Konu:
İnternetin felsefeye etkisi
Konuklar: Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kurtuluş Dinçer ve İnternet Kurulu Başkanı Doç.
Dr. Mustafa Akgül
Erdoğan Aktaş:
21. Dünya Felsefe Kongresi İstanbul'da sürüyor. Biz de bu kongrenin
ışığında felsefeyi tartışmaya devam ediyoruz. Bugün internetin felsefeye
etkilerini Yakın Plan'a alıyoruz. Son dönemlerin en önemli buluşu kuşkusuz
internet ve internetin felsefe dünyasına yaptığı katkılar büyük. Felsefe
bir bilgi ve düşünce paylaşımı olduğu için bunun en güzel paylaşıldığı
ortam da internet ve felsefe dünyasının önünde bu da tartışıldı. Kilometrelerce
uzaktaki insanlar artık internet dünyasında felsefeyi de tartışır oldular.
Türkiye'deki internet kullanıcıları arasında da felsefe yaygın tartışılan
bir konu haline geldi. Yani internet felsefeciler açısından artık vazgeçilmez
bir araç oldu.
"Newyork'ta
Toysur's oyuncak mağazasının önü. 400 kişi herkesin şaşkın bakışları arasında
dinozor maketine tapınıyor. O'nlar flash-mobcular... Yani internet üzerinden
ilginç eylemler gerçekleştirmek için toplanan bir grup. Amerika'da internette
haberleşme ve örgütlenmede son moda bir akım. Bazen en olmadık yerde hep
bir ağızdan şarkı söylüyor, bazen tek ayak üstünde zıplıyorlar. Yani flash
mobinng yapıyorlar. Türkçe çevirisiyle "ani saldırı"... Tek
amaçları ise eğlenmek ve insanları şaşırtmak. Sonuçları zararlı olmadıkça
internetin farklı kullanımına da eğlenceli bir örnek. Yer bu kez Taksim
Meydanı. İnternet üzerinden parti organizasyonları yapan iki grup karşı
karşıya geliyor. Sanal dünyada başlattıkları küfürlü ağız dalaşını Taksim
Meydanı'nda buluşarak çözmeye çalışıyorlar. Sonrası malum... Silahlar
çekiliyor ve 6 kişi yaralanıyor. Hem de İstanbul'un en kalabalık meydanında.
Bu iki örnek internet üzerinde örgütlenemenin iki farklı coğrafyadan iki
farklı yansıması. İnternet kullanımı yaygınlaştıkça bazı suç türlerinin
arttığı bir gerçek. Porno ve şiddet içerikli siteler, terör örgütleri
ve tarikat siteleri, suça teşvik eden öğretilerin yer aldığı siteler,
internet dünyasının mayın tarlaları. Ancak, bütün bu olumsuzlukların yanında
yüzyılın en önemli buluşunun insan hayatına getirdiği yenilikler ve kolaylıklar
çok daha önemli. İnternet 21. yüzyıl dünyasının en önemli bilgi, iletişim
ve eğlence kaynağı. Bu sanal dünyanın gizemli dehlizlerinde her saniye
milyonlarca bilgi paylaşılıyor. Yani artık hiçbir düşünce dört duvar arasında
kalmıyor. Bunun felsefe dünyasına yaptığı katkı gözardı edilemeyecek kadar
büyük. Felsefenin sorduğu her soru internet dünyasında kendisine yer buluyor.
Binlerce kişinin katıldığı ortak forumlar da tartışılıyor. En ağır akademik
felsefi tartışmalardan, felsefeye yeni başlayanlar için bile birbirinden
ilginç düşüncelere yelken açmak intrnet dünyasında mümkün. Türkiye'de
de bu alanda büyük bir hareketlilik yaşanıyor. Türkiye'de konutların yüzde
6.9'unda, işyerlerinin ise yüzde 35'inde artık internet bağlantısı var.
Rakkam düşük olsa da kullanıcıların profili felsefe açısından önem taşıyor.
Türkiye'de internetten en fazla yararlananlar 18-24 yaş grubu ve sosyo-ekonomik
olarak a-b gurubu olduğu görülüyor. Yani pekçoğu yüksekokul öğrencisi
ya da mezunu. Bu, felsefe alanında internet üzerinden yapılan tartışmaların
yoğun olmasında en büyük etken. Felsefe defteri, felsefe öğretimi, yaşama
felsefesi, alternatif forum, düşenenadam adresli sitelerde, büyük portalların
tartışma ve forum sayfalarında felsefe üzerine pek çok konu sorgulanıyor.
Tartışma sayfalarında en çok tercih edilen nickname'ler yani "kullanıcı
isimleri" Hegel, Kant ve Nitzche. "Rüya mı gerçek, bu dünya
mı?", "öğrendiğimiz herşey yalansa ne olur?", "mükemmel
bir insan olabilir mi?" sorularından tutun da, "negatif uzaylı
grupların liderleri olan grilerin dünya insanlığı üzerindeki bunaltıcı
negatif etkileri" gibi garip başlıklarla bile sanal dünyada felsefe
masaya yatırılıyor. Yani internet günümüz dünyasında felsefenin "düşünmek
yetmez, düşüncelerin paylaşılması ve tartışılması da gerekir" görüşünü
hayata geçiren en önemli buluş."
Erdoğan Aktaş:
Bilgiye ulaşmanın en önemli yolu olarak şimdi internet görülüyor.
Aslında bu tanımlama bile kendi içinde tartışılmayı hak ediyor. Türkiye'de
internet kullanımını İnternet Kurulu Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akgül'le
konuşacağız. Felsefe ve internet ilişkisini de stüdyomuzdaki konuğumuz
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
Do. Dr. Kurtuluş Dinçer'le tartışacağız. Hocam hoşgeldiniz..
Kurtuluş Dinçer:
Hoşbulduk.
Erdoğan Aktaş:
İnternet ve detaylarına gireceğiz ama işte bundan öyle zannediyorum
ki bir 20 yıl önce, o çerçevede internet kullanımı dünyada yaygınlaştıktan
sonra genel düşünce yapılarında ve bu başlıklarda ne gibi değişiklikler
oldu, ya da etkiledi mi, etkilediyse nasıl?
Kurtuluş Dinçer:
Şimdi felsefede, her alanda olduğu gibi felsefede de çeşitli etkileri
görüldü bunun. Ama bir noktayı karıştırmamak gerekiyor, çok karıştırılan
bir şey. Bilgiye ulaşmanın kolaylaştığını söylüyoruz, her alanda bilgiye
ulaşmak kolaylaştı. Felsefede de bunun kolaylaştığını ileri sürenler çoktur.
Ancak bizim bilgi dediğimiz şeyle enformatik biliminin, bilgisayar biliminin
bilgi dediği şey arasında çok büyük bir fark vardır. Kavramlarla imgeler
arasında benim yapmaya çalıştığım bir ayrıma benzer bir ayırım yapmamız
lazım. Felsefe kavramlarla işgören bir alan. Ne'lik soruları soran, nedir
soruları soran, insanları sorgulayıcı düşünceye yönlendiren bir düşünme
etkinliğidir. İmgeler ise günlük yaşamın sıradanlığı içerisinde düşünmeden
eylemimize neden olan şeylerdir. Dolayısıyla imgelerle kavramları biz
birbirinden her zaman ayırırız. Aynı şekilde enformasyon dediğimiz şeyle,
yani enformatik biliminin, o bilim olarak kabul ettiği ve bilgi adını
verdiği şeyle felsefenin bilgi adını verdiği şey arasında biz çok köklü
bir ayırım yapıyoruz. Yani o enformasyon...yazar ve biz internet aracılığıyla
onlara ulaşmakla çok fazla şey kazanmış olmayız. Bizim kazanmamız gereken
kavramsal düşünme, sorgulayıcı düşünme etkinliğidir. Bunu ancak kavramları
koruyarak, onlar üzerine düşünerek yapabiliriz.
Erdoğan Aktaş:
Peki dünyada bununan birtakım düşünce alanları ya da başlıkları diyelim,
internet gibi bir olgudan nasıl etkilendi? İçinde bulunduğum bir tartışmadan
örnek vereyim yıllar önce. Eğer internet bu şekilde hızlı gelişecekse
dedik bundan 10-15 yıl kadar önce, birtakım şeylerin yeniden gözden geçirilmesi
lazım, belki de ilk başta Marksizm gibi bir tartışma olmuştu. Böyle bir
şeye katılır mısınız?
Kurtuluş Dinçer:
Evet, gözden geçirilmesi gerekiyor birçok şeyin. Çünkü bu jeolojiler
henüz ölmediyse de can çekişiyor, sınırların kalktığı bir dünyada globalleşmeyi
yaşadığımız bir dünyada artık böyle ideolojilere yer kalmadı. Çünkü bu
tür ideolojiler genellikle tek bir ilkeye, tek bir kurala, tek bir kavrama,
tek bir kurala, kurama dayanarak bütün dünyayı, dünyada ne varsa her şeyi
topyekun, toptan açıklama iddiası. Bütün jeolojiler böyle iddialardır.
Şimdi tırnak içinde kullanacağım bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu
bir çağda artık tek bir ilkeyle, tek bir kuramla, kuralla olup biten her
şeyi, var olan her şeyi açıklamanın mümkün olmadığını çok açık bir şekilde
görüyoruz ve hiç kimseye bunun mümkün olduğunu da artık anlatamazsınız.
Çünkü sınırlar ortadan kalkmış, insanlar bilgi dediğimiz şeye çok kolaylıkla
ulaşabilmektedir. Artık yalana, baskıya, yanıltmaya, propagandaya, yersiz
propagandaya, amaçlı propagandaya yer kalmamıştır içinde bulunduğumuz
çağda.
Erdoğan Aktaş:
Doğal olarak düşünce yasaklarına da belki..
Kurtuluş Dinçer:
Tabi, düşünce yasaklarına da artık yer kalmamıştır. Artık internetin
bize şöyle bir yararı olabilir; insanların birbirine yaklaşmasını daha
da kolaylaştırır.
Erdoğan Aktaş:
Hocam, bilgi edinmenin yollarından söz edip internetten bahsettiğimizde
enformatik anlamda bilgi ve enformasyon ikisini ayırdınız. Peki bilgiyi
nasıl tanımlayacağız?
Kurtuluş Dinçer:
Bilgi, demin de söylediğim gibi kavramsal düşünmenin ürünü olan bir
şey, sorgulayıcı düşünmenin.. Tabi felsefe eğitiminin bunda çok önemli
bir payı olacak, olmalı. Biz hiçbir zaman kavramsal düşünmeden vazgeçmememiz
gerekiyor. Ne'lik soruları soran nedir, ne diye sorular soran bir düşünme
etkinliğinin ürünü olan şeye bilgi diyoruz. Bizim bilgisayar biliminde
tanımlandığı gibi çok kolaydır, enformasyonun tanımlandığı gibi yapılmış
bir tanımımız ne yazık ki olmuyor. Felsefeciler eğer çok kolaylıkla tanımlar
yapabilseydi sorunlarımız daha kolay çözülebilirdi zannediyorum. Biz felsefede
çok zor tanım yaparız. Onun için diyorum ki kavramsal düşünmeye sıkı sıkı
sarılmamız lazım. Çünkü internet evet, internet kullanımı bilginin gelişmesinde,
insanların birbirine yakınlaşmısında çok önemli bir rol oynamaktadır,
oynayacaktır da. Ama bunun olumsuz sonuçları da olabilir. Kavramsal düşünmeden
vazgeçtiğimiz zaman, yani sorgulayıcı düşünmeden vazgeçtiğimiz zaman eğitimin
amacı olması gereken sorgulayıcı düşünmeden vazgeçtiğimiz zaman bir örnek
insanlar yetişmesine öncülük etmiş oluruz. İmgesel düşünmeyle kavramsal
düşünme arasında yaptığım ayrımın sonuçlarından bir tanesi de bu. İmgesel
düşünmeye saplanıp kalırsak bir örnek insanlar ortaya çıkarız. Yani biz
eğitim alanında ne yapmamız gerekir diye sorduğumuz zaman aklımız tutmamız
gereken şey budur; nasıl insanlar istiyoruz? Karşımızda nasıl insanlar
görmek istiyoruz? Filozof kimlerle karşı karşıya olmak istiyor? Kendi
ayakları üzerinde duran, dünyaya kendi gözleriyle bakan, sorgulayan, sorduğu
sorulara kendi cevapı veren, önyargılardan uzak, yalnız kendi gücüne dayanarak
ayakta duran insanlar mı yetiştirmek, karşımızda bunları mı görmek istiyoruz,
yoksa bir örnek düşünen, herkesle aynı düşünceleri taşıyan, birilerinin
istediği düşünceleri taşıyan, kendisinden istenen düşünceleri hazır bir
şekilde sunan kişiler mi görmek istiyoruz.. Şimdi bu ikinci kişi ancak
imgesel düşünme yoluyla düşünme yoluyla yetiştirilebilecek bir kişidir.
Ve bizim eğitim sistemimiz de bunu yapmaktadır. Ama kavramsal düşünme
dediğim şey işte felsefenin amaçladığı kişi olmalıdır. İnternet dediğimiz
dünyada da imge bombardımanı o kadar büyüktür ki bu ikinci tür kişinin
ortaya çıkması tehlikesi her zaman vardır.
Erdoğan Aktaş:
Şimdi size tekrar döneceğim. İnternet Kurulu Başkanı Doç. Dr. Mustafa
Akgül de telefon hattımızda. Mustafa Bey iyi günler.
Mustafa Akgül:
İyi günler.
Erdoğan Aktaş:
Felsefe ve internet ilişkisini konuşuyoruz, tartışıyoruz. Bu arada
çeşitli rakamlar var Türkiye'de internet kullanımıyla ilgili. Türkiye'de
konutların yüzde 6.9'unda internet var, buna karşılık işyerlerinde yüzde
35. Belli yaş grubunun ilgilendiği yapılan araştırmalarda ortaya çıkıyor.
Genel olarak Türkiye'de internetin kullanımı başladığı noktadan bu yana
nasıl bir seyir izledi ve siz nasıl görüyorsunuz?
Mustafa Akgül:
Şimdi ondan önce ben başka bir kaç şey söylemek istiyorum. İnternet
kanımca sanayi devriminden daha köklü bir değişimi temsil ediyor. İnterneti
tek başına değil de bu değişimin endişe motoru olarak da algılamak lazım.
Bu bağlamda Sayın Hocamın dediklerine paralel birkaç şey söylemek isterim.
İnternetin öne çıkardığı insan tipi, teknolojiyi geliştiren, araştırma
yapan, düşünen, yaratıcı bireylerdir. Dolayısıyla internetin tek bir insan
yetiştirme tehlikesi, yani toplumun böyle bir insan yetiştirme tehlikesi
var ama internetteki değişimi yaratabilmek, ondan gerekli payı alabilmek,
...esnek, kişiliği olan, sorgulayan, yönetici bilimler üretme zorundayız.
Zihinsel emek, bilim teknolojideki zihinsel emek öne çıkmış durumda. Dolayısıyla
internetin temsil ettiği girişim falanca yaratıcı bireyi sorgulayan, düşünen
birey olan yurttaşları öne çıkarıyor. Türkiye'deki internet meselesine
gelince, kanımca Türkiye internetin bu boyutunu, bu önemini kavrayabilmiş
durumda değil. Gerekli bir başka şekilde...Türkiye bu değişimi kavrayamadı.
Düzensiz bir şekilde kafasını gözünü yara yara gelişiyor internet. Şu
anda eşit olmayan bir gelişme söz konusu. İnternet kullanıcı sayısı 5
milyon civarında kabul ediyoruz, bunların ölçülmesi çok zor şeyler. Hepsi
anketlerle falan olabiliyor. İnternetle tanışan insan sayısı 7 milyon
civarında diyoruz. Türkiye'de profesyoneller interneti çok iyi kullanıyor,
holdinglerimiz internet...başladılar az sayıda olduğu, ama internette
çok fazla kitlelerimiz var, gençlerimiz var, üniversite öğrencilerimiz
var. Eşit olmayan bir şekilde Türkiye interneti kullanıyor. Türkiye internetin
gerektirdiği bir değişimi henüz örgütleyemedi. Yani mekanizmaları kurup
doğru adımlar henüz atamadı.
Erdoğan Aktaş:
Mustafa Bey çok teşekkür ederim yayınımıza katıldığınız içni.
Mustafa Akgül:
Ben teşekkür ederim.
Erdoğan Aktaş:
Hocam birkaç yıl önceydi, Clinton dönemiydi sanıyorum. Özellikle geri
kalmış ülkelere birtakım yardımlar yapılması, üçüncü dünya ülkeleriyle
ilgili ilişkiler konuşulurken Blair'le çıkıp şu açıklama yapıldı; o ülkelere
özellikle internet yapdımının yapılması diyor. Fakat 11 Eylül'den sonra
anlaşıldı ki mesele internet üzerinden yürümüyor dünyada inanılmaz bir
dengesizlik var ve 11 Eylül gibi olaylar oluyor. Dolayısıyla globalleşme
ya da küreselleşme çerçevesinde interneti nasıl değerlendirmek gerekir?
Kurtuluş Dinçer:
Küreselleşmede en önemli etkenlerden bir tanesi eminim ki iletişimin
hızlanması. Tabi internetin de bunda çok büyük bir payı var. İletişim
bu kadar hızlı olmasaydı insanlar bu kadar hızlı bir şeikled birbirlerine
yaklaşamayacaklardı. Dolayısıyla birbirlerine yaklaşmanın da o kadar kötü
bir şey olmadığını da bu kadar çabuk anlamayacaklardır. Globalleşme dediğimiz
şey aslında birbirini anlama sürecidir, bu sürecin gelişmesidir. Bunda
da alışverişin, iletişimin hızlı olmasının tabiki çok büyük bir payı vardır.
Ama felsefe açısından baktığımız zaman yine internetin rolünü de çok fazla
abartmamamız gerekir. Çünkü internet dediğimiz ortamla iletilen şey eninde
sonunda demin de söylediğim gibi enformasyondur, malumattır. İnternet
çok malumat vardı, ansiklopedilerde vardı, kitaplarda vardı. Bilgi enformasyona
ulaşmak hızlanıyor ama bizim felsefede bilgi dediğimiz şeye ulaşmak için
her halükarda belli bir şeyi geçmesi gerekiyor, en azından bir eğitim
sürecinin gçmesi gerekiyor. Bilgi enformasyon gibi, malumat gibi kısa
yoldan edinilebilen bir şey değil malesef. Onun için de hani bir eğitim
süreci örneğin üniversitede bir felsefe eğitim süreci 4 yıl sürüyor. 4
yılda yapacağınız eğitimi 1 yılda yapamıyorsunuz. Ne kadar hızlanırsanız
hızlanın kavramsal bir etkinlik yaptığınız için bunu belli bir süreye
yaymak ve insanlara birtakım düşünme alışkanlıklarını kazandırmak zorundasınız.
Bu vakit isteyen bir şeydir ve bilgi dediğimiz şey de işte tam bunun sonucunda
çıkıyor. Dediğim gibi, çok fazla abartmamamız gerekir ama internet bir
alet olarak globalleşme sürecindeki en önemli etkenlerden bir tanesidir.
Ama abartmayalım, bir alettir, mantık da bir alettir. Yani bilgisayar
biliminin temelinde mantık ve matematik vardır. Mantığın, matematiğin
ve elektroniğin işbirliğiyle bugün bilgisayar dediğimiz şeyi kullanıyoruz.
Bunlar birer alettir. Geçmişte her çağda araçların amaçlarla karıştırıldığı
olmuştur. Şimdi de günümüzde çok sık karşılaşıyoruz bununla, araçlar amaçlarla
karıştırılıyor. İnternet her şeydir düşüncesi yaygınlaşıyor.
Erdoğan Aktaş:
Son sorum da bununla ilgili olsun. Bireyleri etkilemesini bu açıdan
nasıl değerlendireceksiniz? Çünkü yayınımıza başlarken bir haber verdik,
Türkiye'den örnekler de vardı. İnsanlar bir şekilde bir araya gelip internet
üzerinde bir araya gelip sokakta çatışmaya kadar dönüşen olaylar oluyor..
Kurtuluş Dinçer:
Evet, o Taksim'de olan olayın açıklaması aşağı yukarı böyle yapıldı,
insanlar chat ortamında tanışmışlar, birbirleriyle küfürleşmişler ve sonra
bir araya gelip bunu devam ettirmişler ve silahlar çekilmiş. Bu inanılır
gibi bir şey değil. Gerçeklik duygusunun yitirildiği anlamına geliyor
bu. İşte bu sanal dünyanın tehlikelerinden bir tanesi de bu. İnsanlar
bu dünyada işte kavramsal düşünmemenin sonuçlarından bir tanesi de budur,
felsefi düşünme buna engel olacak bir düşünme biçimidir. İnsanlar o ortamda
imgesel düşünme alışkanlığıyla gerçeklik duygusunu yitiriyorlar. Chat
başlamış, küfürleşme başlamış, dışarı çıkılmış ama chat devam ediyor.
Hala sanal ortamda olduklarını zannediyorlar. Silahların da sanal olduğunu
zannediyorlar. Silahlar patlıyor ama onlar gerçek. Bu duyguyu kaybetmesine
sebep oluyor. Böyle tehlikeleri var.
Erdoğan Aktaş:
Sizinle sohbet ederken buna bir örnek olarak da Irak savaşında...Amerikalılar'dan
söz etmiştiniz. Ordaki gerçeklik duygusunun yitirilmesi nedir?
Kurtuluş Dinçer:
Onların da aynı türden bir gerçeklik yitimiyle karşı karşıya olduğu
çok açık görünüyordu. Iraklılar'a esir düşen Amerikalılar'ın o gözlerindeki
ifade, sırtlarında taşıdığı silahların onlar tarafından birer oyuncak
olarak görüldüğü şeklinde yorumlandı birçok kişi tarafından, o yüzlerindeki
ifade birdenbire gerçeklikle yüzyüze geldiklerini gösteriyordu. O güne
kadar hiç düşünmedikleri bir gerçeklikle. İnsan öldürdüklerinin, insan
öldürmekle görevlendirilmiş olduklarının farkında değiller. Üstlerine
dünya kadar silah yüklenmişti ve onlar onlarla oyuncak gibi oynuyorlardı.
Gerçek birer silah, insan öldüren birer silah olduğunun farkında değillerdi.
Sanal dünyada yaşıyorlardı çünkü o dünyada yetişmişlerdi.
Erdoğan Aktaş:
Sayın Hocam çok teşekkür ediyorum bilgilerinizi ve görüşlerinizi bizlerle
paylaştığınız için.
Kurtuluş Dinçer:
Ben teşekkür ederim.
|