|
Sadece 11 kişinin hayatını kaybetmesine yol açmasına rağmen bu bomba, saldırının yapıldığı ülke, şehir ve hedefin niteliği ve ayrıca küresel terörün şu andaki konumu açısından oldukça büyük önem taşıyor. Bu saldırıda hedef doğrudan Endonezya ekonomisiydi. Pilotluk eğitimi almış veya yüksek mühendis ünvanına sahip teröristleri görmüştük. Artık dünyanın değişik köşelerinden ekonomi doktoralı teröristler de çıkmaya başlarsa şaşırmamak gerekir. Endonezya, 1997-98deki Asya Krizinin açtığı derin yaraları hâlâ saramadı. O dönemden beri krizden etkilenen ülkelerin hepsi tekrar yabancı yatırım çekmeye başlarken, bir tek Endonezyadan yatırım kaçmaya devam ediyor. Makroekonomik göstergelerde düzelme gözlemleniyor, para birimi rupiah da dolar karşısında istikrar kazandı; ne var ki, yabancı sermaye hâlâ Endonezyaya hayır diyor. Bunun en büyük sebepleri de siyasi istikrarsızlık, yüksek ülke riski ve yolsuzluk. 2001 yılında büyük umutlarla işbaşına gelen Devlet Başkanı Megawati Sukarnoputri (Endonezya Cumhuriyetinin kurucusu Sukarnonun kızı) geçen süre içerisinde babasının kızı olmasından başka bir özellik sergileyemedi ve Endonezyanın sorunlarıyla mücadelede kararlılık göstermekten uzak kaldı. Şu anda Endonezyada resmi rakamlara göre 40 milyon işsiz var. İstatistiklerle güvenmiyorsanız bile Cakarta sokaklarında gezerken sefaleti koklayabilir, yoksulluğa dokunabilirsiniz... ENDONEZYA VE RADİKAL İSLAM 200 milyonun üzerinde nüfusa sahip olan Endonezyanın yüzde 90ı müslüman. Din, siyasetin içine fazlaca giriyor. Öyle ki, önde gelen siyasi partilerden biri olan Birleşik Kalkınma Partisi (PPP - Partai Persatuan Pembangunan) kendisine amblem olarak Kâbeyi seçmiş. Genel olarak diğer dinlere tolerans olduğu söylenebilirse de, Mayıs 1998deki Hıristiyan Çin kökenlilere yapılan saldırılar ve katliam olarak nitelendirilebilecek cinayetler, 2000 noelinde kiliseler yapılan saldırılar, Cakarta sokaklarında kendi yurttaşı olan Hıristiyan azınlıklara karşı cihat için para toplayanlar ve bunlara gösterilen müsamaha gibi örnekler bu konuda tam bir tutarlılık olmadığını kanıtlıyor. Bu arada geçen yıl Balide 202 kişinin hayatını kaybettiği saldırının sorumluluğunu üstlenen ve El Kaide ile bağlantısı olduğu öne sürülen Jemaah Islamiyah (İslami Cemaat) ve Laskar Jihad (Cihat Askerleri) gibi yasadışı örgütler faaliyetlerine devam ediyorlar. Uzun lafın kısası, Endonezya halen Asyanın istikrarsızlık merkezi özelliğini sürdürüyor ve bu özelliğiyle de dünyanın diğer bölgelerine de sıçrayabilecek yeni krizler için tehlikeli bir potansiyel oluşturuyor. TERÖR EKONOMİSİ 5 Ağustos 2003 tarihinde Cakartanın göbeğindeki Marriott Hotelde meydana gelen patlamanın verdiği mesajlar çok ilginç. Bunlar mutlaka detaylı bir şekilde analiz edilmeli. En önemli konu ise saldırının zamanlaması... Endonezyanın ekonomik durumundan kısaca bahsetmiştik. 12 Ekim 2002de Balide yapılan korkunç saldırıdan sonra ekonomi büyük darbe almış ve zaten gelmeyen yabancı sermaye için ümitler tamamen kesilmişti. 2002 yılının son çeyreğinde GSYİH, yüzde 2.6 oranında küçülmüş, dolar kuru saldırıdan sonraki ilk gün 340 puan yükselerek 9,500 Rpye çıkmış ve yılın son çeyreğinde de 8,800-9,200 Rp arasında seyretmişti. Sadece Kasım 2002de ihracattaki azalma yüzde 23 oranında olmuştu. 2003 yılıyla beraber Endonezya ekonomisi toparlanmaya başladı. İlk çeyrekte GSYİH, yüzde 2 oranında arttı, turizm ve ihracat gelirilerinde de artış kaydedildi. Dolar, 8,500 Rpye kadar geriledi. Merkez Bankasının uyguladığı politikalar ve hükümetin sağladığı 10 trilyon Rplik (1.2 milyar dolar) paketin, Bali saldırısının yaralarının çabuk sarılmasında etkisi oldu. Net yabancı sermaye hâlâ ekside, ancak sermaye girişleri az da olsa canlanmaya başladı. 28 Temmuzda hükümetin yaptığı açıklama iyimser havayı artırdı: IMF programına son veriyoruz. Alınan karar, IMF programından çıkılması, 9.2 milyar dolarlık borcun bir takvim çerçevesinde 2010a kadar ödenmesi (şu anda ülkenin döviz rezervleri 34 milyar dolar civarında) ve IMF ile herhangi bir borç ilişkisi içermeyen Program Sonrası Gözlemleme (Post-Program Monitoring) anlaşması yapılmasıydı. IMF de bu kararı olumlu karşıladı. Ülke Direktörü David Nellor şöyle diyordu: Hükümetin bu kararı, Endonezyanın ekonomik performansında son birkaç yıl içerisinde gelinen noktayı ve kurumumuzun desteklediği programın başarısını göstermektedir. Bu açıklamadan yaklaşık bir hafta sonra, Cakartadaki Marriott Hotele bombalı saldırı gerçekleştirildi. 11 kişi öldü, 150 kişi yaralandı, Endonezya ekonomisi travma geçirdi. BİR BÜTÜNÜN PARÇASI Bu saldırının ekonomik etkileri geniş çaplı ve doğrudan olmayacak, ancak uzun vadede baktığımızda ve Marriott Hoteldeki patlamayı bundan sonra gelmesi muhtemel yeni saldırılardan, Aceh eyaletinde hükümet güçleri ile ayrılıkçı güçler arasındaki savaştan, siyasi istikrarsızlık/yetersizlik ve yolsuzluktan oluşan paketin ince hesaplanmış bir parçası olarak gördüğümüzde, olumsuz sinyalleri daha iyi algılayabiliriz. Bu pakete, son birkaç ay içinde gerçekleşen, ancak can kaybı olmadığı için gündeme giremeyen patlamaları da ekleyebilir ve bir sürecin başladığını iddia edebiliriz. Bu patlamaların hepsi başkent Cakartada ve hepsi de stratejik öneme sahip yerlerde gerçekleşti: Sukarno-Hatta Havaalanı, Birleşmiş Milletler ofisi ve Meclis Binası... Tabii ki, 2004 yılındaki seçimlere hazırlanan Devlet Başkanı Sukarnoputrinin de bunu böyle görmesi gerekiyor. Kısa vadede ekonomi, asgari zararla bu olayı atlatabilir. IMFnin en son yaptığı açıklamalar bu yönde; yetkililer daha önce açıklanan 2003 yılı için yüzde 3.4-4.0lık büyüme tahminlerinin değiştirilmeyeceğini ifade ettiler. Piyasalar da patlamadan sonra çok az sarsıldı ve hemen toparlandı. Ancak bu demek değil ki, ölenlere Allahtan rahmet dileyip, Marriott Hotel olayını unutabiliriz. Teröristlerin amacı, ülkeden yabancıları uzak tutmak ve bu sayede ekonominin kalkınmasını önlemektedir. Endonezya ekonomisinin, şu anda yabancı sermayeye ihtiyacı olduğunu kimse reddedemez. Kalkınamayan ve bir krizden diğerine sürüklenen ekonomiye sahip olan bir ülke tabii ki terör örgütlerinin amaçlarına uygun bir ortam sağlayacaktır. Ülkenin önde gelen think-tanklerinden CSISnin (Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi) ekonomistlerinden Ari A. Perdana, The Jakarta Post gazetesinde yayımlanan bir yazısında şöyle diyor: Önemli olan saldırının hedefi değil. Burada konu ekonomidir! Hâlen krizden çıkabilmek için çabalayan bir ülke olan Endonezyada en ufak bir sosyal, siyasi veya güvenlik ile ilgilil bir kriz bile büyük karışıklığa yol açabilmektedi. Sonuçta zararlı çıkan bizleriz; hem zenginlerimiz, ama özellikle de fakir olanlarımız. EKONOMİ HEM HEDEF, HEM DE ARAÇ Bali olayı ve Marriott Hotel saldırısı, doğrudan ekonomiye zarar vermek gibi bir amaç gütmelerinin yanında, zarar gören ekonominin, terörün yaygınlaştırılması için uygun zeminin sağlanması yolunda bir araç olarak da kullanıldığını gösteriyorlar. Başka bir deyişle, bu tür saldırılarla hem yabancı yatırımcı korkutulup kaçırılıyor, hem de ülkenin zayıf kalması temin edilerek terör örgütlerinin güçlenmesine ve ileride yapacakları eylemlere zemin hazırlanıyor. Son olayın verdiği diğer mesajlara da bakalım. Patlamayı Jemaah Islamiyah üstlendi. Hedef, bir Amerikan oteli. Patlama, Bali olayı sanıklarının duruşmalarıyla aynı zamana denk getirildi. Ertesi gün, sanıklardan Amrozi bin Nurhaşim, ölüm cezası ile cezalandırıldı. Nurhaşim, kararı suratında her zamanki sadistçe gülümsemesi, zafer işaretleri ve Beni öldürürseniz, yüzlerce yeni Amrozi çıkar. Bizi durduramazsınız. Bu iş hiçbir zaman bitmeyecek sözleriyle karşıladı. Patlamadan 6 gün sonra ise başka bir duruşmada diğer sanıklardan İmam Samudra hakkında ölüm cezası istendi. Samudra, kendisini Allaha yaklaştıracakları için hakimlere teşekkür etti. Samudradan bir gün sonra ise Jemaah Islamiyah liderlerinden Ebubekir Beşir için 15 yıl hapis talep edildi. Bu teröristlere en güzel cevabı ise Nurhaşimin davasına bakan hakim Made Karna verdi: İslam, barış, hoşgörü, sevgi ve bağışlayıcılığı öğreten bir dindir. Sanığın eylemleri ise sadece gaddarca ve insanlık dışı olarak tanımlanabilir. Marriott Hoteldeki patlamanın verdiği bir mesaj daha var. Terör eylemleri, 5,000 km uzunluğunda bir alana yayılan 17 bin adadan oluşan Endonezyanın değişik yerlerinde vuku buluyordu. Artık Cakartaya geldiler. Hem de can alarak. Balideki korkunç terör saldırısı Istana Merdekanın (Başkanlık Sarayı) yaklaşık 1000 km uzağında gerçekleşmişti. Marriott Hotel ise sarayın sadece 2 km uzağında. Umarız ki patlama sesleri ve çaresiz insanların haykırışları bu mesafeden daha iyi duyuluyordur. SADECE ENDONEZYANIN DEĞİL, TÜM DÜNYANIN SORUNU Bu konular sadece Endonezyanın sorunu değil, tüm dünyanın ilgilenmesi gerektiği sorunlar. Küreselleşme çağındayız. Görülen bir gerçek var ki, iyi şeyler daha yavaş küreselleşirken, kötü şeyler, musubetler daha hızlı küreselleşiyor. Ekonomik refah, eğitim, sağlık hizmetleri, küreselleşmeden nasibini çok yavaş alıyor, hatta birçok durumda hiç alamıyor. Dünya tek bir küresel köy haline geliyor, ancak saatlerce vize kuyruğunda beklemeden Kapıkuleden ötesine geçemiyorsunuz. Diğer yandan ise internetin tüm imkanlarından faydalanarak eylemlerini planlayan teröristlerin yaptıkları saldırılar, sadece yapıldığı yeri değil tüm dünyayı etkiliyor. Taylandın adını bile bilmediğimiz parasının devalüasyonuyla başlayan bir kriz, kısa sürede Türkiyeyi de vurabiliyor. Elektronik para transferlerinin yapıldığı hatlar üzerinden kriz transferi de yapılıyor. Marriott Hotel saldırısıyla verilen mesajı özetleyelim: Endonezya ekonomisinin gelişmesine izin vermeyeceğiz, sosyal rahatsızlıkları, dini ayrılıkları, şiddet, körükleyip, bu ülkeyi terör ihracatı için bir üs, etrafına istikrarsızlık yayan bir bataklık haline getireceğiz. Endonezya hükümetinin, artık bu mesele üzerine kararlılık ve cesaretle eğilmesi, bunu yaparken de başta ABD olmak üzere müttefiklerinin desteğini arkasına alması gerekiyor. Bu sadece Endonezyanın sorunu değil, tüm dünyanın sorunu. Endonezya halkı, ülkelerinin bu hale gelmesine razı değil. Rahatsızlar. Sokaklara dökülen üniversite öğrencileri artık Reformasi (reform) yazılı pankartlarını yavaş yavaş Revolusi (devrim) ile değiştirmeye başladılar. Tam bir sene sonra ülke seçimlere gidecek. O zamana kadar bu sorunların üzerine gidilmezse, Cakarta sokaklarının ne hale geleceğini, halkın taleplerini ne şekilde dile getireceğini düşünmek gerekiyor. Thomas Friend, geçtiğimiz aylarda çıkan Indonesian Destinies (Endonezya Kaderleri) isimli kitabında Oscar ödülü sahibi Crouching Tiger, Hidden Dragon (Pusudaki Kaplan, Gizli Ejderha) filmine atıfta bulunarak şu benzetmeyi yapıyor: Asya Krizi, pusudaki kaplanı, spastik bir ejderha yapıverdi. Kriz(ler) Endonezyayı ne hale getirmiş olursa olsun, sonuçta söz konusu olan dev bir ejderhadır ve elbet birgün tekrar ayağa kalkacaktır. Büyük nüfusa, kalifiye ve ucuz işgücüne, binlerce yıllık bir tarihe ve zengin doğal kaynaklarına sahip olan ve değişik kültürleri bünyesinde bir araya getiren bu ülke, kesinlikle gözardı edilecek bir Asya ülkesi değil, yaralarını sarmaya çalışan, ama bunda şimdilik pek de başarılı olamayan bir devdir. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||