Home page
Haber Menüsü


Gibson’ın ‘Matrix Avcısı’ geliyor
Son günlerde konuşulan tek şey ‘Matrix’ olunca konuyla ilgili herşey piyasaya çıkıyor. Altın Kitaplar William Ford Gibson’ın yazdığı “Matrix Avcısı”nı okurla buluşturmaya hazırlanıyor.
NTV-MSNBC
    15 Mayıs 2003—  Yazarın ilk kitabı olan ‘Neuromancer’ı 1984 yılında yayımlandı. Daha önce ülkemizde de yayımlanan kitap yeni çevirisiyle ve ‘Matrix Avcısı’ adıyla yeniden yayımlanıyor. İlk çıktığında sadece bilimkurgu edebiyatında değil edebiyatın diğer dallarında da büyük ses getiren kitabın çevirisini Petek ve İpek Demir yaptı. Roman, yazarın ‘Sprawl’ serisi içinde bulunan ‘Count Zero’ ve ‘Mona Lisa Overdrive’ ile tamamlanacak.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Gibson, yazmaya İngiliz edebiyatı üzerine lisans eğitimini tamamladığı British Columbia Üniversitesi’ndeyken başladı. İlk kitabı olan ‘Neuromancer’ 1984 yılında yayınladı. Kitap çıkar çıkmaz sadece bilimkurgu edebiyatında değil edebiyatın diğer dallarında da büyük ses getirdi. ‘Neuromancer’ bir ilki gerçekleştirerek bilimkurgunun en büyük 3 ödülü olan Hugo, Philip K. Dick ve Nebula ödüllerinin üçünü birden kazandı. ‘Neuromancer’ın bu beklenmeyen başarısının ardından yazar ‘Count Zero’ (1986) ve ‘Mona Lisa Overdrive’ (1988) kitaplarını da yayımlayarak daha sonradan ‘Sprawl’ üçlemesi olarak adlandırılacak ilk serisini tamamladı.
       William Gibson ‘Sprawl’ üçlemesinden sonra ‘Bridge’ üçlemesi olarak anılan ‘Virtual Light’ (1993), ‘Idoru’ (1996), ‘All Tomorrow’s Parties’ (1999) kitaplarını yazdı. Diğer kısa hikayelerini ise ‘Burning Chrome’ (1986) adlı kitabında topladı. İçinde bulunduğumuz yıl olan 2003’te son kitabı olan ‘Pattern Recognition’ (2003) yayımlandı. Bütün bunlardan ayrı olarak cyberpunk’ın diğer öncülerinden birisi olan Bruce Sterling ile birlikte 1990 yılında The Difference Engine’ı cyberpunk’tan farklı bir akım olarak Steampunk akımının manifestosu olarak yayınladı.
       William Gibson romanlarında sunduğu bir çok fikir sanat, sosyoloji ve teknolojinin bir çok alanında karşımıza çıkıyor.
       William Ford Gibson 17 Mart 1948’de Güney Carolina’nın Conway şehrinde dünyaya geldi. Çocukluğu annesiyle beraber Güneybatı Virginia’nın küçük bir dağ kasabasında geçti. Daha sonra öğrenimine Güney Arizona’daki yatılı bir okulda devam etti. 19 yaşında o sıralarda başlamış olan Vietnam savaşına katılmayı reddederek Amerika’yı terk edip Kanada’ya yerleşti. 1972’den beri Vancuaver’da karısı Deborah ve iki çocuğu ile birlikte yaşamını sürdürüyor.
       
NEUROMANCER
       Neuromancer tartışmasız bilimkurgu alanında üzerinde en çok konuşulan kitaplardan biridir. Sadece bilimkurgu yazarları ve eleştirmenleri tarafından değil edebiyatın diğer dallarından yazar ve eleştirmenler tarafından da sayısız olumlu, olumsuz eleştiri almış, edebiyat dünyasının uzun süre üzerinde tartıştığı bir eser haline gelmiştir. Özellikle sosyoloji alanında bir çok akademik çalışmaya da taban teşkil eden bu kitap bilimkurgu dünyasının kült eserleri arasında kendine önemli bir yer edinmiştir.
       Neuromancer’ın diğer bir önemli özelliği, genellikle yazarların birbirinden oldukça fazla etkilendiği ve dönemsel akımların dışına çıkamadıkları bilimkurgu edebiyatında yeni bir alt türü tek başına başlatan bir eser olmasıdır. Altın Çağ’ın en önde gelen yazarlarından Isaac Asimov, Arthur C. Clarke veya Yeni Dalga akımının öncülerinden Ursula K. Le Guin gibi bilimkurgunun büyük ustalarının hiçbir eseri başlı başına içinde bulundukları akımı tanımlayacak öncü kitap özelliğine sahip değilken, Neuromancer, cyberpunk olarak adlandırılan bu türün bir nevi manifestosu haline gelmiştir. Neuromancer’ın yayınlanmasının ardından iki üç sene içerisinde cyberpunk sadece bir edebi akım olmaktan çıkmış, belli kesimler tarafından benimsenen bir alt kültür, bir hareket halini almıştır.
       
CYBERPUNK
       Çoğunuzun sinemaları kasıp kavuran “Matrix filmiyle aşinası olduğunuz cyberpunk The Encyclopedia of Science and Finction’a (Bilimkurgu Ansiklopedisi) göre 1980’li yıllarda doğmuş ve popüler olmuş bir yazın ekolü.
       İlk kez Bruce Bethke tarafından 1983 yılında yayınladığı ve Amazing Stories’de yer alan Cyberpunk adlı kısa hikayesinde kullanılmıştır. Bethke’nin amacı yeni ve çarpıcı bir terim bulmaktı. Bu sayede her zaman hatırlanmak istiyordu. Ve başardı da. Sonrasında, yazar ve editör Gardner Dozois tarafından kullanılan terim, William Gibson ve Bruce Sterling tarafından yeni bir edebi akımı tanımlayan bir terim halini aldı.
       Neuromancer ilk yayımlandığı zaman büyük bir sansasyon yarattı. Bruce Sterling ve Gibson’u destekleyen diğer yazarlar Neuromancer ile bildik bilimkurguya farklı bir boyut kazandıran yeni bir bilimkurgu türünün doğduğunu ilan ettiler. Birçok önde gelen postmodern akademisyen de cyberpunk’ı yeni bir trend olarak gördü. Neuromancer’ın yayınlanmasıyla cyberpunk her yerde konuşulmaya başlandı. Sempozyumlar bile düzenlendi -ki bazılarında cyberpunk’ın öldüğü söylendi. Fakat bu alandaki eserler yayınlanmaya devam etti. Özellikle K.W. Jeter ve Rudy Rucker gibi bir çok yazar tarafından yayınlar sürdürülmektedir. Bunlar içerisinde Cyberpunk Yazarları Antolojisi olarak Mirrorshades en önemlisidir.
       
       Cyberpunk akımını diğer bilimkurgu veya edebiyat akımlarından farklı kılan önemli bir özelliği ise sadece edebiyat dünyası içerisinde kalmayıp günlük yaşama da sıçramasıdır. Neuromancer’ın yayınlanmasının ardından iki üç sene içerisinde cyberpunk sadece bir edebi akım olmaktan çıkmış, belli kesimler tarafından benimsenen bir alt kültür, bir hareket halini almıştır. Gibson’ın kitaplarında betimlediği doğduğu günden itibaren bilgisayar ile iç içe büyüyen, bilgisayarın dilini konuşan jenerasyon daha ortaya çıkmadan bile kendilerine Cyberpunk demiş ve muhtemelen gelecekte ortaya çıkabilecek olan bu alt kültürü şimdiden benimsemişlerdir.
       
SANATIN HER DALINI ETKİLEDİ
       Cyberpunk sadece edebiyatı değil diğer sanat dallarını da etkilemiştir. Özellikle müzik ve resimin post-modern ve avant-garde akımlarını etkilemiş, bu sanat dallarında da cyberpunk adı verilen alt türlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
       Şu bir gerçek ki, cyberpunk gerek filmler gerekse çizgi romanlar ile zamanımızda yeni bir mit oluşturdu.
       Yazınlarda daha çok erkek karakterlerin canlandırıldığı, sosyal çevreden kopuk yaşayan, sadece gerçeğin ama gerçek bilginin peşinde olan, sık sık Hacker konusuyla bütünleşmiş bir edebi akım şeklinde göze çarpan cyberpunk, şimdilerde bir yaşam tarzını olarak da vücut bulmuş durumda.
       
CYBERPUNK ‘BİLGİ’ DEMEK
       Kendilerini sadece Underground Hacker’lar olarak tanınmalarına itiraz eden Cyberpunk’çılar, bir Cyberpunk’ın sadece bir Hacker değil, Gibson ve Sterling gibi bir yazar, bir sanatçı, bir mimar da olabileceğini söylüyorlar. Onlara göre Cyberpunk teknoloji demek değil. Cyberpunk Bilgi demek. Gerçek Cyberpunk’lar özgür düşünürlerdir. Bir şeylerin yanlış gittiğini bilen ve bununla ilgili olarak bir şeylerin yapılmasına inanan insanlardır.
       Bütün Cyberpunk’lar bilginin gerçek güç olduğunda hem fikirler. Bilgiye sahip olanlar, gücü ellerinde tutmak için bilgiyi saklayabilir ya da paylaşabilirler. İnandıkları, bilginin özgür olması gerekliliğidir. Bilgi, ona sahip olmak isteyen için özgür olmalıdır. Cyberpunk’lar kendilerini kolay ulaşılabilen bireyler değil, ‘gölgelerde’ saklanan ve sır olan bireyler olarak tanımlıyorlar.
       Sterling gibi bazı yazarlara göre Cyberpunk, bilim ve kurgu ile gerçeğin arasındaki mesafenin süratle kapandığı bir dünyada teknoloji ile edebiyatın entegresinde önemli rol oynayan bir tür. Diğer taraftan underground’ın modern toplumunun sesini ve yeni teknolojik dünyanın vizyonunu oluşturduğunu söyleyenler az değil. İşte bu farklı bakış açıları sebebiyle bu güne kadar cyberpunk’a yeni bir edebi stil tanımlaması getirmek güçleşmiş.
       
TEKNOLOJİ SORUNUYLA MÜCADELE
       Yine de cyberpunk analiz edildiğinde temel olarak birey ile bu bireyin geleceğin teknolojisiyle yaşadığı sorunları, mücadeleleri konu edinir. Bilimkurgu eserlerinde teknoloji toplumla iç içe ve onun hizmetindeyken, Cyberpunk eserlerinde konu ne kadar da geleceğin teknolojik dünyasında geçse de teknoloji birey için sorun oluşturur. Cyberpunk eserlerinde bilimkurgu eserlerinde olduğu gibi teknolojik ve geleceğe ait objeler veya terimler kullanılır. Ama burada kahraman bu teknoloji ile mücadele halindedir. Bilim kurgu eserlerin çoğu kahramanların teknolojiyi kullanarak karşılaştıkları problemleri nasıl çözdüğü ile ilgilidir. Aksine, Cyberpunk diyarında birey bu teknoloji ile ters düşer. Asıl problemi teknoloji oluşturur. Cyberpunk yazarları daha çok teknolojinin getirdiği olumsuzluklar ve sorunlar üzerinde durur.
       Bununla birlikte Gibson gibi yazarların eserlerinde göze çarpan futürist senaryolara ve objelere ait betimleme detaylı olmamasının nedeni cyberpunk’ın teknolojik konseptlere karşı gösterdiği dirençtir. Teknoloji kişiliksizdir. Ve birey kadar toplum için de sorun oluşturur. Bu yüzden cyberpunk evreni daha çok karanlık, pesimistir.
       
 
       
    TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları