Home page
Haber Menüsü


Hükümetin sağlık politikası  
  Ülkemizdeki nüfusun %17’sinin sosyal güvencesi, %23’ünün de sağlık güvencesi bulunmuyor. Son 20 yıldır uygulanan ekonomi-politikaların en fazla etkilediği alanların başında sağlık geliyor.

NTV  
   19 Aralık —  NTV’nin Sağlık Raporu programına konuk olan Sağlık Bakanı Profesör Doktor Recep Akdağ, sağlık alanında yaşanan sorunlar ve hükümetin bu sorunlar için geliştirdiği politikalar ile ilgili soruları yanıtladı. 

   
 
       
    MSNBC News Mecburi hizmet yasası 2 yıl içinde kalkacak
MSNBC News 'Aile hekimliği sistemi bir yıl sonra hayata geçirilecek'
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
SAĞLIĞIN ÖNCELİK
       Sağlık ve eğitim evrensel iki kavram. Ülkelerin gelişmişlik düzeyini de herhalde en iyi ifade eden iki önemli hizmet. Son 10 yıldır Türkiye’nin gündeminde hep sağlık reformlarla ifade edildi ama varolan durumun değişmesi açısından çok önemli şeyler gerçekleştirilemedi. Bunda da hükümetlerin öncelikleri içerisinde sağlığın hep istenilen yerde olmamasının rolü olduğu söylendi.
       Sizin hükümetinizce öncelikle ekonomik hep ön planda mı? Sağlık, öncelik olarak kaçıncı sırada yeralıyor?

       
       Recep Akdağ: Sağlık, bizim öncelikli programlarımızın içerisindedir. Birinci sırada yeralıyor diyebiliriz. Yani, bir koşucular ekibini düşününüz, aynı sırada başlarlar, birlikte koşarlar. Öyle düşünebiliriz. Sağlık da en ön sırada yerini almış durumdadır.
       
BÜTÇEDEN SAĞLIK İÇİN AYRILAN PAY
       Genellikle bütçeden ayrılan pay, sağlığa verilen önemin de bir karşılığı olarak ifade edilir. En son geçen dönemde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en düşük bütçe oranlarından biri gerçekleşti. Genel bütçeden ayrılan pay olarak yüzde 2.6 olarak ifade edildi.
       Şu an bütçe belirlenmiş değil ama sizin hedefleriniz içerisinde genel bütçeden ayrılan payın arttırılması gibi bir konu gündemde mi?

       
       Recep Akdağ: Biliyorsunuz hükümetimiz bir geçici bütçe hazırlıyor. Dolayısıyla önümüzdeki yılın bütçesinde sağlığa ayrılan payın daha fazla olmasını tabii ki ben Sağlık Bakanı olarak ben canı gönülden arzu ederim. Ancak kaynaklarımızın çok kısıtlı olduğunu biliyorsunuz. Burada önemli olan sadece bütçeden Sağlık Bakanlığına ayrılan pay değil, kaynakların ne ölçüde verimli kullanıldığı, israfın ne ölçüde önlendiği. Özellikle ilaç konusunda büyük bir israf var. Bunları birlikte düşünmek gerek.
       
       Genellikle 2.6 gibi ifade edildiğinde hep şu eleştiri de birlikte geliyor. Dediğiniz gibi harcanan kaynaklar doğru kullanılmadığı için aslında bu payın yüzde 10’lara kadar ulaştığı iddia ediliyor. Buna inanıyor musunuz?
       
       Recep Akdağ: Yüzde 10’lar olmasa bile bu 2.5’lerde olmadığı bir gerçek. Çünkü sağlığa ayrılan pay, sadece Sağlık Bakanlığına ayrılan pay diye düşünülmemeli. Böyle bir hesaplama yapılıyor. Dolayısıyla sadece Sağlık Bakanlığına ayrılan payı, sağlığa ayrılan pay gibi düşünmemek gerekiyor.
       
GENEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMASI
       Genel sağlık sigortası uygulamasından sözediliyor. Uygulama, acil eylem planınız içerisinde de yeralıyor. Ülke nüfusunun yüzde 23’ü sağlık güvencesi kapsamında değil.
       Genel sağlık sigortasının varolan hangi sorunları çözeceğini düşünüyorsunuz? Bu ilk altı aylık dilim içerisinde buna geçilebilecek bir altyapı söz konusu mu? Gerekli hazırlıklar sürüyor mu?

       
       Recep Akdağ: Doğrusu yüzde 23 rakamının ne derecede sağlıklı olduğunu bilmiyoruz. Çünkü Türkiye’de bu işle ilgili istatistikler tartışmalı. Ancak önemli bir bölümün hakikaten güvencesiz olduğunu veya yarım güvenceli olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de ödeme güçlüğü içinde bulunan vatandaşlarımız için, yeşil kart sistemi diye bir sistem var. Bu vatandaşlarımızın ihtiyaçları ancak yatar hasta oldukları zaman karşılanıyor. Ayakta tedavileri karşılanamıyor. Dolayısıyla bu kesim için ciddi problemler var. Özellikle hizmet kalitesi açısından sigortalılar için de ciddi problemler var. Genel sağlık sigortasının bu problemleri elbette büyük ölçüde çözeceğine inanıyoruz. Genel sağlık sigortasıyla yarım sigortacılık sistemlerinde gerçek anlamda bir sigortacılığa geçilmiş olunacak. İlk altı ayda buna geçmek mümkün görünmüyor. Biz, çalışmalarımızı kabine açıklandıktan sonra üçüncü günde başlattık. Birinci yılın sonunda genel sağlık sigortasına büyük ölçüde geçebileceğimizi düşünüyoruz. Hedefimiz bir yıl ve bir yıldan sonraki süre. Yani bir yıl ile iki yıl arasındaki süre diye tanımlayabiliriz.
       
       Tabi ki yeşil kart böyle bir uygulama söz konusu olduğunda şu an çok önemli bir açığı kapatıyor.
       Yeşil kart, bu durumda devre dışı mı kalacak?

       
       Recep Akdağ: Elbette. Yeşil kart genel sağlık sigortası kapsamı içerisine alınmış olacak. Böylece yeşil kartlı hastalarımızı tam bir sigorta sistemi içinde değerlendirmiş olacağız. Şu anda onlar yarım hizmet alıyorlar.
       
AİLE HEKİMLİĞİ SİSTEMİ
       Sağlık hizmetlerinin hem kalitesinde hem ulaşabilirliğinde basamaklı sistemin işletilmesi son derece önemli. Hep hastanelerdeki yığılmanın sorumlusu olarak birinci basamaktaki hizmetin iyi sunulamaması örnek olarak verilir. Sizin hükümetinizin planları içerisinde aile hekimliği uygulamasından sözediliyor.
       Bu kapsamda ne kadar aile hekiminin istihdam edilmesi ön planda ve hekim başına ne kadar nüfus bağlanacak? Ve bunun bütün Türkiye’yi bir ağ gibi saracak şekilde organize edilmesi mümkün olacak mı?

       
       Recep Akdağ: Bizim programımızın temelinde aile hekimliği sistemi var. Bu aile hekimliği sistemi birazcık kavram olarak kafa karıştırıyor olabilir. Çünkü, ülkemizde aile hekimliği uzmanlığı diye bir uzmanlık alanı olmasına karşın az sayıda aile hekimi uzmanımız var. Ancak biz bu sistemi yürürlüğe koyduğumuz zaman genel pratisyenler de aile hekimi olarak hizmet görecekler. Dolayısıyla ülkemizde bu hususta yeteri kadar hekim şu anda var. Bir sıkıntımız yok. Ülkemizde sadece Sağlık Bakanlığında 20 bine yakın sağlık ocağı hekimi, genel pratisyen çalışıyor. Bunun dışında da genel pratisyenler var. Dolayısıyla sayı açısından bir problem yok. Yani bizim düşündüğümüz sistemde genel pratisyenler, aile hekimliği yapacaklar. Burada asıl problem, dağılım problemimizdir. Bazı bölgelerde, hatta aynı ilin bazı bölgelerinde, merkezlerinde yığılmalar varken, uç kısımlarda hekim açığı çekiyoruz. Bu alanlarda ki hekim istihdamını da özendirici politikalarla düzeltmeyi düşünüyoruz.
       
SAĞLIK OCAKLARININ DÜZELTİLMESİ
       Sağlık ocaklarının önemli bir bölümünde kimi kapalı, kiminde personel eksikliği, cihaz eksikliği nedeniyle Türkiye’yi bugünlere getiren bir altyapı var ve bu istenilen hizmetin sunulmasına engel oluyor.
       Bu yapı içerisindeki sağlık ocaklarının varolan birinci basamak sağlık hizmetlerinin düzeltilmesiyle ilgili neler yapmayı planlıyorsunuz?

       
       Recep Akdağ: Birinci basamak sağlık hizmetlerini veren sağlık ocaklarında aile hekimliği daha çok yapılır. Belli bir standardizasyonu sağlamış kuruluşların veya hekimlerin, akredite edilerek, bu hizmeti vermesine müsaade edeceğiz. Ülkemizin bazı bölgelerinde bunu sağlık ocaklarıyla vermeye mecbursunuz. Çünkü özel sektörün oralarda çalışmasını sağlamak çok güç. İstanbul’u ele alalım. İstanbul’da birkaç yüzbin nüfusa hitap eden bir sağlık ocağı olan bölgelerimiz var. Ama çok sayıda da özel sağlık kuruluşu var. Biz, mutlaka bunlardan da istifade etmeliyiz. Belli standartları sağlamaları ve genel sağlık sigortasının ödeyeceği, standardize edilmiş fiyatlara tabi olmaları şartıyla, onlar da halkımıza bu hizmeti verebilecekler. Ancak sistemin temelinde yine bizim sağlık ocağı hekimlerimiz olacak. Bu biraz yanlış anlaşılıyor. Yani burada sağlık ocağı hekimleri genel pratisyenler devre dışı kalmıyor. Zaten başka türlü bu hizmeti göremeyiz.
       
SAĞLIK PERSONELİNİN ÜCRETİ
       Hekimlerin, sağlık personelinin, hemşirenin, yardımcı sağlık personelinin alacağı ücretle ilgili bir iyileştirme de söz konusu olacak mı? Bu yapı birçok döner sermaye uygulaması getirildi, birinci basamak sağlık hizmetlerinde ama bunda da değişik sıkıntılar, şikayetler var.
       
       Recep Akdağ: Bu sistemde, sağlık ocağı hekimlerimiz koruyucu sağlık hizmetleri, çevre sağlığı hizmetleri ve bir de tedavi edici sağlık hizmetleri yaparlar. Aile hekimliği sistemi geldiğinde sağlık ocağı hekimleri, koruyucu sağlık hizmetlerine ve çevre sağlığı hizmetlerine yine devam edecekler. Ancak kendilerine kayıtlı olan hastaların da aile hekimlikleri yapacaklar. Ve ondan dolayı alacakları prim elbette onların kazançlarını arttıracaktır. Zaten sistem, bunun üzerine oturacak. Yani, hekimlerin birbirleriyle olumlu rekabeti.
       
MECBURİ HİZMET
       İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gencay Gürsoy: Mecburi hizmetle ifadeleriniz Tabip Odaları tarafından çok olumlu karşılandı. Ama neden iki yıl sonra uygulamaya girecek? Doğrusu bunu çok iyi anlamadık. Mecburi hizmetin hiçbir şeyi çözmediği düşüncesindeyiz. Dolayısıyla bunu neden iki yıl sonra uygulamaya koyacağınızı merak ediyorum.
       
       Recep Akdağ: İki yıl sonrasına değil de iki yıl içinde... Benim ifadem budur. Tabi bir kesin zaman veremeyişimizin sebebi de mecburi hizmetin hakikaten çok sağlıklı bir yöntem olmamasına rağmen hekim istihdamlarının zor olduğu bölgelere hekim göndermek için kullanılabilen bir yöntem olması. Türkiye’de biz bu bölgelere, bir başka şekilde özendirici yöntemlerle, hekim göndermeyi başarmalıyız. Bunun için de çalışmalarımızı başlattık. Tabi bununla ilgili mevzuat üzerinde çalışmak gerekiyor. Onun için de böyle ihtiyatlı bir tarih söyledik. İki yıl içinde, altı ay içinde de olabilir, bir yıl içinde de olabilir, ikinci yılın içinde de olabilir. Ama ne kısa zamanda hakikaten her iki tarafa da hekimlere de hastalara da çok sağlıklı bir sonuç getirmeyen bu usulden vazgeçmek istiyoruz.
       
AĞIZ DİŞ SAĞLIĞI
       Türkiye’de yüzde 80, 90’lara ulaşan, ağız diş hastalığıyla ilgili önemli ciddi problemler var.
       Türk Dişhekimleri Birliği Başkanı Celal Yıldırım: Sosyal güvenlik kapsamı içerisinde yeralan vatandaşlarımız diş hekimliği hizmetlerini ne yazık ki devlet kurumlarından kullanamıyorlar. Bir kısmı zorunlu olarak bu hizmeti özel muayeneden satın almak zorunda kalıyorlar. Buna yönelik herhangi bir projeniz olacak mı?

       
       Recep Akdağ: Dişhekimliği konusunda maalesef sigorta kapsamındaki vatandaşlarımız, çok iyi hizmet alamamakta. Tabi hem fiziksel yapı olarak, hem ekipman olarak, hem de personel olarak hastaneler güçlendirilmeli. Ve biz bu konu üzerinde de çalışmalarımızı başlatmış bulunmaktayız.
       
PERSONEL EKSİKLİĞİ
       Varolan sistem içerisinde hizmetin kalitesini personel eksikliği birebir etkiliyor. Bütün hastaneler, SSK, devlet hastanesi, üniversite hastaneleri, bu tasarruf tedbirleri nedeniyle varolan kadroların hep üçte biriyle çalıştıklarını, bunun da vatandaşa olumsuz yansıdığından sözediyorlar.
       Bu anlamda açığı kapamak için yakın zaman dilimi içerisinde alacağız bir karar veya atacağınız bir adım var mı?

       
       Recep Akdağ: Bu hususta söylenenler de son derece doğru. Dikkat ederseniz bir sorunlar yumağıyla karşı karşıya kalmış durumdayız. Bunu bir takım problemlere mazeret olsun diye söylemiyorum. Ancak bu sorunların çözülmesinin biraz zaman alacağı kesin. Yılların biriktirdiği kronik problemler var. Özellikle hemşire açığı Türkiye’de had safhada. Oysa bir taraftan da iş bulamayan hemşirelerimiz, sağlık personelimiz, yardımcı sağlık personelimiz var. Bu tamamen bir bütçe sorunu ve maliyet sorunu. Bunları mutlaka bu ülkede aşmamız lazım. Ancak bütçe kaynakları 2002 yılında 8 katrilyona yakın bir sosyal güvenlik açığını kapamak zorunda kaldı. Önümüzdeki yıl da bunun katlanarak artacağını biliyoruz. Yeni bütçe kaynakları oluşturarak, sağlıkta israfı azaltarak, daha verimli işletmecilikler yaparak mutlaka daha fazla yardımcı sağlık personeli istihdam etmeli ve kaliteyi arttırmalıyız.
       
HEMŞİRELİK EĞİTİMİ
       Sağlık hizmetini sunanların içinde hemşirelerin çok önemli bir rolü var. Ve hemşireler belki de haklı olarak hekimler kadar çok önemsenmediklerinden ve sorunlarına hekimler kadar yakın bakılmadığından şikayet ediyorlar. Ama en güncel sorunları geçmiş dönemde de gündeme gelmişti. Türkiye’nin imza attığı sözleşmeler var. Artık hemşirelik eğitimi dünyadaki bütün gelişmiş ülkeler gibi, üniversiteye temellendirildi. Bunun zaman zaman politik kaygılarla sağlık meslek liselerine tekrar yeniden dönüş anlamına gelebilecek bazı adımlar atıldı. Sizin hükümetinizin bu anlamdaki tavrı ne olacak?
       
       Recep Akdağ: Bu konuda da kesinlikle hemşirelerimize katılıyoruz. Hemşirelik eğitimi de mutlaka bir yüksek okul eğitimi, bir fakülte eğitimi şeklinde olmalılıdır. Çünkü kolay bir iş değildir. Hemşirelik, hekimliğe yakın bir iştir. Politikalarımız daha ziyade bu işin bir yüksek okul meselesi halinde geliştirilmesi şeklinde olacaktır.
       
       Hayriye Hanım (Hemşire): Sağlık Bakanının da söz ettiği gibi, 2001 yılı ebelik bölümünün, dört yıllık ilk mezunlarıyız. Bize kadro açılacağı söylendi. Fakat ebelik bölümünde bir tane kadro vardı. Bundan sonra bize acaba kadro açılacak mı? Bizler ne olacağız?
       
       Recep Akdağ: Bütçe kaynakları ve ihtiyaçlar ölçüsünde mutlaka ebe kadrolarına da istihdam oluşturacağız. Ancak burada şunu belirtmek gerek, bu mesele Türkiye’deki genel işsizlik sorununun bir parçasıdır. Ülkemizde çok sayıda işsiz var. Sağlık çalışanları da bu konuda büyük bir sıkıntı ve beklenti içerisindeler. Tabi bu sağlık personelinin hepsini biz kamuda istihdam etmek zorunda da değiliz. Oluşturacağımız aile hekimliği sisteminde bu personelin önemli bir bölümü de özel sektörde istihdam alanı bulabilecekler. Ancak biz de kamu olarak yeni istihdam alanları oluşturacağız.
       
REHİN KALAN HASTA SORUNU
       Sercan Cankat: Özel ya da kamu kurumunda bir hastanın rehin kalmasına izin verecek misiniz? Bunun yaptırımı nedir?
       
       Recep Akdağ: Maalesef rehin kalma ülkemizde sağlık yöneticilerinin veya bu işle ilgili yetkililerin birinci veya ikinci derece yetkililerin alışkanlıklarından kaynaklanmakta. Hiçbir hukuki mevzuatla ilgili altyapısı yoktur. Anayasaya da aykırıdır, insan haklarına da aykırıdır. Şimdi birisinin size borcu var diye, bu borçluyu bir odaya kilitleyip, parasını verinceye kadar orada mı tutarsınız? Böyle bir şey olamaz?
       
       Savcılığa suç duyurusunda bile bulunabilirler mi?
       
       Recep Akdağ: Kesinlikle. Biz bu hususta son derece hassasız. Ve bu genelgeden sonra çok az sayıda da olsa tarafımıza intikal eden bütün olaylarla ilgili olarak, hatta basınla intikal eden her olayı ihbar şeklinde değerlendirerek soruşturmalar başlattık. Asla ülkemizde kamu vicdanını yaralayan böyle bir uygulamaya izin vermeyeceğiz. Bu hususta kararlıyız.
       
BİYOLOJİK SAVAŞA HAZIR MIYIZ?
       Kemal Ümit: Türkiye, Irak’ta bir savaş olursa, sağlık açısından yeterli hazırlığa sahip mi? Bir kimyasal silah kullanımı ihtimaline karşı bakanlığın aldığı tedbirler var mı?
       
       Recep Akdağ: Bu hususla ilgili birimlerimiz, bir kriz anında veya savaş anında yapılacaklarla ilgili olan birimlerimiz çalışmalarını master plan olarak tamamlamış durumdalar. Detaylar üzerinde çalışmaya devam ediyoruz.
       
PRATİSYEN HEKİM ATAMALARI
       İzleyici sorusu: Atamalar devam edecek mi? Pratisyen hekimlerin işsiz kalması ya da sözleşmeli olarak işe alınmalarıyla ilgili neler söylersiniz?
       
       Recep Akdağ: Şimdi tabi ki bir hekimin işsiz kalması son derece de acı bir şey. Ancak ülkemizde maalesef politikalar planlı bir şekilde yürütülmediği için bunlar oluyor. Şu anda hem mecburi hizmet var, hem de kadrolar bazen yetersiz kalabiliyor. Mutlaka sözleşmeli hekim istihdamını da düşünüyoruz. Bu hususla da mevzuatla ilili çalışmalarımız var. İhtiyaç halinde özellikle ihtiyaç olan bölgelerde bu uygulamayı yapmayı düşünüyoruz.
       
       Hekim işsizliği, diş hekimleri işsizliği, eczacı işsizliği gibi konular Türkiye’nin gündemine sıcak bir şekilde girdi. Planlama hatalarından kaynaklanan problemlerden sözettiniz. YÖK’le bir bağlantı kurarak, fakülte sayılarının azaltılması ya da alınacak öğrenci sayısının azaltılmasıyla ilgili bir tavrınız olacak mı? Girişiminiz olacak mı?
       
       Recep Akdağ: Şu ana kadar böyle bir girişimimiz olmadı ama mutlaka bu çalışmaları YÖK ve meslek örgütleriyle birlikte yürüteceğiz. Gerçek ihtiyaçları belirleyip, bu şekilde de tabi ki öğrenci mezun etmeye çalışacağız.
       
HASTA HAKLARI
       Hasta hakları konusu sizin hükümet programınızda geliştirilmesi öngörülen konular içerisinde yeralıyor. Dünyanın gelişmiş olarak ifade edilen ülkelerinde bile hasta haklarıyla ilgili ciddi sorunlar var. Bunlar aşılamıyor. Geçmişte zaman zaman hastanelerde hasta hakları ofisleri kurulması gibi konular gündemdeydi.
       Hasta hakları yönetmeliği var ama ne hekimler hastalara karşı varolan sorumluluklarını yeterince farkında? Ne de hasta, haklarının yeterince farkında ve bunu hekimden talep edemiyor. Yönetmelik olsa bile bu hakkın talep edilir olması gerekiyor. Bu bilincin yaratılması için uygulamada neler var?

       
       Recep Akdağ: Hastanelerde ve diğer sağlık kuruluşlarında hasta ve halkla ilişkiler masası şeklinde masalar kuracağız. Bunlar hastanelerin giriş yerlerinde, görünür kısımlarında olacak. Ve hastalar problemlerini bu masalara kolayca aktarabilecek, geri bildirimlerini alabilecekler. Bu uygulamanın hazırlığı içerisindeyiz. Önümüzdeki birkaç ay içinde bunu yapacağız. Hasta haklarıyla ilgili olarak asıl en önemli hususlardan birisi hastanın hekimini seçme hakkıdır. Ülkemizde bu eksik. Bugün ülkemizde hiçbir sigortalı hasta, sigortasından istifade ederek hekimini seçememektedir. Sadece cebinden para öderse seçebilmekte, bu da hekimini seçme hakkı anlamına gelmiyor. Biz, oluşturacağımız aile hekimliği sistemiyle hastaların kendi hekimlerini seçme olanaklarını elde etmelerine imkan tanıyacağız.
       
TIBBİ HATALAR
       Tıbbi hatalar bütün dünyanın sorunu. Amerika’da bile tıbbi hata nedeniyle yılda 100 bin ölümden sözediyorum. Ölüm nedenleri içerisinde tıbbi hatalar nedeniyle ölümler dördüncü sırada yeralıyor. Tıbbi hizmetlerin kötü uygulanmasından doğan sorumluluk yasa tasarısı gündemde. Geçmiş hükümet döneminde gündemdeydi. Meslek örgütlerinin bununla ilgili ciddi eleştirileri vardı. Yeterince meslek örgütlerinden görüş alınmadan böyle bir yasa tasarısının hazırlandığından söz edildi. Ve bakanlığın kendi sorumluluğunu kullanmadan geri plana çekilip, bütün sorumluluğu sağlık personelinin üzerine yıktığı ileri sürüldü. Bir önemli eleştiri de hekimlerin sigortalanmasıyla bu sorunun çözüleeceği gibi yanlış bir kanı yaratıldı, deniliyor. Ve sigorta şirketlerine fon yaratılmaya çalıştığı iddiaları var.
       Varolan yasa tasarısının eleştiriler taraflarını düzeltecek misiniz? Yoksa bu şekliyle meclise mi göndereceksiniz?

       
       Recep Akdağ: Bu yasa tasarısının mutlaka eleştirel gözle yeniden gözden geçirilmesi lazım. Hekimler bugün mevcut sistem ve hastaları arasında ezilendir. Siz bir hekime kalabalık bir hastane polikliniğinde günde 100-120 tane hasta bakmasını emrederseniz, burada mesleki hataları olur. Dolayısıyla sistemi düzeltmek gerek. Hasta hakkı kadar hekim hakkı, sağlık personeli hakkı da var. Bunun ikisini birlikte oluşturmak zorundasınız. Çalışma şartlarını da uygun halegetirmek zorundasınız. Mutlaka yasalarda bunlar da olmak zorunda. Yasa bir taraftan hastanın hakkını korurken, öbür taraftan hekimin de hakkını korumalıdır ki, gerçekten bir adalet ortaya çıkabilsin. Bu açıdan bu eleştirilere katılıyorum.
       
UZMANLIK TÜZÜĞÜ
       Uzmanlık tüzüğü son dönemde gündeme geldi ve bununla ilgili olarak uzun zamandır bekliyordu, çıktı. Ama meslek örgütlerinin yine birçok eleştirisi ve haksız olduğunu düşündükleri konular nedeniyle yargıya intikal eden taraflar oldu. Uzmanlık tüzüğü ilgili olarak da eleştirileri dikkate alacak mısınız? Bir çok uzmanlık dalı bu tüzükle ortadan kalkıyor. Türkiye gerçeğiyle örtüşen uzmanlık dalları ortadan kalkıyor. Bunun da sonuçta sokaktaki insana yansıyan olumsuz tarafları olacağından sözediliyor.
       
       Recep Akdağ: Tüzükle ilgili verilmiş bir karar bizim elimize ulaştığında özellikle bir mahkeme kararı, bunları mutlaka uygulayacağız. Onun dışında tüzükleri değiştirmek çok kolay değil, zaman alıcı. Hakikaten tüzük bizim de elimize geçtiğinde yönetmeliği hazırlanmak üzereydi. Ve bazı problemlerin olduğunu, üzerinde çalışan arkadaşlarımızla birlikte gördük. Bu tüzükteki aksaklıklar, mutlaka giderilmeye çalışılacaktır. Bir tüzük yoluyla olamazsa belki bir kanun yoluyla. Bu biraz zaman alabilir.
       
 
       
    TOP5 Sağlık için sevilmeyen yiyecekler tüketiliyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları