|
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
Recep Tayyip Erdoğan da bu tercihin gerekçesini açıkladı: Savaşa baştan katılmazsak, sonradan denklemin dışında kalırız. Kabul etmek gerekir ki, AKPnin bu noktaya gelmesi kolay olmadı. Bir yanda kendisini iktidara taşıyan mazlumdan yana olma söylemi, diğer yanda yakın tarihin en gayrı meşru saldırganlığına payanda olmak. AKPNİN VİCDANI 6 Şubat günü televizyonlara yansıyan görüntüler ibret vericiydi. AKP milletvekilleri, Başbakan Gül ve Genel Başkan Erdoğanın savaşa ikna toplantısından çıkıyorlardı. Az sonra Meclise geçip Hükümete bir anlamda savaş yetkisi veren tezkereyi oylayacaklardı. Gazetecilerin yoğun ilgisi ve Vicdanınız rahat mı? soruları karşısında, çoğunun yüzünde utangaç bir tebessüm, bir an önce kameraların görüş alanının dışına çıkma telaşındaydılar. Paydos zilinin ardından okulu boşaltan çocuklar gibi kendine yol açmak için itişenler de vardı. Daha önce savaşa hayır oyu vereceğini söyleyen Mehmet Elkatmışın durumu hazindi. Tek kelime etmedi. Diğer milletvekillerini siper ederek gergin bir ifadeyle kalabalığa karıştı. Bir iddianın berhava oluşunun tarihî görüntüleriydi Eh, kolay değil. AKPli Müslüman demokratlar Mecliste el kaldıracak ve böylece, Türkiyenin kullanıma açtığı üslerden kalkan Amerikan uçakları, Iraklı yoksul Müslümanların tepesine bomba yağdıracaktı. Belki de böyle böyle öğreneceklerdi AKPliler, bu memlekette hükümet olmanın iktidar olmak anlamına gelmediğini... Baştaki sorumuza dönelim. Erdoğanın sözünü ettiği denklemde Türkiyenin yeri... Bunu anlamak için, ABDli yetkililerin son günlerde yaptıkları bazı açıklamalara bakmak yeterli. Bir kaç gün önce ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Ortadoğuyu ABD çıkarlarına göre yeniden şekillendireceğiz dedi. Gayet açık yürekli bir ifade. Soruna Powellın bu açıklaması ışığında baktığımızda, Türkiyenin bölgeye ilişkin tercihleri dikkate alınır mı, çok kuşkulu. KURALLARI GÜÇLÜLER KOYAR ABDnin özellikle 11 Eylülden sonra yürürlüğe koyduğu yeni dış politika konsepti artık netleşti: Trans-Kafkasyadan Ortadoğuya uzanan coğrafyadaki enerji kaynakları üzerinde -gerekirse şiddet kullanarak- kesin bir egemenlik oluşturmak. Afganistana yapılan saldırı ve ardından oluşturulan kukla hükümet bu egemenlik oyununun ilk hamlesidir. Şimdi sırada ikinci hamle var: Ortadoğunun yeniden dizaynı. ABD imparatorluğunun bu tarihsel kavşaktaki tercihlerine karşı Türkiyenin konumu, çaresiz kendisine öngörülen rolden ibaret olacak. Çünkü, uluslararası sorunların çözümünde kararlar, hakka-hukuka göre değil, artık tamamen güç dengesine göre oluşuyor. Irak sorunu tartışmaya yer bırakmayacak biçimde gösterdi ki, kuralları güçlüler koyar! Eskiden çok mu farklıydı, denilebilir. Tabii, modern dünya tarihine muhtelif güç odaklarının birbirlerine galebe çalma tarihi olarak da bakılabilir. Ama Bush yönetimine kadar bu süreçler, uluslararası hukuka ve meşruiyete uygunluk şartları yerine getirilerek gerçekleşirdi (Örneğin Körfez Savaşı, Yugoslavyaya müdahale, Afganistanın işgali vb.) Artık şekil şartı da aranmıyor. KIZILAYCILIK ROLÜ Bir kaç gündür Ankarada sürdürülen pazarlık, Türkiyeye biçilen rolü anlamak için önemli ipuçları sunuyor. Bushun Irak danışmanı Zalmay Halilzad, Kuzey Iraklı Kürtlerle Türkiye arasında uzlaşma sağlamaya çalışıyor. Kürtler, Türkiyenin bölgeye müdahalesini -insani amaçlarla bile olsa- kabul etmiyor. Çünkü, onlar da pastadan kendilerine düşecek dilimin peşinde... Yani, federal Kürt devleti. Türkiye ise böyle bir gelişmenin kendi stratejik çıkarlarına aykırı olduğu, dolayısıyla izin vermeyeceği iddiasında... Oysa Irakı bekleyen akıbetin federatif bir yapı olduğu belli. Kuzeyde ABD güdümünde bir federe Kürt devletinin kurulması kaçınılmaz görünüyor. Böyle bir gelişmeye Türkiye itiraz ettiğinde ise karşısında bulacağı güç, Kürtler değil ABDdir. Nitekim Bushun danışmanı Halilzad, şimdiden Kürtleri rahatlatma telaşında: Iraktaki her türlü askeri operasyonun uluslararası koalisyonun komutasında gerçekleşeceğini söylüyor. Uluslararası koalisyon ne demek? Iraka saldıracak koalisyonda, ABDye rağmen askeri inisiyatif kullanacak başka bir güç var mı? Halilzadın sözleri, Kürtlere verilen bir tür güvencedir: Siz merak etmeyin. Türkiye Kuzey Iraka girse bile ABD inisiyatifi dışında adım atamaz! Kısacası, Türkiyeye bu savaşta biçilen rol, üslerini, limanlarını, topraklarını ABD güçlerine açmaktan ibarettir. Bir de maruz kalacağı göç dalgası karşısında Kızılaycılık yapmak Bütün bu açıklamalar gösteriyor ki, bugün pastadan pay isteyenlerin yarın sofraya oturacağı bile şüpheli. Savaşa karşı çıkanların tavrını hayatın gerçekleri karşısında naif bulanları, çok değil, bir kaç ay sonra başka gerçekler bekliyor. Yeni barbarlık çağının gerçekleri. Adnan Bostancıoğlu / NTVMSNBC Yayın Yönetmeni | ||||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |