Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 21:41 TS 19 Şub., 2003
Erdoğan ropörtajının tam metni

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, canlı yayında NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı.
Murat Akgün: Efendim hoşgeldiniz, iyi akşamlar.
       Recep Tayyip Erdoğan: Hoşbulduk, iyi akşamlar.
       Murat Akgün: Gündemin en önemli maddesi Irak, ben de müsadenizle hemen o konudan başlayacağım. Oldukça yoğun görüşmeler var ABD’yle. Hatta biraz evvel Başbakan Sayın Abdullah Gül, Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell’la bir telefon konuşması yaptığına dair açıklama geldi Başbakanlıktan ve Başbakan da şu anda Köşk’te. Sorum ilk, en basit haliyle şu; Amerika’yla müzakerelerde geldiğimiz nokta nedir efendim?
       
Erdoğan’dan destek için 2 şart

       Recep Tayyip Erdoğan: Son olarak bildiğiniz gibi Yaşar Bey ve Ali Bey Amerika seyahatini yaptılar ve Amerika seyahatinden sora, gerek siyasi, gerek askeri gerekse ekonomik konularda bazı talepler ileri sürüldü. Ve bu taleplere karşı Amerika’nın henüz olumlu bir netice vermediği istikametindeydi. Bugün de benim son olarak arkadaşlardan aldığım bilgi hala olumlu bir gleişme yok dendi. Ve tabi bu arada da Pazartesi Salı günleri Avrupa Birliği üyesi ülkelerle biliyorsunuz Brüksel’de bir zirve oldu. Bu zirvenin de tabi bir netcise, bu neticeleri de biz Sayın Başbakanla henüz karşılıklı oturup bir değerlendirme fırsatını bulamadık. Bu akşam bir araya geleceğiz. Ama gerek Reuters’tan aldığımız bugünük haber, gerekse arkadaşlardan bugün aldığım haber henüz Amerika’nın Türkiye’nin taleplerine olumlu bir cevap vermediği istikametinde.
       Murat Akgün: Biz son olarak bir paket gönderdik onlara. Onların da basına yansıdığı kadarıyla bugün Amerikan Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na geldi ve cevaplarını iletti. Şimdi merak edilen konu şu; müzakerelerde belli bir noktaya geldiği anlaşılıyor. Fakat anlaşamadığımız nokta nedir? Yani askeri bir konuda mı anlaşmazlığımız mı var, kamuoyunda çok bahsedilen ekonomik konuda mı bir anlaşmazlık var? Nedir anlaşmazlık, yani nerde tıkandık?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi tabi gerek siyasi gerek askeri gerekse ekonomik konularda üçünde de aslında tam manasıyla anlaşılmış değil. Yani siyasi konularda da yine anlaşılmaya varılmamış konular var, askeri noktada da anlaşılmaya varılmamış konu var. Ekonomik noktada da anlaşılmaya varılmamış konular var. Yani burada Türkiye ortaya bir özveri koyuyorsa bu özveri karşılığında tabiki taleplerini basit bir pazarlık olarak kimsenin ele almaması gerekir. Biz hiçbir zaman insanoğlunu kalkıp bir savaşı bir pazarlık konusu yapacak kadar değerlerden uzak bir ülke veya millet değiliz. Herşeyden önce olay bizim sınırımızda bizim hemen komşumuzda cereyan etmesi muhtemel bir olaydır. Kaldı ki biz bir defa bu olaya, yani böyle bir savaşa karşıyız. Yani ilke olarak böyle bir durumumuz da söz konusu. Fakat tedbir olarak biz bu olaya karşı önlemlerimizi alalım ve bu önlemlerimizi alırken de savaşın içinde olmayacağımızı da her zaman için söylüyoruz söyledik. Ha nedir, komşuda olacak olan bu hadisenin ülkemize sıçramasını engellemektir. Tabi bir geçmişten gelen bir ittifak nediniyle Türkiye burada özellikle üsler ve limanlar konusunda biliyorsunuz Başbakanlık tezkeresine Meclisten olumlu oy vermek suretiyle burada tezkereyi onayladı Meclisimiz. Tabi bu ikinci bir tezkerede onay anlamına gelmeyeceğini ta o zamanda da söyledik ve Sayın Başbakan da bunları ifade etti. Şu anda ki işin tabi ikinci tezkereyle ilgili sürekli olarak şu tarihde bu belirlenmeli yani denildiği zaman, dendi, adı bile kondu. Fakat şahsen ben hiçbir zaman bunu telaffuz etmedim, benim ağzımdan böyle çıkmış bir tarih sözü yok. Bu vecibelerin yerine gelmesi lazım, bu taleplerin yerine gelmesi lazım. Bu taleplerden sonra Sayın Başbakan’ın da ifadesi biz tezkereyi o zaman ancak gündeme getirebiliriz. Şimdi bu talepler yerine gelmiyor, sürekli olarak özveri Türkiye’den bekleniyor. Yani buna da ben AKP Genel Başkanı olarak söylüyorum, özveriyle yaklaşmak mümkün değil.
       Murat Akgün: Tabi biz önlemler alıyoruz, açıklamalarınız gayet net. Fakat beri taraftan da ABD’nin bir zaman bastırması var. 18 Şubat dendi, şimdi işte en geç bu hafta sonunda dendi. O konuya gelmeden evvel Beyaz Saray Sözcüsü’nün bir açıklaması vardı. İzleyicilerimize hatırlatmak açısından kısaca ona bakalım, ondan sonra taleplerle ilgili size yeniden sorular soracağım..
       “Beyaz Saray Sözcüsü: Türkiye için karar zamanı gelmiştir. ”
       Murat Akgün: Evet, dün bu açıklamayı yaptı, bugün de bu mimval sözlerle tekrarladı, anlaşmanın bir an evvel olmasını bekliyoruz dedi. Şimdi sormak istediğim şu, birtakım talepler var, birazdan ayrıntılarıyla konuşuruz ama siz dediniz ki hep özveri bizden isteniyor. Peki en ufak bir işaret var mı bu tezkerenin ne zaman geleceğine dair, taleplerin karşılanması..? Mesela siz hafta sonuna kadar olur ya da hafta başına olur diyebiliyor musunuz? Çünkü harekat Mart’tan sonra olması mümkün değil hava koşulları gözönünde bulundurulduğunda..
       Recep Tayyip Erdoğan: Böyle bir şey bir defa söz konusu değil. Yani şu anda bir defa Powell’in bilyiorsunuz 1 Mart’a kadar silah denetçilerinin tekrar çalışmasına yönelik bir açık kapı olayı var. Fransa’nın 14 Mart’la ilgili bir talebi var. Aynı şekilde silah denetçilerinin 6 aylık bir süre talebi var. Burada sıradan bir olay yok. Burada bir savaş konuşuluyor. Bunun gerekçelerinin olması lazım. Baştan beri biz aslında bir şey konuştuk. Bu da neydi? Diyorduk ki yani buna bir gerekçe olması lazım, bu gerekçe var mı yok mu.. Eğer olay kitle imha silahlarıysa, gerekçe buysa bu gerekçe var mı yokmu, bu gerekçenin ortaya konulması lazım. Kaldı ki dünyada herhalde kitle imha silahları sadece Irak’ta yok. Tabi bu kitle imha silahlarına karşı tavır almak veya tedbir koyma görevinin de dünyada hangi uluslararası kuruluşlara ait olduğu, o da belli. Ortada böyle bir sorumluluk birinci derecede Birleşmiş Milletler’in ve Birleşmiş Milletler de ne yapmıştır, kalkmıştır silah denetçilerini göndermiştir. Bırakalım şimdi bunlar bütün çalışmalarını bitirsinler, ortaya bir sağlıklı rapor çıksın. Bu rapora göre de dünyadaki bakış değişecektir. Ortada ciddi bir koalisoyn da yok, uluslararası bir koalisyon da oluşmuyor: Bakın Avrupa Birliği’nde ülkelerin çatladığını görüyoruz, NATO’da aynı durumu görüyoruz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde aynı durumu görüyoruz. Bütün bu durumlar tabiki Türkiye’nin de karar sürecini ne yapacaktır; etkileyecektir. Kaldı ki Türkiye şu ana kadar ister istemez bu tedbiri elden bırakmamaktadır ve bırakmamak da Türkiye’nin en tabi hakkıdır. Ve 91’de biz bir bedel ödedik ve bu bedeli hala ödemeye devam ediyoruz. Türkiye’nin bugün bir ekonomik çıkmazı varsa bunun nedeni bellidir, ta oralara dayanıyor. Eğer Türkiye o dönemlerde onbinlerce insanını teröre kurban verdiyse o bölgenin çöküşü bunun en önemli gerekçesidir. Biz bunları şimdi aynen yaşamak istemiyoruz. Ve tekrar Türkiye’ye böyle bir bedeli ödetmeye de herhalde kimsenin hakkı yok. Yani Türkiye bu konuda hassas davranmak durumundadır ve şu anda sorumluluğu yüklenmiş olan hükümetimiz de bu sorumluluğun, bu idrakin bilinci içerisinde elinden gelen en ince diplomasiyi bütün teferruatıyla yürütmektedir. Sayın Cumhurbaşkanıyla, Genelkurmayıyla hükümetimiz el ele vermek suretiyle, sürekli bunun müzakerelerini yapmak suretiyle de atılması gereken adımlar atılmaktadır. İnanıyorum ki ülkemiz için, milletimiz için ve tüm insanlık için evrensel hukuk çerçevesinde en ideal olan adım atılacaktır düşüncesindeyim.
       Murat Akgün: Ama şöyle bir ikilem doğmuyor mu, diyelim ki, faraza üzerine konuşuyoruz, ABD bu gece Türkiye’nin bütün taleplerine olumlu yanıt verdi, tamam oldu dedi. Ama beri taraftan biraz evvel sizin anlattığınız süreç daha henüz tamamlanmış değil. Yani Birleşmiş Milletler kararı yok henüz ortada, silah denetçilerinin hala daha henüz çalışmaları söz konusu, Fransa’nın önerisi var. Peki o zaman Türkiye ne yapacak? Bir tarafta tamam bütün isteklerimiz karşılandı, beri tarafta sizin de izah ettiğiniz uluslararası hukuk süreci henüz devam ediyor. O zaman Türkiye’nin tavrı ne olacak?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi tabi bu Birleşmiş Milletler kararıyla ilgili tavır tabi birinci derecede Amerika’nın belirlemesi gereken, alması gereken, kendi açısından söylüyorum, bir karardır. Ve burada da tabi tekrar bunun değerlendirilmesi, müzakeresi yapılacaktır. Ama ben AKP Genel Başkanı olarak söylüyorum, biz burada Birleşmiş Milletler silah denetçilerinin bu arzu ettiği, bu noktadaki mesela Powell’in 1 Mart dediği gibi böyle bir süreci bekleyip buradan silah denetçilerinin bir raporunu beklemekte fayda olduğuna inanıyorum. Şu anda gerek Sayın Cumhurbaşkanımız, gerek Genelkurmay gerekse hükümetimizin üçlü olarak bir arada yapacakları müzakerelerle de ortaya çıkacak olan bu konuyla ilgili olarak da bir karar olacaktır. Ha bu karardan sonra zaten tekrar böyle bir tezkerenin hazırlanması adımı atılacaktır. Atılması gerekiyorsa bu adım atılacaktır, atılması gerekmiyorsa da o zaman da zaten demek ki bu müzakereler böyle bir olumsuz neticeyi verdiği için atılmaması gerekecektir. Onun için ben duygusallığı bir tarafa bırakmak suretiyle yani burada aklı, bilgiyi, tecrübeyi ve bu işin tüm teknik alt yapısını bilmek suretiyle uluslararası hukuk açısından, siyaset açısından bunu en ideal şekilde değerlendirmek suretiyle böyle bir kararın verilmesinden yanayım. Ben bir şeyi daha söyleyeyim, bunu bir defa katiyen basit, böyle bir şova dönüştürmek hiçbir zaman ne bizim ne de bizim dışımızdaki herhangi bir siyasi kurum veya kuruluşun veya sivil toplum örgütünün çıkarına olmaz. Burada eninde sonunda bir milli duruşun, bir ulusal duruşun belirlenmesinin hayırlı olacağına inanıyorum.
       Murat Akgün: Sayın Genel Başkan, şöyle bir husus var kamuoyunda, biraz da batılı kaynakların da verdiği bilgilere dayanaraktan bu hafta sonuna kadar bu tezkerenin bir şekilde Meclise geleceği, en geç Pazartesi telaffuz ediliyordu. Sizin söylediklerinizden sonra bu tezkerenin bu kadar çabuk gündeme gelmeyeceği sonucuna varıyorum. Doğru mu yanlış mı değerlendirme yapıyorum?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi ben bildiğiniz gibi dün TBMM’de basına açık kısımda yapmış olduğum konuşmada da bu konuyal ilgili düşüncelerimizi çok açık ve net söyledim ve bugün Çarşamba. Bu akşam da Sayın Başbakanımızla ve arkadaşlarımızla oturup durumu değerlendireceğiz. Tabi bu değerlendirmeler neticesinde yol haritasını tekrar gözden geçireceğiz. Ama bizim böyle bu hafta içiyle hafta sonuyla ilgili herhangi bir belirlenmiş bir tarihimiz kesinlikle yok, bunun böyle bilinmesi lazım. Burada her şeyden önce karşılıklı bir defa edimlerin yerine getirilmesi lazım. Yerine getirildikten sonra bu tezkereyle ilgili bizim ön şartlarımız oluştuktan sonra Başbakanlık bu tezkereyi hazırlama drurumuna gelebilir. Aksi takdirde Başbakanlığın böyle bir şeyin içerisine gireceğine ben ihtimal vermiyorum, bir sorumluluğun içine gireceğine ihtimal vermiyorum.
       Murat Akgün: Efendim en çok kamuoyunda tartışılan mutlaka siyasilerin, askerlerin, diplomatların da konuştuğu konulardan bir tanesi Irak’ın ve bu bağlamda Kuzey Irak’ın geleceği. Bu soruyu sormadan evvel bir kısa bir bant izletmek istiyorum.. Beyaz Saray’ın danışmanlarından, Türkiye eğer hayır derse bir operasyona o takdirde biz de Kürtler’le planlamaya gideriz şeklinde bir açıklaması olmuştur. Onu bir hatırlayalım, sonra tekrar sizinle sohbete devam edelim...
       “Beyaz Saray Danışmanı: Türkiye Kuzey Irak’ta ben yokum derse Amerika’nın bölgedeki tek müttefik unsur olan Kürtler’le planlama yapması kaçınılmaz.”
       Murat Akgün: Sormak istediğim soru şu, müzakerelerde mutlaka bu konu da gündeme geldi. Siz AKP Genel Başkanı olarak müzakerelerin şu ana kadar gelinen noktasında Kuzey Irak’la ilgili verilen teminatlardan tatmin oldunuz mu efendim?
       Recep Tayyip Erdoğan: Yani şu ana kadar tabi biz yani siyasi parti olarak edindiğimiz bilgiler açısından söylüyorum, tabi acaba bu teminat nedir, yani bunun gücü, garantisi nedir, değil mi. Önemli olan bu. Yani bize bunu, neyle bunu teminat altına alacaklar. Eğer bu sözlü bir teminatsa benim şahsen, altını çizerek söylüyorum, bir siyasi parti genel başkanı olarak bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bir defa olayın uluslararası bir ağırlığının olması lazım. Bu ağırlık olmadıktan sonra böyle bir riskin altına Türkiye girmemelidir diye düşünüyorum. Şimdi tabi sayın sorumlunun buradaki ifadeleri Amerika açısından ne kadar kaçınılmazsa Türkiye’nin de atacağı adımlar kendisi açısından o kadar kaçınılmazdır. Bunu da bu şekilde ben altını çiziyorum. Çünkü Türkiye burada kendi geleceğiyle alakalı atılacak adımların burada sıradan bir seyircisi değildir. Bu atılan adımların hepsinin kendisiyle ilgili yanı vardır ve olacaktır. Ve dolayısıyla o da kendine ait tedbirlerini en ideal şekilde alacaktır, alma hakkına sahiptir ve bu da kaçınılmazdır.
       Murat Akgün: Peki uluslararası ağırlık nasıl sağlanabilir? Yani sizin o konudaki isteğiniz nedir?
       Recep Tayyip Erdoğan: Uluslararası anlaşmalar boyutunda. Yani bugün mesela bir alışveriş yaptığınız zaman ne diyorsunuz, aranızda bir tutanak yaparsınız, ama bu tutanağın değeri bellidir. Ama bir de noter tasdikli yaparsınız, bunun nedeni daha faklı bir önem arzetmektedir. Buna benzer uluslar arasında da biliyorsunuz çeşitli anlaşmaların değişik boyutları var. Burada benim biraz ilgi alanımın dışında, en güçlü olanı neyse bunun yapılması gerekir. Ve buna göre de Türkiye yarınlara yönelik, tarihe kayıt düşülecek çünkü, bununla beraber kendine ne yapacaktır gerek halkına karşı, milletimize karşı, gerekse tarihe karşı belli bir anlaşmanın altına Türkiye imzasını koymuştur denilecek, böyle bilinecek, yapmış olduğumuz tarihteki anlaşmalar belli. Ama birçok anlaşmalar da vardır ki hiç kaale bile alınmamıştır. Biz bu anlaşma böyle bir anlaşma olsun istemiyoruz.
       Murat Akgün: Böyle bir anlaşma sadece ABD’yle Türkiye arasında mı olmalı sizce? Yoksa...
       Recep Tayyip Erdoğan: Ankara’da daha önce çeşitli gruplar da geldi, bir anlaşma...
       Murat Akgün: Kürt grupları kastediyorsunuz değil mi...?
       Recep Tayyip Erdoğan: Kürt gruplar, Türkmenler geldiler, görüşmeler orda yapıldı ve belli de bir mutabakat sağlandı. Neydi o? Irak’ın bütünlüğü konusuydu. Ve Irak’ta böyle bir devletlerin kurulmayacağına yönelik oradaki mutabakattı. Tabi bunların ne derece sağlam kayıda düşülmüştür, bunların önemi bence çok çok farklı. Bunu bir defa sağlama almak ve bu şekilde adımı atmanın işte siyaset cephesi açısından önemi ve olayın bir de tabi askeri yönü var. Orada yarın Kürtler, Türkmenler, olası bir onların arasında sıkıntı olur mu, olamaz mı, burada bize herhangi bir görev düşer mi düşmez mi, bunların belli bir kayıt altına... Geçmişte bunlar hep yaşandı. Ve dolayısıyla bunlara yönelik de tedbirlerin hep sağlam olarak bir zapta alınması şart diye düşünüyorum.
       Murat Akgün: Tayyip Bey, o zaman sanki sıkıntı biraz verilen vaatlerin yazılıya dökülüp dökülmemesi noktasında düğümleniyor gibi anlıyorum.
       Recep Tayyip Erdoğan: O da var, yani belki dökülmeyi de kabul ederler veya ettiler, ben işin son safhasından haberim yok. Ama dediğim gibi bunların böyle olması gerektiğini ben şu anda Tayyip Erdoğan olarak, bir genel başkan olarak söylüyorum, bu da benim partideki arkadaşlarımla olan müzakerelerimizin bir neticesidir.
       Murat Akgün: Peki diyelim ki ABD neticede bizden istediği desteği bulamadı, birtakım konularda anlaşmaya varamadık ve bu operasyonu tek başına gerçekleştirmeye karar verdi. Ancak Kuzey Irak’ın başımıza açtığı dertleri artık hepimiz bildiğimize göre o takdirde sizce Türk askeri de, biraz evvel bu bahsettiğiniz önlemler çerçevesinde Kuzey Irak’a girmeli mi sizce?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şu anda tabi bunu konuşmak çok erken. Kaldı ki benim şu andaki konuyla ilgili hem ihtisas alanım değil hem de müzakere ettikçe belki bu konuda karar sürecine iştirak edebileceğim bir konu. O bakımdan orada olayın stratejik yönü itibariyle ne arzettiğini, ne arzetmediğini geçmişten bugüne işin içerisinde olan tüm arkadaşlarımızla, kurumlarla görüşmek suretiyle nihayi kararına varmak gerekir. Ama şu anda erken olduğuna inanıyorum. Ama nedir? Tabiki bir bu noktada da belli ön hazırlıkların yapılmış olduğuna ilgili mercilerde inanıyorum.
       Murat Akgün: Fakat anladığım kadarıyla siz şu anda Türk tarafının kendi iç koordinasyonunu tatminkar buluyorsunuz. Yani Sayın Yaşar Yakış Başbakan’la görüşüyor, Başbakan Cumhurbaşkanı’na çıkıyor, siz şimdi Sayın Başbakan’la beraber olacaksınız burdan çıktıktan sonra muhtemelen. İç koordinasyonun tatminkar olduğunu düşünüyorsunuz yanlış anlamıyorsam.
       Recep Tayyip Erdoğan: Evet evet.
       Murat Akgün: Peki o zaman bir de ekonomik gelişmeye dönelim. Basınımızda, yazılı ve görsel basınımızda çok değişik rakamlar ortaya atıldı. Benim son bir haftada izleyebildiğim kadarıyla 6 milyardan başlayıp 140 milyara kadar, gerçi bunun süresi değişik, 5 yılı kapsayan rakamlar var, hemen derhal verilmesi öngörüldüğü iddia edilen rakamlar var. Tayyip Bey, rakam nedir, size söylemişlerdir, bir rakam var mı?
       Recep Tayyip Erdoğan: Bu konuyla ilgili de tabi benim şahsen en çok üzüldüğüm konulardan bir tanesi bu. Yani medya malesef burada çok çirkin bir duruş sergiliyor. İstisnalar kaideyi bozmaz. Mesela dün bir gazete sürmanşet vermiş, örneğin ben İstanbul Atatürk Havalimanında Tarık Aziz’e Saddam Hüseyin Türkiye’ye gelsin, biz ağırlarız, ondan sonra da istediği ülkeye göndeririz demişim. Ve bunu da daha sonra Sayın Başbakan’la görüşmüşüm. Bakın olayın iki tane yönü var. Bir; bir defa bizim VIP’de Iraklı yetkililer ve bizim Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Bey’le birlikte yapmış olduğumuz bu görüşmede hiç bir gazeteci yokken böyle bir haberin o gazetede yer alması bir çirkinlik. İki; ben böyle bir şeyi asla Tarık Aziz’e söylemedim, bu ikinci bir çirkinlik. Üçüncü bir çirkinlik; Sayın Başbakan’la bizim gündemimizde hiç böyle bir şey olmadı.
       Murat Akgün: Yani Saddam Hüseyin’in Türkiye’ye getirilmesi ve burdan ağırlanması ya da burdan başka yere gönderilmesi...
       Recep Tayyip Erdoğan: Evet, hiç öyle bir şey aramızda konuşmadık. Şimdi bununla ne yapmak isteniliyor? Yani böyle dürüst olmayan, doğru olmayan, asparagas yalan haberlerle ne elde edilmek isteniyor? Şimdi bunun adı gazetecilik değil, bunun adı habercilik değil. Yani prim yapmak için, acaba daha fazla gazete satabilir miyim diye bu yollara başvurmak bir ülkedeki ülkenin yarınları için önemli olan adımlarda önem arzediyor, böyle gazetecilik olmaz, bu çirkindir ve bu ülkenin o ulusal yapısını da zedeler, ben bu ülkenin bir evladıyım. Bu ülkede bir iktidar partisinin genel başkanıyım. Böyle bir haberi yaptığınız zaman bu haber dürüst bir haber olmalı. Eğer bunu bilmiyorsa, bunun kaynağı bizzat duymamışsan, görmemişsen, sahibinden bunu dinlememişsen böyle bir haberi yapmaman gerekir. Şimdi bu anlayışla bir yere varmak mümkün değil. Onun için çok böyle rakamlar yazılıyor. Bakınız, şu anda ekonomik olarak bu iş başladığında biliyorsunuz 5’le başladı ta ilk başta, 2 artı 2 artı 1 dendi. Daha sonra 4 artı 2 dendi. Neydi bu? 4 milyar dolar hibe, 2 milyar dolar askeri yardım... Toplam 6, böyle bir rakam geldi. Ha şöyle bir alternatif fikir ortaya doğdu; bu 4 işte 4 yıl ödemesiz, işte 20 yıl veya 15 yıl, ben tamamı aklımda değil, her 1 milyar dolar hibeye karşılık libor artı 2 gibi bir faiz uygulamasıyla böyle bir krediye de dönüştürülebilir dendi. Şimdi bu her 1 milyar dolar hibe 7 milyar veya 6 milyar dolarlık krediye dönüşüyorsa bunun 4’ü 24 milyar dolar yapar. Ve bu da dediğim gibi 4 yıl aklımda kaldığı kadarıyla ödemesiz, 20 yıl veya 15 yıl süreli libor artı 2 diye verilme kaydı var. Ama bir şey daha geliyor, kongreden çıkması şartı.. Peki bu kongreden ne kadar zamanda çıkar veya çıkmaz, çıkacak diye bir şart da yok, çıkmayabilir de. 8 hafta, 6 haftayla 8 hafta arasında çıkabilir deniyor. Şimdi öbür taraftan da deniyor ki, biz bu operasyonu 3 günle 1 hafta içinde tamamlayacağız. Şimdi 3 günle 1 hafta içinde tamamladınız. Sonunda da kongrede olumsuz bir karar çıktı. Ne olacak? Şimdi yani buna olumlu yaklaşmamız mümkün mü?
       Murat Akgün: Gelinen en son rakam, gerçi tam hatırlamıyorum diyorsunuz ama gelinen rakam bu mu, yani en son...
       Recep Tayyip Erdoğan: Bu civarlarda dolaşıyor.
       Murat Akgün: Peki ama o zaman şu soru hemen akla geliyor, Türkiye’nin ekonomik durumu ortada. Hatta birçok yabancı yorumcu Türkiye’nin ekonomik açıdan İMF’ye, Dünya Bankası’na bağlı olduğunu söylüyor. Hatta bugün Amerika’nın önde gelen gazetelerinden New York Times’ta da bu yönde bir yorum çıktı. O yoruma bir göz atalım, ondan sonra ilgili soruyu soracağım size...
       “Eğer Türkiye kararsız tutumunu sürdürürse ilerde mali sıkıntılarla karşılaşacaktır.”
       Murat Akgün: Evet, bu durumda Türkiye’nin Amerika’ya hayır deme şansı var mı sorusunu yöneltiyor...
       Recep Tayyip Erdoğan: Kim diyor...
       Murat Akgün: New York Times muhtemelen Amerikan kaynaklarına dayanak söylüyor.
       Recep Tayyip Erdoğan: Yani bunu gazetenin herhangi bir yorumcusu diyor herhalde değil mi..
       Murat Akgün: Tabi.
       Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi bir defa bu da çirkin bir yaklaşım. Yani bir yorum olarak çok çirkin. Niye? IMF’le bunu birbirine karıştıramazsınız. Eğer IMF’le bunu birbirine karıştırırsanız bu bir defa uluslararası münasebetlerimiz açısından hiç yakışır bir durum olmaz. Yani bu ne demektir? Yani ben sana böyle bir borç verdim, bu borcu veriyorum ama bununla birlikte ben senin her şeyine, iradene, düşnücene, aklına ipotek koyuyorum. Yok, böyle bir şey yok. Hele hele Türk milletinin, Türkiye’nin geleneğinde böyle bir şey hiç yok. Borcunu verdin, zamanı gelince de paranı alırsın. Ama kalkıp da bizim siyasi irademize veya ülkemizle ilgili geleceğimize yönelik ipotek altına alma diye bir şey olmaz. Çünkü biz milletimizden yetkiyi alırken böyle almadık. Biz bu işin ahlaki ölçülerini çok iyi biliriz ve biz elimizden geldiğince de hiç aksatmadan borçlarımızı ödüyoruz. Ve bundan sonra da yine aksatmadan borçlarımızı ödemeye gayret edeceğiz. Ama bizim irademize, kalkıp aklımıza, düşüncemize hiç kimsenin ipotek koyma yetkisi yoktur. New York Times’ın köşe yazarı kimse o da bunu böyle bilmeli.
       Murat Akgün: Tayyip Bey, peki hiç aklınızdan geçtiği oluyor mu, önümüzdeki tek sorun Irak değil, Kıbrıs sorunu var, birazdan ona da geleceğim, başka sıkıntılarımız var dış politikada. Eğer biz Amerika’ya Irak konusunda gerekli desteği vermezsek yarın öbür gün bunun acısı Kıbrıs konusunda veyahut herhangi bir başka Türk-Yunan ilişkileri var, Ege sorunları var, bunlardan biri de bize fatura edilebilir diye aklınızdan geçtiği oluyor mu?
       Recep Tayyip Erdoğan: Bunların hepsini düşünmek zorundasınız. Yani olayın tabi tek boyutu yok, yani birçok boyutu var.
       Murat Akgün: Yani ilişkiler bozulur mu, onu demeye getiriyorum, dostluğumuz bozulur mu Irak yüzünden Amerika’yla ilişkiler?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi yani biz bu dostluğu bununla tamamen tescilli, bununla tamamen bağlantılı olarak kurmuyoruz. Yani burada Amerika’nın da bu dostluğu koruyacak anlayışı bize göstermesi gerekir. Yani dostlukla eğer bunu birbirine karıştırıyorsak, şu anda Amerika’nın dostluk içerisinde olup ama bu konuda kendisini desteklemeyen dünyada birçok ülkeler var. Bütün hepsiyle de irtibatlarını Amerika kesecek mi, Çin’le kesecek mi, Rusya’yla kesecek mi, Almanya’yla kesecek mi, Fransa’yla kesecek mi, değil mi, diğerlerini saymıyorum. Hepsi de şu anda hayır diyorlar, kesin tavırlarını da koyuyorlar. Bununla onu birbirine karıştırmamak gerekir. Yani uluslararası münasebetlerde bu dostluğu bu tür bir kararla gölgelememek gerekir. Ve biz bu dostluğun bir defa kesilmesinden yana değiliz, elmayla armudu birbirine karıştırmayalım, bunlar farklı şeyler. Ve biz de gerek Yunanistan’la olan münasebetlerimizde, Kıbrıs konusunda, Avrupa Birliği konusunda bu süreç farklı süreç, bu ise çok çok farklı bir süreç.
       Murat Akgün: Şimdi biraz evvel Tarık Aziz’den bahsediyorduk, laf karıştı başka konulara geldik, Tarık Aziz Saddam’dan sonra Bağdat rejiminin sayılı önemli isimlerinden bir tanesi. Şimdi o soruyu soracağım, ne konuştunuz Tarık Aziz’le, ona bir öneri getirdiniz mi? Veyahut onun sizden bir isteği oldu mu?
       Recep Tayyip Erdoğan: Bizim tabi Aziz’le olan görüşmemizde aslında ben havaalanına geldiğimde Başbakan Yardımcımız genelini zaten kendileriyle konuşmuştu. Ama özetleyecek olursam, özet daha çok tabi Birleşmiş Milletler silah denetçilerinin Irak’taki çalışmalarına gerekli kolaylığın, onların taleplerinin en ideal şekilde karşılanması istikametindeydi. Yani bunu sizin başarmanız lazım, ne talep ediyorlarsa, nasıl orada bir çalışma yapacaklarsa bunu kolaylaştırmanız lazım ki silah denetçilerinin raporları bu noktada sağlıklı bir şekilde çıksın. Yani bu konuyu ağırlıklı olarak biz kendilerine orada söylemiş olduk.
       Murat Akgün: Onların bizden bir talebi oldu mu?
       Recep Tayyip Erdoğan: Onların tabiki talebi şu, yani bir Fransa’nın, bir Almanya’nın gösterdiği tavrı biz Türkiye’den de bekliyoruz şeklinde bir talepleri de var tabi.
       Murat Akgün: Deminden beri hep barıştan bahsediyoruz, inşallah savaş olmaz diyoruz. Ama şimdi olayların içindeki bir insan olarak bu saatten sonra Saddam Hüseyin’in hala ABD’yi, uluslararası kamuoyu demiyorum, ABD’yi tatmin edecek adımlar atmasını mümkün görüyor musunuz? Çünkü sizin şu biraz evvel söylediğiniz mesajı Türk yetkilileri Başbakan düzeyinde, siz, başka düzeylerde defalarca söyledi. Onlar da her seferde şimdi sizin biraz evvel söylediğiniz laflara benzer laflar söylediler. Ama ortada gelinen noktada hala savaş tehlikesi barış şansından daha fazla. Dolayısıyla bu saatten sonra hala bir umut görüyor musunuz efendim?
       Recep Tayyip Erdoğan: Fakat şimdi enteresan olan şey şu Murat Bey, yani burada kitle imha silahları gerekçesiyle bu iş başlamadı mı?
       Murat Akgün: Evet.
       Recep Tayyip Erdoğan: Bundan başladı. Peki, net olarak burada kitle imha silahı vardır denilebiliyor mu? Geldi silah denetçileri diyemiyor.
       Murat Akgün: Bazı şüpheler var deniliyor..
       Recep Tayyip Erdoğan: Yani flu şeyler bunlar ki onlar da ciddi bulgular değil. Öbür tarafta olayın bir başka boyutu var. Bakın Kuzey Kore çok önemli bir açıklama yaptı, orada herhangi bir şey var mı? Yok. Öbür tarafta dünyada acaba başka ülkelerde bu yok mu? Onlar gündeme gelmiyor. Ama burada gerekçenin bu şekilde seçilmiş olması ister istemez dünyada da şüpheleri uyandırıyor. Bugün eğer on milyonlar yürüyorsa, on milyonlar meydanları dolduruyorsa bunun gerekçesi bu. Yani bugün Amerika’da bile eğer işte milyonlarca insan meydanları dolduruyorsa gerekçesi bu. Yani inandırıcı olmaya mecbursunuz. Eğer inandırıcı olamazsanız tabiki bu koalisyonu da şey yapamazsınız.
       Murat Akgün: Tayyip Bey biraz evvel konuşurken daha henüz üç konuda da, yani askeri, siyasi, ekonomik konularda da anlaşmaya varamadığımız hususlar var demiştiniz. Ancak bugün İskenderun’da bir gelişme oldu, çok büyük tonajlı bir Amerikan gemisi yaklaştı ve bu gemiden çok fazla miktarda, eğer yanlış hatırlamıyorsam 500 miktarında araç indi, askeri araç indi, bazıları zırhlı araçlar, bazıları kamyonlar, cipler.. Şimdi bu kadar büyük bir miktar yanaşınca, yani bu üstelik televizyon kameralarının önünde olan bir şey, yani gizli bir haber veyahut özel bir haber değil. Benim aklıma şu soru geldi sizi dinlerken, acaba her halükarda biz Amerika’ya anlaşacağımızın bir sinyalini verdik de onlar da artık yavaştan yavaş bir yığınağa mı başladılar Türk topraklarında diye.. Çünkü birtakım anlaşmalar olmadıysa daha hala nasıl bu kadar fazla miktarda askeri araç Türkiye’ye geliyor.?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi doğrusu olayın ben içeriğini bilmiyorum. Yani nedir, ne değildir onu da bilmiyorum. Gelmişse hangi gerekçeyle gelmiş, nedir bilemiyorum. Yani ben şimdi sizden bunu öğrenmiş oluyorum, bunu da akşam Sayın Başbakan’dan ben de bunu daha açık net herhalde öğrenme fırsatını bulurum. Çünkü sabahtan itibaren devamlı bir toplantıdan çıktık ve bu konuyla ilgili doğrusu bilgilenmedim.
       Murat Akgün: Sayın Genel Başkan, hep askeri diyoruz, siyasi diyoruz ve ekonomik diyoruz, üçe bölüyoruz ABD’yle Irak konusundaki müzakereleri. Benim şahsi gözlemim sanki askeri konularda biraz daha mutabakat diğerlerinden ileri. Fakat özellikle ekonomik konu başta olmak üzere biraz evvel sizin de Kuzey Irak’ı da başa çekerek siyasi konulardaki birtakım şeylerde daha geride olduğumuz izlenimini ediniyorum. Askeri konular biraz daha ileride, ekonomik ve siyasi konular biraz daha geride mutabakat konusunda, anlaşma babında. Doğru mu, ne dersiniz, bu görüşümü paylaşıyor musunuz?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi burda tabi şu var, yani askeri konular bir yerde köşeli. Yani nedir bu? İşte üslerin modernizasyonu, limanların modernizasyonu, bunlar hep askeri konular içerisinde yer alıyor. İşte muharip gücün girmesi girmemesi, bakın bu nereye bırakıldı, ikinci tezkereye bırakıldı. Temel şeyi belli. Türkiye’de konuşlanması olacak olmayacak, hepsi ona bağlı olaylar, net. Ama siyaset kararı öyle değil. Orda ne var? Orda bir mesela Irak’ın yeniden yapılandırılmasına müsade edilecek mi edilmeyecek mi? Ne diyoruz biz, edilmemesi gerekir diyoruz, toprak bütünlüğünün korunması gerekir diyoruz. Şimdi tabi bunun da teminat altına alınmasını ne sağlayacak? Gene ordaki askeri güç sağlayacak. Yarın orda Türkmenler’le Kürtler arasında herhangi bir sıkıntı yaşanabilir geçmişte olduğu gibi. Ve bunu orda yine teminat altına o güç olacak. Şimdi bu tabi ister istemez siyasetin orada her an bir esnek yapısının olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde orada mesela bugüne kadar geçmişteki anlaşmalara şöyle bir baktığımızda bakıyorsunuz asli unsur olarak Araplar’la Kürtler gösterilmiş. Ama Türkmenler dışarıda bırakılmış. Ama biz ne diyoruz? Araplar, Kürtler, Türkmenler buranın asli unsurudur diyoruz. Diğerleri işte Süryaniler, Keldaniler filan vesaire bunlar azınlıklar olarak, bunun kabulü gerekir diyoruz, siyasi, bu kabul edilecek mi edilmeyecek mi gibi bu tür gelişmeler var. Böyle zannediyorum bir 4-5 madde belki daha da fazla bunlar var. Şimdi bunların yapısı tabi diğerine göre köşeli değil, esnek. Bunların hepsi sağlam şartlara, esasa bağlanması gerekir. Bağlandığı zaman netleşecektir. ....ne olacaktır? Bunu tabiki zaman gösterecektir. Ama biz tabi temennimiz hep iş bunlara da gelmesin.
       Murat Akgün: İnşallah. Peki dış politikada tek sorunumuz Irak değil, bir de Kıbrıs sorunumuz var. Kofi Annan büyük bir olasılıkla Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri hafta başında, gelecek hafta başında Türkiye’ye gelecek, Atina ve adada temaslarda bulunacak. Beri taraftan da Klerides seçimleri kaybetti Kıbrıs Rum kesiminde, yerine EOKA için çalıştığı bilinen, resmen çalıştığı bilinen Papadopulos kazandı. Şimdi birinci soru; Papadopulos’un kazanması, aşırı sağcı bir lider, EOKA üyeliği var, Kıbrıs’ta çözüm çabalarını nasıl etkiler, ne dersiniz?
       Recep Tayyip Erdoğan: Tabi şu anda çok değişik düşünceler bu konuda ileri sürülüyor. Aslında uygulamaya geçmeden bir şey söylemek yanlış olur. Bence oradaki müzakere süreci içerisinde Papadopulos nasıl yer alacak, nasıl bir tavır takınacak, bunu uygulamada görmek lazım. Şu anda konuşursak yanlış olur. Tabi Kuzey Kıbrıs’ın düşünceleri bir yerde net gibi. Güney Kıbrıs’tan beklenenler var. Tabi Rum tarafı bugüne kadar Klerides’in başkanlığında bir şeyler ileri sürdü. Ama Papadopulos’ta bu ne kadar esner veya ne kadar katılaşır, bunu müzakere masasında görmek mümkün. Tabi bir çok şeyler kulağımıza geliyor. Ama ben duyumlarla pek hareket etmek istemiyorum. Dün bugün Kuzey Kıbrıs’tan, yani bu işlerin içerisinde yoğrulmuş, bu işlerin içerisinde hakikaten ömrünü vermiş insanlar geliyor, siyasiler... Mesela bugün de Kuzey Kırıs Ticaret Odası Başkanı bir heyetle geldiler, onlarla da konuştuk. Tabi onlar bu noktada ümitsiz değiller. Bunun olmasının gereğini hala tabi istiyorlar. Tabi üçüncü plan nasıl gelecekler, o plandan da tabi umutları var.
       Murat Akgün: Sizin var mı, veyahut size gelen, De Soto burdaydı hafta içerisinde..
       Recep Tayyip Erdoğan: Yani olabilir, niye olmasın diyoruz. Müzakerelerden Sayın De Soto’nun tabi almış olduğu izlenimler var. Bunlardan belki üçüncü planın içerisine yani koydurmaya muktedir olacağı konular var, başlıklar vardır. Veya bunlar ne derece başarılı olacak olmayacak, onu plan açıklandığı zaman göreceğiz.
       Murat Akgün: Karpaz bize bırakıldı deniyor. Karpaz’ın Türk tarafına bırakıldığına dair..
       Recep Tayyip Erdoğan: O konuda zaten esnektiler. Yani Karpaz’ı tamamiyle kuzeye bırakabilir, çünkü o tür harita getirdiler, yani Annan planıyla birlikte getirilen haritalarda, o farklı haritalarda tamamen Karpaz’ın oradan çıkarıldığı harita var. Burada tabi daha çok o hattın düz olarak çekilmesiyle ilgili konular vardı. İşte mesela Akıncılar illa bizimdir, orası bir Türk köyüdür veyahut da İngiliz üsleriyle münasebetlerin kesinlikle kesilmemesi gerekir konuları var. Tabi onlar ister istemez oradaki o düz bir hat oluşturmayı engelleyen konular. Ama bunlar nasıl çözülür, veyahut da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu konudaki teklifi nedir, doğrusu o haritayı ben de görmüş değilim, bilmiyorum. Ama Sayın Denktaş’ın onu Birleşmiş Milletler’e sunduğunu duydum. Bunun karşı tarafta, yani Birleşmiş Milletler’de nasıl bir yeni düzenlemeye neden olacağını vesile teşkil edeceğini herhalde üçüncü planla birlikte görme fırsatımız olur diye düşünüyorum.
       Murat Akgün: Siz Kofi Annan’la görüşecek misiniz Ankara’da böyle programınızda var mı?
       Recep Tayyip Erdoğan: Bize şu anda öyle bir ziyaret talebi olmadı.
       Murat Akgün: Peki 28’ine kadar adaya gitmeniz ya da Sayın Denktaş’la bir araya gelmeniz söz konusu mu?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şu anda benim öyle bir planım yok.
       Murat Akgün: Peki Kıbrıs konusunda son bir soru, Papadopulos’un hep 28 Şubat’ı son tarih olarak kabul ediyorduk ama hesaplar genellikle Klerides’in....
       Recep Tayyip Erdoğan: Eğer 28 Şubat’a kadar bu iş bitse tabi çok çok hayırlı olur. Ama 28 Şubat bu işin sonu değil. Yani bu işte 16 Nisan daha büyük önem arzediyor. Temennimiz odur ki 28 Şubat’a kadar bitsin. Ama şurda kalan süreç bir defa Papadopulos’la yeni bir süreçtir. Dolayısıyla bu 28 Şubat’a kadar olan dar yaklaşık bir haftalık süreçte bu işin olmayacağını gösteriyor. Herhalde daha sonraya sarkar ve temennimiz odur ki daha sonraki süreçte bu iş hızlanarak inşallah olumlu bir noktaya gelsin.
       Murat Akgün: Peki hayırlısı diyelim. Bir de iç politika sorusu yöneltmek istiyorum. 9 Mart’a çok az bir süre kaldı, seçimlere Siirt’te. Bir; savaş eğer o tarihte başladıysa seçimlerin yapılmama olasılığı olur mu, ne dersiniz? İkincisi; bir de Siirt’e ne zaman gidiyorsunuz, seçimlerden evvel bir Siirt’e uğrayacaksınız herhalde?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şu anda tabi savaşın olması veya olmaması, olması halinde seçimin iptaliyle ilgili bir karar verilip verilmemesi, bunların hepsi tabi bizim dışımızdaki olaylar. Bu konudaki karar mercii Yüksek Seçim Kuruludur. Onun için ben o konunun üzerinde durmuyorum. Ancak seçim kampanyasıyla ilgili çalışmaları şu anda oradaki seçim koordinasyon merkezimiz yürütüyor. Çalışmalar yürüyor. Bildiğiniz gibi itirazlar var, bu itirazları 20-21’inde en geç Yüksek Seçim Kurulu karara bağlayacak. 26’sında da kesinleşen listeler resmi gazetede yayınlanacak. Ve ondan sonraki süreçte de yani ben Siirt’e uğramayı düşünüyorum. Ama bunun kaç kere olacağı konusunu yine seçim koordinasyon merkezimiz belirleyecek ve ne zaman, hangi gün nasıl bir çalışma yapılacağı konusunu arkadaşlarımız planlar yapıyor. O plan muhaciyesinde biz de Siirt’te gidip kampanyaya katılacağız.
       Murat Akgün: Şimdi ben bir soru daha soracağım, siz muhtemelen bunu daha cevaplamak için erken diyeceksiniz ama ben yine sormadan edemeyeceğim. Seçimlerden sonra ne zaman başbakan olacaksınız? Yani seçimlerden sonra önünüze bir takvim koydunuz mu, kafanızda bir takvim var mı? Ş ukadar süre ya da savaş var, hele bir savaş bitsin, ya da savaş uzayabilir, ne zaman başbakan, bir takvim var mı?
       Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi Muratcığım, bakın, karşınızda sadece AKP’nin Genel Başkanı var. Milletvekili edğilim, böyle bir şey şu anda söz konusu değil, şu anda ülkemizin başbakanı var, ben ise parlamento dışındayım. Dolayısıyla yani her zaman bize bunu söyletiyorsunuz zorla: Doğmamış çocuğa don biçmeyin...
       Murat Akgün: Siirtliler çok hevesliler de onun için..
       Recep Tayyip Erdoğan: İnşallah. Biz şimdi önce Siirt’te Yürsek Seçim Kurulu’nun kararını bekleyelim, bu kararı görelim. Ondan sonra da hayırlısıyla 9 Mart’ta şu seçimi bir yaşayalım. Çünkü seçimde biliyorsunuz iki parti bir yerde yarışacak. Çünkü diğer partilerin zaten milletvekili ordan seçtirme şansı yok. Ama 6 parti ordaki seçimlere katılacağını ilan etti, müracaatını yaptı. Fakat sanıyorum, ben okumadım ama arkadaşlar söyledi, partilerden bir tanesi seçimi boykot ediyormuş, diğerleri seçime katılacak diye söylediler. Biz de orada seçimin sakin bir havada, gayet bizim iktidar ve muhalefet partisine yakışacak bir şekilde devamından ve neticelenmesinden yanayız. Arkadaşlarımız da buna göre hazırlıklarını ve kampanyayı sürdürüyorlar.
       Murat Akgün: Efendim soruları dış politika dedik, ekonomi dedik, iç politika dedik.. Sizin spora da düşkünlüğünüzü göz önüne alarak son bir spor sorusuyla bitirelim. Fenerbahçe’de sular çok dalgalı, ne dersiniz, Fenerbahçe bu sene erken koptu galiba şampiyonluk yarışından..
       Recep Tayyip Erdoğan: Durulur... Şimdi tabi futbolda biliyorsunuz bir kaide var; Maç 90 dakika diye, gerçi uzatmaları buna dahil etmiyoruz.. Ve dünyada da çok ilginç örnekleri olmuştur, böyle çok gerilerden kopup daha sonra şampiyon olan takımlar olmuştur. Hele hele 3 puanlı ligde bu farklı bir anlam ifade eder. Şunu çok açık söyleyebilirim, tabi şu andaki gidişe bakıldığında Beşiktaş’ın performansı gayet iyi. Galatasaray şimdi yeni takviyelerle farklı bir konum ortaya koyuyor. Fenerbahçe de Gaziantep maçıyla yeniden bir kendini buldu gibi bir hava ortaya koydu. Rakamsal olarak, matematik olarak bir takım şampiyon olmadıktan sonra ona şampiyon oldu denmez. Matematik olarak şampiyon olduğu anda şampiyon oldum denir. Futbolun cilvesi budur. Ve sürprizlerle onun için futbol doludur. Şu anda daha ikinci yarı yeni başladı. İki maç ikinci yarıda yapıldı, önümüzde daha çok maçlar var, çok şeyler değişebilir. Ama her zaman söylediğim gibi hakkı olan, layık olan şampiyon olsun derim. Ve bütün futbol takımlarımıza, gerek süper lig, ikinci lig, üçüncü lig, amatör küme, hepsine başarılar diliyorum.
       Murat Akgün: Efendim çok keyifli bir sohbet oldu. İç politika ve dış politika dedik, sporla bitirdik. Soruları yanıtladığınız için teşekkür ediyorum.
       Recep Tayyip Erdoğan: Ben çok teşekkür ediyorum, sağolun.

 

 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları