Home page

Haber Menüsü


 
Büyük Beşiktaşlı Babam’a mektup
 
Sevgili Babacığım, Akaretler’in, Valideçeşme’nin, Maçka’nın ne kadar boş arsası, ne kadar avuç içi kadar çayırı çimeni varsa, oralarda şut atışırdık seninle.
 
NTV-MSNBC
 
27 Mayıs 2003—  O güzelim, o unutulmaz büyük yeşil plastik topumla sen öğrettin bana topa vurmayı, şut atmayı, şut kurtarmayı, top “istop” etmeyi, “göğüs istopu”nu, iç vurmayı, dış vurmayı, kafa topuna çıkmayı. Velhasıl, “top” oyunu ilgili herşeyi.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Futbolcu değildin..Biliyordum, çocukluğunda, delikanlılığında da çalışmaktan, çalışmaktan ve çalışmaktan başka hiçbir işe vakit bulamadığın için ağız tadı ile top oynayamamıştın. Zaten, benimki kadar bile mütevazı yeşil bir topun bile olmamıştı..
       
        Benimle top oynarken o günlerin acısını çıkarıyordun sen de.. Birlikte yaşıyorduk, senin çocukluğunu da, benimkini de.. Bana “top”u, “topçu”ları da sen öğrettin.. Şimdiki gibi televizyondan internetten filan değil.. Gazetelerin arka sayfalarındaki resimlerden ve getirdiğin çikletlerden çıkan Sanlı’ların, Vedat’ların, Yusuf’ların, Küçük Ahmet’lerin, Necmi’lerin soluk renkli fotoğraflarından.
       
        Beni, sen Beşiktaşlı yaptın.. Valideçeşme’nin arsalarında, o zamanki adı ile Mithatpaşa Stadyumu’nun açık tribünü alt katında.. O futbol mabedine ikinci devrede, kapılar açılıp beleşçiler kategorisinden girip, omuzunun üzerinde izlettiğin maçlarla.. Hafta sonlarında kapısında bilet kestiğin güzelim Şeref Stadı’nın kumlu çakıllı zemininde.. Oraya gelip giderken kapıda görmeye çalıştığımız Beşiktaşlı “ikona”larımızı sen tanıttın bana.. Ve, pek çok güzel değerle birlikte, bana Beşiktaş’ı ve Beşiktaşlılığı bırakıp gittin genç yaşta..
       
        Seninle birlikte kutladığımız ilk ve son şampiyonluktu 1967’deki...Ondan sonrakine de sen yetişemedin. Ben, senin için de kutladım. 1982’dekini ve sonrakileri..
       
        Ama bu yılkini görecektin, be babacığım !
       
        100’ncü yılını kutluyordu, senin bana bıraktığın miras.. İlkokula yeni başlayan çocuklar, senin gibi babaların Beşiktaşlı yaptığı çocuklar, daha görmemişlerdi şampiyonluk denen şeyi.. Onlar hep ikinciliklere, şerefli ikinciliklere aboneydiler 7 yıldır.. Arkadaşlarının arasında, hep “birgün belki siz de..” diye avunuyorlardı. Futbolcu trafiği, senin bıraktığın yıllara göre biraz fazlaca “yoğun”du. Bir 11 kişilik kadro sayamıyorduk doğru dürüst. Gelen giden teknik direktörlerin bile sayısını tutamadık.
       
        Ama bu yıl, 100’ncü yıl kutlamalarını taçlandırmak gerekiyordu ille de..
       
        Herkese inat, herşeye inat, “pırıltılı ve yaldızlı” isimlerden olmasa da iyi bir kadro ve istikrarlı bir oyunla herkese parmak ısırttı senin takımın.. Ezeli ve ebedi rakiplerini hem kendi sahalarında, hem de bizim “Mithatpaşa”da yenerek öne geçti. Hep önde götürdü yarışı. Avrupa’da bile, ilk kez “İlkbahar’ı gördü !”..
       
        Sen bilmezsin tabii.. Senin zamanında futbolcular, hocalar ve kaptanlar vardı.. Pırıl pırıl cinsinden.. Sen yokken, herşeyin olduğu gibi futbolun da modaları türedi.. Futbolda bir “imparator” modası çıktı. Şampiyon olmak için bir “imparator” almak gerekiyordu. Bazılarına göre. Bir de, “Yolunu bulmak.. Adamını bulmak.. İşini ayarlamak..” Gerisi hikayeydi.. “Herkes, sadece kazananı hatırlar..” deniyordu.. Sahte imparatorlara tapınır olmuştu alem.. Futbol oynamak, yani herşeyi sahada yapmak ve sahada bitirmek “demode” sayılıyordu. Senin anlayacağın “Mithatpaşa Stadyumu” dönemleri geride kalmıştı.. Senin varolduğun yıllarda..
       
        100’ncü yılında senin Beşiktaşın, ne yapıp etti o ruhu canlandırdı yeniden. Mithatpaşa Stadyumu ruhu’nu.. Oraya gelenler, belki de çok özlediğimiz o Akaretler-Valideçeşme-Dolmabahçe ruhunu harekete geçirdiler ve herkese inat, herşeye inat şampiyon oldular.. Başlarında öyle “imparator mimparator” da yoktu.. Biraz futboldan anlayan bir mütevazı “hoca” vardı.. Yöneticisi, ve taraftarı ile de, koskocaman milyonlarca yürek “ittiriyor”du arkadan, sahadaki topçuları..
       
        Uzun yıllar sonra ilk kez, “yüzüp yüzüp kuyruğuna getirip, oradan kaçırmak” psikozunu da atmıştı senin takım.. Zaten o yüzden, 25 mayıs günü yaşanan tarihi “final”de 70’nci dakikada, maç daha 0 - 0 giderken ve “herşey olabilecek” iken bile, alışılmamış biçimde “hiç korkmadan” maytapları yakıverdi “seninkiler”...
       
        Gerisini de (Sergen diye sevimli fırlama bir çocuk var, sen bilmezsin) sahadakiler getirdi.. Alıp götürdüler malı.. Herkese ve herşeye inat !
       
        Kutlamaları bir görmeliydin babacığım.. Sanki, senin ebedi mekanına bile duyurmacasına inledi yer ve gök... Akaretler’den bizim eve çıkarken kullandığın yolu, sizin oralardan bile görülecek denli süslediler.. Köyiçi’ni, Maçka’yı, her yeri..
       
        Eskiden de görmüştün belki böyle manzaları.. Hatta, daha ben ortalarda bile yokken.. Ama şimdilerde biraz farklı bu işler.. Şimdilerde rakipler biraz daha mı hazımsız ? Yoksa bana mı öyle geliyor ? Temiz başarıları pek anlamıyorlar mı ? Çekemiyorlar mı ? Bilmem.. Ama boşver.. Seninkiler alıştılar bunlara.. Ağızlarının tadını kimse kaçıramaz. Doya doya kutluyorlar buralarda.. Sesleri geliyor mu bilmiyorum oralara kadar ?
       
        Ama en güzeli ne, biliyor musun ?
       
        Başları dik, alınları açık, ve şampiyonlukları tertemiz..
       
        Lekesiz.. pırıl pırıl..
       
        Hani o , senin çok iyi anımsayacağın “Mithatpaşa” yılları, Şeref Stadı yıllarındaki gibi..
       
        O yüzden rahat uyu.. “Seninkiler” modaya uymadılar.. Eskisi gibiler.. Birlikte kutladığımız 1967’deki gibiler.. Müsterih ol !
       
       
 
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları