|
Bankacılıkta Basel Kriterleri yenileniyor OECD: Bankacılık sağlamlaştırılmalı Bankacılık reel büyümeye geçti Açıkalın: Bankacılık kalp krizini atlattı Bankacılıkta hala çözüm bekleyen sorunlar var |
|||
Raporda yer alan Türk Bankacılık Sisteminin Gündemindeki Öncelikli Konular, Türkiye Bankalar Birliği yöneticileri tarafından geçen ay gerçekleştirilen ziyaret sırasında Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şenere iletilmişti. Türkiye Bankalar Birliğinin, ekonomik sorunların aşılmasında, istikrar içinde sürdürülebilir bir büyümenin, düşük enflasyon düzeyinde fiyat istikrarının, uluslararası alanda rekabet edilebilir bir ekonomik ortamın yaratılmasında özellikle ulusal tasarrufların büyütülmesinin ve ekonomik olarak kullanılmasının hayati bir önem taşıdığı görüşü dile getirilen raporda, tasarrufların arttırılmasında, serbest piyasa kurallarına ve uluslararası rekabete dayalı, makro dengeleri gözeten, özel girişimciliği, üretimi ve tasarrufu özendiren tutarlı, kararlı ve yenilikçi makro ekonomik politikaların uygulanması gerektiği kaydedildi. Raporda, tasarrufların ekonomik olarak kullanılmasında ise güven ve verimlilik ilkesine dayalı olarak, mali sektörün ve onun en önemli kurumlarından biri olan Türk bankacılık sisteminin, etkin ve sağlıklı bir biçimde çalışmasının büyük önem arz ettiği vurgulandı. BDDK BAĞIMSIZ OLMALI Bankaların gözetim ve denetiminden sorumlu otorite olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, taşıdığı sorumlulukları yerine getirmek ve görevlerini etkin olarak sürdürebilmek için faaliyetlerinde bağımsız olmalı, gerekli yasal yetki ve araçlara sahip bulunmalıdır denilen raporda, mali sektörü ve bankacılık sistemini ilgilendiren konularda Türkiye Bankalar Birliğinin görüş, öneri ve değerlendirmeleri alınması istendi. Türkiye ekonomisinde uluslararası rekabete açık ve düzenlemeler itibariyle Avrupa Birliğine uyuma hazır sektörlerin başında bankacılık sistemi geldiğine işaret edilen raporda, Piyasa ekonomisine geçilen 1980li yıllarda uygulamaya konulan reform niteliğindeki yapısal değişiklikler bankacılık sektörünün ve mali sektörün gelişmesini ve büyümesini sağlamıştır. Ne var ki, 1990lı yıllardaki gelişmeler bankacılık sisteminin mali bünyesinin önemli ölçüde bozulmasına neden olmuştur; bankalar çok yüksek riskli bir ortamda çalışmışlardır görüşü dile getirildi. DEZENFLASYONİST POLİTİKALAR UYGULANMALI Türk bankacılık sisteminin gündemindeki öncelikli konulara da değinilen raporda, temel makro dengesizliklerin giderilmesi yönünde bir programın kararlılıkla uygulanmasının Türkiye ekonomisinin geleceği açısından büyük önem taşıdığı kaydedildi. Raporda, şu önerilerde bulunuldu: Enflasyonist olmayan iktisat politikaları kararlılıkla sürdürülmeli. Kamu kesimi açığı ekonomide istikrarsızlıkların başlıca kaynağıdır, mutlaka küçültülmeli; bu amaçla başlatılan reformlar öngörülen sürelerde tamamlanmalı. Bütçe disiplini mutlaka sağlanmalıdır. Bütçe harcamalarının finansmanında Merkez Bankası ve kamu bankaları kaynakları kullanılmamalı. Merkez Bankasının temel görevi piyasalarda fiyat istikrarının sağlanması olmalı. Kayıtdışılığa neden olan düzenlemeler ve uygulamalar gözden geçirilmeli, işlemlerin kayda alınması sağlanmalı. Vergi düzenlemeleri, basit, kolay anlaşılır ve uygulanabilir hale getirilmelidir. Düzenlemeler uluslararası yatırımcıları özendirmeli, Türkiyenin rekabet gücünün artmasını sağlamalı. Kaynak kullanma ve kullandırma maliyetini olumsuz yönde etkileyen düzenlemeler yeniden gözden geçirilmelidir. Bu düzenlemelere kamuya gelir sağlanması açısından değil, piyasalarda aracılık maliyetinin düşürülmesi, likiditenin arttırılması ve derinliğin sağlanması açısından bakılmalı. Mali sistemin büyümesi, güçlenmesi ve sağlıklı olarak işlemesini sağlayacak düzenlemeler makul geçiş süreleri içinde yapılmalı ve etkinlikle uygulanmalı. Mali piyasaların etkin olarak çalışması sağlanmalı. Haksız rekabete neden olan tüm düzenlemeler kaldırılmalı. Banka sistemi yanında ekonominin diğer tüm kurumları da reforma tabi olmalı. BANKA SİSTEMİNE GÜVEN SARSILDI 1994 yılında yaşanan ekonomik krizde hızla küçülen bankacılık sisteminde özkaynakların eridiği belirtilen raporda, şu görüşlere yer verildi: Banka sistemine olan güven sarsılmıştır. Güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla bir çözüm olarak tasarruf mevduatına devlet güvencesi getirilmiştir. Ancak, banka sisteminin denetiminde yaşanan zaafiyetler nedeniyle sağlıklı bir yapılanma gerçekleştirilememiş, tersine mali bünye sorunları daha da büyümüştür. Hızla artan kamu kesimi borçlanma gereği ve bütçenin finansmanında kamu bankaları kaynaklarının kullanılması bu süreci hızlandırmıştır. 2000li yıllara gelindiğinde banka sistemi çok ciddi bir sistemik riske maruz kalmış, banka sisteminin yeniden yapılandırılması, bankaların mali bünye sorunlarının çözülmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu amaçla Bankalar Kanununda radikal değişiklikler yapılmış, bankaların faaliyetlerinin düzenlenmesine ve denetimine yeni bir yaklaşım getirilmiştir. Düzenlemelerde ve denetim anlayışında uluslararası kabul görmüş prensiplere önemli ölçüde yaklaşılmıştır. Sermaye yeterliliğini karşılayamayan bankaların ise Fona alındığı ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi: Fona alınan bankalar ile kamu bankalarının görev zararlarını Hazine üstlenmiştir. Faaliyetini sürdüren bankalar yeni bir anlayışla denetime ve yeniden sermayelendirmeye tabi tutulmuştur. Krediler yeniden sınıflandırılmış, sorunlu krediler tanınmış, karşılık yönetmeliğine göre gerekli karşılıklar ayrılmıştır. Uzun yıllar yüksek enflasyon ortamında çalışan bankaların bilançoları, enflasyona göre güncellenmiştir. Tüm bu uygulamalar, bankaların mali yapılarının daha gerçekçi bir görünüm almasını sağlamıştır. Mali bünyenin güçlenmesi için zamana, çok hassas bir uygulamaya ve yönetime gereksinim vardır. ZARAR SERMAYELERİ ERİTTİ Raporda, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve bankacılık sistemine yansıması konusu tablolarla değerlendirilirken, ekonomik faaliyetin son derece istikrarsız olduğu, kamunun mevcut kaynaklar üzerindeki talebi önemli ölçüde arttığı, Hazine borçlanmasında kur, faiz ve vade riskinin önemli ölçüde yükseldiği, TL finansal aktiflerden oluşan mali sistemin hızla küçülmesi nedeniyle TL cinsinden kullandırılabilir kaynakların azaldığı, para ikamesinin hızlandığı kaydedildi. Mali piyasalardaki temel fiyatların şiddetli dalgalanmalar gösterdiği belirtilen raporda, toplam mevduatın vadesinin çok kısa olduğuna dikkat çekildi. Raporda, Toplam mevduatın vadesi (kırık vadeler tam sayılsa bile) 3 ayın altındadır. Vade TL mevduat için 2,5 ay yabancı para mevduat için ise 2,6 aydır. Repo da dahil edildiğinde, toplam mevduat ve repodan oluşan kaynaklar çok daha kısa vadelidir denildi. Bilançonun da çok kısa vadeli olduğu belirtilen raporda, Bankacılık sisteminde, toplam aktiflerin, kümülatif olarak, yüzde 40ı 3 aydan, yüzde 73ü 1 yıldan daha kısa vadelidir. Toplam kaynakların ise yüzde 70i 3 aydan, yüzde 80i ise 1 yıldan daha kısa vadelidir. Bu durum banka bilançolarının vade riskine ve fiyat hareketlerine son derece duyarlı olduğunu göstermektedir görüşüne yer verildi. Son dönemde yurtdışından kaynak girişinin durduğu, hatta tersine kaynak çıkışının yaşandığı vurgulanan raporda, sermaye hareketlerinin finansmanında Uluslararası Para Fonundan sağlanan kaynakların önemli bir rol oynadığı belirtildi. Raporda, bankaların yurtdışından kaynak kullanımlarının sınırlandığı, bankaların döviz pozisyonlarını küçülttükleri de kaydedildi. Birliğin raporunda, krizlerin de etkisiyle daha da büyüyen zararın banka sermayelerinin reel olarak erimesine neden olduğu dile getirildi. Raporda, şöyle denildi: Türk bankacılık sisteminde, Aralık 2000de 10,7 milyar dolar özkaynaklar 2001de 8,3 milyar dolara gerilemiştir. Özel sermayeli bankaların özkaynakları 10 milyar dolardan 3,6 milyar dolara gerilemiştir. TLnin değer kaybı yanında faiz riskinden oluşan zarar ve kredi riski nedeniyle ayrılan karşılıklar bunda önemli rol oynamıştır. Banka sisteminde serbest sermaye büyütülmelidir. Bankaların üstlendikleri risklerin gerçekleşmesi durumunda mali bünyenin sağlığının korunmasında özkaynaklar çok önemli bir rol oynar; bankalara olan güveni korur. Türk banka sisteminde serbest sermaye sektör bazında negatiftir. Sorunlu krediler, banka-grup ilişkileri nedeniyle iştiraklere yapılan yatırımlar, enflasyondan korunma amacıyla satın alınan sabit kıymetler nedeniyle duran aktifler özkaynakları aşmıştır. KARLILIK ZARARA DÖNÜŞTÜ Bankacılık sisteminde zaten çok düşük olan karlılığın zarara dönüştüğü vurgulanan raporda, şu görüşler dile getirildi: Türkiyede banka sistemi sanıldığının ve iddia edildiğinin aksine karlı değildir. Yakın dönemde yaşanan gelişmeler bankaların çok riskli bir atmosferde çalıştıklarını ve risklerin önemli bir bölümünün de gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Diğer yandan, geçmiş yıllarda, özellikle kamu bankalarında görev zararları karşılığında Hazineden olan alacaklar diğer gelir hesaplarında gösterilmiştir. Bankaların karlılıklarının artırılması ve bu yolla sermayelerinin güçlendirilmesi son derece hassas bir konudur. Diğer gelirler arındırıldığında sektörün zararı çok yüksek düzeylere ulaşmaktadır. Üstelik, enflasyon muhasebesi uygulanmadığından, uzunca süredir yüksek enflasyon ortamında çalışan bankaların karlılık performansının çok iyi olmadığı görülecektir. 2002 yılında özel bankalar için yapılan uygulama bu değerlendirmeyi açıklıkla ortaya koymuştur. Karlılığın düşük olması nedeniyle bankalar sorunlu kredileri için yeterli karşılık ayıramamakta ve sermayelerini güçlendirememektedirler. SORUNLU KREDİ ORANI YÜZDE 25 Raporda, tahsili gecikmiş alacakların ekonomik aktivitenin daralması, yeniden yapılanma sürecine giren kamu bankalarının kredi arzını sınırlandırmaları ve Fon bankalarının aktiflerinin daha şeffaf hale gelmesi ve kredi arzının yavaşlaması nedeniyle hızla büyüdüğüne dikkat çekildi. Fon bankalarının alacaklarının kamu alacağı sayılması ve tahsilatın hızlandırılması yönündeki yaklaşımın bankaların kredi politikasını olumsuz etkilediği belirtilen raporda, Eylül 2002 itibariyle banka sisteminin sorunlu kredi oranı yüzde 25 tir. Fona devredildikten sonra kapatılmasına karar verilen bankaların sorunlu kredileri verilere dahil edildiğinde bu oran çok daha yüksek bir düzeye ulaşmaktadır denildi. Raporda, Aralık 2000 tarihinde 4 milyar 646 milyon dolar düzeyinde olan tahsili gecikmiş alacakların, Aralık 2001 tarihinde 4 milyar 439 milyon dolara gerilediği, Eylül 2002 tarihi itibariyle ise 5 milyar 845 milyon dolar seviyesine yükseldiği kaydedildi. Raporda, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şenere geçen ay sunulan ve kamuoyuna açıklanan Türk bankacılık sisteminin gündemindeki öncelikli konulara da yer verildi. Makroekonomik istikrarın önemine değinilen bu bölümde, bankacılık sektörünü doğrudan ilgilendiren düzenlemeler için ara dönem hedefleri belirlenerek makul bir geçiş süresinin sağlanması, bankacılık sisteminin kar edeceği sağlıklı bir ekonomik ortam yaratılması gibi öneriler yer alıyor. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||