğan Aktaş:
Bu piyasaya ne şekilde etki eder? Çünkü, eğer kiralar söz konusu olursa,
kira sıkıntısı gibi bir sorun var, Türkiye'de... Belli bir gelir düzeyinin
altında olan insanlar, ödemede de problem yaşıyor. Bunca insan, gecekondudan
çıkarılıp, kiraya verilecekse, kiralık yer gibi bir sıkıntı da ayrı bir
sorun olarak karşımıza çıkar mı?
Aytaç Durak: Bana
kalırsa, hiçbir sorun çıkmaz. Bu Türkiye'ye son yıllarda getirilen en
iyi yaklaşım sistemidir. Ekonominin lokomotifi olan inşaat sektörü harekete
geçer. Ve kesin çözüme gideceğine şahsen inanıyorum. Ne var ki, Adana
dediniz. Bende gecekondu yok, kaçak yapıları var. Kaçak yapıları da şahıs
arazileri... Onların çözümünün ayrı olması lazım. Bu paketin içinde Adana'da
çözüm getiremeyiz. Kaçak yapıyla, gecekondu farklı. Gecekondu başkasının
arazisine ev yapandır. Özellikle kamu arazisine yapılan ve Ankara'nın,
İstanbul'un, hatta İzmir'in çevresine tek katlı kiremit çatılı, dört tarafı
cepheli olan bu evlere, kesin çözüm gelecektir, hiç şüpheniz olmasın.
Erdoğan Aktaş:
Bu anlamda maliyenin bir kar hesabı olabilir mi? Yani, devletin kasasına
bu çalışma sonucu bir kazanç, bir kar girebilir mi?
Aytaç Durak: Sonsuz
kar var. Bakın, düzensiz kentleşmede, her türlü hizmet devlete, belediyelere
çok pahalıya mal olur. Yeterli oluyor, sağlıklı olmuyor. Ve orada yaşayan
insanlar, ömür boyu huzursuz ve mutsuz oluyorlar, isyankar oluyorlar.
Yani, terörün yuvası haline geliyor oralar. Nitekim Adana'da bunu yapamayacağımızı
bildiğimiz için, paramız yoktu. Adana'yı tabi varlıklarıyla muhafaza ettik,
altyapısını yaptık, oradaki insanlara hizmet götürdük ama artan nüfusun
nereye yerleşeceğinin planlamasını yapmak suretiyle, vatandaş kendi evini
kendisi yapmak suretiyle, yeni bir şey kuruldu. Bizde sorun daha büyük.
Ankara'da sorun olmaz bu. İstanbul'a büyük sorun getirmeyecektir, buna
inanıyorum. Zira, burada oturan insanlara, rahatlıkla aynı bölgede, çok
rahat karşılıklı daireler verilir. Bu konutları da kimin yapacağını hiç
merak etmesinler. Ben de müteahhidim, inşaat mühendisiyim. Çok sayıda
müteahhit firma gelir, buralara talip olur. Devletin de bunda hem verdiğinden
arta kalan daireleri satmaktan dolayı karı olacaktır. Hem de insanları
düzenli bir kentte yerleştirdiğinden dolayı hem insanları mutlu edecek.
Hem de oraya altyapı hizmetleri ve devam edecek hizmetler rasyonel halde
ulaşacaktır.
Erdoğan Aktaş:
İnsanları ikna etmekte bir sorun çıkar mı?
Aytaç Durak: Sorun
çıkacaktır. 1971 yılında, hatırladığım kadarıyla Turgut Toker, imar bakanıydı.
O tarihte Sayın Bakanla görüştüm. Ekrem Ceyhun, devlet bakanıydı. Ve onlarla
bu sorunu tartıştık. Ve bu sorunun çözümü için öneri götürdük. Şahsen
ben götürdüm. Neticede devlet planlamaya Sayın Ekrem Ceyhun, beni gönderdi.
Devlet planlamada bir uzmanla bu işi tartıştık. Sonra tekrar görüştük.
Altındağ'da, o zaman ki 1971 yılında, hatırlıyorum, devlet planlamadaki
konut uzmanı, dedi ki, 'biz, Ankara'da, Altındağ'da bir yere yapacaktık
ama müteahhit iki daire veriyor diye babam razı olmadı dedi. Çünkü adam,
kendi evinde özlemleri var, geçmişi var. Bir direnme olacaktır ama devlet
kararlı ve ciddi yürürse, belediyelerle de entegrasyonu sağlarsa ve bence
en önemlisi de teorisyenleri dinlemeden, allah aşkına.. Teorisyenleri
dinlemeden tatbikatçılarla bu işi hallederlerse.. Zira bu şehirleri bu
hale getirenler teorisyenlerdir, belediyeler değil. Belediyeler acz içerisinde.
Parasız, pulsuz... Ama bu gecekondu olan mahallelelerin çevredeki bütün
bu oluşuma sebep olan arazilerin hepsinin imar planları var. Ve bu planları
bilim adamları yaptılar. Hepsi de başarısız oldu.
Erdoğan Aktaş:
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum, yayınımıza katıldığınız için.
Mimarlar Odası Genel Başkanı Yücel Gürsel'e dönelim. Yücel Bey, sanıyorum
sizin bu plana karşı bir takım tereddütleriniz de var.. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu yaklaşımla büyük şehirlerde gecekondu sorunu çözülebilir mi?
Yücel Gürsel: Bundan
bir süre önce biliyorsunuz, bu 2b maddesi tartışılmıştı. Ormanlık alanların
üzerindeki kaçak yapılaşmayla alakalı. Hatırlarsınız... O zamanki tartışmada
da planlama yoluyla çözülebileceğini ifade etmiştim. Ben, prensipte bunun
doğru olduğuna, çözülebileceğine inanıyorum, bu yaklaşımın. Sadece dikkat
edilmesi gereken şu var. Bir mucizevi bir formül bulunmuş gibi heyecana
kapılarak, başka daha iyi çözüm varken, kötülere mahkum olmaması lazım.
O yüzden de hazine arazileri üzerindeki bu kaçak yapıların, bir kere önceden
planlamasının yapılması gerekiyor. Her ne kadar açıklamada varsa da bu,
belediyelere verildikten sonra planlama yapılacağı diye. Fakat bu planlamanın
kurallarının doğru konulması lazım. Çünkü bu bölgeler kaçak yapılaştığı
için bu bölgelerin okul gibi, hastane gibi, park gibi ihtiyaçları yok
biliyorsunuz değil mi.. Dolayısıyla o bölgenin önce bir imar planı yapılır
da sosyal ve kültürel teknik alt yapı belirlenirse bu belirleme çerçevesinde
ne yapacaktır, boşaltma sırasında ve yeniden yapılanma sırasında o bölgenin
ihtiyaç duyduğu ve belli standardı olan imar kanunu ve imar planlarında
bu yeşil alanlar, okul alanları bırakılmış olacaktır. Bir kere b ukonu
çok önemli. Önce planlama ondan sonra...yani her bölge ayrı ayrı ele alındığında..
İkinci bir altını çizmem gereken önemli bir husus var. Şimdi bir de şöyle
bir alışkanlık var geçmişte de ve bu bir hastalık halinde. Yani bir yere
bir arsaya buluyor 5 katlı yapılabilecek bir arsaya 15 kat verip ondan
sonra bir mucize gibi buradan rant elde etmek gibi bir hastalık var. Burada
da bizim bu yerleşme bölgelerimizde bir kentsel kalite yaratarak rant
yaratmamız lazım. Yani diyelim bir bir bölgede bin konut var, buraya 2
bin konut yapıp da oradan rant elde etmek yerine gene bin konut yapalım
ama değeri iki katlı olsun, üç katlı olsun..
Erdoğan Aktaş:
Sanıyorum ki yaklaşım itibariyle sadece gecekonduları ya da gecekondululaşmayı
önlemek değil aynı zamanda çarpık şehirleşmenin belki bu aşamada önüne
geçmek için bir adım olarak görülüyor..
Yücel Gürsel: Evet
evet, yani dolayısıyla kentsel kaliteyi yükselterek rant sağlayalım. Bu
rant kamuya da gitsin.... Fakat daha önemli olan bir şey var o da bu konuda
bir deprem riski yaşanıyor özellikle İstanbul'da, Adana'da bazı kentlerimizde
deprem riski var. Öncelik deprem bölgelerine verilmelidir, anlatabiliyor
muyum. Yani hazır...deprem bölgelerinde yıkılacak bölgeler var. Dolayısıyla
kanun da yasal zorlamalar böylece gerçekleşecektir. İnsanlara diyeceğiz
ki biz kardeşim bu bina yıkılma tehditiyle karşı karşıya, yani keyfi yapmıyoruz
biz bunu. Öncelik buradan başlanırsa ve başarı gösterilirse bizim halkımız
buna canı gönülden razı olacaktır. Ama bir husus var hemen buna bağlanarak,
gerçekten bazı yasal müeyyidelerin yapı üretimini özellikle yapı üretiminin
kaliteli olması için standartlar getirmemiz lazım, modernleşmesi lazım
yapı üretiminin.
Erdoğan Aktaş:
Zaten toplu konut idaresinin de bu yapılaşmada önemli bir payı olacağı
söyleniyor. Çok önemli noktaların altını çizdiniz, çok teşekkür ederim
yayınımıza katıldığınız için.
Yücel Gürsel: Ben
teşekkür ediyorum.
Erdoğan Aktaş:
Başkanım tekrar size döneceğim. Bu anlamda bir rant, belediyelerin
ya da devletin bir rantı söz konusu olacak mı?
Selami Öztürk:
Bilhassa bizim bölgelerde kent planlamasına uygun yaptığınız takdirde,
bunların belediyeye getireceği çok yükler var. Örneğin altyapı yükleri.
Yeşil alanların korunması. Biraz önce sevgili başkanın söylediği önemli
bir husus var. Bu bölgede, zaten, belediye hizmet alanları yok, okul alanları
yok. Camiler yok, çocuk parkları yok. Bütün bu alanları üreteceksiniz.
Nerede? Gecekonduların bulunduğu yerlerde üreteceksiniz bütün bunları.
Erdoğan Aktaş:
Dolayısıyla yerel yönetime ayrıca bir maliyet mi olacak?
Selami Öztürk:
Tabi, kesinlikle büyük maliyetler gelecektir. Dolayısıyla bunların kent
planlaması yapılarak... Yani, gecekondu sorununu hallederken, orada bir
yapılaşmayı getirip, diğer bölgelere yük kaydırarak değil. O bölgenin
sorunlarını kendi içerisinde çözerek, o bölgeyi yaşanabilir bir hale getirmek
gerekir ki, bu da mümkün. Yeter ki niyet bu olsun. Ama burada, hazineye
para aktarılacak sözü öne geçerse, bu insanlarda kuşku yaratır. İkincisi,
her seferinde yeni bir af, son derece tehlikeli. Şimdi 2001 yılına kadar
diye bir şey duydum. Bu son derece tehlikeli. Yani, şu ana kadar imar
afları tespitleri yapılmış, bitmiş, kayıtlara bulunanlar bundan faydalanmalı
aslına bakarsanız. Her yeni olayla, yeni yeni yapılan gecekondulara fırsat
verilmemeli. Eğer bunu yapabilirsek, bu sorun üç-beş yıl içerisinde önemli
ölçüde çözüme kavuşabilir. Burada bir sorun var. Örneğin gecekondu tek
katlı değil, bazen dört katlı, bazen beş katlı. Bunu sadece barınma sorunu
olarak görürseniz, barınabilecek kadar evleri o insanlara tahsis etmeye
kararlı olursanız sorunu çözerseniz. Ama devlet, buna bir rant olarak
bakarsa, kişi de rant olarak bakmaya başlar. Bir tehlikesi daha var. Örneğin
bir gecekondunun dört odası varsa, böyle bir olaydan sonra dört odaya
dört aile yerleşmeye başlıyor. Gittiğinizde karşınıza dört aile çıkıyor.
Bütün bu sorunları yasa içerisinde çözülmesi lazım. Aytaç Bey, doğru dedi.
Pratiği, çok iyi bilmek lazım. Ufak detayları kapatmak lazım. Eğer bunlar
kapatılırsa, rant düşürülmeden kent planlamasıyla sorun halledilirse,
bu çözüm olur. Ama belediyeler, kesinlikle bu işin içerisinde olmalı.
Hatta önemli ölçüde uygulayıcılar belediyeler olmalı. Ama belediyeler
çok iyi denetlenmeli bu konuda.
Erdoğan Aktaş:
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Türkiye'deki gecekondu sorununa
bir çözüm önerisi olarak Maliye Bakanlığının hazırladığı yasayı yakın
plana aldık. Hoşçakalın.
|