Home page
Haber Menüsü


 
Arabamı satıyorum
 

 
Ahmet Yeşiltepe/New York
NTV-MSNBC
 
5 Ocak—  Bu kentin trafiği beni çileden çıkardı, sonunda olanlar oldu! Önce özüme döndüğümü düşündüm. Çünkü “trafik canavarlığı” müessesesinin sadece Türkler’e mahsus olduğunu sanıyordum. Halbuki baksanıza, burada mebzul miktarda mevcut bu tür hayvanat harikasından! O halde “canavarlık” ortak kaderimiz olmalı, trafikte yediğimiz ve sonucuna katlanamadığımız herzeler de.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


e-posta göndermek için resmin üstüne tıklayın.
       Yemin ki araba kullanırken hiçbir trafik kuralına uymam! Sollamak benim adetim değildir, olsa olsa Hintliler uyar bu klasik trafik normlarına! Ben sağlarım arkadaş. Sağlarken de pencereyi açar yanımdaki aracın ön koltuğundan bana saf saf bakan “masum” Amerikalıya aynen şu iğrenç gürültüyle tükürürüm, “haarkk, tuuu...!”. Ses hızıyla ilerlediğim için duymaz, salyaları görmez bile. Olsun, ben İzmirli dolmuş şoförü edasıyla “tü-Pü-rü-rüüm”. Bir de dört parmağı geri çeker ortadakini öne sürerim. Aldırmaz bile denyo, böyledir buraların gavuru! Yaz kış camım açıktır, sol kolum dışarıdadır. Göğsüm bağrıma kadar yelpaze, kıllar foradır. Ne şerit, ne kırmızı ışık, ne polis ne de bilumum Hintli taksi erbabı durdurabilir beni. Şeridi ortalar gaza basarım, “sağlarken” sinyali mutlaka unuturum, polisi görünce topuklar, taksici görünce kapışırım. Müziği sonuna kadar açar “dünyayı” batırırım. Allah’ına kadar araba kullanırım! Ve İstanbul’da “ulen Afrika’da bile böyle araba kullanmıyorlar” diyen ukalalara acırım.
       Gelenektir bizde, “zenci Türkleri” aşağılamak için terennüm edilir sıkça; “bilmem nerede bile yapılmaz bu yaa...!”. “Dünyanın neresinde var böyle şey ?”, “çok geride bırakılmışız biz ustaa...!”. Hayatı boyunca doğduğu ilin sınırları dışına en fazla üç defa çıkan apartman yöneticisi kılıklı, Albay suratlı abilerimin, ayak şeklinde paspas örüp mercimek kaynatan arada bolca dedikodu yapan ablalarımın tavrıdır bu! Öyle mi ? Yok, hepimizin tavrıdır vallahi...! Tavrına hayran olduğum yurttaşlar ; bizdeki aksaklık, yanlışlık, hırsızlık, uğursuzluk, ve bilumum edepsizliğin hallice bir kısmı dünyanın “ileri gitmiş” , “medeni” yerlerin de mevcuttur. Hatta o medeniyetini yerlere göklere sığdıramadığımız “Amma-rika”da bile.
       Trafik denen “kurallar bütününün” kural tanımaz “insanları” dünyanın başka ülkelerinde, kentlerinde de elbette mevcuttur. Hal böyleyken, “aman ne güzel, o zaman daha çok cinayet işleyelim” özrünü, madrabazlığını hemen cebe atmayın sakın. Amacım, sürekli işlediğimiz “suçları” meşrulaştırmak, insani göstermek, aklileştirmek değil. Hani o klasik, “dünyanın neresinde işkence yok ki...?” yüzsüzlüğünü bir “özür” gibi kullanan milletin evlatlarıyız ya, sakın ola yanlış anlamayın bu yazdıklarımı! Meselem sadece “doğru bildiğiniz yanlışları” saptamak. Bu defa da en azından böyle olsun, değil mi ?
       Bakın, 5 ilçesiyle toplam 8 buçuk milyonluk New York’taki trafik keşmekeşi en az İstanbul’a benzer. Eğer bir arabanın direksiyonu başındaysanız bu kentte itiş, kakış, sürüş, ve çırpınış yeteneğinizin en az İstanbul’daki kadar güçlü olması gerekir! Hatta fazlasını bile talep edebilirler. Deliliğiniz “manyaklık” derecesinde, şoförlüğünüz “cambazlık” mertebesinde, polise yakalandığınızda “aktörlüğünüz” Lawrence Olivier şıklığında olmalıdır! Yoksa, nanay...! Geceleri 3, gündüzleri ise nüfusu 5 milyona çıkan Manhattan’da araba kullanmaya kalkanlara verilecek öğüt kısacıktır ; “Eğer yaşamsal önemde nedenlerden ötürü araba kullanmanız gerekmiyorsa, kullanmayın”. Metro trenine binin, taksi tutun, otobüse atlayın ama kullanmayın. Aksi takdirde girişte özetlediğim tarzda ve “tavırda” bir hayvanat harikası olup çıkarsınız!
       Gerçi İstanbul’un koşulları yüzünden bu tür “gündüz insan, gece hırt” şeklinde yaşamaya alışmış olabilirsiniz ama, tavsiyeme kulak vermenizi can-ı gönülden temenni ederim. Bu yazının “hayırlara vesile olmasını” da Cenab-ı Hak’tan niyaz ederken (!), kadim dostum Fransa çıkışlı meslektaşım Rene Tubilleja’nın “New Yorklular Nasıl Araba Kullanır” başlıklı yazısından bazı notlar aktarıp, size cehennemi bir tablo çizmeye çalışacağım, kalemimin mürekkebince...!
       Size bu kentte araba kullanmamanız için gereken “tip”leri, öğüdü verdim. Lakin köşebaşındaki araba kiralama şirketinden altınıza ısrarla bir Sedan çektiyseniz yapacak tek şey bu yazıyı sonuna kadar okumak olacaktır! İnanın cesaret verici olacak.
       Efendim, Manhattan’a her gün 500 ile 750 bin arasında taşıt aracı giriş yapar. Siz de onlardan birisiniz artık. Yanınızdan değil ses, “ışık” hızıyla geçen, hemen arkanızda 1 milimetre yakınlıkta seyreden ve köprü ya da tünel girişlerinde aniden önünüze geçen diğer sürücülere aldırmayın. Sakın ola bunu “kişisel” olarak almayın. Çünkü New Yorker sürücünün mentalitesi tek bir cümleyle özetlenebilir, “bir yere gidilecekse, önce ben giderim!”.
       Aracınızın plakası New Jersey ise diğer sürücülerin üşenmeden pencereyi açıp size “nehrin öte yakasına git, deve...!” şeklinde bağırmalarına kulak tıkayın ve bunu da kişisel olarak almayın. Bu durum New York’ta vak’a-ı adiyedir. “Taşralı” olduğunuzu zaten o plaka aracınızdayken kabul etmek zorundasınız, tamam mı deve!
       Amerika’nın her eyaletinde, hatta kent ve kasabasında “kendine özgü” trafik kuralları uygulanabilir. Bu konuda ciddiyim. Örneğin New Jersey’de kırmızı ışık yanarken aksi işaret yoksa sağa dönebilirsiniz. Halbuki Manhattan’da kesinlikle durmanız gerekir (biliyorum sabırsızlanıyorsunuz), sizin için zor olsa bile! Yeşil ışık yanarken sağa ya da sola dönerseniz yayageçidindeki yayaları beklemek zorundasınız. Burada öncelik yayalarındır, kimileri özellikle “yavaş” yürüyüp size pis pis bakar ama sakın ola ki onları ezmeyin, çünkü burada cezası ağırdır!
       Bu kentte sarı ışık 4 saniye içinde kırmızı ya da yeşile döner. Her iki durumda uygulanacak taktik farklıdır. Yeşili bekliyorsanız ve eğer önünüzde başka bir araç varsa sarıyı gördüğünüz an klaksona basın. Yeryüzünde “ölçülebilen” en kısa zaman aralığı, New York’ta yeşili bekleyen sürücülerin sarı ışığı gördüklerinde klaksona sarıldıkları andır. Bir başka deyişle, sarıyı görmekle klaksona basmak arasındaki zaman dilimi 1 salisenin altında olmalıdır.
       Eğer sarı ışık kırmızıya dönüyorsa tavsiyem durmanızdır. Çünkü bu durumda geçenler sadece taksicilerdir ve diğer yönlerden gelenlere çarpmanız kaçınılmazdır. Taksiciler ise New York’ta birbirlerine pek az çarparlar. Bunun nedeni hiçbir zaman açıklığa kavuşmamıştır. “Öbür dünya var mı?”, “Evren nasıl oluştu ?” ya da “Karadeliklerin sonu nereye çıkar ?” tarzındaki metafizik çağrışımlı sorularla benzer ağırlıktadır bu konu, Allah’ın hikmetidir işte, uzatmayın!
       Bu kentte tek yön kuralıyla sıkça karşılaşırsınız. Belki hatırlayanlarınız vardır, “disco music” çağında “One way ticket to the blue” diye şamata bir şarkı dilimize dolanmıştı. İşte dostlar, “one way”i işaret eden okun tersine gitmek sizin hüzünlü (blue) biçimde tahtalı köye gitmenizle aynı anlama geleceğinden bu kurala uymanız farzdır. Bunu iyi bilen New Yorker sürücüsü belki de sadece bu kurala harfiyen uyar.
       Manhattan’da genel olarak, çift rakamlı caddeler doğuya, tek rakamlılar ise batıya gider. İstisna olarak ise 60 ve 66 batıya, 41, 59 ve 65 numaralı caddeler ise doğuya yön verir. Çift yönlü kullanılan 12 cadde arasında en yoğunluklu olanlar 34, 42, 57 ve 86’dır. Bunları bilmenizde epey fayda var çünkü trafikte saatlerce bekleme ihtimaliniz en yüksek caddelerdir bunlar, özellikle işe gidiş ve çıkış saatleri olarak tanımlanan “rush hours”da.
       Kuzey, güney, doğu ve batınızı iyi bilmeniz gerekir, aksi halde en azından ilk günlerde elinizde bir pusulayla gezmeniz pek doğru bir hareket olacaktır! Ayrıca, rakamsal olarak işaret edilen sokaklar kentin güneyinde sona erer. Houston Street’in (New Yorker ağzıyla, Hüstın değil, Haustın şeklinde telaffuz edilir) güneyinde kalan sokaklar isimlerle anılır. Bunun için yapacağınız tek şey ise bir haritayla dolaşmak olacaktır!
       Manhattan’ı kuzeyden güneye ya da aksi istikamette kesen “Avenue”ler yani bulvarlar genelde tek yönlüdür, bazı bölgelerde kısmen 10 ile 20 blok kadar çift yönlü olsalar da. Bulvarlar bu devasa adanın üzerinde çoğunlukla dik bir çizgi halinde seyir izlerler ama sadece Broadway, kenti diagonal, bir tür “S” şeklinde keser.
       Şimdiye kadar sürüş ve yön tayinine ilişkin sıkıcı bilgileri aktardık. Ya park etme ve güvenlik ? İşte zurnanın zorlandığı nota, zor soru! Bu kentte özellikle Manhattan’da işyerlerinin yoğunlukta olduğu semtlerde otoparklara vereceğiniz günlük ücret 15 ile 40 dolar arasında değişmektedir. Aracınız için aylık park yeri ararsanız Harlem ve ucubik otoyol kenarlarında ne idüğü belirsiz otoparklar dışında ödeyeceğiniz rakam 300 ile 600 dolar arasında olacaktır.
       
       Bunun dışında, özellikle Manhattan’ın kuzeyindeki yerleşim bölgelerinde yani “Uptown”da Pazartesi-Perşembe ve Salı-Cuma günlerinde kaldırım temizliği yapılmayan kaldırım kenarlarında park etme şansınız var, tabii bulabilirseniz! Ben bu konuda “uzmanlık” ünvanını hakedecek kadar deneyimliyim lakin her defasında en az yarım saatlik “araştırma turu” yapmak zorunda kalıyorum! Üstelik park yeri bulduğunuzda arabanızı “çoğu zaman” daracık bir alana yerleştirmek için ruhunuzu teslim etmek zorunda kalabilirsiniz. Bu nedenle Manhattan’da park ediş sırasında öndeki ve arkadaki arabaya “hafifçe dokundurmak” adettendir. O sırada diğer arabanın içinde sürücüsü bile olsa bu hareketinize ses çıkarmaz çünkü kendisinin de rutine bağladığı bir hareket tarzıdır bu.
       Bu arada, caddelere ve kaldırım kenarlarına park ettiğiniz aracınızı Allah’a teslim etmekten başka çareniz yoktur. Direksiyonunuza “acımasız” kilitler de vursanız, kapılarına feryadı en yüksek oktavdaki alarmları da döşeseniz farketmez, nihayetinde bu kentte hiç kimse aracınızın çalınmayacağını garanti edemez, özellikle arabanız yeniyse.
       Ve polis! Aracınızı 10 saniyeliğine bile “yasalara aykırı” bir yerde tutmanız size 55 ile 105 dolar arasında bir cezaya patlar. Bu yüzden acil durumlarda polis arabalarıyla köşe kapmaca oynamak ve mümkün olduğunca “yasal” noktalara park etmek zorundasınız. Özellikle Türklerin “Haydar” olarak adlandırdığı (!) “Hydrant” yani itfaiye hizmetleri için konulan su pompalarının çevresine 3 metrenin altında bir yakınlıkta park ederseniz ödeyeceğiniz asgari ceza 55 dolardır. Böyle bir durumda kimi bölgelerde aracınız bir çekiciye bağlanarak götürülür ve bu işten en hafif yollusu 205 dolarlık bir cezayla ancak kurtulabilirsiniz.
       Hani dedik ya “tips”, “tavsiyeler”, yol gösteren ipuçları... Son birkaçıyla bitirelim. Manhattan’da araba kullanırken ön farları mutlaka açık tutun, trafik keşmekeşinde sizi en azından birilerinin görmesinde yardımcı olacaktır! Kırmızı ışığı ihlal ettiğinizde çevrenizde bir anda bir flaş patlar ve ortalık garip biçimde aydınlanır. Merak etmeyin bu “Allah’ın sopası” değil, köşebaşlarında sizi izleyen elektronik fotoğraf direklerinin flaşıdır. Bu ışığı görmek behemahal George Washington’un yüzünü görmek anlamına gelmez, ama en azından bir ay içinde 200 doların cebinizden çıkması anlamına gelebilir!
       Özetle New York’ta araba kullanmak Sahra çölünde deve kullanmak gibi bir iş değil! Yani, hem kurallara harfiyen uyabilmek için bin tane slalom yapacaksın, hem de bunu başarabilen binlerce trafik Tarzanıyla kavga dövüş mücadele edeceksin. İstanbul’da ne yaşanıyorsa burada da kısmen, belki biraz daha “kurallara uygun” (!) şekilde yaşanıyor, lakin ortak sancılarımız epey fazla.
       Özellikle işe gidiş ve çıkış saatlerinde (rush hours) Manhattan’da yaşanan keşmekeş İstanbul’un boğaz köprülerinde yaşananlardan çok farklı değil. “Olağan” saatlerde ise bizde “canavar” New York’ta “aggressive driver” olarak tanımlanan bir cins sürücü arkadaşla sıkça karşılaşmanız mümkün. Her türlü kısıtlamayla beraber, her türlü “kural dışı” insanın mebzul miktarda olduğu New York trafiği araba kullanmak için doğru bir tercih değil! Gelin siz şu araba kiralama işinden vazgeçin. Yolu buraya düşeceklere, ruh sağlığını sürücü koltuğunda yıpratmadan “turist” olarak takılmalarını tavsiye ederim. Dört yıllık bir “ısrarın” ardından bugün ben de bu kararı verdim.
       Şimdi arabamı satıyorum. Ohh ne rahat, artık park yeri bulmak için sabahın kör karanlığında yollara düşmek yok, trafik polisiyle köşe kapmaca oynamak yok, Hintli taksi şoförüyle küfürleşmek yok, sıkışık trafikte saatlerce beklemek yok, ters yöne girmek yok, ceza ödemek, parkyeri ayakçısına haraç vermek, özetle her gün mu’tad olduğu üzere sinir krizi nöbeti geçirmek yok!
       Zaten binbir derdiyle boğuştuğum New York’un en sıkıntılı tarafına veda ediyorum, külüstür arabamı satıyorum!
       Ey ruh sağlığı yerinde, güzel mutlu insanlar, bekleyin nihayet aranıza katılıyorum!
 
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları