Home page
Haber Menüsü


Özilhan: 2010’lu yıllarda üyeyiz
TÜSİAD Başkanı Özilhan Kopenhag’da alınan kararı değerlendirirken, “Çok karamsar karşılamamak lazım. Türkiye, dönüşü olmayan bir yola girdi” dedi. Özilhan, Türkiye’nin 2010’lar civarında bir üyelik hakkı elde edeceği düşüncesinde olduğunu belirtti.
Ankara
CNBC-E
13 Aralık— Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Tuncay Özilhan, müzakere tarihi kararının alınacağı tarih olarak Avrupa Birliği’nden (AB) çıkan Aralık 2004’e ilişkin olarak, “Çok karamsar olmamak lazım. Türkiye dönüşü olmayan bir yola girdi” değerlendirmesinde bulundu.

   
 
       
   
MSNBC News Şener: Görüşmeler sürüyor, satıraralarına dikkat
MSNBC News TÜSİAD: Her türlü yol açık
MSNBC News Babacan: Sonuç ekonomiyi kötü etkilemez
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  TÜSİAD’ın Ankara Sheraton Oteli’ndeki Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı’ndaki (YİK) konuşmasından sonra, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özilhan, Türkiye’nin Helsinki Zirvesi’nden bu yana üzerine düşenler konusunda sadece son 3-4 aylık dönemde bir performans gösterdiğini belirtti.
       Yeni hükümetin görevi devralmasıyla ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gayretleri ile Türkiye’nin biraz daha şanslı hale geldiğini vurgulayan Özilhan, pazarlıkların hala devam ettiğini, ancak bu netice çıksa bile Türkiye’nin artık “AB’nin radarı” içinde olduğunu söyledi.
       
TÜRKİYE 2 YIL BEKLEMEYEBİLİR
       Dolayısıyla Türkiye’nin üzerine düşenleri gerçekleştirip rahatlıkla bir müzakere tarihi alabileceğini kaydeden Özilhan, Türkiye’nin 2 yıl beklemeyebileceği, 2003 ilerleme raporunda iyi bir netice çıkması durumunda, AB’den gereken tarihi isteme hakkının bulunduğunu düşündüğünü ifade etti.
       Bir gazatecinin “o zaman çok karamsar karşılamamak lazım” şeklindeki sözleri üzerine Özilhan, “hayır, hayır, karşılamamak lazım” cevabını verdi. Türkiye’nin geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini hatırlatan Özilhan, “Belki beklediğimiz tarihten uzak çıktı. Ama 1 yıl ülkelerin tarihinde önemli değil” değerlendirmesinde bulundu.
       Romanya ve Bulgaristan’la birlikte tam üyelik perspektifinin kaybolup kaybolmadığının sorulması üzerine de Özilhan, bu perspektifin kaçtığını belirterek, Türkiye’nin 2010’lar civarında bir üyelik hakkını elde edeceğini düşündüğünü söyledi.
       Üye sayısının artışının Türkiye’nin müzakere tarihini zorlaştırıp zorlaştırmayacağı sorusunu da Özilhan, AB içindeki lokomotif ülkeler “evet” dedikten sonra, yeni katılan ülkelerin çok fazla itirazı olmayacağını düşündüğünü sözlerine ekledi.
       
AB ÜYELİĞİNİ ENGELLEMEK MÜMKÜN DEĞİL
       TÜSİAD Başkanı Özilhan, Yüksek İstişare Konseyi Toplantısında yaptığı konuşmada ise, Kopenhag Zirvesi’nde tam üyelik müzakereleri için tarih alma umudu sürerken, gelinen noktada Türkiye’nin AB üyeliğini engellemenin mümkün olmadığını söyledi.
       Özilhan, AB konusunda toplumda olağanüstü hareketlilik yaşandığına işaret etti.
       Özilhan, yeni dönemin koşullarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Yapılması gereken yeni pozisyonları belirlemek ve tam uyeliğin gereklerini yerine getirmek” dedi.
       Özilhan, üyelik koşulları yerine getirilirken ise, uzlaşma ve işbirliğinin ön planda tutulmasını gerektiğini sözlerine ekledi.
       
PROGRAMIN SÜRDÜRÜLMESİ HAYATİ
       Özilhan bu arada, ekonomik programın sürdürülmesinin hayati önem taşıdığını söyledi. 2003’ün, uygulanmaya başlanan yapısal reformların tam olarak yerleşmesi için çok önemli bir yıl olacağını anlatan Özilhan, ayrıca sürekli ertelenen kamu reformunun da yıl içinde devreye sokulmasının zorunlu olacağını söyledi.
       Kamu reformunun, çağdaş Türkiye’nin inşasını hızladırmak bakımından çok yönlü bir yarar sağlayacak, çok boyutlu bir atılım olduğunu söyleyen Özilhan, “Ancak güncel bir aciliyeti de vardır. Bu aciliyet kamu reformunun istikrar programının başarısını doğrudan etkileyecek olmasından kaynaklanmaktadır” diye konuştu.
       
FAİZ DIŞI FAZLA UYARISI
       Kamu kurumlarında gerçekleştirilecek yapısal değişiklikler olmadan, ihtiyaçlar ve büyüklükler yeniden tanımlanıp bütçe ve idari yapı buna göre düzenlenmeden, kamu harcamalarını kontrol altına almanın mümkün olmayacağını belirten Özilhan, büyümeye kaynak sağlamak için faiz dışı fazlanın indirilmesinin, enflasyonla mücadele sürecinde yanlış sinyal vazifesi göreceğini söyledi.
       Faiz dışı fazlanın indirilmesinin büyüme sürecine olumsuz etki yapacağını kaydeden Özilhan, enflasyonu kontrol altına almadan “hızlı” ve “sürdürülebilir” büyüme sürecine geçmenin de mümkün olmadığını kaydetti.
       
Yeni bir evreye giriyoruz
       TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Muharrem Kayhan da, Kopenhag Zirvesi’ni, kazanan-kaybeden ikilemi içinde analiz etmenin mümkün olmadığını söyledi.
        Kayhan, “bize göre Kopenhag sonrası tespit edilmesi gereken en önemli gerçek, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin artık yeni bir evreye gireceğidir” dedi.
       TÜSİAD’ın YİK toplantısının açılışında konuşan Kayhan, Türkiye’nin yakın tarihinde hiç bir dönemde sorunların bu kadar üst üste yığılmadığını, yine hiç bir dönemde Türkiye’nin kaderini değiştirmeye bu kadar yaklaşmadığını söyledi.
       Türkiye’de hükümetin, sırtını geniş kapsamlı bir toplumsal uzlaşmaya dayanan sivil toplum güçleri tarafından ilk kez bu denli ortak toplamsal hedeflere yönlendirildiğini belirten Kayhan, şöyle devam etti:
       “AB projesi, son birkaç yıldır tam anlamıyla bir toplumsal proje haline gelmiş ve özel sektör ile sivil toplumun itici gücü ile şekillenir olmuştur. Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasal gelişimine ivme kazandıran bu süreç, Avrupa tarafından yeterince iyi kavranıp değerlendirilememiştir. Oysa böyle bir momentumun yalnız Türkiye’nin değil, AB’nin de geleceğini de yakından ilgilendirdiği açıktır.”
       Türkiye’nin 21. Yüzyıl’ın ilk çeyreği dolmadan, huzur ve refahı toplumuna yaygınlaştırmış, laik, demokratik bir ülke olarak dünyanın geleceğinde söz sahibi olan gelişmiş ülkeler arasında yer alacağını söyleyen Kayhan, “Buradaki belirleyici unsur, AB’nin Türkiye hakkındaki kararı değil, Türkiye’nin kendi geleceği hakkındaki kararıdır” diye konuştu. Kopenhag Zirvesi’nde alınan kararın, beklentilerden farklı olmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Kayhan, çünkü her pazarlık sürecinde iki tarafın da ilk pozisyonlarından farklı bir noktada buluşacağını anlattı.
       Kopenhag sonrası tespit edilmesi gereken en önemli gerçeğin, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin artık yeni bir evreye gireceği olduğunu vurgulayan Kayhan, Türkiye’nin, 5 yıl içerisinde, AB ilişkilerini “küllerinden yeniden doğar hale getirmekle” kalmadığını, ilk kez dişediş pazarlık yapabildiği, bir büyük devlet olarak ağırlık koyduğu bir noktaya ulaştığını kaydetti.
       
AVRUPALI MUHATAPLARA MESAJ
       “Ancak Avrupalı muhataplarımızın da şunu çok iyi kavraması gerekiyor” diyen Kayhan, sağlıklı bir bütünleşmenin gerçekleşmesinde toplumsal motivasyonun önemine dikkati çekti ve toplumun ilgi ve beklentilerinin en yüksek olduğu bu noktada aylara bile hassasiyet gösterilmesinin doğal olduğunu belirtti.
       Kayhan, böyle bir motivasyonu kırmanın uzun vadede Avrupa’nın bu bütünleşmeden sağlayacağı yararı da azaltacağını belirtti.
       Türkiye’nin içine girdiği ekonomik, sosyal ve siyasal reform sürecinin AB ile ilişkilerinden kaynaklanan bir görevler manzumesi olmadığını anlatan Kayhan, “Bu sürecin tamamlanmasının ivediliği, Türkiye’ye verilen müzakere tarihinin yakınlığı-uzaklığı, netliği ya da bulanıklığı ile ilişkisi olmaksızın ülke gündeminin birinci sırasında bulunmaktadır ve bunun gereği her gelişmeden bağımsız olarak yerine getirilmelidir” dedi.
       Kıbrıs sorununa da değinen Kayhan, Annan Planı ortaya çıkarıldığında Türk tarafı olarak samimiyetle çözüm arayaşının ortaya konduğunu ve ilk kez müzakere zemini doğduğunu belirtti.
        Kayhan, hedefin, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüme ulaşmak olduğunu ve zorlu bir müzakere süreci ile Kıbrıs Türk Kesimi’nin hayati çıkarlarını koruyarak çözüme ulaşmanın hayal olmadığını anlattı.
        Kıbrıs konusu o noktaya taşındıktan sonra “çözemedik” demenin mümkün olmadığını ifade eden Kayhan, “Bir politik risk alınacaksa, bundan daha iyi bir alan, bundan daha uygun bir zaman bulmak da mümkün değildir” diye konuştu.
       
SABANCI: DÜNYANIN SONU DEĞİL
       İşadamı Sakıp Sabancı ise, Türkiye’nin isteğinin 2003 veya olmazsa 2004 yılının erken bir döneminde tarih almak olduğunu hatırlatarak, “Ama bunu sağlayamadık diye (dünyanın sonu geldi) demeyelim” dedi.
       Bundan sonra yapılması gerekenin “daha fazla akıllı diyaloglar kurarak, daha fazla çalışmak” olduğunu vurgulayan Sabancı, yetkililerin son 40 günlük dönemde çok çalıştıklarını ancak “önlerindeki frenin 40 yılın problemleri” olduğunu kaydetti.
       Kıbrıs konusuna da değinen Sabancı, hem Denktaş’ın, hem de Klerides’in kafasında yılların meselelerinin dolu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
       “Ama bu doğru lafları bir yere koyalım... Orada da bir değişim... Evvela bunlar yaparlarsa alkışlayacağız.. Olmazsa Ankara’da olduğu gibi eski liderler birbiriyleriyle nasıl anlaşamıyordu ayrıldı. Orada da herhalde bu liderlerin yerine başkaları gelip de bu işi çözecekler. Bunun anlamı, çok zaman kaybederiz. Yazık olur.”
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları