|
Türkiyede en çok taraftara hangi kulübün sahip olduğu konusunda zaman zaman yayınlanan anketleri de haklı çıkaran bir sonuçla Fenerbahçe %40la önde gidiyor. Örneklem sayısı da sadece internetçilerden oluşsa bile bayağı iyi. Neyse dünkü maçın keyfiyle (umarım böyle devam ederiz), bugünkü konuya geçelim : Yine halka açılma ve futbol.. FUTBOL ŞİRKETLERİNİN HALKA ARZI SPKnın 1999 yılında yaptığı bir çalışma var, Futbol şirketlerinin halka arzı-Yeterlik Etüdü. (B.S.Şafak) Konuyu son derece geniş boyutuyla ele alan, fayda zarar analizleriyle inceleyen bir çalışma. Bugün bu rapordan yola çıkarak, konuyla ilgili daha önce yazdığım iki yazıdaki görüşlerimi tekrar elden geçirecek ve özellikle bu tip bir şirketin muhasebesi konusunda ortaya çıkabilecek bazı konuları tartışacağım. ÖNCE VERGİYE BAKALIM Olayın öncelikle vergi boyutunu ele alalım. Futbol kulüpleri kamu yararına çalışan dernek statüsünde oldukları için vergiden muaf durumdalar. Ancak şirketleşme halinde sadece idman ve spor faaliyetlerinde bulunan şirketlerin kurumlar vergisinden muaf olduğunu görüyoruz. Bilet satışları bu çerçevede muaf, ancak büfe, restoran işletmesi, ürün satışı ve diğer gelirler, gayrımenkul işletmeciliği, diğer iştirak gelirleri vergiye tabi. Futbolla doğrudan ilgili olduğu için forma reklamı da kurumlar vergisi kapsamı dışında kalmakta. VERGİ YÖNETİMİ PROFESYONELLERE Katma değer vergisi açısından bakıldığında ise futbolcuların transfer veya kiralama bedelleri dışında tüm gelirler Katma değer vergisi kapsamında yer alıyorlar. Buna yayın gelirleri ve maç biletleri de dahil. Futbol kulüplerinin şirketleşmesi durumunda hem vergi yönetimini, hem de muhasebelerini iyi yapmaları gerekecek, hem de profesyonel bir ekip aracılığıyla. BONSERVİS BEDELİNİN MUHASEBESİ Konuyla ilgili asıl ilginç nokta ise, bonservis bedellerinin muhasebesi. Takıma transfer edilen futbolcuların bonservis bedellerinin nasıl muhasebeleştirileceği konusu. Aslında takım bir fabrikaysa futbolcular da makinalar, yani maddi duran varlıklar gibi gözüküyor. Ama makina gibi kaydedemiyorsunuz, bu bir hakkın iktisabı sadece. Yani futbolcular kulübün malı değil, kulüp sadece onların oynama haklarını satın alıyor. Bu hava parasıyla devralınan bir dükkan, ya da Telsim ya da Turkcellin 25 yıllığına kiraladığı GSM lisansı gibi. Aslında ilkine daha çok benziyor, çünkü dükkanı devrederken de o günün şartlarına göre bir devir bedeli de siz almaya hak kazanabilirsiniz. Tabii, eğer iş yapmayan bir dükkansa bedelin çok düşme şansı da var, ya da tersi. Ancak lisans bedeli gibi olsaydı, hak sürenin sonunda tamamen elinizden gidiyordu. Şimdi, tartışmanın ilginç yanı burada bence. Çünkü, vergi kanununa göre aynı maddi duran varlıklar gibi, maddi olmayan duran varlıklarda süresi içerisinde itfaya tabi, yani amortisman ayrılıyor, Böylece bu sürenin sonunda o aktifin değeri sıfıra iniyor. LAZATİÇİN MUHASEBELEŞMESİ Burada iki ilginç örnekle konuya renk katabiliriz. Fenerbahçenin bu yıl transfer ettiği Lazetiçe bir bakalım. Bu futbolcu, Mustafa Denizlinin tesadüfen seyrederek beğendiği ve ve gelecek vaad eden bir futbolcu. Kazım Kanatın yazılarına inat, 5 milyon dolarlık transfer bedeliyle de bugünkü şartlarda ucuza maledilmiş, gelecekte istikrarlı olduğu takdirde belki de piyasası 20-25 milyon dolara çıkabilecek bir futbolcu. Fenerbahçenin şirketleştiğini düşünürsek, bu futbolcu için her yıl yaklaşık (5 yıllık süre) eşit amortismanla 1 milyon dolar amortisman gideri ayrılacak. 3 yıl sonra Avrupanın büyük bir kulübüne 25 milyon dolara sattığımızı düşünelim, defter değeri 2 milyon dolara düşmüş durumda olacak. Böylece bu futbolcunun üzerinden 23 milyon dolar satış karı elde edecek. Futbolla ilgili olduğuna göre bu gelir kurumlar vergisine tabi değil, KDVden de muaf. JARDEL ANCAK 10 MİLYON $ Öte yandan Jardeli düşünelim. 28 milyon dolar (sadece bonservis bedeliyse eğer), yıllık 5.6 milyon dolar amortisman gideri (ya da itfa payı) demek. 3 yıllık itfa sonucu Jardelin bonservis defter bedeli 11.2 milyon dolara düşmüş olacak. G.Saraylılar kızmasın ama, eğer kiloları bu şekilde sürerse üç yıl sonra bu fiyata bile alan olmadığını ve 10 milyon dolara elden çıkarıldığını varsayalım. O takdirde 1.2 milyon dolar satış zararı, üç yıl boyunca da yıllık 5.6milyon dolar amortisman (itfa)gideri G.Sarayın gelir tablosuna yazılacak. Şaka bir yana, tabii ki, bu örnekler Fenerbahçeli Andersson ve G.Saraylı genç Serkan (!) içinde yapılarak tersine çevrilebilir. ALTYAPIDAN YETİŞENLERİN DEĞERİ Bu arada şirketlerin, bu futbolcuların sakatlıklarına ve futbol hayatlarının olası bir kötü sakatlık sonrası sona erme olasılığı için karşılık ayırmaları da gerekebilir. Bildiğim kadarıyla da profesyonel futbolcular için de bir özel sigorta şartı bulunuyor. Bir de, takımların kendi altyapılarından yetiştirdikleri futbolcular var. Bunlar için bilanço da bir değer konulması söz konusu değil, ancak belki dipnotlarda belirtilebilir. KÖTÜ YÖNETİLEN FUTBOL ŞİRKETİ Bu konuların SPK nezdinde tartışılmaya başlanması bence çok güzel bir gelişme, ama daha önce yazdığım yazılarda olduğu gibi asıl önemli nokta bence şirketlerde profesyonel bir yönetimin işbaşına getirilerek bu konuların önceden analizinin yapılması ve olası bir halka arzda karşılaşılabilecek fayda ve zararların tartışılması. Analistlerin bu şirketleri değerlemeleri için de bu standartların önceden ortaya konulması gerekiyor. Yoksa, halka açılmanın yaraya ilaç olamayabileceğini düşünüyorum, profesyonelce yönetilen bir futbol kulübü, kötü yönetilen bir futbol şirketinden her zaman daha iyidir. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||