|
Sunuculardan biri sevinçli haykırışlardan sonra kısa bir yorum yaptı. Sahnedeki performansını överek Sertabı diğer bütün yarışmacılardan iyi bulduğunu, geldiği ülkeyi hatırlatan tek parçanın da ritm ve melodisiyle Everyway that I can olduğunu bu bakımdan Türkiyenin birinciliği hak ettiğini ve sonucun kendisini çok sevindirdiğini söyledi. Demek, yarışmanın koşullarına uyup performans gösterince saygı da görülüyormuş, birincilik de alınıyormuş. Her ne kadar birincilikte Avrupada yaşamakta olan Türklerin telefonlara sarılarak oylamaya katılmalarının rolü olsa da bu Sertabın başarısını gölgelemek için bir gerekçe teşkil etmemeli. Avrupadaki Türklerin çabası olsa olsa haksızlığı önlemede katkı diye değerlendirilebilir. Yoksa Baltık ülkelerinden Rusyaya verilen 12 puanlar nasıl dengelenecekti. Oralarda da Ruslar aynı şekilde telefonlara sarılıp kendi ülkelerine destek çıktılar. Neyse sonuçta hak yerini buldu. Geçen yıl futbolcular dünya üçüncülüğüyle sevinç yarattılar. Sertab, 2003te Avrupa birinciliği getirdi. Bu rüzgar dinmemeli ve politikacılar da bu hızla ABnin kapısından artık içeriye dalmalı. İçeriye paldır küldür dalınamayacağı için de futbolcular nasıl dünya kupasına hazırlandıysa, Sertab nasıl sahnede herkesi büyülediyse politikacılar da futbolcuları ve Sertabı örnek almalı, oyunun kurallarına uymalı, gerekenleri yerine getirip ondan sonra kapıya dayanmalı. Eurovision, gösterdi ki başarılı olunca ne uyutabilirler ne de unutabilirler. Gene Eurovision gösterdi ki Avrupadaki Türkler dengeleri etkileyecek gücteler. Eurovision başka AB başka falan demeyin. İkisi de adeta bir maraton. İkisi de Avrupada birlik ve kalıcı barış için başlatıldı. İKİSİ DE AVRUPAYI BİRLEŞTİRME PROJESİ Kömür ve Çelik Birliği, Avrupa Ekonomik Topluluğu aşamalarından geçen AB nasıl kıtada kıtada birlik sağlama perspektifi taşıyorsa Eurovision da kendi alanında Avrupada aynı amaca hizmet etmek için başlatıldı. Gelişmeler hep paralel seyretti. Robert Schuman ve Jean Monet ile adı pek anılmayan Marcel Baison, İkinci Dünya Savaşından sonra kıtada yaraların sarılması, barışın kalıcı hale gelmesi için Avrupada birlik fikri üzerine kafa yordular. Bu üçlünün aralarındaki tek fark, Robert Schuman ile Jean Monetin kalıcı barış için kömür, çelik birliğiyle ticarete güvenmeleri, Marcel Baisonun ise şarkıların birleştirici gücüne inanmasıydı. Bu inanç temelinde Kömür Çelik Birliği, Robert Schuman ile Jean Monetin, Eurovision da 1956da Marcel Baisonun fikir babalığıyla aynı amaca hizmet için başladı. PARALEL GELİŞMELER Her iki proje de zaman içinde birbirine sanki ayna oldu. Gelişmelerde paralellik gözlendi. Avrupa Ekonomik Topluluğunda olduğu gibi Eurovisionda da bir süre Fransa etkindi. Yarışmaları çoğu zaman Fransa kazanmaktaydı. Eğer Fransa kazanmıyorsa, bu kez Fransızca konuşulan ülkelerin parçaları birinci geliyordu. Bir süre sonra İngiltere ve EFTA ülkeleri de yarışmalara katıldılar. İngilterenin yanısıra, İsveç, Danimarka, Norveç, Finalndiya, Avusturyanın yarışmalara katılmasıyla İngilizce öne çıktı ve giderek birçok ülkenin yarışmacısı şarkısını İngilizce söyledi. Fransızcanın egemenliği noktalandı. Fransa da 1977den sonra yarışma kazanamadı. İrlanda 1990lı yılların başında beş yıl içinde dört kez birinciliği kazandı. Aynı dönemde ABnin bu fakir ülkesi yapılan yardımlarla topluluk içinde en hızlı büyüyen ekonomiye sahip oldu. Avrupadaki dalgalanmalar, siyasi dengelerdeki değişiklikler, Eurovision sahnelerine de yansıdı. Berlin duvarının yıkılmasından sonra 1990da Zagrepteki Eurovision yarışmasını Avrupada birlik çağrısı yapan şarkısıyla İtalyan Toto Cutogno, kazandı. Toto Cutogno, Unite, unite Europe adlı parçasıyla halkı büyüledi. Ama yarışmaya ev sahipliği yapan ülkede siyasi zemin çatlamaya başlamıştı. Birkaç yıl sonra da Unite, unite Europe şarkısının söylendiği ülke Bosna-Hersek, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan diye bölünmüş, Yugoslavya tarihe gömülmüştü. ABYE VİZE Berlin duvarı yıkıldıktan sonra doğuda kalan ülkelerin ABye alınıp alınmayacağı üzerine kafa yorulurken, Romanya, Letonya, Macaristan ve Polonya 1994te Eurovisiona katılmışlardı bile. AB uzmanı gazeteci Ingrid Hedströme göre ABnin Eurovisiondan öğrenmesi gereken çok önemli bir nokta var. Eurovision yarışmalarında birinciyi seçmek için teleoy yöntemine başvurulduğundan bu yana halkın ilgisi daha da artmış bulunuyor. Bundan çıkarılacak sonuç da şu: Karar sürecine katıldığı zaman halk ilgi duyup angaje oluyor. AB için yeni anayasa hazırlayanları böyle uyarıyor Ingrid Hedström. ABye yeni anayasayı hazırlayanların halkın karar sürecine katılması üzerine kafa yoracaklarını ummak biraz iyimser bir yaklaşım olacak. Zaten İsveçli gazeteci de bu yüzden uyarıda bulunmak gereğini duymuş olmalı. Anayasa bir yana, o ders alınması bakımından dikkat çekilen nokta Türkiye için önemli. Avrupada yaşayan milyonlarca Türkiye kökenli politika dürüst yapıldığı, ABnin koşulları yerine getirildiği takdirde Türkiyenin uyutulup, unutulması önündeki en büyük engel. Politikacılar Sertab gibi başarılı olurlarsa Avrupadaki Türkler, Türkiyenin önüne çıkarılan engellerin aşılmasında etkin olabilirler. Biraz irade ve gayret. Everyway that I can !. Değil mi yani. Bravo Sertab.... | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||