|
Üzgünüm gidenler için/1 Futbolun Efendisi Ne güzel yolculuktu aklımdan çıkmaz |
|||
Yeni yetmeler için yazılamayacak öykülerden birine girmişiz futbolumuzun Piç Kadrisiyle. Brezilya gecekondularında yaşayan yada İspanyol topçuların kıvraklığına benzer futboluyla o çamur deryası sahalarımızda yarattığı sihir dolayısıyla verilmiş bu lakap ona. Acının açtığı kapıdan seyirttiğinde -hastalığının ilerleyen anlarında- gittikçe yoksullaştığını, yalnızlaştığını anlatmıştı birkaç ay önce. Peki ya çok önce... Yeniden dönelim o çok öncelere; Artistlerin takımı Kasımpaşanın yoksul evlerinden birinde bir akşam yemeği. Evdekiler tedirgin bir suskunluk içinde. Evin reisi konuşuyor biraz sonra; Hanum! Ha bu uşağun onüne iki köfte daha koy! Kahvede herkes oni konişiy! Daha önce top peşinde koştuğu için babasının sırtında şilte sopası kırdığı Kadri şöyle bir gerinir önce. Aynalıçarşı... Zamanın Aynalıçeşmesi. Sularında gençlerin briyantinli saçlarını bir daha bir daha taradıkları Pera güzelliği. Mahallenin takımında kimler var kimler; Bumin(Fikret Hakan), Feridun(Cilali İbo), Orhan Günşiray, Adnan Şenses! Kadri Aytaçın deyimiyle; Tam kadro! Eğlence, gülmece, gökyüzünü kıskandıracak kahkahalar ve oyunun bütün güzellikleri için; Tam kadro! Babası yorgan dikermiş Kadrinin. Yıldızları düşermiş bi incelikle düşlerine yoksul Paşalıların!. 2,5 liraya yünlü, pamuklu, pırıl pırıl saten kaplı yorganlar. -Elalemin topçusunun babası yorgancı olsa bizim kalem erbabı ballandıra ballandıra anlatır. Bilinmez bir diyar gibidir bizimkilerin hikayesi. O yüzden çok bilinmez yaşadıkları.- Aynalıçeşme Rum ahalinin pencerelerine kasımpatılar, gece sefaları, saksı güzelleri serdikleri yılların; Budurinin, Bambinonun Aynalıçeşmesi. Kadrinin mahallesi alemin en şık çocuklarının mahallesi. Rumların Paskalya maçlarına yazılıyor bir heves. Öğleden monraki maç için sabah 06.00da beklemeye başlıyor. Elhamra Sinemasının karşı boşluğundaki maçlar sonra. Derken Beyoğluspor yazılıyor genç Kadriye. Transferde 1000 liraya anlaşıyor. İyi para. Evin merhemi oluyor. Eyüp, Adalet, İstanbulspor, Kasımpaşa, Topkapı, Rami, Taksim takımlarının olduğu İstanbul İkinci Kümede başlıyor gollerini sıralamaya. Kadri Aytaç üç büyük takımın formasını giyen ayrıcalıklı topçularımızdandır. Bunu da bir dip not olarak düşelim. İlk kement Beşiktaşın Sadri Usuoğlusundan. Apar topar 1953 yılı Beşiktaş kadrosuna dahil edilir. Adanadaki maçlarda Milli Mensucat ve Adana Karmasına karşı oynar tam dokuz gol atar. İstanbula dönüşte Baba Gündüz çeker bir köşeye koluna girip ve bir su muhallebisine Galatasaraylı olur. 1952-53 sezonunun Suatlı, Coşkunlu, İsfendiyarlı, Saimli, B.Alili ekibine katılır. Aynalıçeşmeli Kadri artık genç kızların gözdesi. Ama o Adalı Akgüle vurgun. Her gün sevgisini yüklenip bembeyaz tiril tiril bir gömlekle geçiyor Adalının önünden. Bir değil iki değil. Hatta giyimi kuşamı dolayısıyla 1960 yılının Galatasaraydaki En İyi Giyinen Futbolcusu seçilmiş. Yani titiz bi adam baba. Araya giren arkadaşlarının da etkisiyle evlenirler. Evliliğin ilk haftasına girerken bir Rus takımıyla Galatasaray arasında oynanacak maça götürüyor Kadri eşini. Gazhane tarafındaki kalenin arkasına bir sandalye getirtiliyor. Çiçeği burnunda yenge oturuyor o sandalyeye. Kadri arkadaşlarına başarılar dilemeye gidiyor ama biraz gecikiyor geri dönmek için. Sahaya çıkan kadronun içindedir Kadri. Onun futbol tutkusunu anlatacak en iyi örnek bu olsa gerek.-Şimdiki yeni yetmelerin! Sevgililerini futbol izlemek için nasıl sattıklarını! anlatan yazıları okudukça ooy derim oy!- İNCECİ HOCA 1962de bir anlaşmazlık.-Her kulüpte yaşanacak türden- Sonra ayrılış ve Mersin İdmanyurduna transfer. Ardından Karagümrük, Fenerbahçe ve Galatasaraya tekrar dönüş. Sahada basmadık yer bırakmayan kramponlardan Kadri Aytaç. Teknik, güçlü. Seyredenler keyifle anlatıyor ne kadar hırslı, isktekli, severek futbol oynadığını. Metin Oktaya emsal gösterilişiyle ilgili bir soruya 1960ların Fotosoporunda şöyle cevap veriyor; Böyle bir şey olamaz. O futbolumuzun Kralıdır. Ben ona top taşımakla mükellef sayarım kendimi! Baba bir inceci ki sormayın. Ordusporu çalıştırırken kimsenin olmadığı bir saatte gidip stadyumdaki kale direklerinin yüksekliğini ölçüyor. Direklerden biri biraz dana yere yakın. Bir idmanda on tane top dikiyor. 25 metreden başlıyor şutlara. Bir iki... Direkte patlıyor patlıyor toplar. Ölçün bakın! diyor Bu direk kısa! Ölçüyorlar bir on santimlik eğim var gerçekten; Ayağım şaşmaz kardeşim benim! 1952de askere gidiyor baba. Tam beş yıl asker sayılıyor Ordu Milli Takımı davasına. Nasıl oluyor? Oluyor işte. Beş yıl önce karşılaştıkları Mısır takımın muvazzaf subayı her görüşünde soruyormuş; Bu askerlik ne uzunmuş yahu! O ünlü Macaristan galibiyetinde de onun sureti var yitip gidenlerin arasında. Elimde ne güzel fotoğrafları var. Çamurlu bir sahada oynanan ve atığı golle gelen bir galibiyetin ardından maçın bitiş düdüğüyle, topu kapış ve anısına hürmeten saklayış. Emeğine ve onun yarattığı o sevinçli güzelliğe hararetle sahip çıkış. -Bu cümleleri eğer bugün futbol oynasaydı büyük ihtimalle yine onun için yazacaktık.- Bir seyahat öncesi; saçlar taranmış, giysiler pırıl pırıl, ayakkabılar, itinayla boyanmış... ESKİ TARAFTARLAR O altı yıl öncesinin söyleşi anları canlanıyor gözümde. Ali Sami Yen Stadyumunun Kapalı Tribünündeki koltuklara biraz yayılarak söyledikleri yaşadıklarını sığdırıyordu bir iki kelimeye; Hah şöyle güzel bi pozumu alın. Çok çektik cefasını şimdi de sefa sürelim biraz! Karagümrük formasını giydiği döremlerin takımın, taraftarını anlatmıştı bir hevesle; Gardrop Fuat falan Fenerbahçe tribünlerine yazılacaklar. Gittim tribünün önüne bir işaret yaptım. Sağolsun öyle kaldılar oldukları yerde. Ciğerci Yusuf vardı. 10 lira kazanır yedi lirasını getirir kulübüne yatırırdı her gün. O Karagümrük kadrosunu sayayım bak; Taner, Göksen, Nihat, Orhan, Kadri, Fahrettin, Tarık, Zekai, Turan, ben ve Ayhan! Hepimiz birimiz! Birimiz hepimiz için! Biraz Üç Silahşörler formatı ama o zamanlar dostluk, arkadaşlık, dayanışma gibi lüzumlu lüzumsuz!!! durumlar var kamunun hayatında. Karagümrükten sonraki durak Fenerbahçe. Fenerbahçede yine arızi durumlar var. Takımda huzur yok. Ayrılıp Galatasaraya geçiyor Kadri. Ardından Mersin. Ama önünde hep bir hedef var; Top oynamak. Hem de en iyisini! Mersin Galatasarayda kendisine karşı oluşmuş ön yargıyı unutturacak işler yapacağı bir takım. İkinci lig şampiyonu yapıyor Mersini. Futbol bitiyor ardından Anadolu Turu dediği teknik adamlık dönemi başlıyor.Sırasıyla Orduspor, Tirespor, Rizespor, Ankaragücü, Gençlerbirliği, Karşıyaka ve İstanbulspor takımlarını çalıştırıyor. Her birini bulundukları ligden bir üst lige taşıyor Kurt Hoca Babanın saçları bembeyazdı yaşamının son otuz yılında. Fotoğraflarının çoğunda yorganlarının üstüne işlediği yıldızlar gelip oturmuştu Kadri Aytaçın. Onun yaşamı için bir iki cümle düşmek istesem ne diyebilirim?; Nasıl ölür bir insan? Nasıl susar bir daha hiç konuşmamacasına? Nasıl gülmez olur? Nasıl hasta olur bu kadar? Hepsi için kifayetsiz şeyler söylenebilir. Birkaç hafta önce Karadenizli bir Ustaya saygı duruşu yapmıştık anıların resmi geçidinde boynumuz bükük. Galatasaray ve Aynalıçeşme, biraz Bebek-Eminönü tramvay hattı, biraz Adalar, biraz Elhamra Pasajı, çokca Beyoğlu, Kasımpaşa sonra, hepten bir fotoğraf sararmışlığı Kadri Aytaç. Son haftalara hayatın yakalarımızdan kopardığıdüğmeleri saymakla uğraşıyorduk dudağımızın kenarına oturan o yaralı gülümseyişle.-Buna nostalji diyen tosunlar bu insanların yaşamöykülerini bir kez daha okusunlar- Gazete Pazarın Spor ekinde bir Babalar Gününde yayınlanmış söyleşimiz.( 15 Haziran 1997) O söyleşinin kenarında, o yıldızları izlemek için haftalık harçlığından vazgeçen küçük bir yatılı okul çocuğunun öyküsü de var. Başka Türlü Bir Sevdanın nasıl bir şey olduğunu bilen o çocuklar için anlamlıdır bu öyküler, bu sevinçler, bu hüzünler, bu ölümler. Bütün duyguların toplamı Kadri Aytaçın hastalığına yenik düştüğü o gün, son yolculuğuna uğurlanırken takım arkadaşlarının yüreğindeydi. Kimisi bastonuna dayanmış, kimisi dalıp gitmişlerdi Ak Saçlı Delikanlının ardından. Böyle ölmek onlara düştü belki Onların ardından ağlamak bize! Kadri Aytaç, şimdi uzak ve hüzünlü bir şarkısın dilimizde; Bu Yıl Ada Yine Sensiz! | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||