|
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
|
İnsanların alışveriş tutkularının çıldırasıya kamçılandığı bir dönem. Alışverişten bitap düşmüş yaşlı kadın, kışa rağmen güneşli bir gün yakalamanın sevinciyle verdiği mola sırasında oturduğu kafeteryada, nostaljiler eşliğinde kocasıyla birlikte eski günleri yad ediyor. Eskiden yoksulduk ama mutluyduk diyerek ekliyor: Bugün insanların gülüp geçtikleri küçücük şeylerle bile mutlu olmayı başarıyorduk. Kocası, başını sallayarak eşini onaylasa da, zaman gibi, zevklerin de adetlerin de değiştiğinden söz ediyor. Yan masada bir gurup genç, noeldeki seyahat programlarını, büyük bir heyecanla birbirleriyle paylaşmakla meşgul. Çalışmaktan canım çıkmıştı, biraz dinlenmeyi haketmiştim. Noel ilaç gibi geldi diyor delikanlı. Euroyla birlikte fiyatların başını alıp gittiğinden yakınan genç kız, sevgilisiyle birlikte son anda hesaplı bir tur ayarlayabildiklerini, derin bir oh çekerek anlatıyor. Aralarında noel süresince Romadan ayrılamayacak olanlar da var. İtalyanlar arasında klasikleşmiş teselli de, onların payına düşüyor. Ne demiş atalarımız? diye sorup ekliyorlar : Noeli ailenle, Paskalyayı kimle istersen onunla geçir! Kafeteryaya elli metrelik mesafedeki Türkiye Turizm Bürosundan broşür kapıp benim masama ilişen bir İtalyan dostum, gelip damarıma basıyor: Noelde ne yapacaksın? Eh buralarda bir nane olmaz, sende fırsattan istifade Türkiyeye gidersin belki?. Noel kapıya dayansa da henüz herhangi bir programımın olmadığını söylüyorum. İşi muzipliğe vurup, Bil bakalım Noel Baba nerede doğmuş diye soruyorum. Noel Baba diye bir şeyin aslı astarı olmadığından, hikayenin Kuzey Avrupa kökenli bir efsaneye dayandığından söz ediyor ciddi ciddi. Elinden bizim Turizm Bakanlığınca bastırılan Antalya broşürünü kapıp, oradaki haritayı burnuna dayıyorum. Al sana bilimsel bir kanıt! diyerek, Demrenin yanıbaşına düşülen bir notu gösteriyorum: Noel Babanın doğum yeri! Bir kahkaha patlatıyor arkadaşım. Noel Babayı bile Türkleştirdiniz ya helal olsun size! diyen bir kahkaha! Sessizliğe bürünüyoruz. O elindeki depliyanlara dalıyor, ben önümdeki gazetelere. Gazeteler, noelde ne tür hediyeler alınabileceğine ilişkin öneriler yağdırma konusunda, televizyonlardaki reklamlarla yarış içinde. Mutluluğun yolu, satın alabilmekten geçiyor. Almazsanız, alamazsanız gizli bir depresyon sizi bekliyor. Noel gibi bir takıntınız olmayabilir. Reklamın büyüsü, böyle bir durumda size, Hele noel bitsin, fiyatlar düşsün o zaman alırım düşüncesini armağan ediyor. Geriye çekilip etrafına şöyle bir göz attığında, İtalik tanrılardan Saturnusun adeta yeniden dirilip intikam aldığı zehabına kapılıyor insan. Putperestlik dönemininin Romasında Aralık ayının son günleri Saturnus adlı tanrının onuruna kutlamalar yapılırmış. Saturnalia (Saturnus Günleri) denilen o zaman diliminde, sosyal sınıflar altüst olurmuş. Köleler efendilerine emir verirmiş. Efendiler birkaç günlüğüne de olsa sofrada kölelerine hizmet edermiş. Takvimler Aralık ayının 25ini gösterdiğinde, Natalis Solis İnvicti (Yenilmez Güneşin Doğuşu) namındaki yortularını kutlarmış Romalılar. Babilliler tarafından günlerin yeniden uzamaya başlamasının anısına Güneş Tanrısına adanmış yortunun, Roma İmparatorluğunun başkentine ayak basması III. yüzyılda gerçekleşmiş. Hıristiyanlık Romanın resmi dini olunca da, IV. yüzyılın ortalarında söz konusu yortu bir dönüşüme tabii tutularak, Natalis Christi (Mesihin Doğuşu) olarak adlandırılmış. Kilise, Güneş Tanrısının yerine evrenin ve insanın gerçek ışığı olarak tanımladığı Mesihi yerleştirmiş. Yortunun farklı öğelerle süslenmesi ise daha sonraki yüzyıllardaki çeşitli etkileşimlerin doğal bir sonucu. Latincedeki Natali(s) sözcüğünün Türkçedeki karşılığı doğum, doğuş olmakla birlikte, Türklerin bu kelimeyi Türkçeleştirmemeleri; Fransızca versiyonunu aynen benimseyip noel demeyi yeğlemeleri ilginçtir. Bunu, söz konusu yortunun aslında bir Frenk adeti olduğunun zımnen vurgulanması biçiminde yorumlamak mümkün. Bu, noelden Türklerin payına hiç bir şey düşmüyor anlamına gelmiyor elbet. Büyük bölümümüz, alaturkalığımız gereği Noeli, Hıristiyanlıktaki dar dinsel anlamından arındırarak yılbaşına bir önhazırlık gibi algılayıp geçme eğilimindeyizdir. Yeniyıl kutlamasına yamanmış biçimde de olsa, adı konmadık yortumsu rüzgarlar estirmeyi başardığımız yadsınamaz. Modern dönemlerde evrensellik konusundaki en iddialı din konumundaki tüketim, sadece bizim dinsel bayramlarımızı yeni bir sosa büründürmekle yetinmemektedir. Bu durumda başkalarında pişen tüketim soslu modern Noellerden, bizim de bir şekilde nasiplenmemizden daha doğal ne olabilir? Tüketim dini açısından, İsanın aslında meçhul durumdaki doğum tarihinin sonradan ihdas olunmuş bir ritüelle 25 Aralıkta kutlanmaya başlandığının, bu kültün mimarı konumundaki Katolik yetkililer tarafından bile itiraf edilir hale gelmesinin herhangi bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ramazan da, Kurban da, Noel de bir bahanedir. Önemli olan, malların kutsanmasını sağlayacak olan kutsalımsı bir havaya büründürülebilmeleridir insanların. Tüketim dini, hangi vesileyle olursa olsun, kendini müntesiplerinin ve müritlerinin yüreklerinde ne tür bir halet-i ruhiye yaratabildiğiyle ilgilenmekle yetinir: Vitrinde gördüğünüz o harika kotu aldığınız zaman, müthiş bir rahatlama hissedecek misiniz? En önemli düşlerinizden biri, adeta bir rüya gibi önünüzden geçen otomobili satın alabileceğiniz günü görmek mi? Arabanızı değiştirip daha iyi bir model almayı düşlemiyor musunuz? Depresyondaysanız, doyasıya bir alışveriş yaptığınızda her şeyin sütliman olabileceğini konusunda hemfikir değil misiniz? Sizden daha şık giyinen birini gördüğünüzde içinizden hasetle karışık bir ah sesi yükselmiyor mu? Falan manken gibi bir vücuda sahip olup herkesi baştan çıkarabilmek istemez misiniz? Futbolcular, şarkıcılar, fotomodeller gibi olmayı bir başarsanız, tüm sorunlarınızın buharlaşacağını, masalları andırır mutlu ve bahtiyar bir hayata kavuşacağınıza inanmıyor musunuz? Tüketim dininin kahinleri açısından, maksat hasıl olmuş demektir. Tüketim dininin kahinleri, düşlerimizin yegane belirleyicisi olmak isterler. Bunu başaramadıklarını söylemek de zordur. Bir Kuzey Avrupa efsanesinin Hıristiyan dünyada Santa Nikolausla özdeşleşmesinin ardından, Noel Babanın kimliğini 1930lardan itibaren Coca Cola belirler. Giysileri Colanın renkleriyle aynı, kırmızı-beyaz giysiler içinde ak sakallık tombik bir amcadır o! Hadi bakalım, sıkıysa gözlerinizi kapatıp, Noel Babayı farklı bir şekilde tahayyül etmeye çalışın! Bu düşüncelerden sıyrılıp kurtulmam, yanımdaki İtalyan dostumun, Hmm demek Noel Baba sizin memlekette doğmuş, öyle mi? şeklindeki, hem espiri hem provokasyon kokan sorusu sayesinde gerçekleşiyor. Kendisine ne desem? Türkiye Cumhuriyetinin 19 Aralık 1996 tarihli Resmi Gazetesi yanımda olsa, önüne onu atıp, Bak kardeşim, Noel Baba Vakfı diye bir vakıf bile kurmuşuk resmen! Boşuna mı kurduk yani?! diye sorabilirdim aslında. Acaba işi muzipliğe vurup, Noel Babanın giysi renkleriyle Türk bayrağının renklerinin tıpatıp aynı olduğunu mu söylesem? Coca Colaya dava açıp, Anadolunun bağrında doğmuş bir adamı bize tek kuruş ödemeden reklam kampanyalarında nasıl kullanırsınız diyerek tazminat istememişsek, bunun Türklerin engin hoşgörüsünden kaynaklandığını mı anlatsam? Kültür ve Turizm Bakanlıklarımızın Noel Babanın Türklüğünden dem vurduğu kimi yazışmalar geliyor aklıma. Yüzüme bir tebessüm yayılıyor. İtalyan dostuma veciz bir cümleyle özetliyorum olayı: Noel Baba Türk oğlu Türktür! Biz diyorsak öyledir!. | ||||||||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |