|
Gündemdeki konudan başlayalım, Avrupa Birliğinin Türkiyenin üyeliğine ilişkin kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kişisel olarak hata yaptıklarını düşünüyorum. Daha yakın bir tarih verilmeliydi. Tabii koşullu olarak. Gerçi koşul da getirilmiş durumda. Kağıt üstünde duran reformların hayata geçirilmesi isteniyor Türkiyeden. Kararı ben veriyor olsaydım, Türkiyeye örneğin 2003 gibi bir müzakere tarihi verirdim, yine tabii Türkiyenin de kendinden istenenleri yerine getirmesi koşuluyla. ABD Türkiyenin birliğe üye olmasını neden bu kadar çok istiyor. Gerçekten Amerikalıların söylediği gibi bu, Bush yönetimi için stratejik önem mi taşıyor, yoksa, Washnıgton bu desteğin karşılığında Türkiyenin de Irak savaşına el vereceğini mi umuyor? Evet, her ikisi de. Amerikanın bununla ilgili kısa ve uzun vadeli çıkarları var. Kısa vadede Bush yönetimi Iraktaki savaşa Türkiyenin de katılmasını istiyor ve karşılığını ödemeye hazır. O nedenle, Türkiyeye destek veriyor, borçlarını ödemeyi vaad ediyor, benzer hediyelerle bir anlamda Türkiyeye rüşvet veriyor ki, Türkiye savaşa girsin. Uzun vadeli çıkarları açısındansa, Türkiyenin üyeliğini desteklemesiyle Doğu Avrupa ülkelerinin birliğe girmesini istemesinde benzer nedenler etkili. Yıllardır Avrupa ile Amerika arasında ihtilaf potansiyeli var. Eğer Avrupa Birliği dünya meseleleri açısından bağımsız bir güç haline gelirse, Amerikanın karşısına bir ağırlık olarak çıkar. Yani Amerika dünyanın egemen gücü olmaktan çıkar. Avrupa potansiyal olarak önemli bir rakip. Askeri anlamda değil, ama ekonomik açıdan, sosyal ve kültürel açıdan alternaif bir güç. ABD de bu potansiyalin gerçekleşmesini istemiyor, engel olmak isityor. Doğru ya da yanlış, inanıyorlar ki, Doğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye Avrupa Birliğine girerse, bu durum Avrupa Birliğinin ilerlemesini kısıtlar. Bir tür truva atı olarak görüyor yani. Hem Clinton yönetimi hem de Bush yönetimi, Türkiyeyi diğer Müslüman ülkeler için potansiyel bir örnek olarak görmek istediklerini söylüyor. Türkiyeden nasıl bir model olmasını istiyorlar? ABD, Türkiyenin diğer ülkelere model olmasını isteseydi, bu ülkelerde demokratikleşme için bastırırdı. Bunu yapmıyor. Amerika daima, sert, baskıcı, zalim rejimleri desteklemiştir. Hala da öyle yapıyor. Orta Asyadaki diktatörlükleri, Pakistanda Müşerrefin askeri diktatörlüğünü destekliyor. Mısırdaki, Körfez bölgesindeki zalim ve yolsuz rejimleri destekliyor. Daha yeni Cezayirle anlaşma imzaladı. Demokrasi böyle mi desteklenir? ABDnin demokrasiyi desteklemek için Türkiyeye ihtiyacı yok. İsteseydi, örneğin Latin Amerikada bunu yapardı. Amerika, sadece sınırlı bir demokrasiyi kabul eder, yani katılımcılığın şeklen uygulandığı, seçim yapmakla sınırlı bir demokrasi. Amerika geleneksel iktidar yapılarının muhafaza edilmesini ister. Nitekim şu anda bunu Brezilyada görebiliriz. Brezilya Türkiyeye uzak bir ülke ama iyi izlemek gerek. Batı yarıkürenin tarihindeki en demokratik seçimlerinden birine sahne oldu Brezilya. Amerikan seçimlerinden çok daha demokratikti. İnsanlar gerçekten katıldı sürece ve ne istediklerini açıkça söylediler. Ama ABD bu politikaları izlememekte kararlı. Finans piyasaları, Hazine Bakanlığı ve IMF, Brezilyanın boynuna bir ilmik geçirdi adeta, sırf seçmenlerin oy verip desteklediği politikaları uygulayamasın diye. Tam tersine halkın reddettiği programları izlemeye zorluyorlar. Bu demokrasiye ilginin göstergesi midir, tabii ki hayır. Amerika geçmişte desteklediği bir başka baskıcı rejimi, Iraktaki rejimi, şimdi değiştirmek istediğini söylüyor. Neden şimdi ve bu sadece petrolle ilgili bir savaş mı? Sadece petrol meselesi değil. Amerika, İngiltere, Fransa ve başkalarının da yer aldığı uzunca bir liste Saddam Hüseyini, en korkunç zulümleri işlerken bile, başından sonuna desteklediler. Amerika ve İngiltere Iraka kitle imha silahları üretmesine yarayacak araçlar sağlamaya devam etti, İran- Irak savaşından sonra bile. Bunu neden yaptıklarını da açıklıyorlar. Amerikan Dışişleri Bakanlığı belgelerine bakarsanız göreceksiniz: Şöyle yazar orada: Amerikalı ihracatçıları desteklemek bizim öncelikli, asli görevimizdir. Saddam Hüseyinin Kürtleri gazla öldürmesi, insanlara işkence yapması bizim sorumluluğumuz değil. Saddam Hüseyin Amerikan yönetiminin gözündeki ilk suçunu 1990 Ağustosunda işledi. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Saddam Hüseyine Kuveyt sınırında değişiklik yapma, petrol yataklarını kontrol etme ve hatta petrol fiyatlarını yükseltmekle ilgili biraz gürültü çıkarma izni vermişti ama Saddam Hüseyin fazla ileri gitti, emirlere uymadı. Emirlere uymazsanız cezalandırılırsınız. O günden beri Saddam Hüseyinden kurtulma girişimlerine tanık oluyoruz. Ama bunu halka işkence ederek yapıyorlar, 10 yıllık ambargo rejimi halka, topluma yıkım getirdi ama Saddam Hüseyini güçlendirdi. Şimdi dünyanın ikinci büyük petrol rezervini yeniden kontrol etmek ve Amerikanın emirlerine uyulduğunu görmek isityorlar. Ama neden 6 ay önce değil de, şimdi yapıyorlar bunu, bunun yanıtı da iç politikayla ilgili. Şimdiye kadar, bu yaz boyunca, Saddam Hüseyin bir canavardı, ama Eylül ayında birden Amerikanın varlığını tehdit eden büyük bir tehlikeye dönüştü. Biz onu bu kış durdurmazsak, o bizim kafamıza nükleer silahlar atacak deniyor. Bu propaganda malzemesinin Kongredeki ara seçimler öncesinde Amerikalıların kulaklarını yıkamak üzere zamanlandığına dikkatinizi çekerim. Çok da başarılı oldular. Halk korku içinde oy verdi. Şimdi de bir başkanlık seçimi yaklaşıyor, o seçimden önce de sahiplenecek iyi bir zafere ihtiyaçları var. Şu andaki Amerikan yönetiminin kadrosu, 20 yıl önceki 1980lerdeki kadronun neredeyse aynısı. Hepsi de Reagan ve ilk Bush döneminden ve hala aynı politikaları izliyorlar. Bu program halka büyük zarar veriyor: Zenginler için vergi indirimi, federal bütçenin sosyal servislerden keserek yükseltilmesi, maaşların durması, emeklilik paralarının kaybı, işsizlik... Halkın hoşuna gitmeyecek şeyler ve bunları yapabilmenin tek yolu var o da halkı korkutmak. Korkutmak içinse sürekli düşmanlarınız olmalı, canavarlar yaratıp yok etmelisiniz. 1980lerde de yaptıkları buydu. Şimdi ne olup bittiğini anlamak istiyorsanız dönüp 20 yıl önce olanlara bakın. 11 Eylül bir bahane yaratmadı değil ama bu baheneyi bütün ülkeler kullanıyor. Halklarını baskı altına almak kontrol etmek için kullanıyor. Ruslar Çeçenistandaki zulmünü artırdı, gayet iyi biliyorlardı ki, terörle savaş kisvesi altında Amerikanın desteğini de alacaklar. Orta Asyadan Amerika ve İngiltereye tüm ülkeler, halklarını dizginlemek için bahane olarak kullanıyor 11 Eylülü. Türkiyede bazı çevreler, Amerikanın Iraka savaş açması kaçınılmaz, bu durumda Amerikanın yanında yer almak Türkiyenin çıkarınadır yorumu yapıyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Türkiyenin çıkarlarını nasıl tanımladıklarına bağlı. Eğer Türkiye ABDnin emirlerini yerine getiren bir maşa devlet olmak istiyorsa, o zaman çıkarınadır. Yok eğer bağımsızlığını, özsaygısını korumak istiyor, Türk halkının çıkarlarına hizmet etmek istiyorsa, bu zarar verir. | ||||
İsrail hücum botu Gazze kıyısını vurdu | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||